GURBETŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Bu öykü şiirimde, büyük umutlarla ve hayallerle Almanya’ya çalışmak için giden, bir çoğu hayal kırıklıkları içinde dramatik bir şekilde vatanına geri dönmek zorunda kalan çilekeş insanlarımızı anlattım.
Ali emmi babadan kalma, Yıkık dökük kerpiç ev ile, Bir çift sarı öküzü, Ölü fiyatına sattı da gitti gurbete, Ardından Ahmet’ler, Mehmet’ler, Sıra sıra, dizi dizi, Askere gider gibi gittiler, Kimi bağını, bahçesini sattı, Kimi yeni aldığı traktörünü, Kimi satacak bir şey bulamadı, Yirmi yıllık karısını boşadı, Alamanda evlenirim diye… Alamanya, gurbet, Gavurun kapısı, Alamanya uzak, Ekmek kapısı... “Anam avradım olsun, Ben de Alamana gidersem, Döndüğümde köyü bile satın alacam.” Diyordu da başka bir şey demiyordu Mıktarın büyük oğlu Deli İdris. Altına son model kırmızı bir mersedes, Yanına sarışın avrat, Koydu mu gömlek cebine de, Cigaranın en iyisinden olanını, İsteyene borç para bile verirdi, Hele bir gitsindi Alamana, Bavul bavul para getirecekti tez zamanda, Gavurun memleketinden, Onun da hissesine, Pekala, sarışın bir Alaman düşerdi, Nikahı da bastı mı, Tapusunu da alırdı nasıl olsa, Oturma iznini de hele bir aldı mı, “Boş ol” deyip, boşayıverirdi köydeki karısını da, Sekiz yıldır aynı hayalle avunuyordu, Sonunda rüyası gerçek oldu Deli İdris’in, Köylüsü Çobanların Memet istek yapmıştı, Gidecekti Alamana, zengin olacaktı, Üç aylık turist vizesiydi pasaportundaki, Soranlara doğrusu söylenmezdi, Ne de olsa babası hökümet adamıydı, “Hökümet çağırdı, iş de verdi.” dedi köylülere, Allahaısmarladık, kalın sağlıcakla deyip, Çekip gitti gurbete… Beş parasızdı, Nerde görülmüştü böyle züğürt turist? İsteyemedi köylüsünden ne para ne de pul, Telefon etti babasına, “Param kalmadı yetiş” diye, Üç beş hayvan, biraz da arazi sattılar da, Deli İdris’e aylık gönderir gibi, Harçlık gönderdiler uzun zaman… Deli İdris aç, Deli İdris perişan, İş yok, aş yok elin gavurunda, Boğaz tokluğuna kaçak çalıştı bulduğu işlerde, Bir sarışın da çıkmıyordu ki karşısına, Nesli mi tükenmişti Alaman avratların? Olsundu da ihtiyar olsundu ona da razıydı, Kâh merdiven yıkadı, kâh Mersedes, “Bir işim olsun, anam avradım olsun, Alamanı bile satın alırım.” diyordu Başka da bir şey demiyordu Deli İdris, Kaçak göçek orda burda çalışırken, Günün birinde ansızın, Yakalandı bir merdiven boşluğunda, İzinnamesi yoktu, Vize tarihi geçeli beş yıl olmuştu, Ağladı Deli İdris, sızlandı, dövündü, “Hayallerim yıkıldı.” dedi titrek sesle, Yabancılar polisine götürdüler Deli İdris’i, “Ben Mıktarın oğluyum, bırakın beni, Babam hökümet adamı” Dediyse de yalvaran gözlerle, Çare olmadı derdine hiç kimse, Sınır dışı edildi sonunda… Deli İdris de yıkıldı, dünyası da, Ne kırmızı bir mersedesi, Ne de sarışın bir avradı oldu, Köyüne döndü ister istemez, Ağzını bıçak açmadı uzun zaman, Sordular “ Neden geldin?” diye İdris’e, Erkekliğe toz konduramazdı, Ne de olsa babası hökümet adamıydı, Nefesi kesildi sanki, boğazı düğümlendi, “Şirket iflas etti çıkışımı verdiler. “ dedi, Başka bir şey diyemedi, İdris bizden biri, İdris içimizden biri… Vecdi Murat SOYDAN (Yaşanmamış Aşkların Şairi) 23/05/2004-Beylikova, ESKİŞEHİR |
Avrupa ülkelerinde ekmeklerini arama mecburiyetinde
bırakılan insanımızın dramını hepimiz unutmadık.
Gerçek bir yaraya parmak basan,harika bir içerikti.
Kutlarım,engin yüreğinizi esenlik dileklerimle..
sevgi ve selamlarımla.