ÖLÜYORUM SESSİZCEŞiirin hikayesini görmek için tıklayın ’’Şairin emsalsiz bir ayrıcalığı vardır, dilediği zaman istediği kişiliğe girer.’’ Charles Baudelaire
Zamanı mekanı yok, aşk ferman dinlemez ki İçimdeki sevdayı kimseler bilemez ki *Misk-i amber kokulum yanıma gelemez ki Kaderim bana küstü, ölüyorum sessizce Aylar, mevsimler boyu yollarını gözledim Bir bilsen kara gözlüm, seni nasıl özledim Çıkarıp yüreğimi, ateşlerde közledim Bahtıma zulüm düştü, ölüyorum sessizce Yaşamadı sevgimiz, nefes dahi almadı Kesildi damarımız, canda takat kalmadı Kahpe feleğin işi, bir gün olsun salmadı Cana kor ateş düştü, ölüyorum sessizce Tende ilaç aradım, bulamadım habibi * Yarama çare olmaz,neyleyeyim tabibi Gonca gülüm, ay yüzlüm gönlümün tek sahibi Sevdama hayal düştü, ölüyorum sessizce Adım çıkmış bir kere, savunamam kendimi Bilet kesilmiş çoktan, buldum derken dengimi Yorulmasın kimseler, hazırladım kabrimi Ayrılık bana düştü, ölüyorum sessizce Vecdi Murat SOYDAN (Yaşanmamış Aşkların Şairi) 23/03/2017, Isparta *Misk-i amber : Eşi, benzeri olmayan güzel bir koku * habip : Sevilen, sevgili. Misk, bir tür erkek ceylan tarafından üretilen güzel kokulu maddedir. Aynı zamanda erkek misk geyiğinin vücudundan çıkan, kokusu hoş ve kuvvetli, yağlı bir salgıdır. Salgı, geyiğin karnının alt tarafında bulunan salgı bezinden gelir. Misk salgısına koku veren ana madde, muskon organik bileşiğidir. Ceylan dışında, bazı farklı hayvanlardan da üretilebilir (örneğin misk kedisi). Asya kıtasında yaşayan bir tür keçiden üretilen misk, en bol olan ve en çok kullanılan türüdür. Bugün sentetik olarak da üretilen misk, özellikle Orta doğu ve İslâm kültüründe fazlasıyla bilinen ve değer verilen bir kokudur. Kur’ân’da cennette bulunduğu anlatılır. Misk, parfüm yapımında esans ruhu olarak, koku ve renk vermek için kullanılır. Misk elde etmek için, geyiğin salgı yapan bezleri, bulunduğu yerden çıkarılarak kurutulur. Bu bezlerin büyüklüğü, iri bir yumurta büyüklüğünü geçmez. En iyi misk, Tibet’te yaşayan geyiklerde bulunur. Doğu ve Orta Asya’da yaşayan misk geyiğinin yüksekliği 55 santimetreyi geçmez. Küçük yapılı bir hayvandır. Etinden ziyade parfümcülükte kullanıldığından, misk üreten bezlerini almak için avlanır. Sayıları süratle azalmaktadır. Esasen misk elde etmek için avlamak gerekmez. Normal olarak hayvan misk salgısını kendiliğinden salgılar. Salgının rengi, siyahtan ayırt edilmeyecek şekilde koyu kahverengidir. Biriktirilip kurutulduktan sonra işleme tabi tutularak misk esansı elde edilir. Misk kelimesi Kur’ân-ı Kerim’in şu âyetinde geçmektedir: Mutaffifîn-22-26: Muhakkak ki ebrar olanlar, elbette ni’metler içindedir. Tahtlar üzerinde (oturup) seyrederler. Sen, ni’metin pırıltısını (sevincini), onların yüzlerinde görüp Onlara, mühürlenmiş (sadece kendilerinin açacağı) halis şaraptan sunulur (içirilir). Onun (o şarabın) sonu misktir (şahane misk kokusudur). Ve yarışanlar, artık bunda (bunun için) yarışsınlar. Hadîslerde iyi ve güzel huylu salih insanlar, miske benzetilmiştir: “İyi bir sohbet arkadaşı misk