ZAMANZAMAN ve yaşımı taşıyan başım bir daha taşlara vurulmayacak zamanın bu kadar erken bu kadar çabuk geçeceğini düşünmedim naza bile kaçmamıştı kör olası bir damla yaş hatırına gülümsemeden geldi ve ben yırtılmış bir gökyüzünü dikmeye hazırlanırken dağlanmış yüreğimde narin bir kelebek gibi uçtu akıp giden boşlukta kurtuluşu olmayan pusulardan geçti yıllar erken akarken yarına çıngıraklı zehrin şerbet tadıydı dilimin ucunda ve kar altında bir kardelen zırhlı bir dilenci ağzıyla güneş duası yapıyordu bereketli olsun diye sarı başaklar mevsimler zamana ayak uyduramıyorlardı oy dayanamadığım zulüm ağlatma beni can umutlu can şaşkın can kahredici gözlerimde birini vurmuşum gibi bakma öyle hesaplar sağlamasız yapılıyor vicdan hududu yaklaşıyor bir gönülden diğerine konan yüreğin ufuk çizgisinde bölünmüş ikiye zaman portakal dilimi şimdi gittikçe tükenmekte tetiksiz bir silahın mermisi ölçülmeyen bir matematik aklımızın ermediği eşit bölünmeden yenilen bir ekmek bir tas su bir kuzunun acıkmışlığı seneye kurban edilen yanmışlığı bir annenin dizlerine vuran ağlaması seni beni içine alan kederli bir dünyadan gelip geçmekte zaman çabuk yetişen bir dama taşı ilansız bir ısmarlamayla koşan rekor kırmış atlet hızıyla utangaç bir bakışın kuş dilidir meteliksiz kalmış emektar bir oyuncu gibi yaşlanıp gitmekte zaman kaidesiz ve acımasız duldasında mola vermeyen kıpırtısız büyümüş bir gönülün dağınık saçlarında takılmayan bir gül gibi solmakta kırmızı akmakta zaman yeşilin mavinin siyahın beyazın bütün renklerin çaldığı kırmızı hani canımızın boyandığı renk hani telaşa saran insanı hani beş lira fazla olsun dediğimiz hani canımız hani damarlarda dolaşan kanımız gibi kırmızı akmakta zaman ayak ucundan başına kadar dolanan ve altmış beş yaşındaki Ali dayıyı düşündürecek kadar tehlikeli olan şu musibet mendeburu bir türlü göremedim zaman vurulursa sırtından karanlığın sise boğulduğu bir akşam bedava kazanılmış zafer gibi haykırmak bize yakışmaz illaki göğsünden vurulacak illaki göğsünden |