Tanıtım Yazısı
Gitarist Derek Bailey doğaçlamayı, flamenkodan rocka, cazdan modern müziğe kadar uzanan geniş bir alandaki farklı uygulamalarıyla ele alıyor.John Zorn, Jerry Garcia, Steve Howe, Steve Lacy, Lionel Salter, Earle Brown, Paco Peña, Max Roach, Evan Parker ve Ronnie Scott gibi ünlü doğaçlamacılarla yaptığı karşılıklı konuşmalarla Bailey, doğaçlama pratiğinde saklı olağanüstü imkânları duru bir anlatımla gözönüne seriyor ve bunu yaparken doğaçlamanın müzik yapmanın temeli olduğunu vurguluyor.
Derek Bailey`in kendi çalışına eğilip ondan yeni olanaklar bulmaya çalıştığı bir dönemin ürünü olan bu kitap, çok değişik konulara uzanıyor. Kitabın iyi bir doğaçlamayı iyi yapan unsurların bir araştırması olduğu söylenebilir. Aynı şekilde bir çalgıcının müzik karşısındaki serbestlik derecelerini anlattığı da. Örneğin elektronik müzik tamamen bestecinin yarattığı yapısıyla çalgıcıya yer bırakmazken, Derek Bailey`in de öncülerinden olduğu serbest doğaçlama tamamen çalgıcının ürünü bir müzik; arada da türsel doğaçlama ve sınırlı kalıplar içinde doğaçlama gibi aşamalar var. Kitabın bir başka ilginç yanı müzikteki kurumsallaşma hakkında söyledikleri. Kurumsallaşmanın etkisiyle belli bir müziğin unsurlarının müziğin temel unsurları olarak görülmeye başladığı, oysa müziğin tek temel unsurunun çalmak olduğu, müziği öğrenmenin ve anlamanın esas yolu diye bir şeyin olmadığı gibi, gerçekten önemli noktalara değiniyor kitap.
Basından
Ülkemizde müzik kitabı yayımlayan az sayıdaki cesur yayınevinden biri de Pan Yayıncılık. Pan Yayınevi geçen günlerde caz gitarcısı Derek Bailey`nin doğaçlama konusundaki yazılarını biraraya getiren bir kitap çıkardı; "Doğaçlama."
Derek Bailey`nin kendi çalışmaları etrafında dönen bu kitap, bir doğaçlamayı iyi yapan unsurları ve müzisyenin müzik karşısındaki serbestlik derecesini araştırıyor. 1930`da İngiltere`de doğan Derek Bailey, başta geleneksel cazla ilgilenirken, Tony Oxley`nin altılısında çalışmaya başlayınca, teknik yeniliklere ve değişik ses kaynaklarına yöneldi. Bugün sayısız çalışmaya imza atmış bulunan Bailey, dünyanın her yerinden ve her kuşaktan pek çok müzisyeni derinden etkilemiş biri.
Müzikteki kurumsallaşma ve aşırı kategorize etme çabası, onun temel unsurlarından biri olarak görülmeye başlandığı andan itibaren, doğaçlama kavramı müzik içinde gerçekten hak ettiği pozisyondan giderek uzaklaşmaya başlıyor; oysa müziğin en temel unsuru çalmak ve bu da onu öğrenmek ve anlamaktan çok daha ön planda. Bir zamanlar müziğe canlılık veren onun başarılı olmasını sağlayan unsurların yeniden kullanılmasıyla, aynı etkinin elde edilebileceği inancını basit bir tekrardan ibaret gördüğü için uzak duran Bailey, bunun müzikte gitgide bozulmaya yol açacağını ve bir faydasının olmayacağını belirtiyor.
Bir referans kitabı
Müziğe her zaman bir araştırma olarak yaklaşmak gerekiyor. Eskinin tamamen silinip bambaşka bir şeyin yapılması gerekmiyor. Sadece onun bir kısmının, hatta çok küçük bir kısmının değişmesi müziğin tekrar etkileyici kılınması için yeterli olabilir. Araştırma konusu kitabın temelde bir referans kitabı olarak pek çok kaynakla beraber okunması daha uygun görülüyor. Bu anlamda kitap, Bailey`in ilginç kişiliğinin ve müziksel genişgörüşlülüğünün de yardımıyla ortaya çıkmış, farklı bir birleştirme çabası. Doğaçlama, tüm müzik performansları içinde, en çok başvurulan yollardan biri olduğu halde, bir tartışma konusu olarak en az anlaşılmış olanıdır. Doğaçlama hiçbir zaman sabit değildir, sürekli değişir ve yeniden uyarlanır; çözümlemeye ve kesin tanımlamaya gelmez. Özü gereği kuramsal değildir, tanımlanmaya çalışıldıkça, ele avuca sığmazlığı ortaya çıkar. Varoluş ruhundaki özellikler itibarı ile belgeleme düşüncesiyle çelişir ve belgeleme amaçlarına ters düşer.