satıcısı gibidir, sana misk vermese bile kokusu bulaşır. Kötü bir sohbet arkadaşı da körük çekene benzer. Tutuşturduğu ateş seni yakmasa da, üzerine dumanı bulaşır.” Amber iki yolla elde edilir: Birincisi, kutuplara yakın bölgeler hariç bütün okyanuslarda yaşayabilen ‘Physeter macrocephalus’ isimli dev balinanın, denize attığı salgı muhteviyatındaki amberin denizden veya yakalanan balinalardan toplanması yoluyla; ikincisi, doğrudan laboratuarda sentetik olarak sentezlenerek veya amber kokusu taşıyan bazı bitki özütleri, bir seri kimyevî işlemlerden geçirilerek. Balina kaynaklı amberin azlığı sebebiyle, günümüzde tüketilen amberin çoğu sentetik ve yarı sentetik yollardan üretilmektedir. Tabiî amberin sentez edildiği fabrika olan ‘Physeter macrocephalus’ isimli balina (kaşolot), Akdeniz’de zaman zaman görülmekle birlikte, genellikle yarı açık ve sığ denizlere girmez. Bu balinalar; baş bölgesindeki salgı bezleri, yağlı ve mumsu bir madde salgıladığından ‘ispermeset balinası’ olarak da bilinirler. Vücutlarının üçte biri büyüklüğünde olan baş kısımları, bu mumun depolandığı bölgedir. Sadece alt çenelerinde elliye yakın diş bulunmaktadır. Erkekleri 15-20 metre uzunluğunda, 45-55 ton ağırlığında; dişileri, 11-13 metre uzunluğunda, 20 ton ağırlığındadır. Ortalama ömürleri yetmiş senedir. Günümüzde sayılarının altı yüz bin civarında olduğu tahmin edilmektedir. Balina avcıları 18. ve 19. yüzyıl ile 20. yüzyılın ilk yarısında çok sayıda balina avladıklarından Milletlerarası Balina Komisyonu, 1984 yılında ticarî maksatlı balina avcılığını tamamen yasaklamıştır. Bu balinayı diğer balina türlerinden farklı kılan önemli bir özellik, sindirim sisteminden salgılanan salgıda, amber isimli kokulu kimyevî bileşiğin bulunmasıdır. Bu güzel kokulu kimyevî bileşiğin, balinaya ne tür bir fayda sağladığı henüz cevaplanamamıştır. Bazı araştırmacılar, balinanın istemeden yuttuğu sert ve kesici maddelerin sindirim sistemini tahriş etmesi neticesinde, amber salgılanmasının uyarıldığını ileri sürmüşlerdir. Salgılanan amber, yirmi santimetreden daha küçük yumrular şeklinde vücut dışına atılır. Bir balinanın yılda 300 kilograma kadar amber sentez edebilme kapasitesinde olduğu tahmin edilmektedir. Ölü balinaların karnı açıldığında, ortalama 45 kilogram amber elde edilebilir. Günümüzde balina avı yasaklandığından balinaları öldürerek amber elde edilememektedir; ancak balinaların Bahama Adaları çevresinde denize bıraktıkları amber, insanlar tarafından toplanmaktadır. Kalp kuvvetlendirici, kramp çözücü, iştah açıcı ve hazmı kolaylaştırıcı olarak eskiden beri kullanılmıştır. Eskiden tıpta şöhrete ve epeyce kullanım alanına sahip olan amber, bugün bu amaçla kullanılmaz. Geçmişte saflaştırılmış amber yağı isteri ve boğmacada kullanılmıştır. Amber, mürekkep imalatında da kullanılmaktadır. Arap ülkelerinde, özellikle Mekke ve Medine’de “amber kokuları” küçük sabun kalıplarına benzer şekilde paketler halinde satılmaktadır. (alıntı) |
Sizi kutluyorum. Yüreğinize kaleminize sağlık.
Vuslat şiirleri yazmanız dileğiyle....