Soyulduğu halde gülen adam hırsızdan bir şey çalmış demektir, boş yere üzülen ise kendi kendini soyar. William Shakespeare [Paylaş]
E-mail: Şifre: Facebook ile bağlan Üye ol | Şifremi Unuttum
Türkiye Şiir Platformu
ANASAYFA ŞİİRLER Edebiyat Defteri YAZILAR Edebiyat Defteri FORUM Edebiyat Defteri ETKİNLİKLER Edebiyat Defteri NEDİR? Edebiyat Defteri Kitap KİTAP  Edebiyat Defteri Tv TİVİ Edebiyat Defteri Sesli Şiirler MÜZİK Edebiyat Defteri BLOG Edebiyat Defteri Atölyeler ATÖLYE  Edebiyat Defteri BİCÜMLE Edebiyat Defteri ARAMA Edebiyat Defteri İLETİŞİM
Yeni Şiir Ekle Şiirinizi eklemek için tıklayın.
• Anasayfa • Şiirler • Yeni Şiirler Sesli şiirler Sesli Şiirler Resimli şiirler Resimli Şiirler Bugün Eklenenler Bugün Eklenen Şiirler • Etkili yorumlar • Seçki Şiirler • Son Eleştirilen Şiirler • Son Yayınlanan Şiirler • Yazılar • Makaleler • Öyküler • Denemeler • Söyleşiler • Mektuplar • Masallar • Anılar Bugün Eklenen Yazılar Bugün Eklenen Yazılar • Tüm Yazılar • Etkili Yorumlar
• Edebiyat Defteri
• Yazım Türkçeleştirici • Türkçe Sözlük • Site Kuralları
Online Üyeler


İçerideki üyelerimizi görmek için üye olmanız gereklidir.

Üye olmak için tıklayın.

