Soyulduğu halde gülen adam hırsızdan bir şey çalmış demektir, boş yere üzülen ise kendi kendini soyar. William Shakespeare [Paylaş]
E-mail: Şifre: Facebook ile bağlan Üye ol | Şifremi Unuttum
Türkiye Şiir Platformu
ANASAYFA ŞİİRLER Edebiyat Defteri YAZILAR Edebiyat Defteri FORUM Edebiyat Defteri ETKİNLİKLER Edebiyat Defteri NEDİR? Edebiyat Defteri Kitap KİTAP  Edebiyat Defteri Tv TİVİ Edebiyat Defteri Sesli Şiirler MÜZİK Edebiyat Defteri BLOG Edebiyat Defteri Atölyeler ATÖLYE  Edebiyat Defteri BİCÜMLE Edebiyat Defteri ARAMA Edebiyat Defteri İLETİŞİM
Yeni Şiir Ekle Şiirinizi eklemek için tıklayın.
• Anasayfa • Şiirler • Yeni Şiirler Sesli şiirler Sesli Şiirler Resimli şiirler Resimli Şiirler Bugün Eklenenler Bugün Eklenen Şiirler • Etkili yorumlar • Seçki Şiirler • Son Eleştirilen Şiirler • Son Yayınlanan Şiirler • Yazılar • Makaleler • Öyküler • Denemeler • Söyleşiler • Mektuplar • Masallar • Anılar Bugün Eklenen Yazılar Bugün Eklenen Yazılar • Tüm Yazılar • Etkili Yorumlar
• Edebiyat Defteri
• Yazım Türkçeleştirici • Türkçe Sözlük • Site Kuralları
Online Üyeler


İçerideki üyelerimizi görmek için üye olmanız gereklidir.

Üye olmak için tıklayın.

Online Üye:108







Bir Dosta Mektup 

Sevgili Kazim Kardeşim

Aramızdan ayrılalı kaç yıl oldu bilmiyorum. Bildiğim tek şey özlemin her gün biraz daha artarak doluyor yüreğime.

Hatırlarsın annenin ölümüne oturup beraber ağlamıştık, beraber ağıt yakmıştık. Gözlerine her baktığımda yüreğim acırdı, bakamazdım, perişan halini görmeyi yüreğim kaldırmazdı.

Saklanıp bir yerlere gizli gizli senin yerine ağladığım, dua ettiğim çok olmuştu. Hiç bir şey yapamanın çaresizliğiyle yanardı yüreğim.

Seninle biz aynı köyde evlerimiz yan yana, iki kardeş gibi, iki candan arkadaş olarak büyüdük, aynı acıları, aynı sevinçleri paylaştık. Senin sevdalı kara gözlerinde yaylalar çiçeğe dururdu. Tomurcuk tomurcuk sevinçler fışkırırdı sesine türkü söylerken dağlarda.

Çocuktuk biz seninle aynı yıl, aynı gün doğmuştuk sanki. Beraber büyümüştük. Sonra yollarımız ayrılmıştı sen İstanbula ben Hollandaya gelip yerleşmiştim ilk zamanlar hemen her yıl buluşurduk.

Ne zaman seninle buluşsak hep eski günleri yad ederdik eski sevdalarımızdan konuşurduk. Hatırlar mısın? Sevgili kardeşim gezdiğimiz dağlarda, yaylalarda, pınar başlarına hep desen oyup, şiir ve adlarımızı yazardık düz kayalara, gelen geçen okusun, dostluğumuzu kardeşliğimizi hatırlasın diye.
Bir gün kısmet olurda yolum düşerse o dağlara sarp kayalara, pınar başlarına dertleşeceğim ikimiz için. İkimiz için gülüp ağlayacağım...

Şimdi seni her ne zaman ansısam gözlerimden bir yaş pınarı durmadan yüreğime doğru akar. Gözlerden uzak, eşsiz güzelliklere sahip, huzur dolu bir yeri hatırlatıyorsun bana. Ne zaman çocukluğuma dönsem, seni anımsıyorum.Gülüşlerin aklıma geliyor. Hepsinin güzelliğini göklerin mavisinde arıyorum.

Yürekleri susuz kalmış ihtiyarlara berrak bir su gibi ak ak akardın. Yardıma ihtiyacı olan herkese koşardın. Yemezdin yedirirdin, içmezdin içirirdin. Bir kuşun kanadı kırılsa acırdın.

Biribirimize kırılıp darıldığımızı hiç hatırlamıyorum. Şimdi ise senin gidişinle yıkıldım ve hiç bir şey yapamanın çaresizliğiyle kalakaldım ardından öylece.

İşte yüreğim kanayarak ve donarak bakışlarım senin ardından çaresizliğimle kaldım. Ölüm haberin gelip genzime takıldı, yutkunmaya çalıştım ama boğazıma takılı kaldı. Nefesim daraldı soluksuz kaldım bir an.

Çektiğin onca acılara, çilelere, yoksulluklara rağmen hayat senin hızını kesememiş o bitip tükenmeyen enerjinle karşı koymuş ve içindeki insani duygularını, yaşama aşkını söndürememişti. Hayatın bütün yoksulluklarını acılarını çektin. Eline bir sürü imkan geçmişken elinin tersiyle geriye ittin hepsini. Namusuna, onuruna sahip biriydin. Alın terinden ödün vermeden üç çocuğunu da okuttun İstanbul gibi yerde.

