MENÃœLER

Anasayfa

Åžiirler

Yazılar

Forum

Nedir?

Kitap

Bi Cümle

Ä°letiÅŸim

KOCGIRI 1921 HALK HAREKATI
Seyidoglu

KOCGIRI 1921 HALK HAREKATI


KOÇGÝRÝ 1921 ÞEHÝTLERÝ ANMA YAZISI
Sevgili Canlar , Sevgili Alevilerin Sesi Okuyucularý.: Size Birinci Dünya Paylaþým Savaþýndan Sonra Koçgiri Halk Hareketi ve Koçgiri Bölgesinde gerçekleþen Katliamýn Sebep, Sonuç ve Etkenleri hakýnda Daracýðýmýzýn elverdiði ölçüde sizlere bir sunum hazýrladýk. Bu Yazýya uygun bir önsöz olarak 7 Mart 2015 te 1921 KOÇGÝRÝYÝ HATIRLA ve HATIRLAT la gerçekleþtirdiðimiz Panel ve Etkinlikte. Sevgili ÞEVKET DOÐAN Canýn konuþmasýnýn bir bölümünü alarak ÞEVKET DOÐANIN YARDIMI ÝLE hazýrladýk.
‘‘ HER ÝNSAN GEÇMÝÞÝ ÝLE GELECEÐÝNÝN BÝRLEÞÝM NOKTASINDA BULUNUR. BULUNDUÐU BU KONUMU GEÇMÝÞÝNÝN SONUCU ÝKEN, GELECEÐÝNÝN DE BAÞLANGICININ SEBEPLERÝNÝ OLUÞTURUR. GEÇMÝÞLE GELECEÐÝ BÝRBÝRÝNE BAÐLAYAN ÝNSAN, GEÇMÝÞÝNDEN BAÐIMSIZ OLARAK ELE ALINAMAYACAÐI GÝBÝ GELECEKTEN SOYUTLANARAK DÜÞÜNÜLEMEZ. BULUNDUÐU BU NOKTADA ÝNSAN ELBETTEKÝ GERÝYE DEÐÝL, ÝLERÝYE DÖNÜK OLMAK ZORUNDADIR. ANCAK BULUNDUÐU ANDAKÝ KONUMUNUN NEDENLERÝNÝ SORDUÐUNDA; CEVAPLARININ TASAVVUR ETMEKTE OLDUÐU GELECEKTEKÝ YAÞAM KOÞULLARINDA GÖRÜR. BU NEDENLE, BULUNDUÐU YERDEN ÝLERÝYE BAKARKEN GEÇMÝÞÝNDEKÝ SOSYAL, SÝYASÝ, KÜLTÜREL, AHLAKÝ, MADDÝ VE MANEVÝ ÇEVRESÝNDEN EDÝNDÝÐÝ DEÐERLERLE BAKMASI GEREKMEKTEDÝR. BUNLARLA GELECEÐÝNE HAZIRLANMAKTADIR. ÝNSAN GELECEÐÝNE DÖNÜK BAKIÞ AÇISININ SAÐLIKLI OLMASI, GEÇMÝÞÝNDEKÝ OLAYLARIN GERÇEKLÝKLERÝNÝN ÝYÝ KAVRANMASI, KOÞULLARINI ÝYÝ BÝR YÖNTEMLE . DOÐRU DEÐERLENDÝRMESÝNE BAÐLIDIR. GEÇMÝÞLERÝNÝ BÝLÝMSEL OLARAK DOÐRUDEÐERLEN DÝREBÝLENLER, GELECEKLERÝNÝ DAHA GERÇEKÇÝ OLARKA HAZIRLAYABÝLÝRLER. BU DURUMA GEÇMÝÞE BAKARAK GELECEÐÝ GÖRME DENÝLEBÝLÝR. BUDA ÝNSANIN YETÝÞMESÝ SÜRECÝNDE EDÝNDÝÐÝ SOSYAL, SÝYASÝ, KÜLTÜREL, AHLAKÝ, MADDÝ VE MANEVÝ DEÐERLERLERÝYLE VE EÐÝTÝMÝNE UYUMLUDUR. BUNLAR GERÇEKÇÝ VE BÝLÝMSEL OLMALIDIRLAR. GERÇEKLER BÝLÝMSELLÝÐE AYKIRI YÖNTEMLERLE TESPÝT EDÝLEMEYECEÐÝ GÝBÝ BÖYLESÝNE YAPILAN TESPÝTLERLE OLUÞUMLAR KAVRANILAMAZ VE YAÞAMIN GERÇEKLÝÐÝNÝ ÝLERÝYE TAÞIMAK’TA MÜMKÜN OLAMAZ. BU DURUM KÝÞÝLER ÝÇÝN OLDUÐU GÝBÝ, TOPLUMLAR ÝÇÝNDE AYNEN GEÇERLÝDÝR. BU TEMELDE ÝLERÝ TOPLUMLAR BÝLÝMSEL VE GERÇEKÇÝ TOPLUMLAR OLUP, MÝRASLARI ÝLE OLUMLU VE OLUMSUZ HER YÖNÜYLE DÜZGÜN HESAPLAYARAK YAÞAMLARINI DÜZENLEYEN TOPLUMLARDIR.
KOÇGÝRÝ NERESÝ .:
Koçgiri de Dersim, Dersim de Koçgiri. Bir ulusun vatanýnýn batý yakasý. Doðayý kutsayan ulusun kimlik koruyucularý. Savaþlar, kýrýmlar, sürgünler, talanlar, asimilasyonlar kýþlasýnda tarihi gezintiler ve öðrendikçe sarsýldýðýmýz gerçekler.
Dêrsim-Koçgiri iliþkisi hem tarih, hem de siyasal sosyoloji konusudur. Tarihdir, çünkü tarihsel olgularýn bilimsel olarak çözümlenmesi gerçeklikleri degerlendirmenin esasýdýr. Siyasal sosyoloji konusudur. Çünkü geçmiþteki tarihsel olaylarýn sosyolojik çözümlenmesi gelecek açýsýndan toplumsal iliþkilerin yönlendirilmesine katkýda bulunacaktýr.
Anadolu’nun ortasýnda adýyla, gelenekleriyle ve inanýþlarýyla özgün bir hayat yaþana gelmiþ. Sivas’tan Erzincan’a uzanan topraklarda Ermiþleri, Pirleri, Sýrlarý ve Þölenleriyle varlýðýný sürdüren Koçgiri aþiretler topluluðu, Aþiretlar Federesiyonu saklý kalmýþ bir kültür hazinesidir. Koçgiri aþiretlerinin gizlenmiþ tarihi, anlatýlmamýþ öyküleri Hikâyeler vardýr. Daha anlatýlmamýþ; yüreklere gömülmüþ, topraða saklanmýþ veya Kýzýlýrmaðýn akýntýsýna býrakýlmýþ. Olaylar vardýr ki sadece yarým yamalak aktarýlmýþ, acý, sevda öyküleri sýr olarak kalmýþ. Bu Olaylarýn gerçek yönü çocuklardan, gençlerden gizlenmiþtir. Anlatýlmamýþtýr ki Analar, Babalar Çocuklarýný Kýzýlbaþ Alevi inancýna göre yetiþtirebilsinler ve Kamil Ýnsan olma yolunda Edeb ve Erkana içinde Kinden ve Kibirden Uzak tutabilsinler. Bu anlamda Gençlerine anlatmamalarýný uygun görmeleri ile ayrýca baþlarýna gelenlerinin ezikliðini üzerlerinden atabilmeleri adýna sýrlamýþlardýr ki yaralarý kabuk baðlasýn. Ve bu anlatýlmamýþ bir tarihtir. Koçgiri aþiretlerine iliþkin olan tarih tam da böyle bir Tarihdir. Sivas’ýn Ýmranlý, Kangal ve Zara ilçeleri arasýndaki köylerde, saklý kalmýþ bir kültür hazinesidir . Söz konusu olan geniþ bir coðrafya, büyük bir aþiretler Topluluðu. Son 50 yýldada Göçlerle baþta Ýstanbul olmak üzere Türkiye’nin pek çok þehrine yayýlmýþ, adý gibi kökenine iliþkin muamma ve tartýþmalarýn halen devam ettiði bir topluluk. Bu Topluluk Göçten kurtulamamýþ Göçleri ile Ýsmine yakýþýr bir þekilde ta Avrupalara kadar göç etmiþtir.
Millattan Önce 500 lü yýllarda Med Kýrallarý Moðallara Karþý Med Ýmparatorluðunun Güvencesi için Dersim Bölgesindeki Savaþkan Cesur Kürtlerde Asker toplar ve Askeri ile Birlikte Doðuya sefere çýkarlar ve Bugünkü Horasan Bölgesini MED Ýmparatorluðuna katar ve O bölgenin korunmasý içinde Birliklerindeki Kürtlere obölgeyi býrakýrlar. Böylece Kürtler Horasana ilk Göçlerini gerçekleþtirmiþ ve oraya yerleþmiþ olurlar. Daha sonralarý Dersimdeki Akrabalarý bir birini karþýlýklý olarak ziyaret ederler. Bu Göçakýnlarýnýn MÖ ki son Halkasý 200 lü yýllarda MED Kýralý Daryus gerçekleþtirerek Horasan nufusuna katký saðlar. Millttan Sonraki yýllarda Horasan’dan Dersim’e göçler baþlar. 1515 yýlýnda, Osmanlý Padiþahý Yavuz Sultan Selim büyük bir Alevi (Kýzýlbaþ) katliamý gerçekleþtirir. Bu soykýrýmda 48 binden fazla Kýzýlbaþ Alevi kýlýçtan geçirilerek öldürülür. Kalanlar ise, Çaldýran savaþý sonrasýda daðýtýlýp, çeþitli bölgelere sürgüne gönderilir. Türkiye’nin batýsýna sürgün edilenler, yüzyýllar sonra yoðun asimilasyon sonucu Kýzýlbaþlýk inancýný unutarak Sünnüleþir ve Kürdçede asimileye uðratýlarak Türkleþtirilirler. 1516 Yýlýnda yapýlan tespitlere göre Köylerin % 38 i Mezralarýn % 45 i boþaltýlmýþ ve binlerce Aleviler Kizilbaþlar öldürülmüþtür. Sürgüne gitmeyen ve Yavuz’un hýþýmýnda kurtulabilenler, Dersim yöresindeki yüksek daðlarda saklandýlar. Yine bu katliamdan kurtulan bazý Kýzýlbaþ Kürt Aleviler, tekrar Horasan’a kaçmak zorunda kalýrlar. Yavuz Selimin Kýzýlbaþ katliamý sýrasýnda canlarý ve mallarý ile Dersim Daðlarýna sýðýnanlarý. Yavuz Selimden Sonra Oðlu Kanuni S. Süleyman Tahta geçer ve ilk iþlerinde biri bir Fermanla Kýzýlbaþ Kürtleri sürgüne gönderir. Ýþte bu Sürgünle en büyük göç Diyarbakýr ve Dersimde baþlar ve buralardanda nerdeyse tüm Konar Göçer Aþiretlerin en büyük göçleri 1538 , 1539 yýllarýndanda Ýmranlý, Zara, Refahiye, Suþehri, Kuruçay, Gümüþakar, Boðazveren, Karacaören, Bulucan, Beypýnar, Kercanis gibi kasabalara ve bunlara baðlý 350 ye yakýn köye yapýlýr. Böylece Aþiretin kendi ismini de veren göçler oludu. Büyük göçün, Kürtçe anlamý “Goça Gýr”dýr. Her iki göçün doðrusu, büyük sürgünlerdir. Her ikisinde de aþiretin tamamýnýn göçü sözkonusudur. Her gidilen yerdeki yerli halk tarafýndan anýlan isimdir. Goçagýr geldi, Goçagýr geliyor, Goçagýr gidiyor þeklinde olup zaman içerisinde KOÇGÝRÝ ismini almýþ oluyor kanýmýzca. Dr.Baytar Nuri Dêrsými’ye göre 1921’de Koçgiri ; Koçgiri kazasý-sancaðý doðu da Erzingan ilinin Gercanis ( Refahiye ) ilçesindeki Koçgiri köyünden 1516 yýlýnda baþlar, tüm aþiret köylerini kapsar. Batýya doðru Sivas’ýn Çit ( Ýmranlý ) ve Koçgiri (Zera) ilçelerinin tüm nahiye ve köylerini kapsar. Kuzey de Endýrês’in güney tarafýndaki aþiret köylerini içine alýr. Batý da Koçisar ilçesinin köylerini kapsar. Güney de Divriði ve Kangal içlerinin kuzey taraflarýndaki aþiret köylerini içine alýr. Güneydoðu da Kuruçay’ý kapsar. Tahmini 225 km. uzunluðunda, 150 km. Geniþliðinde. 33.750 Kilometre Kare alandýr. 1530 yýlýndan önce Koçgiri isimli bir aþiret ismi söz konusu deðildi. Dersim’den sürgüne gönderilen aþiretle birlikte, yukardada belirtiðimiz gibi Koçgiri ismi anýlmaya baþlar. Goçagýr geldi, Goçagýr geliyor, Goçagýr gidiyor telafuzlar þeklindeydi. Bazý Kürt tarihçileri Koçgiri’yi ‘Qoçgiri’olarak yazarlar. Koçgiri, Kürtçe de ‘Goçagýr’ Koçgiri ismini büyük göçten almaktadýr. Aþiretin ana dili Kürtçedir. Alt kabileleri Kurmanci veya Zazaca lehçesi kullanýrlar. Yüzyýllarca Türkler’le içiçe ya da komþu olarak süren yaþamlarý bulunmaktadýr. Birlikte yaþam, Türkleþtirme similasyonuna uðramalarýna ve asimile edilmelerinde en önemli etken oluyordu. Egemen ulusun dili ve kültürü gün be gün Koçgiri’de yeþertilmeye baþlanýr. Tarihin derinliklerine doðru yol aldýðýmýzda karþýmýza çýkan Tarihi bir Hazine görüyoruz. Hititler’in M.Ö. 1200 yýlýnda Ege ve Akdeniz’den gelen deniz kavimleri tarafýndan yýkýlmasýndan sonra da halklarýn daðlýk bölgelere, Orta Asya’ya, özelikle de Horasan’a akýn ettiði tahmin ediliyor Anadolu’da ve Kürdistan’ýn batýsýnda, Asur ve Deniz kavimlerinin arasýnda kalan Kürtler, Kafkaslar’a ve Horasan’a yöneldiler. M.Ö 843’ten kalma bir Asur tabletinde, Kýrmanþah sakinlerine Aryanlar denilmektedir. Aryanlar buraya M.