Burda hatalı yazınca düzeltme imkanı olmuyormuş , ayy çok kötü :) '' bu '' demek istememişitm , özür dilerim :) ben diyecektim aslında bu yerine ve '' Desimliler ' değil Dersimiler olacaktı :)))
Sevgili Şaban bu Abuzer Karakoç hakkında yazılanları okurken bir taftan da Ahmet Kaya'nın sesinden Abuzer Karakoç'tan Desimliler parçasını dinliyorum , çok güzel ...
Verdiğin bilgiler için teşekkürler sevgili Şaban ........
GAZİDER GECESİNDE BEN DE BİR TÜRKÜ SÖYLEMİŞTİM BANA AİT BİR BESTE VE GÜFTEYDİ, SIRF NOSTALJİ İÇİN BİR DÖRTLÜĞÜNÜ YAZAYIM ! BUNUN ADI MERTLİK DEĞİL HELE HELE TÜRKLÜK DEĞİL BİZİM OKUL ÇİFTLİK DEĞİL MUSTAFA!
Şimdi o yureklı ınsanları bulmak çok zor degılmı şaban bey herkes pes etti...DEMİŞ SAYIN SUSUZ GÖL!Olylar liderleri yaratır.Liderlerin doğru eylemleri de kitleleri zafere ulaştırır. O yıllarda 68 kuşağının güçlü eylemcilerinin ses getirdiği bir dönemdi.MC dönemini antidemokratik baskıları ve partizanca uygulamaları açıkça görülüyordu.Okullarda sürgünler yaşanıyor, öğrenciler can güvenliği olmadığı gibi, evlerinde , yollarda, otobüslerde,okullarda acımasızca kurşunlanıyor, sol görüşlüolanlar yakalanınca tutuklanıyor, sağ görüşlü olanlar serbest bırakılıyorlardı.Gazide 4 yıllık akademik hakkımız gaspedilmiş (ki bu hak Ecevit hükümeti tarafından verilmişti-1974).BU NEDENLE BAŞLATILAN BOYKOT EYLEMİ BAŞLADI) SONUÇTA CAN GÜVENSİZLİĞİ YÜZÜNDEN OKULLARINI TERKEDENLER MİLİTAN MÜCADELENİN SAFLARINDA YER ALDILAR.DİRENİŞ KOMİTELERİ ÖRGÜTLEMELERİ BAŞLATILDI.ARKASI MALUM 12 EYLÜL 1980 ASKERİ DARBES İLE HAKLARIMIZI ALMAK BİR KENARA, ZİNDANLARDA KİTLESEL YILDIRMA POLİTİKALARI YAŞANDI...VELHASIL LAF ÇOK, CEREMEYE VERECEK PARA YOK DERDİ DEDEM ÖYLE OLDU. ABUZERİN BİR TÜRKÜSÜ ŞÖYLE BAŞLARDI; KURBAN OLDUĞUM KARDAŞIM KURTULUŞUN DEVRİMLEDİR SELİM BİLDİĞİM YOLDAŞIM KURTULUŞUN DEVRİMLEDİR '....BENDE CEZAMI YATTIM ÇIKTIM NASİBİNİ ALMAYAN KALMADI...YORUMU SİZ YAPIN BİZ YARIM ASIRLIK ÖMRÜ GERİDE BURAKTIK FAZLASIYLA, GENÇLİK STATÜSÜNDEN ÇIKTIK...AMA SEVDAYI YAŞIYORUZ.SAYGILAR DOST !