Online Üye:72







Bir Hikaye 

-Ne kurtarma görevi?
Barış şaşırmıştı. Psikopat yaratıklar beklerken kendisinden yardım isteyen aciz yaratıklarla karşılaşmıştı. Konuşmaya devam etti…
-Kendinizin kurtaramadığı bir şeyi ki o kadar üstün bir ırksınız onu bizim nasıl kurtarmamızı beklersiniz ha. Bizle hala dalga geçiyorsanız gene dalarım kafa göz görürsünüz gününüzü.
Bu tehditler karşısında yaratıklar bir iki geriledi. Tabi bunda tehdidin ötesinde Barış’ın ayakkabısını çıkartıp onlara doğru tutmasının da etkisi büyüktü. Silah sanmış olmalıydılar.
Çetin Barış’a bir tokat attı.
-Kendine gel be. Çocuk gibi davranıyorsun sabahtan beri. Bir susmadın yahu. Herkese de saldırıyorsun. Dur bir dinleyelim şunları belki bir çözüm vardır.
-Her kim ise onu kurtarabileceğini mi sanıyorsun?
-Onu kurtaracağımı sanmıyorum ve kurtaracağım da demedim. Şunları bir dinleyelim dedim.
Barış ve Çetin’in birbirlerine bağırması iki insanımsı yaratığı bayağı bir korkutmuştu. Biraz daha gerilediler.
-Sizde söyleyin ne söylecekseniz !!! Çetin çok yüksek sesle uzaylılara bu lafı söylemişti. Zavallılardan erkek olanı cevap verdi.
-Şşeyy kızmazsınız di mi bir de rica etsem arkadaşınız elindeki silahı kaldırsa çok iyi olur.
-Silah değil o ayakkabı salak yaratık ama istersen bir silah gibi kullanıp kafanda patlatırım ister misin bunu ha.
-Hayır istemem ne olur acıyın bize biz sadece görevliyiz. Görevimiz siz seçilmişleri gezegenimize götürmek. Oradan da görevinizle ilgili talimatları aldıktan sonra da gene sizle birlikte prensesi kurtarmak.
Çetin ve Barış hem şaşırmış hem de sakinleşmişti. Neler oluyordu. Nereden geldiklerini bile ilmedikleri bu yaratıklar neden onlardan kendi prenseslerini kurtarmalarını istiyordu. Bunların kendi orduları kendi timleri yok muydu. Ayrıca onlar çok gelişmiş bir ırktılar tabi böyle bir uzay gemileri olduğuna göre öyle olmalıydılar. Oysa insanoğlu öyle değildi ki en hızlı araçları sadece ses hızını birkaç kat hızla geçebiliyordu.
-Neden biz? O kadar gelişmiş ırk varken , o kadar üstün teknolojiye sahip ırk varken neden biz.
Çetin çok sertçe söylemişti bunu.
-Üstelik bizler sadece yazarız ben şiir yazarım yanımdaki sinir küpü de şiir. Düzgün bir aile hayatımız da yok ben müzmin bekarım bu şaşkın ördekte nişanı bozulma tehlikesiyle karşı karşıya olan bir varlık.
-Ne demek nişanı bozulma tehlikesiyle karşı karşıya. Hiçte öyle değil bir kere aşkım Pınar beni deliler gibi seviyor. Evlenince göreceksin ne demek istediğimi.
-Nah seviyor!!
Erkek insanımsının bu ani ve harbi Türk cevabı bizim ikiliyi şaşırtmıştı.
-Ne o şaşırdınız di mi? Sizi uzun süredir izliyoruz ve bütün yaşamınızı araştırdık. İnsan ırkına olan benzerliğimizden dolayı içinize rahat sızdık. Her şeyinizi öğrendik. Barış sana üzülüyorum biliyor musun o yüzden bu cilayı sana aldım.
İnsanımsı bu sırada kolundaki saat benzeri makineye Barış’ın cilası demişti. Ve bir anda Ellerinde bir cila beliriverdi.
-İşte al bu senin.
-Al sen o cilayı sür bir yerine.
-Şştt ayıp oluyor Barış ayrıca bu yaratık ki pardon adınız ne demiştiniz?
-Adımı söylememiştim. Adım Perpita. Bu da eşim Sevonta. Kusura bakmayın şu an konuşamıyor yükseklik korkusu var da.
-O zaman burada ne işi var!
-Merak kediyi öldürür derler ya ondan. Yani meraktan. Ama merakı öldürmüyor onu sadece dili tutuluyor.
-Yahu siz ne biçim varlıklarsınız. İkiniz de korkasınız yahu. Kralınız mı padişahınız mı nedir bilemiyorum neden sizi yolladılar anlamak güç.
Perpita:
-Dur hele karıştırma oraları sizlere neden seçildiğinizi anlatıyordum karıştırdınız konuyu. Nerede kamıştık.
Barış sinirlice.
-Cilada!!!!
-Evet doğru cilada kalmıştık. Doğru duydun Barış senin Pınar neredeyse herkesin Pınar’ı gibi. Nasıl fark etmedin hayret yani. Bir de sert erkeğim diye geçinirsin yani. Neyse gelelim esas konuya. Sizleri seçmemizin esas nedenlerinden birisi ikinizin de düzenli bir yaşamınızın olmaması. Herhangi bir akrabanızın olmaması ya da ölmüş olmaları. Bu yüzden sizi hatırlayacak kimse de olmayacak.
-Unuttun galiba biz yazarız.
-Söyler misin kaç kişi tanıyor seni 100 200. Kitabın kaç adet bastı.
-Benim kitabım 500 adet bastı. Dedi Çetin gururla fakat sonra sayının azlığıyla morardı.
Barış ise hiçbir şey söyleyemedi. İkisinde bu tutuklukları karşısında Sevonta gülümsedi.
Barış:
Ne gülüyorsun bee! Diye bağırdığında gülümsemesinde herhangi bir azalma almamıştı.
Perpita:
-Gördüğünüz gibi sizi kimse hatırlamayacak çünkü devamlı göçebe yaşadığınızdan hiçbir yerde devamlı kalmadığınızdan sizi çok iyi hatırlayabilecek kimse yok Kervan kardeşler.