Ö 900’lerde, Herat ve Meþhed Serans geçidinden gelmiþlerdir. Daha sonra Moðol akýnlarýna karþý Horasan bölgesinde MED Ýmparatoru Daryus tarafýnda Dersim bölgesinde devþirilen Kýzýlbaþ Askerleden Savunma anaçlý Kurulan askeri bölgede Dersimli Kürtler Horasanda yrleþik bir yaþama baþlýyorlar. Ýlk göçten sonra bir kýsmýnýn tekrar döndüðü düþünülüyor. Kürtler’in Horasan’a gelmeleri Arap, Asur ve Deniz kavimlerinin saldýrýlarý döneminde vede Daryüs Zamanýnda yaþandý. Özellikle de Araplarýn Kürdistan’a veBereketli Hilal çevresine saldýrmalarý sonucu Kürtler’in belli bir kýsmý, bugünkü Kuzeybatý Kürdistan’a Koçgiriye geçmek zorunda kaldýlar. Med Ýmparatorluðu (MÖ 712- 550) döneminde de Kürtler’in burada olduðu biliniyor. ilk Kürt oluþumu Med’lerle baþlar. Kürtler’in hakimiyet kurduklarý alan, Medler döneminde en geniþ sýnýrlarýna ulaþmýþtý. Med Ýmparatorluðu dönemi, ayný zamanda Kürtler’in zenginlik dönemiydi. Batýda Kýzýlýrmak, Doðu’da Hindistan, Güneyde ise Süleymaniye, Baðdat ve Halep yakýnlarýna kadar olan coðrafya, Kürtler’in çoðunlukta olduklarý bir coðrafya idi. Medlerin bundan 2552 (M.Ö 548) yýl önce yýkýlmasýndan bu yana Kürtler siyasi, ekonomik, kültürel, askeri ve ruhi olarak bir araya gelemediler. Kürdistan coðrafyasý artýk Kürtler için parçalanmýþ bir yapý olarak söz konusuydu. Parçalanmýþ coðrafyada ki bölgelerde belli kabile veya aþiretler kimliklerini korumaya çalýþtýlarsada bir iki ufak beylik dýþýnda Eðemen bir Devlet olabilme özeliðini gösteremediler. Koçgiri Aþireti’nin bilinen en yakýn tarihi, Dersim ile baþlar. Dersim tarihini bilen, Koçgiri tarihini de iyi bilir. Yüzlerce yýllýk. Dersim tarihinde Koçgiri’yi görmemek Dersim’i iyi anlamamakla eþ anlamlýdýr. Dersim’den günümüze gelen yüzü aþkýn kabile bulunmaktadýr. Koçgiri Aþireti Dersim’in en köklü ve kalabalýk aþiretlerindendir. Yavuz Sultan Selim’in sürgünleri olan Dersimliler baþlangýçta iki ana kabileden (aþiret) oluþur. Koçgiri Aþireti’nin atalarý, Þeyh Hasanlar, kuzey ve batý Dersim’de iskan olurken, diðerleri de eski Dersim yani Doðu Dersim’de kalanlardý. Þeyh Hasanlar’ýn, Horasan Kürtler’inden olduklarý bilinmektedir Dersim’de Koçgiri oluþumu, M.S.700 lü yýlarda Yol Pirlerin , Erenlerin geliþi ile 1071 ve 1258 yýllarýnda Ýran’ýn Horasan bölgesinden yapýlan göçlerle tamamlanýr. Bölgedeki savaþ ve sürgün politikalarý Koçgiri Kürtleri’nin 500 yýl boyunca Horasan’dan Dersim’e göçmelerine neden olur Koçgiri Aþireti’nin ana dili Kürtçe’dir. Kürtçe’nin Kurmanci ve Zazaki lehçelerini konuþmaktadýr. Kültürel, sosyal, tarihsel ve sosyolojik yapýsýyla Kürt ulusunun bir parçasýdýr Alevi inançlý Koçgiri ve diðer aþiretlerden Anadolu Kürtlerinde ilk Türkmenlik propogandasýnýn tarihi kökeni biraz daha eskiye daynmaktadýr. Hacý Bektaþ-i Veli, Yunus Emre ve Mevlana, Anadoluda ki Kürt kökenli Alevilerin, aslýnda Türkmen olduklarýnýn propogandasýný yaydýlar ki Asimle edebilsinler ve herkes zalnýz Türkçe konuþsunki rahat anlaþabilsinler ve Dersim ,Koçgiri Ocak Aleviliðini Bektaþiliðe adapte ederek asimile edebisinler. Bu propoganda, cumhuriyet döneminde ise devletin resmi idelojisi olarak kabul edildi. Bu idelojinin bayraktarlýðýný ise Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) yapýyordu. Birinci DünyaEmperyalýst Paylaþým Savaþýndan sonra daðýlma sürecine giren Osmanlýnýn enkazý altýnda Kürtler kalýr. Bu yýkýntýnýn altýndaki Kürtler 20 küsür sene kesintisiz ayaklanma, direniþ veya isyan örgütlerler. Ýþte bu kesintisiz Kürt baþkaldýrýlarýnýn ilk çýðýrýný Koçgiri halký açýyordu. Koçgiri Ýsyanýna kadar aralýklý, küçük çaplý ya da sadece kendi alanýný kapsayan baþkaldýrýlar vardý. Fakat her yenilgi sonrasýnda isyan alevi sönmese de, köz olarak kalýyordu. Kendi içerisinde yanan köz, yeni bir tutuþturucuyu bekliyordu. Bu isyanlar içerisinde, Koçgiri ayaklanmasý nitelik olarak farklýydý. Ýlk defa, kapsamlý planlanan, ulusal sorunu Uluslar arasý arenada öne çýkararak pazarlýða oturan bir baþkaldýrydý. Ne var ki Koçgiri ile baþlayýp Dersim’e uzanan ayaklanmalarýn bir halk önderi sürekli gölgede býrakýldý. Koçgiriyi aþiretçilikten alýp bugüne evrensel kýlan, o ilkel yaþam biçimini aþarak, Ortadoðu, Mezepotamya ya da dünaynýn baþka noktasýnda modern yaþayan Kürt ulusunun uygar bir parçasý durumunu varmaktý. Koçgiri’nin son bin yýllýk tarihi incelendiðinde, hep ileriye koþar bir devinim halindedir. 1071 yýllarýnda Dersim’in batýsýna yerleþip yaþamaya baþlayan ve altý kardeþten oluþan Þeyh Hasanlar kabilesi bugünkü Koçgiri Aþireti’nin ana çýkýþ kaynaðýdýr diyebiliriz. 1071’de baþlayan bu oluþum 19. yüzyýlýn sonlarýna gelindiðinde 30 bin haneyi ve 250 bin nüfusu aþtýðý tahmin edilmektedir. Bu aþiret, 1920’lere gelindiðinde baðýmsýz Kürt devleti için silah kuþanacak kadar kökleþmiþ ve güçlenmiþ ve Bilinçlenmiþti. Gününmüzde kendisini Koçgirili saymayan yüzbinlerce insanýn olduðu ve bunlarýn çoðuda kökenini inkar etmektedirler, bunun aksine Koçgirili olmakla gurur duyan ve bunu bilmiyenlere öðretme çabasýný vazife olarak bilen, bir o kadar insanýn olduðuda bilinmektedir. Toplumlar tarihini, insanlýk tarihinin bütününde görmeliyiz. 600 yýl süren Osmanlý Ýmparatorluðu’nun çöküþüyle, 20.yüzyýlýn baþlarýnda teker teker ortaya çýkan yeni devletler zincirine, Kürtler de bir halka olmak istiyordu. Koçgiri, Dersim, Þeyh Sait, Zilan, Aðrý ve diðer isyanlarý bunu kanýtlamaktaydý. Koçgiri’nin ikamet ettiði coðrafi bölge, Dersim’den geçen Fýrat nehrinden, Sivasta Kýzýlýrmaðýna, Tecer Daðlarý’na kadar uzanmaktadýr. 19. yüzyýla kadar yerleþim alaný Dersim’den baþlayarak Kemah, Refahiye, Nazimiye, Kuruçay, Suþehri, Zara, Ýmranlý, Divriði, Koçhisar (Hafik), Kangal’ý içine alan, Hekimhan, Malatya, Deliktaþ, Mamaþ, Kýzýlýrmaktan Sivas – Malatya þehirlerarasý yolun Kavþak noktasýnýn kuzey ve doðu bölgesinde iskan ederlerdi .
1.Zara-Osmanlý, sürgüne gönderdiði Koçgiri’nin, ilk yerleþim merkezi olarak Zara ve çevresini belirlemiþti. Koçgiri (Zara) nýn ilçesi Çit (Ýmranlý) nýn da kasaba olduðu dönemdi. Zara’nýn merkez seçildiði, Ýmraniye, Refahiye, Kangal ve Divriði’yi kapsayan bölgeye Koçgiri Kürt halký yerleþtirildi. Zara, 1836 yýlýnda Koçgiri adýyla Sivas sancaðýna baðlý bir nahiye, 1870 yýlýnda da ilçe olur. Koçgiri ismi, Horasan’dan gelerek Dersim’e oradan da 1539 yýlýnda Kanuni Sultan Süleyman’ýn bir sürgün fermanýyla ilçeye yerleþtirilen Kýzýlbaþ Kürt Koçgiri Aþireti’nin isminden gelmektedir. Ýlçe merkezinin adý yine Zara’dýr 1836 yýlýnda Koçgiri adýyla nahiye olan Zara, 1854 yýlýnda Sivas vilayetine baðlanmýþ, 1870 yýlýnda Koçhisar (Hafik) bucaðý ile birlikte Sivas Merkez Sancaðý’na baðlý ilçe statüsüne yükseltilmiþtir. Belirtilen tarihte Zara, Sivas’a baðlý 8 ilçeden birisi idi. 2. ÝMRANLI :Ýmranlý’nýn adý, Koçgiri Ýsyaný’ndan önce Ümraniye idi. Cumhuriyet döneminde ismi deðiþtirilerek Ýmranlý yapýldý. Ümraniye olmadan önce de Kamilava olarak biliniyordu. Daha önceleri Koçgiri’nin, yani Zara’nýn bir nahiyesiydi. Koçgiri Kürt nüfusunun yoðunluðu Osmanlý’yý rahatsýz etmeye baþladýðýnda kasabaya dýþardan Göçmen Türkmenler getirilir, merkeze yerleþtirilir ve Göçmenlere uygun olan Kamilava ismi verilir. Halk arasýnda burasý Maciran olarak tanýnýyor ve halen Maciran ismi halk arasýnda kullanýlmaktadýr. Koçgiri Ýsyaný’nda sonra, 1948 yýlýnda ilçe statüsü verildi ve Ümraniye olan ismi, Ýmranlý olarak deðiþtirildi. Ýmranlý bugün 7396 nüfuslu küçük bir ilçedir. 1960’larda, yaklaþýk 70 bin olan ilçe nüfusu bugün 6550 civarýndadýr. Zara ile Refahiye aasýndaki Ýmranlý, Erzincan yolu üzerindedir. Sivas il merkezine 106 km dir. Ve son ayarlamayla AKP tarfýndan tekrar Ýlçe likten Nahiye yapýlmýþtýr. Nüfus olarak.: 1836 yýlýnda Koçgiri adýyla nahiye olan Zara, 1854 yýlýnda Sivas vilayetine baðlanmýþ, 1870 yýlýnda Koçhisar (Hafik) bucaðý ile birlikte Sivas Merkez Sancaðý’na baðlý ilçe statüsüne yükseltilmiþtir. Belirtilen tarihte Zara, Sivas’a baðlý 8 ilçeden birisi durumundaydý. 1870 yýlýnda yapýlan sayýmda Zara’da 17.732’si Müslüman, 1780’i gayrimüslim olmak üzere, 18.512 Erkek nüfus tespit edildiði belirtliyor. Bu resmi rakamlardan 1780’nin Ermeni olduðunu vurgulanmasý beklenemez, çünkü Ermenilerin de inkar edilmesi politikasý yürürlükteydi. Ayrýca kadýnlar nüfusa kayýt edilmiyordu. Zara, Osmanlý’nýn Doðu seferleri için, Ýran ve Ruslara karþý asker sevkiyatýnýn ana yolu sayýlýyordu. Þemsettin Sami, Kamus ül Alam isimli eserinde “Sivas Vilayeti Merkez Sancaðý’ na baðlý bir kaza” olduðunu belirtmekte. Yine Osmanlý araþtýrmacýlarýndan Kolaðasý Ali Cevat Bey ise 1897 yýlýnda yayýmlamýþ olduðu Memalik-i Osmaniye’nin Tarih ve Coðrafya Lügati isimli eserinde, Zara’yý “Sivas Vilayeti Merkez Sancaðýna baðlý 41.000’i Müslüman, 58.000 nüfuslu bir kazadýr. 19 nahiyesi ve 128 köyünde 2 medrese, 30 okul bulunmaktadýr” diye tanýmlamaktadýr. 