Doğaçlama düşüncesi, müzik tarihi boyunca bir yargıdan hiç kurtulamadı; "aklına estiği gibi çalmak"tan, "anında beste"ye kadar pek çok deyişle tanımlanan doğaçlama, şüphe ile bakılan kestirme bir yol gibi algılandı, hatta zararlı bir alışkanlık olarak muamele gördü müzisyenler ve dinleyiciler tarafından. Doğaçlamacılar arasında sözcüğün kendisini kullanmaya karşı belirgin bir isteksizlik vardır. Bu alandaki bir başka engel de, uygulamanın kuramı ile uygulanması arasındaki çelişki; tüm yapıları kavrayan icracının, bütün bunlarla arasındaki bağın sınırı unutulmamalı. Müzisyen çalış anında, kendine yön veren işlemleri hesaplamaz. Zihnini rasyonel olmayan bir bölgesi yardımıyla çalar, daha çok.
Kuşkusuz doğaçlamanın bir tarihini yazmak olarak düşünülmemeli bu; zaten böyle bir işe kalkışılsaydı da bu muhtemelen muazzam ve sonu gelmez bir işi olurdu. Müzik tarihinin hemen hemen her aşamasında rastlanır doğaçlamaya. Müzikte doğaçlamadan etkilenmemiş bir alan neredeyse yoktur. Doğaçlama pratiği içinden çıkmayan veya temelde ondan etkilenmeyen hiçbir müzik tekniği ya da kompozisyon formu yoktur. Müziğin gelişmesinin tüm tarihi doğaçlama güdüsünün belirtilerini taşır.
Bailey, bu çalışmasında ünlü doğaçlamacılarla yaptığı konuşmalardan elde ettiği tecrübeyi aktarıyor. Bu değerli çalışma için düşülecek bir notta, çevirmen Ali Bucak`ın konu hakkındaki sevgisinin çeviriye son derece olumlu yanısımış olması.
p>Murat Beşer, Cumhuriyet Kitap Eki, 11 Nisan 2002
Derek Bailey`in kendi çalışına eğilip ondan yeni olanaklar bulmaya çalıştığı bir dönemin ürünü olan bu kitap, çok değişik konulara uzanıyor. Kitabın iyi bir doğaçlamayı iyi yapan unsurların bir araştırması olduğu söylenebilir. Aynı şekilde bir çalgıcının müzik karşısındaki serbestlik derecelerini anlattığı da. Örneğin elektronik müzik tamamen bestecinin yarattığı yapısıyla çalgıcıya yer bırakmazken, Derek Bailey`in de öncülerinden olduğu serbest doğaçlama tamamen çalgıcının ürünü bir müzik; arada da türsel doğaçlama ve sınırlı kalıplar içinde doğaçlama gibi aşamalar var. Kitabın bir başka ilginç yanı müzikteki kurumsallaşma hakkında söyledikleri. Kurumsallaşmanın etkisiyle belli bir müziğin unsurlarının müziğin temel unsurları olarak görülmeye başladığı, oysa müziğin tek temel unsurunun çalmak olduğu, müziği öğrenmenin ve anlamanın esas yolu diye bir şeyin olmadığı gibi, gerçekten önemli noktalara değiniyor kitap.
Basından
Ülkemizde müzik kitabı yayımlayan az sayıdaki cesur yayınevinden biri de Pan Yayıncılık. Pan Yayınevi geçen günlerde caz gitarcısı Derek Bailey`nin doğaçlama konusundaki yazılarını biraraya getiren bir kitap çıkardı; "Doğaçlama."
Derek Bailey`nin kendi çalışmaları etrafında dönen bu kitap, bir doğaçlamayı iyi yapan unsurları ve müzisyenin müzik karşısındaki serbestlik derecesini araştırıyor. 1930`da İngiltere`de doğan Derek Bailey, başta geleneksel cazla ilgilenirken, Tony Oxley`nin altılısında çalışmaya başlayınca, teknik yeniliklere ve değişik ses kaynaklarına yöneldi. Bugün sayısız çalışmaya imza atmış bulunan Bailey, dünyanın her yerinden ve her kuşaktan pek çok müzisyeni derinden etkilemiş biri.