"Abuzer Karakoç, 1952 yılında Sivas’ın Gürün ilçesine bağlı Alacamezar köyünde doğdu. Alacamezar, Alvar yöresi olarak bilinen yörenin köylerindendi. Çamşıhı ve Arguvan gibi yakın yörelerin etkilerini taşıyan ‘havaları’ vardı Alvar’ın. Karakoç, Reşadiyeli halk ozanı Muharrem Koç’tan bağlama dersleri alarak müziğe başladı. Yüksek öğrenimini Gazi Üniversitesi Yüksek Öğretmen Okulu Müzik Bölümü’nde çello üzerine yaptı. Şan dersleri aldı. Döneminin halk ozanlarına göre Batı müziğiyle daha içli dışlı olmasına rağmen yöresel tavrını asls kaybetmedi. 70’li yıllarda bir yandan örgütsel mücadeleler içinde görevlerde bulundu, diğer yandan Aşık İhsani ve Aşık Mahzuni Şerif geleneğini sürdüren türküleriyle plaklar yayınladı. Repertuarındaki türküler hep yoğun bir araştırmanın ürünü oldu. Her zaman kendine has türküleriyle tanındı. O dönemde söylediği ‘İnce Mehmet’ türküsü bugüne dek pek çok müzisyen tarafından yorumlandı. 70’li yıllarda birçok kez tutuklandı. 1980’de yine cezaevine girdi. 30’dan fazla davanın 16’sından ceza aldı. Altı yıl cerzaevinde yattı. Bu dönemde kan kanserine yakalandı. 1989 yılında farklı bir pasaportla yurtdışına çıkmak zorunda kaldı. Paris’e yerleşti. Türkiye’deyken hazırladığı ‘Hasretim Sana / Ülkeme Gelsin Bahar’ bu dönemin arayış albümlerindendi. Yurtdışında ‘Umut ve Sevda Şarkıları’nı yayınladı. Hastalığı amansızlaştıkça türkülere daha çok sarılıyordu Karakoç…
Merkezi Almanya’da bulunan Netses plak şirketi 1990 yılında genç bağlama ustası Hasret Gültekin’e bir teklif götürdü: Avrupa’da yaşayan Emekçi, Lütfü Gültekin, Aşık Ali Nurşani, İhsan Güneş, Abuzer Karakoç ve birkaç ozana daha aynı dönemde albümler yapmak istiyorlardı. Hasret Gültekin kendisi için çok önemli olan bu ozanlarla çalışmayı kabul etti. Köln’de, Fehiman Uğurdemir’in stüdyosunda çalışmalara başlandı. Tüm bu ozanların bugüne kadar yayınlanmış en önemli albümleri bu projede kaydedildi. Bu albümler içerisinde yer alan ‘Alvar Deyişleri’nin ayrı bir yeri vardı. Hasret Gültekin, Abuzer Karakoç’la aynı memlekettendi, çaldığı ezgiler çocukluğundan aşina olduğu ezgilerdi. Böylesine özel bir ‘konsept’e, özel bir tavırla çaldı Gültekin. Albüm ‘Alvar Deyişleri 1’ adıyla yayınlandı. İki müzisyenin de gönlünde albümün devamını kaydetmek yatıyordu. Ama ölüm Hasret Gültekin’i Sivas’ta 2 Temmuz 1993’te yakaladı. Karakoç’un hayalleri yıkılmıştı. Hasret Gültekin, Karakoç’un o yıllarda ağırlaşan hastalığına hep melhem olmuştu çünkü. Gültekin’deki bağlama tavrını o güne kadar hiç kimseden duymadığını söylüyordu Karakoç. Paris’te verdiği bir konser kaydı 1995 yılında Türkiye’de ‘Paris Resitali’ adıyla yayınlandı. Ama ne ‘Alvar Deyişleri 2’, ne de Bozlaklarla ilgili hazırlamak istediği ikili albüm için dermanı kalmamıştı. 16 Ocak 1996’da Paris’te kan kanserinden öldü.
Alvar yöresinin türkülerini ve içli bestelerini hep yumuşak sesiyle söyledi Abuzer Karakoç. Döneminin ozanlarıyla hiçbir zaman yarışmadı. Ruhi Su gibi onun da ölüsüne pasaport verilmek istendi, ama bir yolunu bulup yurtdışına çıkabildi. En güzel türkülerini gurbet ellerde söyledi. ‘Geçilmiyor soyka dağlar / Görülmüyor bizim Alvar’ dizeleri her zaman dudağının kıyısında kaldı…"
Çok öğretici idi.. Bilgi birikimine katkınızdan dolayı teşekkürler.
ben çok severim ve sazımla onun türkülerini çalar söylerim gelin diye bir parçası var yüreği dağlar .dinlerken gelin hasretine nasıl dayanam gelin sen uyuda ben uykudan uyanam gelin edelı gelin gelinnnnnnn sevdalı gelin diye dizeler devam eder bir kaseti var sadece başka da yok kimse bilmez tanımaz ama sesine doyum olmaz bu başlığı açan can dosta çok ama çok teşekkür ederim
Gazideki öğrencilik yıllarında faşizme karşı birlikte omuz omuza direniş türküleri ve marşlar söylediğimiz yiğit yoldaşım, ölen devrim şehitlerini anma gecelerinde sazıyla sesimize ses olan yürekli gardaşım, çoğumuz erken düştü toprağa, yaşayanlar ise tesadüfen sağ kaldı, kimimiz KURTULUŞ MEYDANINDA polis kurşunuyla can verdi,kimimiz dağlara sevdalı kaldı ve orada bıraktı canını...Tek amacımız vardı aydınlık yarınlar ve tam bağımsız demokratik Türkiye !Faşizme karşı omuz omuza mücadele yıllarından -yalnızca onurla yükselen türkülü sesin var şimdi hâlâ kulaklarımda...BEN BARUT, SAZIM SİLAHIM, SÖZÜM MERMİDİR... DİYEREK SESLENDİĞİN GAZİ- DER gecesinden polis tarafından alındığın geceyi unutmam...yeşil askeri parkan çok güzel yakışırdı sırtına ve omzunda sazını mavzer gibi taşırdın...güneşeydi yolculuk, şimdi mekanın yeni ozanların yeni türküleri olsun...GÜNEŞE SEVDAMLA HOŞÇA KAL!