1897’de yaklaþýk 17 bin müslüman olmayan nüfus varmýþ! Acaba kimlerdi bunlar Ali Cevat bey den? Bu sorunun yanýtý beyinlerde iz býrakan birer leke olarak tarihteki yerine kazýlýyordu. Çünkü Ermeni demek veya yazmak yasaktý, yani Ermeniler yok sayýlýyorlardý. 1878 yýlýnda Osmanlý Padiþahlýðý, Koçgiri bey ve aðalarýnda Mýsta bey Osmanlý Rus Savasýndaký Doðu Cephesý Ordularýný 3 ay gibi bir zaman Mýsafir ederek Onlarýn Tüm ihtiyaçlarýný karþýladýðý için. Osmanlý Padiþahý . Koçgiri’ye Aliþan Bey’in oðlu Mustafa’yý paþa tayin etmiþ ve Paþalýk Unvaný verilerek Bölgemizin en güçlü þahsiyeti durumuna getirilmiþtir. Tabiki Osmanlý Bunun gibi Rütbe verilmesini hiç bir zaman bedava yapmamýþtýr. Bu Paþalýk içinde Mýsta Bey Osmanlýnýn Kendi Bölgesindeki Derin Devlet rölünü üstlenmiþtir. Önder gibi görünen Oðullarý Aliþan Bey, Haydar Beylerde bunu sürdürmüþlerdir . Fakat daha sonralarý Dr. Nuri Dersimi ile Aliþer Bey bu Genç Aðalara Kürt ulusal bilincini aþýlýyarak Koçgiri Halk Hareketine Finansda ve Önderlikte rol oynamsýný saðlamýþlardýr. Bundan sonra Silah ve Mühümat alýmýnda Kurdistan Muhtariyeti için canla baþla çalýþmaya baþlamýþlardýr. Bunlarýn bir zamanlar Sünni olmalarý, sosyolojik bakýmdan anlaþýlýr bir durumdur. Fakat bu, topluluðun soyaðacýný ve inancýný baðlamýyor. Koçgiri beylerinin (dönemin nahiye müdürleri) Sünni olduklarý varsayýlarak verilmiþtir. Bu Devlet yanlý olmalarýnýn Halk tarafýndan yanlaþ düþünülmemesi vede Hareketin saðlýklý yürüyebilmesi için. Bu beyleri sonradan “Baba Mansur dedeleri tarýnda Aleviliðe alýnýp kabul etmiþlerdir” bilinir ve söylenirdi. Fakat þu andaki Torunlarý Aleviliði Ýtikatlarý ve özüleri ile Yaþamaktalar. Gerek Koçgiri gerekse ondan olmayan birçok aþiret oymaðýnýn, köyünün zaman içinde Sünni mezhebindeyken Aleviliði benimsediðine veya Kýzýlbaþlýktan Sünniliðe geçtiðine dair çok sayýda anlatým ve kanýt var. Mustafa Paþa, bu görevi 1902 yýlýna kadar sürdürdü. Zara’da Belediye teþkilatý 1871 yýlýnda kuruldu. Bu dönemde ilçe merkezinde yok sayýlacak miktarda çok az Kürt nüfusu vardý. Koçgiri bölgesine yerleþtirilen Göçmenlerle Koçgiri Kürt Kýzýlbaþlarý asimile etme amacý güdülmekteydi. Zara Koçgiri’nin bir ilçesi olarak, Osmanlý döneminde resmiyet kazanmýþtý. Ancak Ýlçe merkezi Koçgiri’ye kapalý, ilçe merkezine dýþarýdan getirtilen Sünni mezhebindeki Türkler (muhacir) tarafýndan ikametgah olarak kullandýrýlmýþtý. Köylerin tamamýna yakýný ise Kýzýlbaþ Kürt Koçgiri halkýnýn ikametgahýdýr. Zara’ya baðlý Ýmranlý (eski adýyla Ümraniye) ise Koçgiri’nin üs kullandýðý bir beldeydi. Pir ve Cemaat’tan oluþan Cem ayini ‘Tanrý’ya yalvarýþ ve yakarýþýn merkezidi. Osmanlý Ýmparatorluðu döneminde Dergah, Þeyh Ocaðý, Cemevi gibi merkezlerde gerçekleþtirilen Ýbadetler. Cumhuriyet döneminde yasaklandý. 1925 te cikarilan bir kanunla .Tekke ve Zaviyelerin kapatýlmasýndan sonra, Aleviler dinsel inanýþlarýný gizli olarak yerine getirmeye çalýþtýlar. Koçgiri’nin en büyük Seyid Ocaðýnýn Baba Mansur olduðu varsayýlmaktadýr Seyid’in önderliðinde Cem Cýwat’a yapýlýr. Dualar edilir, Gulbanglar verilir, alýnýrdý saz eþliðinde beyitler söylenip böylece dinsel inançlar tazelenirdi. Kendi adaletini kendisi saðlýyordu. Koçgiride devlet mahkemeleri iþ göremezlerdi , çünkü Pirler anlaþmazlýklarý Cemde Halkla birlikte çözer ve sonuca baðlardý.
Ekonomik ve Ýktisadi Yaþam: Koçgiri, yayla ve köylü ve mezra topluluðudur. Üretim iliþkileri, dar çiftçilik ve hayvancýlýk üzerine kuruludur.
KOÇGÝRÝ ÝSYANI
Ankara Hükümeti Mustafa Kemalin emir ile görevlendirilen Sakallý Nureddin Paþa, "Zo [Ermeniler] diyenleri temizledik. Lo [Kürtler] diyenlerin köklerini de ben temizleyeceðim" demiþti. 500 asiyi kendi deyimiyle ’temizledi’, ’tepeledi’. 2 bin kiþiyi Anadolu’nun çeþitli yerlerine sürdü. Bunlar resmi Rakamlar gerçek rakamlar ise kat be kat fazladýr.
Tarihi Dersim Sancaðý’nýn batýsýnda yer alan Hafik (Koçhisar), Zara, Ýmranlý, Refahiye, Kemah, Divriði, Kangal, Kuruçay ve Ovacýk coðrafyasýnda 135 köyde yaþayan, ezici çoðunluðu Kýzýlbaþ Kürt/Zaza olan Koçgirililer, Dersim bölgesinin geneli gibi, 20. yüzyýlýn baþlarýna kadar devletle, Ýstanbul’la pek sýcak iliþkiler içinde olmamýþlardý. Sorunlar devletin resmi belgelerinde aðýrlýklý olarak ‘asayiþsizlik’ baþlýðý altýnda toplanýyordu. Ancak 1908’de Meþrutiyet’in ikinci kez ilan edilmesiyle ortaya çýkan özgürlük ortamýnda kurulan Kürt cemiyetlerinden bazýlarý Dersim’de de faaliyet göstermeye baþlayýnca Kürd Halkýnda uyanýþýn ilk filizleri de belirlemeye baþladý. Koçgiri aþiretleri 1918’de kurulan Kürt Teali Cemiyeti (KTC) ile temasa geçtiler. 1919’da Ýstanbul’daki Ýngiliz Yüksek Komiserliði’yle özerklik için görüþenler arasýnda Koçgiri eþrafýndan kiþiler de vardý.
Amerikan Baþkaný Wilson’un 14 ilkesi gereði ile.
Þubat 1920’de, Koçgirililer, ABD Baþkaný Wilson’un ünlü ‘14 Ýlkesi’nden, savaþ sonrasýnda Osmanlý Ýmparatorluðu’nun Türk olmayan halklarýna özerklik verilmesini öneren 12 ilkesi uyarýnca Muhtariyet (özerklik) taleplerini yaþama geçirmek üzere harekete geçti. Hareketin liderliðini II. Abdülhamid tarafýndan paþalýk rütbesi verilen Ýbolarýn (Koçgiri aþiretlerinin en büyüðüydü) reisi Mustafa Bey’in oðullarý Aliþan ve Haydar beyler ile bu beylerin maslahatgüzarý olan Aliþer (Aliþir) Bey yapýyordu. (Mustafa Bey, 1870 te Osmanlý Padiþahý tarafýnda Paþalýk verilen Mýsta Paþa 1902’de Kürtlerin bayramlarýný müsabakalarla kutladýðý gerekçesiyle, devletçe zehirlenerek öldürülmüþtü.) Aliþer Bey’in Birinci Dünya Savaþý sýrasýnda bir süre ortadan kaybolduðu, bu süre içinde Ermeniler ve Ruslarla bölgenin siyasi geleceði için görüþmeler yaptýðý ve belirli anlaþmalar saðlamasýna Raðmen. Rusyada Bolþeviklerin Ýktidarý elegeçirdikten sonar Ankara hükümeti ile anlaþmalarý sonucu bir iþe yaramadý . Böylece Ruslar Kürtlare yardým edemediler. Böylece bu görüþmeler bu nedenle baþarýsýz olduðu ileri sürülmüþtü. Nitekim Aliþer Bey, 1917’de Rus ordusu Erzincan’a doðru yürürken ortaya çýkmýþtý. Hareketin fikri önderi ise KTC üyesi olan Dr.Baytar Nuri Dersimi’ydi. Bu þahsiyetlerin hepsi de bölge standartlarýna göre iyi eðitim görmüþler, devlet iþlerinde tecrübe edinmiþler, güzel konuþma ve yazma becerilerine ve en önemlisi Kürtlük bilincine sahiplerdi. Ancak Koçgiri aþiretlerinin ana kitlesi olan Halkýn için böyle bir bilinçten söz etmek imkânsýzdý. Bundan dolayý ekipten Aliþan Bey, kendisini ‘Halife Ordusu Müfettiþi’ ilan etti ve Kýzýlbaþ da olsalar, Koçgirililerin bildiði tek otorite olan padiþahýn asker toplanmasýna izni olmadýðý propagandasý ile Ankara’nýn aleyhine çalýþmaya baþladý. KTC’nin bölgede daðýttýðý bildirilerde, bölge halkýndan, huzursuzluk çýkarmamalarý ancak Milli Mücadele’ye (Ankara güçlerine) de katýlmamalarý, çünkü büyük devletlerin yakýnda Kürtlerin haklarýný verecekleri propagandasý yapýlýyordu ve buda Kürdlerin Muhtariyet ( Özerklik) talebine hizmet eden bir Propaganda idi.
Ankara’dan talepler
Öyle ki, Temmuz 1920’de Aliþan Bey’in güçleri Kangal-Zara bölgesini kontrol etmeye baþladý. Aðustos ayýnda, Refaiye yöresinden Þadan Aþireti’nin reisi Paþo’nun adamlarý Ankara’ya baðlý bir birliðe saldýrdý. Ardýndan Aliþan Bey Refahiye’yi, kardeþi Haydar Bey Ýmranlý’yý kontrol altýna aldý. Kasým ayýnda aþiret liderleri Hozat’ta bir araya geldi. 25 Kasým 1920 tarihli toplantýda Ankara hükümetine yönelik bir bildiri hazýrladýlar. Bildiride Ankara’ya 10 Aðustos 1920 tarihli Sevr Barýþ Antlaþmasý’nýn Elazýð, Diyarbekir, Bitlis ve Van vilayetlerinde baðýmsýz Kürdistan kurulmasýný öngören maddeleri uyarýnca Dersimli aþiretlere özerklik verilmesi çaðrýsý yapýlýyordu. Ayrýca Elaziz (Elazýð), Malatya, Sivas ve Erzincan hapishanelerindeki tutulu Kürtlerin salýverilmesi; Türk memurlarýn ve askerlerin Kürtlerin çoðunluðu oluþturduðu bölgelerden çekilmesi talep ediliyordu. Bu Ankaraya verilen bir Ültümatomdu.
Sovyet kaynaklarýna göre, Birinci Dünya Savaþý sýrasýndaki Kürt nüfusu þöyleydi: Türkiye’de 2 milyon, Ýran’da 1 milyon 500 bin, Irak’ta 500 bin, Suriye’de 20 bin ve Sovyetler Birliði’nde 80 bin. Kürt coðrafyasýnda yaþayan Kürtler’in toplam nüfusu 4 milyonun üzerindeydi. 1927’de yapýlan nüfus sayýmýnda, þimdiki Türkiye’nin toplam nüfusu ise, 13 milyon olarak açýklanýyordu. 1919 ilk baharýydý, Birinci Paylaþým Savaþý bir kaç ay önce sona ermiþti. Doða ýsýnmaya, karlar erimeye baþlamýþtý.. Aliþer Efendi, Aliþan Bey, Haydar Bey ve Koçgiri Aþireti’nin diðer ileri gelenleriyle kavganýn ilk tohumlarý Kangal’ýn Yellice Köyü’ndeki Hüseyin Abdal Tekkesinin topraklarýnda ekitiler. Sonra tekrar Dersim gitmek için yola koyuldular. Osmanlý hastaydý ve bu coðrafyada önemli geliþmeler yaþanýyordu. Rumlar, Türkler, Ermeniler ve Kürtler’de bir hareketlilik vardý. Herkes savaþ sonrasýnýn hesaplarýný yapýyordu. Güçlü devletler olan Ýtilaf devletleri, Osmanlý topraklarýnda hesap peþindeydi. Koçgiri önderleri, Sevr Antlaþmasý’nýn tanýnmasý ve uygulanmasýna karar verirler.
