Açlıktan ölüyorsan, dost sana kapısını açıyor, seni sofraya götürüyor, senin için süt tasını dolduruyor, ekmeği bölüyorsa, içtiğin şey gülümsemedir. EXUPERY
Paylaş
"yağmura hak ver ölümün yüzünde bi yaradır yüzüm suyun ilk defa kendi kendini içtiğini düşün kalbimi sana vereyim, beni yıka.."
benimle gel biricik, benimle gel..
küçük kırmılı kız, uçan balonunu 6. kattan semanın engin uzaklığına bıraktı..pembe pamuk şekeri de 6 yıl önce 6 kollu bir dev tarafından yenmişi..ve herşey bundan 6 yıl öncesine dayalıydı..
bulutlar, uçan balonu sindirmek için kendilerini patlattılar bir bir, sonra da küçük kırmızılı kızın yakasındaki 6 yıldızlı broveyi..neresinden tutarsanız tutamayın, tutarsız bütün uğursuzluklar, uğursuz sayısı 6 ile dahil olmuştu yaşantısına..ancak dişleri kadar gülebiliyor, gözlerinin kahverengisi kadar sevebiliyor ve sadece yüreğinin hacmi kadar ağlayabiliyordu, 6 milyarlık küre kadar..
"bütün yalnızlıklar yanlış anlaşılmak için yaratılmıştır
aptal kızlar barda ölür öbürleri matematikte
senin karşında duran üçüncüsünden adı Aslı bu daha kötü çünkü sen hiç Kerem olmadın.."
Kerem ol biricik, Kerem ol..
ahşap evlerinin kokusunu içine çekerek cumbalarından arnavut kaldırımlı sokaklarını seyrediyordu küçük kırmızılı kız..kısa pantolonlu çocuklar "savaşmayı ve yarışmayı" öğretiyorlardı birbirine..kimin kalbi daha çok çarpıyorsa o daha çok misket "kök"lüyordu, küçük kırmızılı kızın payına "kök"lemelrden arta kalan çarğıntılar düşüyordu.. bir gün öğreniyordu ki, "ölmek de büyük bi serüven olabilir"di..ama o sonsuza dek, E’ye uyumak istiyordu..
"Peter, beni götürmek için mi geldin?"
havadan "tutulacak" bi sürü el yağıyordu..O’nun payına düşen eller 6 yıl önce tutulmuştu ya, şimdi hepsi paramparça, şimdi hepsi nasırlıydı..ellerin bütün cerahatlarını kırmızısına saklayabileceiğini sanıyordu, boyundan büyük hayalleri ancak ve ancak gözünden su fışkırtmalarıyla sonlanıyordu..fakat o ne olursa olsun, E’ye uyumak istiyordu, sadece O’na uyumak..
"eve dön Peter.."
Montauk’ta donmuş herhangi bi göl üzerinde tek başına, hiç olmamış kırmızı montuyla, turuncuyla alakası olmayan koyu kestane saçlarıyla, bi gece vakti yıldızlara bakarak uyumak..gün temmuz 5i dönerken, haftanın 8. gününde tangoya sarılmak ve angelicaya dayanmak..
ufak bi "melekçik" olmaktan bile aciz, ağlak bi çocuktu o.."ağlamasaydı da hiç olmaz"dı..bazen ufak liralara ufak yalnızlıkalr satın aldığında Ahmet Telli kesilirdi içinde bi yerleri..çocuktu o ve bu dünya ona göre değildi..
saçları ıslaktı ve kırık uçları 6 yıllık bi sonbahara takılmıştı..bi gün E’yi gördüğünde elinde pamuk şekeri ve uçan balonuyla, sadece O’na uyumak istedi, sadece O’na uyumak..oysa, E’nin elleri kırıktı..oysa E, mesafelere ömrünü bölmüştü..küçük kırmızılı kız gözünden su fışkırttı tekrar..E sustu..bu dünya onların uçabileceği kadar büyük değildi..ve belliydi ki, bundan sonra Montauk’ta hiç bi göl donmayacaktı..bütün yıldızlar 6 yıl önce kaymıştı zaten..
6, ne gizemli bi dünyaydı ve sadece bi dünya değil kainatın tamamı olmuştu bi anda..eğer E’nin ellerini ilk küçük kırmızılı kız koklasaydı, sonsuza dek E’ye uyuyabilirdi..
"hayat dediğin var oluş yaşamaya değer bi sancı tutmaya, duymaya, hissetmeye dere kenarındaki pınardan akan soğuk su gibi.."
herşeye rağmen yapılacak tek bişey vardı; iyi bi çocuk olup E’ye uyumak..
"ben yazdığım gibiyim ağlama gözyaşlarımı gözlerime bırak kalbin daha fazla üşümesin.."
