KURŞUN SIKAN ELYanaktaki gamzene dünyaları döndürdüm; Bir gülüşün uğruna nice güneş söndürdüm; Hayalinle dik başlı cinnetimi kandırdım; Ya temelli git yârim ya temelli gel bana; Başa bela yokluğun kurşun sıkan el bana… Yazdığım sayfalardan kalemlerim usandı; Küle dönmüş yüreğim yine seninle yandı; Gözlerim ah gözlerim beni senden kıskandı; Sende damla saklanır yine düşen sel bana; Başa bela yokluğun kurşun sıkan el bana… İmkânsızın sızısı yüreğimi dağlarken; Volkanlar yüreğimde gizli gizli çağlarken; İçimdeki o çocuk sen gel diye ağlarken; Kırk yıl olsa razıyım uzaklardan gül bana; Başa bela yokluğun kurşun sıkan el bana… Günden güne artarken özlemin eziyeti; Masamdaki bir büyük son busenin diyeti; Sensiz kime bıraksam, saklanan emaneti; Al eline neşteri sensizliği böl bana; Başa bela yokluğun kurşun sıkan el bana… Şu uzayan yollara beyhude bakıyorsam; Her dakika, her saat bu şehri yakıyorsam; Gel artık gel diyerek dişimi sıkıyorsam; Bahar sanma gönlümü sensizliğin çöl bana; Başa bela yokluğun kurşun sıkan el bana… Ali ALTINLI – 16/09/2015 Saat: 18:34 |