Aliþer, bu karar hakkýnda Dersimlilerin de görüþünü almak için, oraya gitme görevi üstlenmiþti. Osmanlý, Ýstanbul’a kapanmýþ hasta bir yönetim haline gelmiþti. Hiç bir etkinliði kalmamýþtý. Yenilgiden çýkmýþ tam bir savaþ yorgunuydu. Aliþer, beraberinde Zarife ve diðer yol arkadaþlarýyla bir kaç günlük yolculuktan sonra Dersim’e ulaþýr. Dersim’in bazý bölgelerinde, son geliþmeler, Kürtler’in durumu ve görevleri konularýnda konferanslar verir, aþiretlerle toplantýlara katýlýr. Konferanslarda Zazaca veya Kurmanci konuþmayý tercih eder. Bir dizi toplantý ve konferansýn ardýndan Seyid Rýza’nýn davetiyle, Dersim aþiretlerinin toplantýsýna iþtirak eder. Bu toplantýda, Sevr Antlaþmasý’na uyulmasý ve baðýmsýz Kürdistan’ýn tanýnmasý için yeni Ankara Hükümetine baský yapýlmasý kararlaþtýrýlýr. Bütün Dersim ve Koçgiri aþiretleri adýna Ankara’ya telgraf ve mektuplar yaðdýrýlýr. Ovacýk bölgesindeki Kürt gençliðinin sevgi ve sempatisini kazanan Aliþer, her gittiði yerde sevinç ve coþkuyla karþýlanýr. Aliþer’in Dersim’e giderek oradaki Kürtleri harekete geçirip ortak hareket etme kararý alýnýrken, Koçgiri’deki Kürdistan Teali Cemiyeti baþkaný Haydar Bey’de Ýstanbul’daki siyasal geliþmeleri öðrenmek ve cemiyetin merkeziyle görüþmek için Ýstanbul’a gönderilir. Haziran 1918’de Haydar Bey Ýstanbul’daki temaslarýný bitirdikten sonra yanýnda genç Dr. Nuri Dersimi ile birlikte Giresun üzerinden Koçgiri’ye döner. Ayný yýlýn sonlarýnda Kürdistan Teali Cemiyeti’nde önemli günler yaþanýyordu. Baþkan Wilson, Birinci Dünya Savaþý sonrasý ‘Hak ve Hukuk barýþtan daha önemlidir’ Aliþer, Ýstanbul’daki Kürdistan Teali Cemiyeti ile her zaman sýcak iliþkiler içinde olmuþtu. Kendi bölgesini terk etmeden Cemiyet ile görüþmeler saðlýyabiliyordu. Bazen Haydar Bey resmi olarak Ýstanbul’a gider ve bazen de Mýgýrdiç isimli bir Ermeni kuryeyi Ýstanbul’a gönderirlerdi. Kurye, Aliþer’i temsilen Ýstanbul’a gidip gerekli haberleþmeyi saðlýyordu. Haydar Bey ve Dr. Nuri Dersimi, Ýstanbul’dan ve Aliþan Bey ve Aliþer de Dersim’den dönmüþlerdi. 1919’un sonbaharýnda bölgede ilk buluþma gerçekleþir. Ýstanbul’dan bölgeye dönen Dr.Nuri Dersimi ile Aliþer, birbirleri hakkýnda bilgi sahibidiler. Ýçlerinde en genci olan Dr. Nuri Dersimi, 25 yaþýndaydý. Dersimi’den sonraki en genç ise Haydar Bey’di. Koçgiri grubunun en olgun, orta yaþtaki olaný ise Aliþer’di. Ýlk çekirdek kadro Boðazweran’deki Aliþan Bey’in evinde toplanýr. 6 Mart 1921 tarihinde görevden alma talimatýna karþý. Ýmranlý’ya Kürdistan bayraðý çekilerek yanýt verilir. Kürt güçleri, Miralay Halis komutasýndaki Süvari Alayýný kuþatma altýna alýr. Teslim olmayan Miralay Halis’le Kürtler arasýndaki çatýþmalarda Süvari Alayý tamamen esir alýnýr. Bu çatýþmalarda 10 Kürt savaþçýsý ölürken, yirmisi yaralanýr, ayrýca 300 kiþilik Süvari Alayý tamamen savaþ dýþý býrakýlýr. Bu günden sonra Koçgiri halký sürekli karþý saldýrý bekler. Ýmraniye’ye olasý bir saldýrýya karþý 200 kiþilik Kürt savaþçý gurubu Ýmrani’ye yakýnýndaki Çermük Köyü’nde mevzilenerek, nöbete baþlar. Bu ciddi olaydan sonra Sivas Valisi, Elazýð valiliði vasýtasýyla Dersim Kürtler’inin Koçgiri eyleminde olup olmadýklarýný araþtýrmaya baþlar. Rahmi Apak’ýn, Türk Ýstiklal Harbý isimli kitabýnda yazýldýðýna göre, Dersim aþiretleri Sivas Valiliði’ne þu yanýtý verirler: “Ordu bir müddetten beri bölgemizde müslüm ve gayri müslümlerin sayýlarý hakkýnda tahkikat yapmaktadýr. Bu bilginin elde edilmesi hükümetin Ermenilere yaptýðý gibi Kürtleri de vurup yok etmek niyetinde olduðu manasýna alýndýðýndan nefsi müdafa meþru olduðuna göre Koçgiri Aþireti’nin hareket tarzý da doðrudur.” Denilir. Bu yazýþmalar, Mustafa Kemal’in bilgisi dahilinde, Sivas Valisi, Elazýð Valisi ve Dersim aþiretleri arasýnda devam eder. Hatta Sivas Valisi’nin bir baþka telgrafýnda, Dersim aþiretlerinden yanlarýndaki Ermenilerin teslim edilmesini istiyordu. Dersim aþiretleri ise verdikleri yanýtta, yanlarýndaki Ermenilerin silahsýz, çocuk, kadýn ve yaþlý olduklarý, Türk yönetimine güvenip onlarý ölüme gönderemeyecekleri ve teslim etmeyecekleri vurgulanýr. Kangal, Divriði, Koçhisar, Zara, Ýmraniye, Kuruçay ve Kemah’ý kapsayan, Dersim’e kadarki Koçgiri bölgesi Kürt kuvvetlerinin yönetim ve denetimine geçer. Adý geçen ilçe ve köylerde silahlý Kürt direniþçileri dolaþýr. Koçgiri bölgesi Kürt güvenlik çemberi içerisine alýnýr. Buna göre, Koçgiri kuzey cephesi sorumluluk ve komutanlýðýna Azamet ve Aþki, Divriði cephesi komutanlýk ve sorumluluðuna Aliþan Bey oðlu Mahmut, Kangal bölgesi sorumluluðuna Çarekan, Cebekan ve Þadiyan aþiret liderleri ile Koçhisar bölgesi sorumluluðuna ise Zalim Çavuþ ve kardeþi Hasan getiriliyordu.
Giniyan bölgesi sorumluluðuna bir süre önce Dr. Nuri Dersimi’yi Sivas valiliðine jurnallayan Giniyan aþireti aðasý Murat Paþa getirilir. Ýsyan sýrasýnda, Murat Paþa, Ýmranlý’daki Koçgiri önderlerine özür mesajý bir nevi özeleþtiri vererek “Hakkýmda kötü düþüncelerin unutulmasýný istiyorum. Size Kürt davasýna sadýk olduðuma yemin ederim. Baþlayan Kürt direniþinde Kangal ve Sivas cephesinin savunmasýný üstlenmek istiyorum” der. 6 Mart’ta 1921 Ýmraniye’ye çekilen Kürdistan bayraðý ile bütün Koçgiri bölgesi savaþ durumuna geçer. Koçgiri Kürtleri’ne hiç bir yerden ve hiç bir þekilde yardým ulaþamýyordu. Kendi özgüçleriyle bütün bölgede Türk ordu birliklerine karþý direniþ gösterirler. Çarpýþmalar bütün þiddetiyle devam ederken, Kürtler’in kendi aralarýndaki ihanet de baþ göstermeye baþlar.
Koçgiriyi Katliamda geçiren.: Merkez komutaný ve Koçgiri bölgesi sýkýyönetim Komutaný Nurettin Paþa (Sakallý Paþa) kimdir? 1893 yýlýnda Harp okulunu bitirir. Ordu’ya girer. 1902 yýlýnda Bulgar Komitesine karþý gayri nizami harpte, gizli istihbaratta görev alýr. Balkanlarda, politikacýlýk ve savaþçýlýk stajýný yapar. Bulgar, Ermeni ve Rumlara karþý suikast ve özel savaþ metodlarýna baþvurur. Bu dönemde, Mustafa Kemal’e yakýnlaþýr. 1919’da Urla Ayaklanmasý’ný acýmasýzca bastýrýr. Osmanlý’nýn son dönemlerinde ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluþ aþamasýnda, Rum, Ermeni ve Kürtler’ekarþý tehcir ve tenkil hareketlerinde aktif rol alýr. Mustafa Kemal’in çok önem verdiði bir paþadýr. Komutan olduktan sonra da Koçgiri Ayaklanamasý’ný bastýrmak için görevlendirilir. Meclisin baskýsýyla bir süre zorunlu olarak görevden alýnan Ferik Nurettin Paþa 1922 yýlýnda ödüllendirilerek, 1. Ordu Komutanlýðý’na getirilir. O zaman 1. Ordu Ýzmir’de idi. Burada da Rumlara toplu kýyým yapmakla ünlenen Paþa, Metropolit Hrisostomus isimli Rum’u linç ettirir. 1. Ordu Ýzmit’e taþýndýktan sonra, Ferik Nurettin Paþa, burada bulunan muhalif gazeteci Ali Kemal’i kaçýrtýp iþkenceye baþvurur. 1924 yýlýnda Yüksek Askeri Þura üyeliðine kadar yükseltilen bu “özel harpçý”, Mustafa Kemal’in önerisiyle 1925 yýlýnda milletvekili olur. Nurettin Paþa, artýk Bursa Milletvekili olarak meclisteydi. Milletvekili iken, Bursa’nýn Orhaneli ilçesinde halk tarafýndan Mehdi gibi karþýlanýnca, bu kez Nurettin Paþa Ankara tarafýndan gericilikle itham edilmiþtir. Nurettin Paþa eski bir istihbaratçý, Topal Osman Aða ve diðer çetecilerle içiçeydi. Bunu çok iyi bilen Mustafa Kemal, Nurettin Paþa’yý meclisin Koçgiri araþtýrma oturumunda savunur ve sürekli ona yeni görevler verir. Nurettin Paþa’yý mecliste savunmasaydým, eleþtirici milletvekiller bu kez de Ýsmet Paþa ve Kazým Karabekir’e yöneleceklerdi, diyecekti. Nurettin Paþa öldükten sonra da, meslektaþlarý tarafýndan hatýrlanacaktý. Týpký Topal Osman Aða gibi ‘itibarý iade’ edilecekti. 12 Eylül 1980 askeri cuntasýnca çýkarýlan 2549 sayýlý Devlet Mezarlýðý yasasýnca, Nurettin Paþa’nýn (ölü olduðu halde) korgeneral olan rütbesi orgeneralliðe, Atatürk Araþtýrma Merkezi’nin þeref üyeliðine ve mezarý da devlet mezarlýðýna kaldýrýldý. Böylece, Mustafa Kemal, Ýsmet Ýnönü ve Fevzi Çakmak’tan sonra dördüncü önemli kiþi mertebesine yükseltidi .
Türk Ordusu Sakallý Nurettin Paþa komutasýnda ilerlerken . Giresundan Cete baþý Osman Aða ( Topal Osman) da Kuzey doðuda Kuzeyde Köyleri yakýp yýkarak talan ediyor , Kadýn, Çocuk ve Yaþlý demeden öldürüyor, iþkenceler yapýyor , Kadýnlarýn Irzlarýna geçiliyor velhasýl Edebi Adabý olmayan kuralsýz bir savaþý sürdürüyordu. Topal Osmaný tam anlýyabilmek için Erdal Karakaþtan bir alýntý ile ÝNÝ Maðarasý ve 80 yaþýndaki Pir Caferin halka verdiði moralý olduðu gibi aþaðý alýyorum.
‘’ UZUN BÝR YÜRÜYÜÞ KOÇGÝRÝ IV ERDAL KARAKAÞ
TARÝH : Nisan-Mayýs 1921 YER : Koçgiri Kýzýldað mezrasý ÝNÝ köyü (Devlet tarafýndan sonradan deðiþtirilmiþ adýyla DEMÝRTAÞ ) Bu sabah, dehþetli bir yaðmur düþmüþtü topraða. Küçük dereler, yataklarýndan taþarak yanlarýna aldýklarý her kütleyle, bir balçýk canavarý gibi Kýzýlýrmaðýn kaynaklarýna doðru kayýp gitmiþti.
