Varlık ve Yokluk Arasındaki İstasyon
Yokluğunu var sayacak bir varlık,
Varlığını yok sayacak bir yokluk, Kalmadı artık haznemde. Hiç’liğimle düpedüz boşluklardayım, Kırık dökük hayallerim duruyor heybemde. Şimdi hiç bir umut dengelemez beni, Avutmaz senli hatıralar, acıdan buruşmuş tenimi. İşte o zaman dökülürüm içime, Yüzümü yırtarcasına susarım... Dokunsan ağlar göz kapaklarım, Kirpiklerin düşer göz çukurlarıma. Saçlarımdan dökülür beyaz mürekkep satır başlarıma, Siyaha bürünür tüm satırlar. Ayrılık sonrası benimle ağlar İstanbul. Uzatırım ayaklarımı yol(cu)suz sahile, İzlerim serüvenini yalnız yüzen gemilerin. Bir dalga vurur kıyı kesimine kalbimin, Hınzırca dolar kulaklarıma ayrılık şarkısı. Boğazımı yırtar cam kırıkları düşlerim, Dudaklarımı kanatırcasına susarım... Şimdi bir şehir ağlar benimle. Yalnızlık dayanır şakaklarıma, Kalbimin deltasına dolar ayrılık kurşunları, Bir aşk boşaltır şarjörünü üzerime. Ölümün son demlerinde, Demlerim ölüm kokan yalnızlığımı; Kalbimi nakledercesine bedenine. Uykularımı bölüyor yastık altı hüzünlerim, Rüyalarımdan yokluklarıma kaçıyorum. Düşlerimin kâbusuna dönüşüyor gözlerin, Saklanıyorum ürkek bir martı gibi koynunda. Arkamda kalıyor tüm ’’her şey’’, ’’Hiçbir şey’’ler eksiltiyorum güncemden.. Günyüzü görmüyor yüzüm, Sen gibi kokmuyor artık mavi deniz, Bedenimi yıkarcasına ağlıyorum. Bir şiir döktürtüyorum suskunluklarıma, Nutkumda tutuluyor tüm sözcükler. Doluşuyor ağzımda kelimeler, tutuşturuyor ellerimi, Bileklerimi kanatırcasına yazıyorum. Küllerimden doğuyor sana yanılgılarım, Yanar yanar, susarım, Susar susar, yazarım... Alican Yıldırım / Varlık ve Yokluk Arasındaki İstasyon 28.03.2011 |