Gönül insanıydın, sevgi insanıydın tanrı sanki dünyanın bütün merhametini sana bağışlamıştı, bir kuşun bile kanadı kırılsa için yanardı yardımına koşardın. Dürüsttün, merttin paranın değil, dürüstlüğün, doğruluğun, onurun, dostluğun, mertliğin adamıydın. İnsan sevgisinin, dostluğun ve arkadaşlığın en büyük örneğiydin benim için.

Her Türkiye’ye gelişimde buluşup günler, geceler boyu dertleşirdik. Zorunlu olmadıkça ayrılmazdık biribirimizden. Ve her defasında sevginin, dostluğun, vefanın kapılarını aralardık aramızda. Bir çok insan kıskanırdı dostluğumuzu, kardeşliğimizi.
Tam da seni Hollandaya getirmenin hazırlıklarını yapıyordum ki, hastalık haberin geldi. Türkiye’ye döndüm ama yataktan çıkamıyordun ve de seni yanıma alıp uzun uzun birlikte dolaşmak, konuşmak nasip olmadı. Hastalığının tehşisi yapıldığı gün talihsizliğe bak ki küçük kızında hemşirelik diplomasını almış ve bakımını üstlenmişti. Tekrar Hollanda’ya döndüğümde ise ardımda ölüm haberin geldi. Şüphesiz senin gidişin benim dünyamın yıkılışına da sebep oldu. Acımın sınırı yok.
Seni çok özledim. Çok uzaklarda olduğunu biliyorum. Boynuma kardeşçe sarılışını her an hissediyorum ama biliyorum ki ruhun ve kalbin hayatımdan hiç gitmeyecek, seni ve dostluğunu asla ve asla unutmayacağım.. Dostluğunla içimi ısıttığın en umutsuz anlarımda bana umut verdiğin için; bana çıkarsız, yalansız gerçek sevgiyi ve dostluğun duygusunu tattırdığın ve keşfettirdiğin için, hayatıma kattığın tüm güzellikler için çok teşekkür ediyorum.
Şimdi biraz kırgınım sana ne vardıki böyle erken erken gidecek, hani söz vermiştin o dağlara beraber gidecektik. Erken gittin kardeşim erken...

Madem öyle, güle güle kardeşim güle güle, hatıranı en değerli yerde taşıyacağım, yüreğimde.

Rahmetin kaynağından sana rahmet diliyor, sevenlerine, eşine, çocuklarına ve kardeşlerine sabr-ı niyaz diliyorum. Ruhun şad mekanın cennet olsun sevgili güzel kardeşim Kazim Gül...

Bir dağ başında olmalıydık şimdi seninle
uzanıp çimenlerin üstüne
şiirler okumalıydık mavi ırmaklara
öpüp güneşi alnından sevdiğimizin
sisler aralanınca çekip gitmeliydik

şimdi bir dağ başında olmalıydık seninle
oturup bir gönül sofrasına,
dostluğa kadehler kaldırıp
içimizdeki yangını bölüşmeliydik
bir pınarın soğuk buğusuna daldırıp ağzımızı,
çatlayan dudaklarımızla hayatı öpmeliydik
sular aydınlanınca çekip gitmeliydik

bir dağ başında olmalıydık şimdi seninle
türküler söylemeliydik esen yellere
unutup acıyı, ayrılığı, gurbeti
hasreti içimizin yangınına gömmeliydik
kapılar kapanınca karanlığa
yollar aydınlanınca çekip gitmelidik

bir dağ başında olmalıydık şimdi seninle
ıssızda bağrını döven bir ırmak gibi
dizleri kanamış bir çocuk gibi doyasıya ağlamalıydık
çıkarsız dostluklar, kirlenmemiş sevgiler
ve dünyadaki tüm güzel şeyler adına
çirkinliklere, çirkefliklere dayanmalıydık
obalar sıralanınca karşı sırtlara
gün aydınlanınca çekip gitmeliydik

sen gülünce ne güzelde gülümserdi beyaz güll
nasıl da sevinçle gelirdi dağlara bahar
dallar tomurcuklanır, kuşlar öter, sular çağıldar
muştular bölüşmeye koşardı ardından çocuklar
bir kervan alıp giderdi başını bilinmeyen diyarlara

şimdi ne yana baksam gözlerin doluyor usuma ah
gelincikleri okşuyor ellerin
gülüşün ki, çiçeklerin bir başka adıydı karlı yamaçlarda
yitik bir mevsimin kıyısında kaldı anılarımız
savrulmuş ömrümüzün her yaprağında bir şiir sarardı

şimdi yoksun, rüzgarlar seni üşür, türküler seni söyler
her bahar gelişinde bir çiçek büker boynunu
bir menekşede açar gözlerin
büyür yüreğimin kıvrımlarında
sular ağıtlarla çağlayıp gider

mavi ne de çok yakışırdı gülüşüne ah kardeşim
en çok da papatyalar yıkıldı gidişine
bir de alnı munzur işlemeli kızlar

şimdi hangi ırmak soğutur yürek yangınımı
hangi dağ bölüşür acımı, hangi pınar, hangi bahar
efkarımı hangi rüzgar dindirir
ırmağım sendin pınarım sen, dağım rüzgarım sen, baharım sen

www.nuricann.com



Bu Hikayeleri Okudunuz mu?


Neden Yaşıyoruz
Ölümün Soğuk Nefesini Hissetmek…
Anne Çocuk
Arkada bıraktığın şeyleri düşünme!
Affet Babacıığım




Sitemizde daha iyi hizmet verebilmek için sitemizde çerez kullanılmaktadır.
Kapat Çerez Politikamız