Havada aðýr bir toprak kokusu belirlenirken , batýdan esen sert bir rüzgar altýnda tek tük iri damlalar, hala düþmekteydi. Bu damlalardan biri, çok yükseklerden kopup yeryüzüne doðru inerken , kýpkýzýl bir yükselti fark etti.Buradan doðan küçük pýnarlar birleþerek gene kýpkýzýl bir ýrmaðýn kaynaðýný oluþturuyordu.Bu dað Kýzýldað’dý ve bu ýrmakta Kýzýlýrmaktý. Rüzgar, yaðmur damlacýðýný Güneydoðuya doðru sürüklerken yüksek bozkýrda kurulmuþ ve sýrtýný yamaca dayamýþ hazin bir köy gördü. Damlacýk, nereye düþeceðini merak ederken yeryüzüne az bir mesafe kala sert bir yamaç rüzgarý yedi ve köye hakim bir tepeliðe doðru inmeye baþladý.Ýndikçe arazi netleþiyor, kayalar , meþelikler , patikalar , berrakça ortaya çýkarýyordu. Birden, ineceði bölgede gri bir kurt ve ona pekte uzak olmayan meþeliðin içinde yüzükoyun uzanmakta olan bir insan fark etti. Damlacýk, kurdun çok yakýnýnda geniþçe bir kayaya hýzla çarptý ve parçalandý.Zerrelere ayrýldý.Bu zerrecikler tekrar kayaya indi ve diðerleriyle birleþerek kayadan akarak minik su yoluna kavuþtu. Bu su yolu ilk dere yataðýna varacak , oradan Kýzýlýrmaða inecek , bütün Anadolu’yu dolanarak Karadeniz’e boþalacaktý. Damlacýðýn yolu çok ama çok uzundu..... Gri kurt, sürüsünün lideriydi. Büyük sorumluluk taþýyordu.Zorlu bir kýþý atlatmýþlar birkaç fire vermelerine raðmen sürünün geri kalanýný sað olarak ilkbahara taþýmýþlardý. Yavrular yeni doðmuþ olduklarý için yiyeceðe müthiþ ihtiyaçlarý vardý. Kurt, av arýyordu. Bu ilkbaharda, bu topraklarda fazla þanslýydýlar.Etrafta pek çok ceset vardý. Koçgiride , dere yataklarýnda , tarlalarda , yýkýk konaklarda, dað kuytuluklarýnda cesetler, dizi dizi yatýyordu. Önemli, olan bu cesetlere diðer avcýlardan önce ulaþmaktý.Havayý dikkatle koklamak ve tehlike olmadýðýndan emin olunca cesetleri parçalamak. Ýþte bu yüzden, bu ilkbaharda gri kurt , av yerine ceset peþindeydi. Sürüsü pek uzakta deðildi ve öncülerinin kendilerine vereceði iþareti bekliyordu. Gri kurt, rüzgarý tekrar dikkatlice kokladý. Yanýlmamýþtý....Buralarda bir insan kokusu vardý.Yavaþça sinerek , kulaklarýný kýsarak, baþýný aþaðýda götürerek çalý ve kayalarýn dibinden görünmez bir hayalet gibi atalarýnýn milyonlarca yýl yaptýðý, kusursuz katillik geleneðine uyarak kokuyu takip etti. Dar meþeliðe yaklaþtýðýnda, insan kokusu çok arttý.Ama meþeliðe çýt çýkarmadan girmesi imkansýzdý. O yüzden önce çevresini dolaþtý.Meþeliðin içine býçak gibi giren dar patikaya güvenmediðinden ; büyük bir meþenin gövdesinin yer açtýðý boþluktan sürünerek sokuldu. Ayaklarý önde sürünerek ve baþýný taze, ýslak çimenlere yatýrarak, gözleri yaprak kýpýrtýsýný fark edecek keskinlikte, aðýr aðýr kokuya yaklaþtý. Ýlk olarak, insan oðlunun topuklarýný ve yanýndaki seyyar erzak çantasýný gördü. Ayaklar kýpýrdamýyordu. Kurtla insanoðlu arasýndaki mesafe, bir meþe boyuna düþünce ; insanoðlu çok az da olsa bir hýþýrtý hissetti.Kurt bu mesafede artýk tamamen sessiz olamazdý. Ýnsanoðlu, baþýný geriye hýzla çevirdiðinde, gözleri þaþkýnlýkla büyüdü ama ayný anda da hemen yaný baþýndaki koca taþý alarak kurda fýrlattý. - Ula biz ava çýkarken bu da bizi avlayacak !!!! Kurt, bu taþ ve baðýrýþýn atýlmasýyla ayný anda ortadan yok oldu.Canlý ve hareket bir insanýn diðer kurtlara neler yaptýðýný þahit olmuþtu çünkü.Atalarýndan ona kalan en büyük miras, canlý bir insana yaklaþmamasý idi. Bu topraklarda avlanan ve öldüren iki ýrk vardý. Kurtlar ve insanlar.. Ýnsanlar çoðaldýkça, kurtlar azalýyordu... Adýmlarýný hýzlandýrarak sürüsüne doðru uzaklaþtý.Canlý bir insana bulaþmanýn anlamý yoktu. Hazýr her tarafta cesetler yatarken... Ýnsanoðlu, meþeliðin içinde ayaða kalktý.Adý Mehmet Salih’ti. Memleketinden uzaktaydý.Giresun müfrezesinin öncü keþif kolunda görevliydi. Üç saattir buradan ÝNÝ köyünü gözetliyordu. Kafasý çok karýþýktý. Az önce gördüðü kurttan daha þaþýrtýcý bir þey vardý burada. ÝNÝ köyünde insan yoktu !!!!! Boynundaki dürbünü tekrar alarak saatlerdir yaptýðý gibi tekrar köye çevirdi gözlerini.Aþaðýlarda köy içinde, tek tük dolaþan tavuklar ve uzaktan uzaða sesleri gelen eþek anýrtýlarý duyuluyordu. Ama insanlar neredeydi ?? Bu garip bilmece, kafasýný kemirirken çantasýna topladýðý malzemeleri alarak rapor vermek üzere koþar adým kuzeye doðru uzaklaþtý. Bu balçýk denizinde koþmak, kolay deðildi.Kýzýldað’ýn güneyinden dolanan Kýzýlýrmaðýn yakýnýndaki kampa ulaþtý.Mehmet Salih, doðrudan Osman Aðanýn çadýrýna girdi. Sert bir asker selamý çakarak girdiði çadýrda gördüklerini kýsaca anlattý. Yalnýz kurt meselesini sakladý. Gevezeliðin zamaný deðildi. Osman Aða, hiç þaþýrmamýþ yüzüyle yanýnda oturan altý kiþiye tek tek baktý : Harp zamani hiçbir þeye þaþmamak lazimdur uþaklar !!.. Ýnsanoðlu bin bir türlü dona girer. Sen bin birinci donda yakalayacaksun ki, ecel düþmandan önce seni bulmasýn. - Taburi beklemenun zamaný deðul. Bize ganumet gerek! ÝNÝ köyü, pusu kuracak köy deðildur. Bir bölük çapraz girersinuz içeru. Tepelerden kollariz sizu.Bahtýmýza ne çýkarsa.Amma kýpýrdayan herþeyu vurun. Unutmayýnuz ki zor oyunu bozar !!... Dedi, ve eliyle çýk iþareti yaptý.
Mehmet Salih dýþarý çýktý. Osman Aða, çadýrda yakýn adamlarýyla beraber yalnýz kaldý. Ne düþündüðü anlaþýlmayan yüzüyle elindeki çubukla, topraða belirsiz þekiller çiziyordu. Böyle yaðmurlu günlerde, topal ayaðý daha çok sýzlýyordu.Gittiði Balkan harbinden sakat bacakla dönünce, adýnýn önüne nam diye eklenen kelimeyi biliyordu. Artýk hiç birþey eskisi gibi deðildi. Memlekette yedi yýldýr harp vardý. Kendiside o eski Osman Aða deðildi. Artýk hiç kimseye acýmýyordu. Karadenizde yolcu þileplerinde, canlý canlý gemi kazanlarýna attýðý Rumlar aklýna geldi birden. Ölürken, ne çok baðýrmýþlardý. Kendisi de bacaðýndan yaralandýðýnda çok baðýrmýþtý. Sakat sakat Giresun’a döndüðünde kahraman gibi karþýlanmayý bekliyordu. Pekte öyle olmadý. Ama gene de birkaç yýl fýrtýna gibi esti Giresun’da. Ne de olsa memlekette baþýbozukluk vardý. Her þey kapanýn elinde kalýyordu. Herkese karþý savaþýyordu. Bazen ‘‘kara zýpkalýlarla’’ Ruslara karþý , bazen Pontusçu Rumlara karþý , bazen de kanlarýný sel gibi sel gibi akýttýðý Þebinkarahisar ‘da Ermenilere karþý. Kimi zaman Türk köyleri hedefiydi Osman Aða, bacaðýnýn acýsýný bütün dünyadan çýkarmaya çalýþýyordu. Bu bazen Ermeni oluyordu, bazen Rum, bazen Kürt; eh bazen de Müslüman Türk !!! Bir zaman Giresun’da Kendi kendini Belediye Baþkaný ilan ediyordu . Bir zaman Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti baþkaný. Sýrf kan dökmek deðildi elbette amacý. Ýnsan cesetlerini üst üste yýðdýðý Rum, Ermeni, Kürt köylerinde hayvan sürülerini büyük bir ihtimamla topluyor Giresun’ da ki yaylasýna aktarýyordu. Bu yaylada kimi zaman on bin koyun yayýlýyordu, Kimi zamansa otuz bin !!!
Topal Osman sabah çadýrýndan çýktýðýnda alayý toplanmýþ hazýr bekliyordu. Ýkibin ikiyüz kadardýlar. Kuvva-i Milliye ile iki gün sonra buluþacaklardý. Beraber hareket ediyorlardý. Her grup, bir diðerine harekatýn seyrini rapor ediyordu. Sabah erken saatlerde ilk bölük, ÝNÝ köyüne girdi. Tepeler tutulmuþtu. Ýlk anda evlere giremediler. Buna cesaretleri yoktu. Hepsinin kafasý karýþmýþtý. Topal Osman planýný geceden çoktan kurmuþtu. Bu kadar kiþi hayvanlarýný yanlarýna almadan köyü terk edemezdi. Nereye gidebilirlerdi? Bunda bir iþ vardý.Ýlk emrini verdi. Ahýrlaru boþaltin!. Açikta çayýrluða göturup emnuyete alýn!.. Böylece sürüler toplanarak köyün alt baþýndaki düzlüðe götürüldü.Osman Aða evlerde ganimet adýna ziynet , eþya , tahýl gibi þeyleri asla bulamayacaðýný çok iyi bildiðinden ikinci emrini gecikmeden verdi : Ýþaret ettiðum haçan bu dört ev dýþýnda hepsinu yakin! -Belki dumana misafir gelir!!! Topal Osman köylü, milletini iyi tanýrdý.Evi yanan köylü, yakýnlardaysa mutlaka bir belirti verecekti. Köylü asker gibi düþünmez. Böylece nerede olduklarý ortaya çýkacaktý. Gönüllü laz alayýnýn askerleri, evleri kermeleri de kullanarak ateþe verdiler. Asýrlýk sedir, çam , köknar aðaçlarýndan yapýlan ev damlarý , acý çeken bir devin kemik gýcýrtýlarý gibi çatýrdayýp yanmaya baþladýlar. Havaya aðýr bir tezek, yün ve aðaç kokusu çökmüþtü. Çýkan dumanlar, bulutlara ulaþan kuleler gibi yükselmiþti.ÝNÝ köyü, cayýr cayýr yanýyordu. Yalýmlar, oradan oraya atlýyor ; sýcaktan eriyen, yarýlan, parçalanan duvar taþlarý gürültüyle yýkýlarak her yan harabeye dönüþüyordu.Tavuklar gürültüyle saða sola kaçýþýyor, Laz alayý bu manzarayý yüzlerine vuran kýzýl alev renklerinin akislerinde izliyorlardý. Ýþe yaramayacak denli yaþlý eþekler , atlar ve öküzler , kurþunlanarak bu yalýmlarýn içine atýldýlar.Canlý canlý yanan et kokusu, cýzýrdayarak aðýr ve nemli havada ortalýða yayýldý. Bu karabasan içinde, duman kuleleri çok uzaktan fark ediliyordu Koçgiri’de. Ýnsanlar ellerini alýnlarýna koyarak bu dumanlarý bir zaman seyre daldýlar. Çok yakýnda bu dumanlar her yana yayýlacaktý Koçgiri’de.
Bunun farkýndaydýlar......
Topal Osman, köyün içine bu karabasanda geldi. Daha önce inemeyiþinin sebebi çok açýktý. Ortalýkta gizlenen bir fedai, anýnda vurabilirdi onu. Kimsenin olmadýðýndan emin olduðu an köyün meydanýna indi. Sýrtýný ayakta kalan dört evden en saðlamýna yasladý. Tam onbaþý yaverini çaðýracaktý ki, yukarýlardan bir çýðlýk koptu. Gökyüzü bu sesle yarýlýr gibi ikiye bölündü : -Lo zalýmo mala mýn!!... Lo zalýmo me þeütin yezidan!!! (Zalim yezitler, evimi yakmayýn!! ) diyerek köye koþan kadýný, tepedekiler hemen fark ettiler. Altý yerden altý mermi patladý. Bir tanesi, kadýnýn kolunu buldu. Yere yýkýldý. Mesafe uzaktý, kurþun tutmuyordu. Yanýna yaklaþan diðer köylüsü, kadýný çekti kaldýrdý. Tepede mevzi alanlardan Selim Kaptan, diðerlerine ateþ kes iþareti verdi. Kadýnýn, nereye kaçacaðýný takip edeceklerdi. Böylece köylülerin nerede saklandýðý, ortaya çýkacaktý. Kadýn, koluna giren erkekle birlikte, düþe kalka köyün yakýnlarýndaki maðaraya girdi. Dumanlar, bütün gücüyle þekilden þekile girerek, kendi etrafýnda dönerken, bazen inadýna yükselmeden birikerek bir acayip gökyüzü oyununda kývranýrken, Osman Aða kurmaylarýyla ev damýnýn içerisinde konuþmaya baþladý.
Selim Kaptan inatçýydý: Olmaz !! diyordu. Bu koca köy o maðaradan içeri girmez. Olsa olsa uç beþ ailedur. Topal Osman ise aradýðý delili bulmuþtu : -Bu köyün hayvanu bir yere kýmýldamamuþ ! Kaçan kiþi, hayvaninu almaz mý ? Köylü kýsmý hayvansuz topal gibudur!!.. Topal gibi derken yaptýðý gafý fark etti. Arkadaþlarýna döndü, yüzlerinde bir þeyler arar gibi bakýp, bacaðýnýn topallýðýna tekrar lanet ederek :
-Bu köyün hepsu maðarada deðilse bile gene bu civarda gizleniyorlardur. Ganimetimiz Mal , Davar çayýrda duruyor. Saðlam sahip çýkýn gözünuzun yaþina bakmam!! Dedi. Maðaranýn çýkýþunu bu gece tutun. Birkaç haberci çýkarýn hemen! Bahtiyar! Resuller köyünden Türk köylüler gelsun buraya. Ýþimuz düþecek onlara. Adamlara da haber salýn, Kürtçesi olan var midur? Konuþmak gerekecek ha bu maðaradakiler len!