Ahh tabi size demeyi unuttum barış ve Çetin kardeştiler fakat birbirlerine kardeşim diye hitap etmektense dostum falan demeyi yeğliyorlardı. Böylesi onlar için daha iyiydi.

-Mutlaka vardır seni ahmak Perpita. Tabi ya çok kişide telefonum var onlar bir gün beni arayacaklardır ve ulaşamayınca da merak edip birilerine haber vereceklerdir.
-Hayır Barış hiç öyle olacağını sanmıyorum. Siz bir göçebe olduğunuzdan yani bir yerde en fazla 7-8 kalmanızdan dolayı sizleri fazla da tanımamış olacaklardır bu yüzden de orada olsanızda olmasanızda bu onlar için hiçte önemli değil. Aslında siz orada varın içindeki yoksunuz. Zaten tedbirimizi aldık öyle değil mi aşkım Sevonta.
Oldukça neşeli gözüken Sevonta gülümseyerek onayladı.
-Gerçekten de Sevonta Bütün herkesin cep telefonundan Barış ile Çetin’in cep telefonlarını silmekle çok iyi yaptık. Ayrıca şunu da eklemeden yapamayacağım. Hafızalarında yaptığımız ufak değişiklerle Barış ve Çetini hatırlayamayacak olmaları da ayrı bir mutluluktu.
-Neee ne yaptın dedin. Çetin eğer izin verirsen Şuna bir kez daha dalmak istiyorum.
-O haklı Barış. Bizim herhangi bir yaşamımız yok. Hiç kimse ile dost kalamadık. Zaten o yüzden her taraftan ayrılmak zorunda kalmadık mı? Hiçbir yere ayak uyduramıyoruz biz bu dünyaya ait değiliz diyen sen değil miydin Barış?
Çok içten konuşuyordu Çetin. Ağzından çıkan sözler çok hüzünlüydü. Biraz zorlasa ağlayacak gibiydi.
-Barış bir kez olsun ayağımıza bir fırsat geçti i ilk defa birileri bize güveniyor ve bizden yardım istiyor.Belki kendimizi belli bir topluma kabul ettirebilmek için bir şanstır bu. Her taraftan mutsuz ayrılmaktan bıktım. Hatırlasana Mutlu olabilmek için Ankara’dan Konya’ya geçiyorduk yani yeni bir göç. Fakat orada da aynı şeyler olacaktı eminim bundan. Gene alışamayacaktık buna ve tekrar başlayacaktı her şey. Sen ne dersen de Barış ben bu Perposto’yu dinleyeceğim.
-Perposto değil Perpita.
-Amaan her neyse.
Bu sırada Barış bayağı hüzünlenmişti.
-Sen ne dersen yanındayım Çetin. Her zaman yanında oldum gene olacağım sonu ölüm olsa bile.
Bu sözler Sevonta’nın gülümsemesini bile kısa süreliğine kesti.
Perpita görevi anlatmaya devam etti.
-Şimdi kesin şu zırlamaları falan da beni dinleyin. Görevimiz ki doğru duydunuz hep beraber bu işi yapacağız fakat farklı bölümlerde olacağız. Ha evet görevimiz Prenses Meşakiyi kurtarmak. Prensen Meşaki Tranpo gezegeninin ki siz bunu Mars olarak biliyorsunuz prensesidir.
-Bir dakika diye söz aldı Barış. Marsta yaşam yoktur ki pek çok araç yolladık oraya ve yaşam bulamadık.
-Araç yolladığınız doğru fakat gezegene inenlerden daha sonraları haber alabildiniz mi. Hayır di mi? Araçlarınızı bizler yok ettik. Çünkü dünya henüz dünya dışı yaşamlara karşı hazırlıklı değil. Bir kaos olabilir ki bunu sana Çetin de anlatmıştı.
