İçimde ne kaldıysa
İçimde ne kaldıysa son görüşümden beri / seni,
Bir türlü söküp atamıyorum düşlerimden gözlerini! Ekşi bir tat misali; Biraz limoni, yakıyor suskun duran dilimi Günün gecenin sensizliği... Ben ne söylesem umarsız ve vurdumduymaz oluyor gökyüzü biliyorum. Ki en sağanak yağmurlar bile gözlerimin ıslaklığını geçemiyor, Sen bensiz bir anı seçiyorsun; Ben hangi yandan geliyor yokluğun seçemiyorum... Kitaplara sarılıp unutmaya çalışırken güzel yüzünü, Koynuma alıp en şehvetli anları paylaştığım hüznü fark ediyorum! Ben ona dokunuyorum o bana: Bir söz işitiyorum durduk yere birileri beni anıyor: Yüreğim sen sanıyor / seviniyor... Trenle geçiyor gözbebeklerimden, Trenler vagonları düş yüklü / taşıyabileceğinden fazlasıyla hem de! Rayları susturuyorum, duvarlarımda yankılanıyor her geçişinde İzini süren trenlerin sesleri: Bir uğultu kopuyor, bir sana âşık serseri daha ölüyor içimde... Peşine taktığım bu kaçıncı bulut: Kendimle sevişip gebe kaldığım kaçıncı umut bu / bilmiyorum! Adının bulaştığı her yeri ıslatıyorum ayak izlerimle / gündüz ve gece Yine de sana dair ne varsa yetmiyor kursağımda kalmış hevesime! Yalanlar biriktirmek de güzel gelmiyor eskisi gibi, Herkes yapıyor aynısını çünki! Üstelik sadece benim inandığım bir yalanı ceplerimde bekletmenin ne anlamı var ki? Sana söyleyemediğim o kadar çok şey var ki: Mesela seni inatla seviyorum ilk gün ki gibi... Ama söyledim ya? İçimde ne kaldıysa Saçlarını rüzgârlara teslim edip ellerin ellerimden gideli / beni yek edeli: Gırtlağımı sıkıyor, nefes alamıyorum / ölüyorum... Güneş giriyor pencerelerimden, Ayın şavkı vuruyor karyolamın başucuna: Yine göz gözü görmez bir karanlıkta kalıyorum / seçemiyorum Hangisi sen hangisi ben yahut da hangisi biz... Öyle bir sıcak ki gözlerinden mahrum kalmak, Kat kat giyiyorum dert üstüne derdi Yine de üşümekten alıkoyamıyorum bedenimi... İçimde ne kaldıysa kanat açıp uçtuğundan beri ey ela gözlü pamuk peri: Bir türlü odamdan çıkaramadım derdi, kederi... |