Koca alaydan kimse çýkmadý; dahasý Kürtlerle iþ yapan varsa da, Kürtçe bildiðini belki de korkudan söylemedi. Çaresiz, sabahý beklemek durumunda kaldýlar.... Gece ay ýþýðý ilk kez çýktýðýnda, ÝNÝ köyünde kor kýzýllýðýndaki alevler son nefesini alýr gibi duman ve acý ot kokusunu, gökyüzüne yaymaya devam ediyordu. Koçgiri, buralara çok uzak yollardan gelmiþti.Hep acý çekerek , kahýr içinde , açlýk içinde , ölüm içinde , kan içinde. Birkaç aþiretten oluþuyordu Koçgiri boyu....... ÝNÝ’ye, Pervizanlar yerleþmiþti. Pervizanlarýn evleriydi yanan yýkýlan, topraða gömülen. Gece karargah haline getirdiði köy damýnda Topal Osman, kendi adamlarýyla düzenli ordunun subaylarýndan ayrýlýp, diðer dama geçerler. Rojýnge atýlan odunlarýn ateþinde baþ baþa verirler. Osman çok sinirlidir.Adamlarý böyle anlarda cevap vermez susarlar : “Ruslar ilen savaþta kaç yitiðumiz oldu?? Balkan harbini saymam bile. Biz bize lazimuz uþaklar. Ben buraya Ferik ( Korgeneral ) olmaya gelmedum. Harp zamaný þimdi. Çok iþler daha olacak memlekette. Çok kapý var þimdi. Doðrusuni açmak gerek. Kendi kapimuz saðlam olsun deseyduk Giresun bize yeterdi. Buralarda daðlarda Kürt yemeye gelmezduk.!.... Maðara
Kýssadan size diyeceðum þudur ki, burada Kürt kovalamak iþ deðil!! Ermeni gibi kucaða düþmez bunlar. Daha altý gün önce görmedik mu Çýra gediðinde yatanlarý ?? Sadece ben, doksan erat ölüsü saydým. Gerisinu siz hesap edun. O sebepten býrakalým çeteleri Kuvayyýciler kovalasýn. Bir boðazda karþýlaþýrsak ne ala, vuruþuruz. Amma buradaki köylüyü ezeceksun ki, bir daha aklýna bile getirmeyecek isyan etmeyu. Pontusu , Rumu , Ermenisi þöyle dursun ; bu Kürt milleti Müslüman olduðundan, burnumizun dibunde karýnca gibi olmuþlardýr. Öldürmeklen bitmez, anlayacaðinuz. Ezeceksun ki, korkacak el aman diyecek. Gerisi boþ iþtir. Yoksam bizim evlerimiz böyle dumanla tüter. Osman Aða, böyle söylerken eliyle pencereden, dýþarýdaki duman bulutlarýný gösteriyordu. - Buradan iyiden iyiye mal alacaðýz.... Diyordu . Maðaradaki Kürdoðullarýnda ziynet altýn vardýr. Hepinizin payý bende sabittir. Teminatý da Osman Aðanizdur. Giresun’dan, Ýstanbul pazarýna yollarýz mal davarý þilep ilen. Bu iþ biterse, asýl iþ Ankara’da. Asýl kapý oradadýr. Biraz da Ankara tanýsýn Osman Aðayý. Þimdi burada bu Koçgiri Kürdünü az biraz keseceðiz! Geride þahit kalsa da korkak þahit kalsýn! Ben bu maðarayý býrakýr, mal davarla çekip giderdim ama o maðara yarýn Giresun yolunda peþime düþer. Yarýn o maðarada istif edeceðim bu Kürd oðullarýný ! Zaten sað býrakmak günah ! Ellerinde ekmeklik köy býrakmadýk !.... Bu son sözleri söylerken Osman Aða hafifçe güldü. Adamlarý bu sözlere hiç þaþmadý. Kendileri bunu zaten biliyordu..... Sabahleyin Resuller ve Bahtiyar köylerinden kýrka yakýn erkek, ÝNÝ’ye geldiler. Ýyi Kürtçe bilen Sýtký Hocayý , Osman Aða yanýna alarak maðaranýn dört yüz metre yakýnýna kadar yaklaþtý. Topraktan insan yumruðu gibi dimdik çýkan bir kayayý, siper alarak Sýtký Hoca baðýrdý: - Euko ! Euko!, der kevýn der ! Delli kesiyan nakýne ! We ký ber wý Orduya kýr ; Hun dýbýne çété! We demme werra, hýrabýtýya mezzýn te sere we !! ( Ey kimse dýþarý çýkýn ! Kimseye dokunmayacaðýz ! Orduya karþý çýkarsanýz ; siz de çete sayýlýrsýnýz. Asýl o zaman baþýnýza kötü iþler gelecektir ! ) Bu sözlere karþý maðaradan hiçbir cevap gelmedi. Onlar cevabý , önceki gün köylerinin cayýr cayýr yanýþýyla almýþlardý. Maðaranýn aðzý büyüktü. Havayla temas edince sertleþen cinsten beyaz kabuklu bir taþtan oluþan maðara aðzý, içeri doðru çok geniþliyor uzuyor ve koca bir ejderha aðzýný andýrýyordu. Maðaranýn aðzýný Alican , Ýlo ve Dursun Ap Kaso tutuyordu. Üçü de tüfekliydiler ve turnayý gözünden vuracak kadar niþancýydýlar. Topal Osman eðer biraz yakýna gelmiþ olsaydý , gereken cevabý vereceklerdi. Ama þimdi susmayý tercih ettiler. Maðaranýn içine, Topal Osman’ýn 47. Alayý köye gelmeden üç gün önce girmiþlerdi. Onun öncesinde gerekli erzak, barýnma malzemeleri, yatak yorgan, silah mühimmat ve yakacak odunlarý içeri yýðmýþlardý. Burada gerekirse birkaç ay kalmayý göze almýþlardý. Köyün dýþýnda sürekli gözetleyicileri bulunuyordu. Herhangi bir askeri birliðin yaklaþmasý halinde, derhal alarm verilecek ve maðaraya yerleþilecekti. 47.Alay köye yaklaþýrken bu planlarýný kusursuzca uyguladýlar.
Topal Osman köyü gözetlediðini sanarken, ÝNÝ’liler çok daha önceden alayýn farkýna varmýþlardý.
Maðaraya sýðýnmak , büyük tartýþmalar sonucunda alýnmýþ bir karardý. Bir grup Munzurlara ulaþýp yazý Dersim’de geçirmeyi önermiþ; ancak Çýra Gediðindeki çatýþmada asker cesetleri yamaçlarý doldurunca bunun intikamý korkunç olur þüphesiyle maðarada kalmanýn en akýllýca yol olduðu görüþünde birleþtiler. Bu mevsimde Munzurlara ulaþmak kolay deðildi. Yüzlerce kiþiydiler. Çevre Kürt köylerden de gelenler olmuþtu. Gelenleri büyük bir dostlukla karþýladý ÝNÝ köylüleri. Karanlýk vadide ilerleyen sürüler gibi, Ýnsanoðlunun en yüce ve kutsal dayanýþmasýnda burada birleþmiþlerdi.
Kaderlerini burada, kendi köylerindeki maðarada karþýlayacaklardý. Kadýnlar ve çocuklar, maðaranýn en dip ve kuytu köþelerine yerleþtirildiler. Erkekler, maðara aðzýna siperler kazýp gerekli tahkimatý tamamladýlar.Ýçeride su kaynaðý vardý. Sýkýntý çekmeyeceklerdi. Ekmek piþirecek ocaklar kuruldu. Maðara o denli büyüktü ki, ocaklarýn dumanlarý süzülerek hava akýmýyla dýþarý çýkýyordu. Hayvanlarýný içeri alamamýþlardý çünkü meraya otlamaya çýkamayan hayvanlar, içeride aç kalacaktý. Ýlkbahar olduðundan yýðýnak yapacak ot , samanda kalmamýþtý. Ayrýca olasý bir çatýþmada panik yapacak olan sürü , o kargaþada insanlarý ezebilirdi. O sebepten mal davarý bu savaþýn dýþýnda tutmaya karar verdiler. Herkes, büyük korku içindeydi. Burada kýsýlýp kalmaktan, ölümün bu karanlýk maðarada kendilerini bulmasýndan korkuyorlardý. Bütün Dünya düþman olmuþ kendilerini bu ine sýkýþtýrmýþtý sanki... Kaçacak yeri olmayan bütün canlýlarýn ilkel güdüsü ortaya çýkmýþ, býçak üstünde yürür gibi tüm duygu ve dikkatleri dýþarýdan gelecek en ufak çýtýrtýya kilitlenip kalmýþtý.
Aleviliðin yüzyýllarca anlatýlan katliam , yenilgi yok oluþ hikayeleri akýllara düþüyor, Hz. Ali’ye yakarýyorlardý ‘‘Medet ya Ali !! ’’diyerek. Ali, bin yýldýr ortaya çýkmamýþtý. Bugün gelecek miydi acaba ???....... Küçük Arze, maðaranýn dip köþelerinden birinde, döþeðin içine iyice gömülmüþ, baþý annesinin avuçlarýnda, gözlerini Maðaranýn aðzýndaki gün ýþýðýna, oradan tavanda asýlý tek tük yarasaya, oradan da etrafýnda kümelenmiþ yüzlerce insanýn, sessiz bir denizi andýran manzarasýna çevirip duruyordu.... Bu korkunç bir karabasandý. ( Felç olma hali) Topal Osman, yanýnda duran Sýtký Hocaya yavaþça eðildi: “Sen biraz daha yanaþ maðaraya! Yapabilirsen içeruden biriyle konuþmaya çalýþ. Tanýdýk biri vardýr içerude, komþu köylüsün. Ýçeride kaç kiþi var, silahlarý nedir anlar sað salim geri dönersen cennetlik iþ yapmýþ olursun.”
Bu sözlere karþýlýk Sýtký Hoca telaþlanarak : Yapma aðam, buradan on adým atsam, o anda indirirler beni. Hele içeride Alican varsa kara topraða sokar adamý.. Eskiden beri sevmez beni o !!
Topal Osman, hayýr cevabýna hiç gelemezdi .. Gözleri kan çanaðý içinde : Ula sýrtlanýn tohimi iþte arkanda benim namlu, önünde Alican’ýn mavzeri beðen beðendiðinden bakalým.. Benim ademoðluna acýdýðým görülmemiþtir amma belki Alican’ýn yüreði yumuþaktýr.. Haydi yallah yürü !!! Sýtký Hocanýn sýrtýndan, buz gibi bir ter aktý. Aðzý kupkuru kalmýþ , maðaraya doðru birkaç adým atmýþtý.. Ayaklarýný sürüyerek ilerliyor, arada baþýný kaldýrýp Maðaranýn içine bakýyordu... Þu birkaç saniyede otuz yaþ yaþlanmýþ gibi kamburu çýkmýþtý. Belki de böyle yaparak kendini acýndýrýyordu.
Henüz yirmi adým atmadan içeriden beþ mermi patladý. Biri Hocanýn boynunu sýyýrdý geçti... Daha ilk mermide Hoca, kendini hemen önündeki çukurluða attý.. Maðaradan dehþetli bir ateþ baþlamýþtý. Boþa da atmýyorlardý. Topal Osman’ýn saklandýðý kaya siperinin üst yaný tuzla buz olmuþtu. Sýtký Hoca, yüz üstü düþtüðü çukurda boynunu tutuyordu... Elleri kan içinde kalmýþtý...
Osman Aða, yýllarca yaptýðý insan avcýlýðýndan bu iþin kolay olmadýðýný anlamýþtý. Yanýnda dað toplarý yoktu. Diðer taburun buraya gelmesi zaman alacaktý. Üstelik eðer maðara, tahmin ettiðinden büyükse atýlacak toplar inin aðzýný parçalamaktan baþka bir iþe yaramazdý. Hemen kurmaylarýný topladý.Fikirlerini alacaktý. Lütfü Molla ilk sözü aldý : - Osman aðam hile gerek. Maðaranýn kaç giriþi , çýkýþý var bilmenin mümkünü yok. Ýçeride silahlý uþak çoksa baskýn da yeriz. Bu Kürtler þeytan gibidir. Tam vurdum geçtim dersin ; bakmýþsýn ölüsü seni arkadan hançerlemiþ !
Topuzluoðlu Selami : - Bakýn içeride mutlak kadýn çocuk var. Kürdün erkeði kadýný yanýndaysa aðzý kanlý kurt gibi olur. Biz birkaç zaiyat verdirirsek onlarda iþi gevþetirler. Molla doðru der amma, saðlam hile gerek evvela.
Ahmet Kaptan : Alayda Amasya Kýzýlbaþý Kara Kasým var. Aracý diyerek onu yollayalým. Aðzý çok laf yapar o kýzýlbaþýn. Kapý aðzýndan üç el bombasý atabilir. Maðara çok derin deðilse gerisi kolay. Ýki günde köklerini keseriz aðam...dedi. Bu iþe aklý yatan Osman aða : -Tamamdur. Kasým’a haber verin. Bu iþi yaparsa yüz koyundur hakký. Öðlene yollayalum. Haydin þimdi iþe koyulun !!
Ýlkbahar güneþinin burnunu azýcýk gösterdiði öðlen saatinde, Kýzýlbaþ Kara Kasým, maðara aðzýna yaklaþtý. Elinde beyazdan bir mendil sallýyordu.
- Aðalar !! Ben de yol ehliyim. Aliyyel Murteza yoluna baþ koyanlardaným!! Amasya’dan Baba Ýshaktaným.!!
- Rýzam azýcýk konuþmaktýr. Burada kimse kan dökmeyecek. Bizim sizin ilen iþimiz yoktur. Bu iþi yapanlar Aliþan , Haydar Beydir. Aliþir’ de münafýklýk yapýyor.Aranýzda onlardan, yakýnlarýndan kimsecikler varsa teslim edin. Sizin kýlýnýza dokunulmayacak!!
- Osman Aðam merhametli adamdýr.Ben onlarýn yanýnda ekmek nasýl yerdim yoksa ? Dedi ve yaklaþmaya devam etti.
Kasým, insanoðlunun en sahtekar ve iðrenç özelliklerini içinde toplamýþ bir kiþiydi. Para uðruna canýný alamayacaðý hiç kimse yoktu. Kendisi Türk Alevisiydi. Bu Koçgiri Kürdünü Aleviden saymýyor ; buradan kaldýracaðý ganimeti düþlüyordu....