E’ye..
"yağmura hak ver
ölümün yüzünde bi yaradır
yüzüm
suyun ilk defa kendi kendini içtiğini düşün
kalbimi sana vereyim, beni yıka.."
benimle gel biricik,
benimle gel..
küçük kırmılı kız, uçan balonunu 6. kattan semanın engin uzaklığına bıraktı..pembe pamuk şekeri de 6 yıl önce 6 kollu bir dev tarafından yenmişi..ve herşey bundan 6 yıl öncesine dayalıydı..
bulutlar, uçan balonu sindirmek için kendilerini patlattılar bir bir, sonra da küçük kırmızılı kızın yakasındaki 6 yıldızlı broveyi..neresinden tutarsanız tutamayın, tutarsız bütün uğursuzluklar, uğursuz sayısı 6 ile dahil olmuştu yaşantısına..ancak dişleri kadar gülebiliyor, gözlerinin kahverengisi kadar sevebiliyor ve sadece yüreğinin hacmi kadar ağlayabiliyordu, 6 milyarlık küre kadar..
"bütün yalnızlıklar
yanlış anlaşılmak için yaratılmıştır
aptal kızlar barda ölür
öbürleri matematikte
senin karşında duran üçüncüsünden
adı Aslı
bu daha kötü
çünkü sen hiç Kerem olmadın.."
Kerem ol biricik,
Kerem ol..
ahşap evlerinin kokusunu içine çekerek cumbalarından arnavut kaldırımlı sokaklarını seyrediyordu küçük kırmızılı kız..kısa pantolonlu çocuklar "savaşmayı ve yarışmayı" öğretiyorlardı birbirine..kimin kalbi daha çok çarpıyorsa o daha çok misket "kök"lüyordu, küçük kırmızılı kızın payına "kök"lemelrden arta kalan çarğıntılar düşüyordu..
bir gün öğreniyordu ki, "ölmek de büyük bi serüven olabilir"di..ama o sonsuza dek, E’ye uyumak istiyordu..
"Peter, beni götürmek için mi geldin?"
havadan "tutulacak" bi sürü el yağıyordu..O’nun payına düşen eller 6 yıl önce tutulmuştu ya, şimdi hepsi paramparça, şimdi hepsi nasırlıydı..ellerin bütün cerahatlarını kırmızısına saklayabileceiğini sanıyordu, boyundan büyük hayalleri ancak ve ancak gözünden su fışkırtmalarıyla sonlanıyordu..fakat o ne olursa olsun, E’ye uyumak istiyordu, sadece O’na uyumak..
"eve dön Peter.."
Montauk’ta donmuş herhangi bi göl üzerinde tek başına, hiç olmamış kırmızı montuyla, turuncuyla alakası olmayan koyu kestane saçlarıyla, bi gece vakti yıldızlara bakarak uyumak..gün temmuz 5i dönerken, haftanın 8. gününde tangoya sarılmak ve angelicaya dayanmak..
ufak bi "melekçik" olmaktan bile aciz, ağlak bi çocuktu o.."ağlamasaydı da hiç olmaz"dı..bazen ufak liralara ufak yalnızlıkalr satın aldığında Ahmet Telli kesilirdi içinde bi yerleri..çocuktu o ve bu dünya ona göre değildi..
saçları ıslaktı ve kırık uçları 6 yıllık bi sonbahara takılmıştı..bi gün E’yi gördüğünde elinde pamuk şekeri ve uçan balonuyla, sadece O’na uyumak istedi, sadece O’na uyumak..oysa, E’nin elleri kırıktı..oysa E, mesafelere ömrünü bölmüştü..küçük kırmızılı kız gözünden su fışkırttı tekrar..E sustu..bu dünya onların uçabileceği kadar büyük değildi..ve belliydi ki, bundan sonra Montauk’ta hiç bi göl donmayacaktı..bütün yıldızlar 6 yıl önce kaymıştı zaten..
6, ne gizemli bi dünyaydı ve sadece bi dünya değil kainatın tamamı olmuştu bi anda..eğer E’nin ellerini ilk küçük kırmızılı kız koklasaydı, sonsuza dek E’ye uyuyabilirdi..
"hayat dediğin var oluş
yaşamaya değer bi sancı
tutmaya, duymaya,
hissetmeye
dere kenarındaki pınardan akan soğuk su gibi.."
herşeye rağmen yapılacak tek bişey vardı; iyi bi çocuk olup E’ye uyumak..
"ben yazdığım gibiyim
ağlama
gözyaşlarımı gözlerime bırak
kalbin daha fazla üşümesin.."
seni çok seviyorum biricik,
çok seviyorum..