Abuzer Karakoç, 1952 yılında Sivas’ın Gürün ilçesine bağlı Alacamezar köyünde doğdu. Alacamezar, Alvar yöresi olarak bilinen yörenin köylerindendi. Çamşıhı ve Arguvan gibi yakın yörelerin etkilerini taşıyan ‘havaları’ vardı Alvar’ın. Karakoç, Reşadiyeli halk ozanı Muharrem Koç’tan bağlama dersleri alarak müziğe başladı. Yüksek öğrenimini Gazi Üniversitesi Yüksek Öğretmen Okulu Müzik Bölümü’nde çello üzerine yaptı. Şan dersleri aldı. Döneminin halk ozanlarına göre Batı müziğiyle daha içli dışlı olmasına rağmen yöresel tavrını asls kaybetmedi. 70’li yıllarda bir yandan örgütsel mücadeleler içinde görevlerde bulundu, diğer yandan Aşık İhsani ve Aşık Mahzuni Şerif geleneğini sürdüren türküleriyle plaklar yayınladı. Repertuarındaki türküler hep yoğun bir araştırmanın ürünü oldu. Her zaman kendine has türküleriyle tanındı. O dönemde söylediği ‘İnce Mehmet’ türküsü bugüne dek pek çok müzisyen tarafından yorumlandı. 70’li yıllarda birçok kez tutuklandı. 1980’de yine cezaevine girdi. 30’dan fazla davanın 16’sından ceza aldı. Altı yıl cerzaevinde yattı. Bu dönemde kan kanserine yakalandı. 1989 yılında farklı bir pasaportla yurtdışına çıkmak zorunda kaldı. Paris’e yerleşti. Türkiye’deyken hazırladığı ‘Hasretim Sana / Ülkeme Gelsin Bahar’ bu dönemin arayış albümlerindendi. Yurtdışında ‘Umut ve Sevda Şarkıları’nı yayınladı. Hastalığı amansızlaştıkça türkülere daha çok sarılıyordu Karakoç…
Merkezi Almanya’da bulunan Netses plak şirketi 1990 yılında genç bağlama ustası Hasret Gültekin’e bir teklif götürdü: Avrupa’da yaşayan Emekçi, Lütfü Gültekin, Aşık Ali Nurşani, İhsan Güneş, Abuzer Karakoç ve birkaç ozana daha aynı dönemde albümler yapmak istiyorlardı. Hasret Gültekin kendisi için çok önemli olan bu ozanlarla çalışmayı kabul etti. Köln’de, Fehiman Uğurdemir’in stüdyosunda çalışmalara başlandı. Tüm bu ozanların bugüne kadar yayınlanmış en önemli albümleri bu projede kaydedildi. Bu albümler içerisinde yer alan ‘Alvar Deyişleri’nin ayrı bir yeri vardı. Hasret Gültekin, Abuzer Karakoç’la aynı memlekettendi, çaldığı ezgiler çocukluğundan aşina olduğu ezgilerdi. Böylesine özel bir ‘konsept’e, özel bir tavırla çaldı Gültekin. Albüm ‘Alvar Deyişleri 1’ adıyla yayınlandı. İki müzisyenin de gönlünde albümün devamını kaydetmek yatıyordu. Ama ölüm Hasret Gültekin’i Sivas’ta 2 Temmuz 1993’te yakaladı. Karakoç’un hayalleri yıkılmıştı. Hasret Gültekin, Karakoç’un o yıllarda ağırlaşan hastalığına hep melhem olmuştu çünkü. Gültekin’deki bağlama tavrını o güne kadar hiç kimseden duymadığını söylüyordu Karakoç. Paris’te verdiği bir konser kaydı 1995 yılında Türkiye’de ‘Paris Resitali’ adıyla yayınlandı. Ama ne ‘Alvar Deyişleri 2’, ne de Bozlaklarla ilgili hazırlamak istediği ikili albüm için dermanı kalmamıştı. 16 Ocak 1996’da Paris’te kan kanserinden öldü.
Alvar yöresinin türkülerini ve içli bestelerini hep yumuşak sesiyle söyledi Abuzer Karakoç. Döneminin ozanlarıyla hiçbir zaman yarışmadı. Ruhi Su gibi onun da ölüsüne pasaport verilmek istendi, ama bir yolunu bulup yurtdışına çıkabildi. En güzel türkülerini gurbet ellerde söyledi. ‘Geçilmiyor soyka dağlar / Görülmüyor bizim Alvar’ dizeleri her zaman dudağının kıyısında kaldı…
Burda hatalı yazınca düzeltme imkanı olmuyormuş , ayy çok kötü :) '' bu '' demek istememişitm , özür dilerim :) ben diyecektim aslında bu yerine ve '' Desimliler ' değil Dersimiler olacaktı :)))
Sevgiler .......