Maðarada Alican , bu gelen kiþiyi gözetliyordu. Adamýn ellerini vücudundan fazla ayýrmamasý dikkatini çekti. Hemen Dursun Ap Kasoya seslendi : - Bu iþte hile var Ap Dursun !! Sen üstbaþa çýk tüfekle.Ben sol elimi baþýma götürürsem tetiðe çök. Dursun, derhal yerini aldý... Atýcýlýðýna çok güveniyordu. Kasým, Jandarma kýyafeti ile maðara aðzýna yirmi metre kadar yaklaþtý.Ýçeriden Alican seslendi :
Ellerini kaldýr yaklaþ Kýzýlbaþoðlu !! Diyerek maðaranýn aðzýna yaklaþan Alican, hemen sordu : - Madem kan dökmeyeceksiniz ; evlerimizi neden yaktýnýz it oðlu it !!! Aðam aramýzda Kuvayyiden kiþiler var onlarýn emridir. Osman Aðam çok direndi yakmayýn el aman diyerek. - Lafý çok uzatma namussuz !! Ne söyledi Osman aðan ?? Tek ayak üstünde bin bir yalaný anýnda düzen Kasým, ilk olaraktan dehþetli bir korkunun içine düþtü..Bu adamlarýn anlaþmaya niyetleri yoksa ; pekala vurabilirlerdi onu. Aðam evvela Osman Aðamdan mektup var. Teslim edeyim. Ben aracýyým.Elçiye zeval olmazmýþ. Alican , Kasým’ýn her hareketini devinimini kaçýrmadan izliyordu. Ellerin havada kalacak ! Mektup istemez ; ezberden konuþsun Osman Aðan !!.. dedi. Kasým terledi. Aðamdan Mektuptur bu Rýza göster teslim edeyim de var sen gene okuma..Ýstemem ki burada Kýzýlbaþ kaný dökülsün... derken elleri yavaþça aþaðý inmeye devam ediyordu.Alican’da þimþek hýzýnda elini baþýnýn üstüne götürdü.Dursun tetiðe bir kez çöktü.Mermi geldi Kasým’ýn akciðerini deldi geçti.Ceplerindeki el bombalarýna ulaþamamýþtý.Yere yuvarlanarak maðara aðzýna düþtü.Alican yere çömelip sordu . Az sonra öleceksin.Bak içerisi Kýzýlbaþ dolu.Söyle Osman aðanýn niyeti topumuzun boðazýný kesmektir deðil mi ?? Ýni ( Demirtaþ ) Kasým’ýn aðzýndan sürekli kan dökülüyordu sert topraða....Aðzýndan anlaþýlmaz hýrýltýlar çýkýyordu. Bunca senelik düzenbazlýðý, kýyýcýlýðý, þeytanla kol kola verdiði yýllar geçti gözünün önünden Kasým’ýn. Þimdi, bu Kürt köyünde ölecekti.Ýçinden büyük bir kinle her þeye lanet etti. Elinde olsa, bütün insan soyunu kendisi ile birlikte karanlýk topraða götürürdü.Sonra, büyük bir umutsuzlukla ölümün soðuk nefesini hissetti. Korkudan büyüyen gözleri, Alican’a kilitlenip kalmýþtý.
Ben! Ben! derken, baþý kanlý, sert, kýzýl, topraða düþtü
Gizlendiði siperden çýkýp gelen Dursun, yerde yatan ölüyü içeri çekerek, üstünü aramaya baþladý.Ýþe yarar silah ve mermi için elbiseleri yoklarken ; el bombalarýna ulaþtý.Dikkatle çýkarýp, eliyle içeride gizlenen kalabalýða doðru gösterdi.
- Ýþte, dýþarýdaki Topalýn bize dost diye gönderdiði adam, böyle bir Elk’tir. (*) Bizim kanýmýzý içmeden gitmeyecek. Onun için burasý can pazarýdýr, hesabýnýzý ona göre yapýn.Anlaþmak bu adamýn kitabýnda yoktur. Dedikten sonra elindeki bombalarý herkesin göreceði kadar kaldýrarak : - Onlarýn bildiði kitap iþte bu demir þeytandýr !!! Kalabalýktan askerlik yapmýþlarýn dýþýnda hiç kimse, bu bombalarýn ne olduðunu, insaný nasýl öldürdüðünü bilemedi. Yavaþ yavaþ ölüye yaklaþtýlar. Hepsinin gözleri, ölü bir kurt leþini gören boða sürüsünün kinini taþýyordu.Her biri, ölüyü bu kinle parçalamak amacýyla en ufak kývýlcýmý bekliyordu. Ýçeride kýsýlýp kalmanýn ve ölümü beklemenin acýsýný, bu ölüden çýkarmak için. Yaþlý kadýnlar ölüye daha da yaklaþtýlar. Varý yoðu evinin, ahýrýnýn yanýþýný kendi gözleriyle izleyen Sose Nene, ölümün bu soðuk ve karanlýk maðarasýnda, insanlýðýn çok ötesinde olan duygularla elindeki oraðý havaya kaldýrdý. Orak dýþarýdan gelen ýþýkla havada bir an parladý. Alican, o an anladý ki, kalabalýk hýncýný bu ölüden alacak, havaya kalkan eli yakaladý ve baðýrdý : - Öfkeniz var ise ölüye deðil, diriye saklayýn ! Dýþarýda diriden çok adam var. Haydin içeri çekilin !... dedi.
Ýki erkek, Kasým’ý maðaranýn giriþine yakýn yumuþak topraða hemen gömdüler. Pusuda bekleyenler Kasým’dan ümidi kesmiþlerdi. Bu kadar zamanda, dönmüþ olmasý gerekti. Dönmediðine göre ya ölmüþ yada içeridekilere katýlmýþtýr dediler. Her durumda Kasým, artýk iþe yaramazdý.
Ayný anda da dýþarýdan maðaraya doðru dehþetli bir ateþ baþladý. Ýki makineli tüfeðin eþliðinde süren bu mermi yaðmurunda, içerdekiler siperlerinden baþlarýný dahi kaldýramadýlar. Bu sýrada atýlan mermilerden biri maðaranýn iç duvarýna da çarparak eli silahta bekleyen Dursun Akyol’un bacaðýna saplandý. Hemen içeri çektiler.Yarasý içeride sarýlýp tedavi edilecekti. Kurþun yaðmuru azalmasýna raðmen, ritmik olarak düzenli bir þekilde devam etti. Kapý aðzýndaki nöbetçiler daha da içeri çekildiler. Eðer içeri bir saldýrý yapýlýrsa daralan geçitte karþýlamak daha kolay olacaktý.
Gece bastýrmýþtý. Dýþarýdan aralýklarla da olsa mermi atýlýrken, içeride ekmek piþirilmeye baþlanmýþtý. Dünya üzerinde bir daha eþi çok az görülebilecek, acý bir hikayenin manzarasýydý burada yaþanan. Dýþarýda katliam yapmak için uðraþan bir vahþi sürü ve yüz metre içeride piþen ocaktan ekmek dürüp , yiyen çocuklar.
Bunu bir daha nerede görebilirdiniz ??? ELK : Tüm Dünya kültürlerinde benzer özellikleri olan ve Koçgiri Pagan inanýþlarý içerisinde, bir diþi efsane yaratýðýdýr. Yaþlý, çirkin vücudu çýplak ve kýllarla örtülü olup, hamile kadýnlar, onlarýn bebekleri, atlar ve ýssýz arazide yalnýz seyahat eden yolcularý kurban seçer. Dönem dönem ölüp sessizliðe gömüldüðü, ancak tekrar dirilerek ölümsüz bir amaca hizmet ettiði söylenir. Elk’e iliþkin inanýþlar ve hikayeler çok zengin, metafizik dokusu oldukça derin olduðundan burada kýsaca geçiyoruz.
Topal Osman’ý, gece uyku tutmamýþtý. Öfkesinden diþlerini sýkýyordu. Bu köyde fazla kalamazdý ve içeridekilerin iþini bir an önce görmeliydi.Sürekli mermi atýlmasý emrini, kendisi bizzat vermiþti çünkü içeridekilerin eninde sonunda bu baskýya dayanamayýp teslim olacaklarýný umuyordu.Ýçeride yüzlerce kiþinin ve onlara ait ziynet eþyasýnýn olma ihtimali ; delirtiyordu Osman Aða’yý.
O gece, maðaradakiler uyumadýlar.Uyurlarsa, sabah uyanamayacaklarýndan korkuyorlardý. Genç kýzlar, yanlarýna hançer almýþlardý. Eðer sað yakalanýrlarsa baþlarýna nelerin geleceðini kestiriyor ve canlarýna kýyacaklarýna ant içiyorlardý. Cerpazin’den gelip kýþý Koçgiri’de geçiren Seyyit Cafer dede , ateþin baþýnda oturuyor cesareti kýrýlanlara, nasihatlar veriyordu. Tesadüfen ÝNÝ köyünde kalmasý onunda ayný kaderi paylaþmasýný saðlamýþtý. Yaþý seksene yaklaþýyordu ve abanoz sakalý ateþin parýltýsýnda bronza çalýyordu. Bütün bu yörede çok kutsal bir kiþi sayýlýyordu. Diðer Dedeler gibi hediye kabul etmez ; bunu yapanlara sövüp sayardý. ‘‘ Ýnsan kutsal kiþi olmaz ! Kiþiyi kutsal görmek saçmalýklarýn en büyüðüdür ’’... derdi.
Nöbet deðiþtirenler, ateþin dibine gelip Dedenin elini öpüp niyaz dilediler. Ýnsanoðlu ne zaman zor bir duruma düþse görünmez duyulmaz þeylerden medet arar. Ýþte bu maðaraya sýðýnan yüzlerce insan, Cafer Dedeyi böyle görüyordu. Onun Hz. Ali’ye yalvarmasýný eðer bunu yaparsa Ali’nin sesini duyacaðýný söylediler. Birkaç yaþlý kadýn da geldi el öptü. Ateþin baþýna biriken insanlar , yüzlerindeki bütün umudu , yaþama dair kýrýntýlarý Dedenin gözlerine bakarak hayatta tutmaya çabalýyordu. Cafer Dede, bu ömründe çok þey görmüþtü. Gençliðinde daðlarda on iki yýl çete olarak gezmiþti.Diyarbekir’den Erzurum’a, Malatya’dan Tokat’a kadar görmediði gezmediði dað kalmamýþtý. Bu maðaradaki insanlarýn, kendisini umut olarak görmesinin ne kadar tehlikeli olduðunu biliyordu. Bu çözülmenin , pes etmenin ilk adýmýydý.Bir avuç bilgisi olmayan onca dedenin , köylülerin sýrtýndan nasýl insafsýzca geçindiðini çok iyi biliyordu. O sebepten korku köylüden deðil ; dededen baþlýyordu.Yezitlerde kadý neyse ; dedelerde , bizde oydu.Bu insanlar yüzlerce yýl Ali’yi , Ýmam mehdiyi kendilerini zulümden kurtarmalarý için beklemiþti.Ama iþte onlarýn yerine binlerce yýldýr ,Topal Osman gibileri geliyordu. Cafer Dede, eliyle odun yýðýnaðýnda asýlý olan sazýný iþaret etti. Gençler hemen hoplayarak getirdiler.Sazýna Gijbun diyordu. Saldýrýya hazýrlanan kurtlarýn , köpeklerin tüylerinin dikilmesi anlamýna geliyordu. Bu sazý, çok ender zamanlarda çalardý.Kendi öfkesinin doruða çýktýðý anlarda Dünyaya baðlamasýyla sataþýrdý. Eliyle ayakta kalmýþ olanlara, ateþin etrafýnda oturun þeklinde bir iþaret yaptý. Yüzlerce insan sessizce bu emri uyguladý.
Dýþarýdan aralýklarla mermi sesleri gelirken içeride neredeyse çýt çýkmýyordu. Çok konuþkan olan Pervizanlýlar, maðarada neredeyse hiç konuþmuyorlar iþaretler mimiklerle geçiþtiriyorlardý. Konuþurlarsa, dýþarýdakilerce fark edilip, öldürüleceklerini sanýyorlardý.
Oysa düþmanýn kendilerini katletmek için planlar yapýp, maðaranýn burnunun dibinde pusuda beklediðini zaten biliyorlardý. Ýþte bu, hayatýn en büyük paradoksuydu.Dünyanýn dayattýðý gerçeklerin sýnýrýna gelindiði an ; bu sýnýrýn yok sayýlmak istenmesiydi bu paradoks. Seyyit Cafer, baðlamasýný kucaðýna koydu ama mýzraba sarýlmadý. Bunca insanýn þu an türkülere, nasihatlere, masallara deðil gerçeklere ihtiyacý vardý.Sözü aldý :
- Sözlerim nasihat deðildir biliniz. Beni hem beþ yaþýnda hem de seksen yaþýnda sayacaksýnýz.... Ölüm karþýsýnda titrememiþ kiþi ; ölümle hiç karþýlaþmamýþ demektir. Þimdi dýþarýda ölüm kapýda bekliyor. Ömür nasýl geçiyorsa ölüm de kapýya gelecektir bir zaman. Karanlýk çaðlardan bu yana, insan kemiðinin karýþmadýðý toprak kalmamýþtýr. O sebepten ölüm her an ayaðýmýzýn altýndaki toprakta gölgemizle beraber dolanýr. Sen öleceksin ki kurt, kuþ, karýnca yemek bulacak. O da çürüyecek bir aðaca can verecek.
-Þunu bilin ki kimse yardýma gelmeyecek bize. Ne Ali, ne Mehdi ne de Hýzýr. Ali’ de sizin benim gibi bir ademoðluydu. Allah’ýn Arslanýydý evet ama insandý.... Mülcem, hançeri sapladýðýnda o da öldü.
-Burada biz savaþacaðýz sadece !! Bizim dýþýmýzdaki her þeyden, ümidinizi keseceksiniz. Ancak o zaman, ölüme karþý gerçek savaþçý olursunuz. Gökten kýrat üstünde erenlerden bir eren, gelip kurtaracaksa bizi bu topalýn elinden ; o zaman lanet olsun bize !! Burada gebermek daha hakça olur.
- Bunca dede gelip gider Koçgiri’ye ; hangisi zalime karþý vuruþuyor ha?? Hepsi geri kaçtý Dersim’in sýcak damlarýna. Rahat zamanda gelip saz çalarlar ; harp zamaný kaçarlar. Ýþte sizler de bunlardan keramet bekler ; korkaktan medet dilenirsiniz... O sebepten bana dede diyenler varsa zinhar kabul etmem. Ben Cerpazin’den Mýsto’nun oðlu Caferim. Daðlarda eþkýya gezerken ben de insan vurdum. Bir insan nasýl ölür, iyi bilirim. Þimdi de bu yaþta kocamýþlýkta, çocuk gelse boðazlar beni. Bu kalabalýkta en zavallý kiþi sayacaksýnýz kocamýþ Cafer’i. Bu dar günde, eðer ki kýrktan yediden medet beklerseniz, topunuzu zavallý sayarým. Kendim de bu inden çýkar giderim. Bu zalim topal, beni vurmaya bile deðer görüp mermi yakmaz. Þimdi siz tüfenge , mavzere, yabaya , nacaða sýký sarýlacaksýnýz. Herkes kendisi kadar yiðittir!!.