-Yuh be o konuşmamızı da mı dinlediniz. Diyen Barış’ın sözünü Perpita kesti.
-Bir susta lafımı dinle.Bu kaosu engellemek için yaptığımız pek çok şeyden birisi bu. En hoşumuza giden de patondermıydı neydi o araçtı.
-Pathfinder dedi Çetin gülerek.
-Heh işte o. Şu anda Takatsi eyalet müzesinde tüm Trampo halkı için sergileniyor. Neyse şimdilik geçelim bunları zaten bunları öğrenmek için oldukça çok zamanınız olacak pek çok sırrımızı öğreneceksiniz ama zamanla.
-Tamam anladık Prenses Meşakiye ne oldu nasıl kaçırıldı kim kaçırdı. Diye soran Barış’ı gören onu çok iyi bilen birisi ondaki bu merakı daha önce görmediğine dair yemin edebilirdi. Çetinde öyle yaptı. Yemin etti.
-Prenses Meşaki’yi Santapos gezegeninin Mitapi ırkı kaçırdı.
-Orası da neresi? Busefer Çetin sormuştu soruyu.
-Orasını da Jüpiter olarak biliyorsunuz.
-Vay be kırk yıllık Jüpiter oldu Santapos haa.
-Bir sözümü kesmeyin beee!
-Tamam anlat be! Hayret bişey yani ben mi dedim sana anlat diye sen dedin anlatayaım ben de dedim o zaman anlat yani anlat dediysem anlatmak mı zorundasın.Üstelik ben de dinlemek zorundayım.
-Ulan barış sana sus demedim mi? Diyerekten güzel bir Osmanlı tokatı yapıştırdı Çetin kardeşine.
-Ne vuruyon be?
-Barış susmassan Çetin’e gerek kalmayacak ben çakacam ha.
-Tamam anlat hadi. Çattık yaa!!!
-Ne demiştim. Hah Mitapi ırkı di mi? Ne zalim bir ırktır o bir bilseniz. Neyse zaten zamanla görüp bileceksiniz. İşte bu ırk Prenses Meşaki’ye karşılık gezegenimizdeki bütün kaynakları sınırsızca kullanabilme hakkı istiyor. Cevap verme süremizde sizin aylara göre 1 ay. Casuslarımızdan aldığımız bilgilere göre Mitapiler Santapostaki diğer ırklardan olan Ketinok ırkına karşı bir savaş hazırlığında. Sebebi de Ketinokların topraklarındaki çok değerli madenler. Bununla beraber Ketinoklara saldıracak güçte kaynakları yok. Güneş sistemindeki en verimli kaynaklara sahip olan gezegenimizden Prenses meşaki’yi kaçırma nedenleri de kaynaklarımızı sonuna kadar kullanıp Ketinokları ele geçirmek.
-Madem sizin kayneklar en verimliler neden sizinkiyle yetinmiyorlar.
-Şöyle söyleyeyim Çetin Dediğin gibi bizimkiler en verimli madenler sadece. Yani ulaşıda oturma yerlerinde falan daha etkili olan madenler. Savaşta fazla işe yaramazlar. Mitapiler bizim madenleri ulaşımda kullanıp ayrıca araç yapımında kullanıp Ketinoklara ki çok güçlü bir devlettir ve savunmasını şu ana kadar kimse geçememiştir ; dört bir yandan durmaksızın saldırmak. Böylece onların uzun sürede savunmasını kırmayı planlıyorlar.
-Ne kadar sürede?
-10 sene kadar.
-Aman Allah’ım çok uzun süre bu pek çok Ketinoklu ve Mitapili yok olacak bu savaşta.
-Pek çok Ketinoklu yok olacak ama Mitapili kaybı çok az olacaktır.
-Ketinoklular çok güçlü demedin mi?