Müzikteki kurumsallaşma ve aşırı kategorize etme çabası, onun temel unsurlarından biri olarak görülmeye başlandığı andan itibaren, doğaçlama kavramı müzik içinde gerçekten hak ettiği pozisyondan giderek uzaklaşmaya başlıyor; oysa müziğin en temel unsuru çalmak ve bu da onu öğrenmek ve anlamaktan çok daha ön planda. Bir zamanlar müziğe canlılık veren onun başarılı olmasını sağlayan unsurların yeniden kullanılmasıyla, aynı etkinin elde edilebileceği inancını basit bir tekrardan ibaret gördüğü için uzak duran Bailey, bunun müzikte gitgide bozulmaya yol açacağını ve bir faydasının olmayacağını belirtiyor.
Bir referans kitabı
Müziğe her zaman bir araştırma olarak yaklaşmak gerekiyor. Eskinin tamamen silinip bambaşka bir şeyin yapılması gerekmiyor. Sadece onun bir kısmının, hatta çok küçük bir kısmının değişmesi müziğin tekrar etkileyici kılınması için yeterli olabilir. Araştırma konusu kitabın temelde bir referans kitabı olarak pek çok kaynakla beraber okunması daha uygun görülüyor. Bu anlamda kitap, Bailey`in ilginç kişiliğinin ve müziksel genişgörüşlülüğünün de yardımıyla ortaya çıkmış, farklı bir birleştirme çabası. Doğaçlama, tüm müzik performansları içinde, en çok başvurulan yollardan biri olduğu halde, bir tartışma konusu olarak en az anlaşılmış olanıdır. Doğaçlama hiçbir zaman sabit değildir, sürekli değişir ve yeniden uyarlanır; çözümlemeye ve kesin tanımlamaya gelmez. Özü gereği kuramsal değildir, tanımlanmaya çalışıldıkça, ele avuca sığmazlığı ortaya çıkar. Varoluş ruhundaki özellikler itibarı ile belgeleme düşüncesiyle çelişir ve belgeleme amaçlarına ters düşer.
Doğaçlama düşüncesi, müzik tarihi boyunca bir yargıdan hiç kurtulamadı; "aklına estiği gibi çalmak"tan, "anında beste"ye kadar pek çok deyişle tanımlanan doğaçlama, şüphe ile bakılan kestirme bir yol gibi algılandı, hatta zararlı bir alışkanlık olarak muamele gördü müzisyenler ve dinleyiciler tarafından. Doğaçlamacılar arasında sözcüğün kendisini kullanmaya karşı belirgin bir isteksizlik vardır. Bu alandaki bir başka engel de, uygulamanın kuramı ile uygulanması arasındaki çelişki; tüm yapıları kavrayan icracının, bütün bunlarla arasındaki bağın sınırı unutulmamalı. Müzisyen çalış anında, kendine yön veren işlemleri hesaplamaz. Zihnini rasyonel olmayan bir bölgesi yardımıyla çalar, daha çok.
Kuşkusuz doğaçlamanın bir tarihini yazmak olarak düşünülmemeli bu; zaten böyle bir işe kalkışılsaydı da bu muhtemelen muazzam ve sonu gelmez bir işi olurdu. Müzik tarihinin hemen hemen her aşamasında rastlanır doğaçlamaya. Müzikte doğaçlamadan etkilenmemiş bir alan neredeyse yoktur. Doğaçlama pratiği içinden çıkmayan veya temelde ondan etkilenmeyen hiçbir müzik tekniği ya da kompozisyon formu yoktur. Müziğin gelişmesinin tüm tarihi doğaçlama güdüsünün belirtilerini taşır.
Bailey, bu çalışmasında ünlü doğaçlamacılarla yaptığı konuşmalardan elde ettiği tecrübeyi aktarıyor. Bu değerli çalışma için düşülecek bir notta, çevirmen Ali Bucak`ın konu hakkındaki sevgisinin çeviriye son derece olumlu yanısımış olması.
p>Murat Beşer, Cumhuriyet Kitap Eki, 11 Nisan 2002
daha fazla
Yazar: Derek Bailey
Yayınevi: Pan Yayıncılık
ISBN: 9789757652977
Sayfa: 192s.
Boyut: 13,5x19,5 cm
Kapak:
Tarih: 2000
Kağıt Tipi:
İncelemeler ve Yorumlar
13,5x19,5 cm kitabı hakkında sen ne düşünüyorsun?