serum
serum
kan ve ölümlerle ayakta duruyor insan değirmeni işte bu yangına su taşıyan bir karınca çizmelerin gölgesinde soluklanıyor güneşi ağır ağır gün batımına çevrilen bakışlar soluk alma güçlüğü çeker gibi ağlıyor insanlığa şair şehri teslim alan salgın gibi buluyor kuytuda esenliği suçlu tanrıysa kendini gizleme sanatında yalvaçlık için gül dalında çiğlere dokunur gibi yalnızlığı arayan saat çeşmelere fısıldanmış sırlarla avunan insan kalbini vahşi atlarla rüzgarın taşıdığı muştuyu mavera gibi saklayan kurşuna. sabırsızlıkla kıtalara adım atan tacirlerin götürdüğü sabahlar okyanusta tanışmış içkiyle dalgaların ritminde bir karanlık anımsatmış yarasaları zahir kusmuş acısında lanetlerin tünellerden geçmiş gece vakti kuşları yolculuğa çıkaran göç mevsimini tekrarlamak gibi aynı yazgı evrene yabancı bir yıldızda konaklamış tanrısallık kuşkuyu kemiren çelişkili beklentilerde nedim demirbaş |