-Evet dedim Barış fakat Mitapililerin kendi ırktakilerin savaşa katılacaklarını söylemedim.Kendi üretimleri olan robotlarla katılacaklar. Pek çok robot yapılacak ve bunlar için çok fazla enerji gerek ve bu enerji sadece bizim gezegendekilerle sağlayabilirler.
-Vay canına peki Ketinoktaki çok değerli madenler nedir.
-İşte onlar esas enerji madenleri sizin nükleer bombalarınız kadar etkili hatta iyi bir kullanımla Nükleer bombalardan 100 kat daha güçlü bile olabilir.
-Yapma bee! Bu çok kötü olur. Peki Ketinoklulara bu bilgileri yollamadınız mı yani Mitapilinin saldıracağını?
-Şöyle söyleyeyim Çetin. Ketinoklular bizim dostumuzdur bütün bilgileri yolladık ama inanmak istemediler. İstihbaratımıza güvenmediler. Biraz kendini beğenmiş bir ırktır onlar hatta braz değil tam kendini beğenmişlerdir ama onlarla dost olmalıyız. Pek çok gezegenin kaderi onlara bağlı çünkü. Ellerindeki klombe madeni yani nükleer bombadan kat kat güçlü olan bu maden korunmalı ve kimseye karşı kullanılmamalı. Bu madenle belli sayıda kullanıldığında ufak çapta bir gezegen yok olabilir yani mars gibi ya da dünya gibi. Bu yüzden Mişakayı kurtarmalıyız sadece bir ayımız var.
-Peki Mitapiler neden size saldırmadılar da Prenses Mişakiyi kaçırdılar.
-Büyük savaştan önce güç kaybetmek istemediler de ondan. Bizde saldırmak istemiyoruz kurtarılacak kişi bir prenseste olsa onun için pek çok kişinin ölmesini de istemiyoruz. Bu işi kansız bitirmek istiyoruz.
-Peki neden dünyalıları seçtiniz. Yani bizleri?
-Çünkü siz kabul etmesenizde aslında bizden daha üstünsünüz. Belki teknoloji olarak değil ama beyin olarak kesinlikle öyle. Sizin şu son yüz yılda yapmış olduğunuz gelişmeyi diğer gezegenler içinde en hızlı şekilde yapan 600 senedir. Yani yakında İnsanlar pek çok ırktan teknoloji olarak daha üstün olacaklar.
-Ne yani şimdi bunlara inanmamızı mı bekliyorsunuz?
-Sizlerin uzaylı varlıkların olduğunu bilmemenizi istememizin sebeplerinden birisi de sizden korkmamızdır. Hiç Acımadan kendi ırkına atom bombası atan bir ırk kim bilir bizlere neler yapar. Neden hiçbir ırk size saldırmıyor sanıyorsunuz hepsi temkinli. Sizlerin zayıf düşmenizi bekliyorlar.Biz sizlerin beyninize ihtiyaç duyuyoruz. Üstelik siz yazarsınız kimse kabullenmese de iyi bir yazar. Yazarlar da çok düşünürler pek fazla hayal kurarlar yani stratejileri çoktur.
-Gazlama bizi!! Dedi Barış bayağı gaza gelmiş haliyle.
-Bunlar gaz değil gerçekler. Çünkü hatasız bir operasyon istiyoruz bunun içinde size ihtiyacımız var tekrar soruyorum Prenses Mişaka’yı kurtarma görevini kabul ediyor musunuz?
-Güneş sistemi ve insanlık için evet! İkisi de kabul etmişti.

Devam edecek…



Bu Hikayeleri Okudunuz mu?


Neden Yaşıyoruz
Ölümün Soğuk Nefesini Hissetmek…
Anne Çocuk
Arkada bıraktığın şeyleri düşünme!
Affet Babacıığım




Sitemizde daha iyi hizmet verebilmek için sitemizde çerez kullanılmaktadır.
Kapat Çerez Politikamız