Ýnsanlar, bu þok edici sözler karþýsýnda mýrýldanma-ya baþladýlar.Asla kabul etmeyenler bile yüksek sözle ortaya çýkmadýlar. Seyyit Cafer, amacýna ulaþmýþtý. Bu kalabalýðý, gökyüzünden, umutsuzluktan, tekrar maðaraya, gerçeðe indirmiþti.
Bu köye misafir olduðu ilk geceden cem kurmuþtu Seyyit. Yaþlýlardan iyi semah dönen dört erkeði , üç kadýný ayaða kalkmalarý için iþaret etti. Böylece yedi kiþi oluyorlardý. Büyük ateþin etrafýný boþalttýlar. Semah aðýrdan baþladý. Dýþarýdan atýlan mermiler ayakta semaha duranlarýn ritimlerine uymaya baþlamýþtý.
Ýnsanlýk tarihinde çok önemli semahlar dönülmüþtü. Baba Resul’de, Baba Ýshak’ta, Þahkulu’da, Pir Sultan’da... Ýni maðarasý semahý da bu büyük zincire eklenmiþti. Burada ayakta bin bir figürde etraflarýnda dönen ve onlarý seyrederken hiç kimseden yardým beklemeyen bu kalabalýk, ölüme karþý semaha dönüyordu
Artýk bu maðarada maddi hiçbir þeyin cinsiyetin yaþýn önemi yoktur. Sadece saf gerçeklik ve müzik vardýr. Ateþin etrafýnda semaha dönenler evreni ve onu oluþturan her þeyi temsil ederler. Evrende her þey hareket halindedir ve birbiri etrafýnda dönmektedir.
Böylece insanoðlu, bunu fark etmekle en kutsal mertebeye çýkmaktadýr. Ýnsanoðlunun en büyük görevinin diðer insanlarý sevmek olduðu ve zulme karþý direnmesi gerektiði burada anlatýlýr. Sadece birer sembol olan Hz. Hüseyin ve yandaþlarýna yakýlan aðýt, aslýnda eski yenilgilere yýkýmlara kýyýmlara karýþan hüznün sesidir. Aðýrdan baþlayan semah töreni, gittikçe hýzlanýr ve doruk noktasýnda patlayarak tekrar eski ritmine döner. Amaç insanoðlunun ve kainatýn evrimini yani doðup büyüyüp geliþip ölmesini sembolize etmektir.
Maðaradaki bu dehþet semahta ateþin etrafýnda dönenlerin gölgeleri, duvarlara vuruyor; akla hayale gelmez görüntüler oluþturuyorlardý. Bazen bir eski zaman devi; bazen bir kanatlý canavar; bazen uzayýp kýsalan bir yýlan gibi hareket eden gölgeler, bu kozmik maðara gecesinde pek çok misafir çaðýrýyordu. Artýk bu maðaradakiler ÝNÝ’li Pervazinliler deðildiler. Onlar, herhangi bir zamanda herhangi bir durumda yaþayan yada ölmüþ bütün insanlarýn uçsuz bucaksýz karanlýk denizinde yalnýz ya da hep beraber yürüyen bir kervandýlar.
Dumanlý maðaraya, ateþe gölgelere baþkalarý da karýþmýþtý.Oturan kalabalýðýn gizli kalmýþ düþlerindeki Ýsthar, Mithra, Enkidu, Enlil, Ahriman, Hürmüz, Zerdüþt, Nemrut, Dehhak, Demirci Kawa ve daha niceleri ortaya çýkmýþtý. Eski zamanlarýn bu iyi, kötü tanrýlarý, kahramanlarý, peygamberleri, maðarada geceye sislere ateþe gölgelere gelip konuk olmuþlardý.Semah dönenleri izlerken kimi zaman onlarda ateþe yaklaþýyor yalýmlarý yüzüne vuruyor , kimi zaman baðlamanýn korkunç çýðlýklarýnda ses olup dýþarýdaki karanlýk göklerdeki yýldýzlara ulaþýyorlardý. Zaman ve mekan anlamýný yitirmiþti.
Ýþte bu anlarda çömelip diz kýran insanlar, anlamaya baþladýlar ki ancak kendileri çaðýrdýðýnda geliyordu bunlar. Onlarýn düþlerinde, ateþlerinde, gölgelerinde, sislerinde, misafir olup geri dönüyorlardý. Týpký Dersim’e geri kaçan dedeler gibi.Bir an geliyordu ki insan çýrýlçýplak bütün Dünyanýn ortasýnda, çaresizce yapayalnýz kalýyordu ve ancak uçurumun dibinde tek baþýna dikildiðinde kendi kaderini ellerine alýyorlardý.
Buradaki insanlar iþte bu gece , kendi kaderlerini ellerine aldýlar. Hiç kimseyi hiçbir þeyi beklemeden, kendi kaderlerini dimdik durarak yaþamayý bu akýl almaz semah gecesinde öðrendiler.Seyyit Cafer hiç duyulmamýþ beyitlere düþmüþtü artýk :
- Lo zalýman, lo zalýman, lauk’e mýn kuþt ; mýn berdan !! Mavzere mýn býdýn ; der kevime çiyan berfan.. Tope tüfenge düne kombýnji kés mýn nýkkay... Nave mýnji mere set’i meran, Þah’i merdan!!
Bu korkunç intikam dizelerinde, Seyyit Cafer Dede’nin daðlara çýkýþ öyküsünün gizleri yatýyordu. O gece ÝNÝ maðarasýndakiler uyuduklarýnda kaderlerini ellerine almýþ bir topluluktu. Bu, insan soyunun ulaþabileceði en kutsal soyluluktu.
Topal Osman, sabaha kadar ihtimalleri düþünmüþ ve nihayetinde maðaradakileri dumanla boðmayý kafasýna koymuþtu. Ordu kuvvetlerinden sürekli daha güneye inmesi yönünde emir aldýðýndan bu köyde fazla kalmasý zor gözüküyordu. Maðaranýn üstü dev bir alaca kaya kütlesiydi. Ana giriþe doðrudan yaklaþýp ateþe vermek, çok ama çok zordu. Buraya küçük bir meyilden geçilerek týrmanýlýyor ; maðaranýn aðzýna önündeki minik düzlükten geçilerek giriliyordu.Neredeyse dimdik yükselen kaya duvarýnýn üstünden yakacak malzeme yýðmak imkansýzdý.
Önce yakýlacak aðaç , kerme ve diðer malzemeleri küçük yokuþun dibine yýðdýlar.Bu esnada giriþin iki yanýndaki yamaçlarda mevzilenen laz alayý niþancýlarý, maðaranýn tam içine doðru dehþetli bir ateþe baþladýlar. Amaç içeridekilerin baþlarýný bile kaldýramamasýydý.
Bunda baþarýlý da oldular. Bu yýðýnak Maðaranýn tam dibine kadar götürüldü ve gazyaðý yardýmýyla hemen tutuþturuldu. Alevler kýsa sürede büyüdü ve aðýzdaki kayalarý gürültüyle ýsýtmaya baþladý. Ateþ, laz alayý tarafýndan sürekli besleniyor ve diri tutuluyordu. Ýçeri yapýlan ateþ kesintisiz sürüyordu. Maðara aðzý, bir zaman sonra kapkara oldu. Bu haliyle, Odysseus’un bilge kahin Teiresias’tan akýl almak için gittiði ve iki canavarýn koruduðu ölüler ülkesinin kapýsýný andýrýyordu.
Ancak ne tuhaftýr ki duman bulutu, koca kaya kütlesi boyunca yukarý süzüldüðü halde içeri girmiyordu. Özellikle boðucu olsun diye atýlan yatak yorgan parçalarýna raðmen kara bir ejderhayý andýran bu duman bulutu maðaranýn aðzýný þöyle bir yokluyor ancak ilk hamleden sonra geri çekilip; kaya duvarýna yaslanarak göðe doðru yükseliyordu. Ýçerideki hava akýmýnýn bu iþte rolü vardý.
Maðara dýþýnda mevzilenenler ve baþta Topal Osman dudaklarýný ýsýrýyor ve galiz küfürler savuruyordu. Ateþi o gün boyunca diri tuttular fakat içeridekileri öksürtecek miktarda dumaný dahi maðaraya sokamadýlar. Belki de baþka bir yol denemeliydiler ama neyle? nasýl ?
Gece kaya kütlesinin üst yanýndan maðaranýn içine doðru süzülen küçük su sýzýntýsýna zehir kattýlar ama bununda iþe yarayacaðýný ummuyorlardý. Maðarada mutlaka su olmalýydý çünkü susuz kalmak pahasýna burada günlerce beklemeyi göze almýþ olamazlardý.
Topal Osman, sabah hemen adamlarýyla bir durum deðerlendirmesi yaptý ve burada daha fazla kalamayacaklarýný anladý.Ýçeriye yapýlacak, toplu bir hücum çok fazla adamýnýn ölümüne yol açacaktý.Belki de hepsinin.... Maðaradaki silahlý kiþilerin sayýsýný bilmiyordu ve çok iyi atýcý olduklarýna gözleriyle þahit olmuþtu.
Artýk güneydeki köylerle ilgilenmeliydi.Katledilecek çok köy vardý ve çok mal davar .... Seksen adamýný ÝNÝ köyünde býraktý.Resuller ve Bahtiyar köyünden gelen Türk köylüleri de toplayarak onlara :
-Burada bu maðarayi bekleyeceksunuz! Ýcap eder ise bir ay, iki ay. Elli koyin býrakiyrum size. Haçan her gun birinu kesersunuz. Benum geri dönmem de o kadar sürer. Dönduðumda ha bu indekuler yaþar ise sizi sokarim içeru bilesinuz!.
Topal Osman, köyün sürüsünü adamlarýyla Giresun’a yollamak için hazýrlýðýný yaptý.Bu sürüler her köyden toplanarak belli bir yerde birikiyor ; oradan da Giresun’a yola çýkýyordu. Köyde kalacak olan birliðin baþýna Ensar Çavuþu býraktý. Öðlen saatlerine yakýn alayýnýn baþýnda köyden çýkýp güneye doðru gitti...
Artýk iki taraf için bekleme zamaný gelmiþti. Ne dýþarýýdakiler içeri yaklaþabiliyor ne içeridekiler dýþarý baþlarýný çýkarabiliyorlardý. Maðaranýn içi tam bir düzen almýþtý. Sular ýsýtýlýp kapalý bölmelerde banyo yapýlýyor; yemekler ekmekler piþiriliyor,düzenli ve dikkatli bir þekilde nöbet tutuluyor ve gece ateþ baþlarýnda buradan kurtulmanýn çareleri araþtýrýlýyordu.
Ýnsanlar aradan geçen on beþ günde bu hayata alýþmýþtý. Hayatta kalma mücadelesinde bu duruma ayak uydurmaktan baþka seçenek yoktu. Ama yiyecekleri de gittikçe azalýyordu. Katýðýn zaten az olduðu ilkbahar günlerinde bu inde daha ne kadar dayanabilirlerdi ? Aysýz bir zifiri karanlýk gecede dört erkek siyah çaputlarla giydirildi. On iki yaþýndaki Paþo’da bütün itirazlara raðmen gruba katýldý. Köyün en yýrtýcý çocuðuydu. Burada kýsýlýp kalmaktan usanmýþ, dýþarýyý görmek istiyordu. Gecenin bir yarýsý kara çaputlu grup sürünerek dýþarý çýktýlar. Yedeðe gömdükleri axhpindeki, una, bulgura ulaþana kadar dizleri kollarý sýyrýlýp kan içinde kaldý. Geri döndüklerinde kan ter içinde kalmýþlardý. Getirmiþ olduklarý yiyecek çok deðerliydi, ancak ne kadar yeterdi? Umutsuzluk, maðaraya açlýk korkusu olarak çökmeye baþlamýþtý.
Yirminci günde, ateþ baþýnda önemli bir toplantý yaptý Pervazinliler. Halil Hayri aldý sözü: Bu adamlarla anlaþmanýn yolu yoktur. Bizim kefenlerimizin dýþýnda bir þeyi kabul etmez bunlar. Gündüz saydým, belki iki yüz kiþiler. Buradan topluca çýkýþ yapsak kadýn çocuk var. Çok yitik veririz. Resullerden, Bahtiyardan Týrk köylüler gelmiþ. Onlar da var epey.
Ben bu durumda erkekler baskýna çýksýn derim. Biz bunlar ilen iki saat çarpýþsak; kadýnlar çocuklar çemberden çýkar uzaða varýrlar. Seyidhan itiraz etti: - O iþin garantisi yok Hayri. Lazlar bizi býrakýp kaçanlarýn peþine düþerse ne yapacaðýz?
Ýsmail Çavuþ söz aldý: Ben derim ki, iki haberci çýkaralým gece gizliden. Kuruçaya varýrlarsa yardým getirirler. Dýþarýdakileri arkadan on adam sarsa biz bu çemberden çýkarýz. Bu kez Muso itiraz etti: Ýsmail Çavuþ, bu iþ sýrf bizim köyün baþýna gelse haklýsýn. Bak topal bizi býraktý çekti gitti. Bunlar Koçgiri’de taþ üstünde taþ býrakmazlar. Bir ordu gelmiþ , asker kum gibi. Yani bize yardým etmeye kimse gelmeyecek. Herkes can derdinde. Belki biz çoðundan rahatýz bu inde.
Elbeyi, habire býyýðýný sývazlýyordu. Sonra ayaða kalktý. Epeydir söylemek istediði þeyler vardý : Bakýn ben bu maðaranýn içini dýþýný bilirim. Bana akýlsýz demeyin ama hemen. Bir fikrim var ki, bizi çýkartabilir dýþarý. Tepenin arka baþýnda küçük bir su sýzýyor topraða. Hepiniz de bilirsiniz zaten. Bu maðaranýn da arka ucundan su giriyor içeri. Aþaðýda göllenip dibe çekiliyor. Ben diyorum ki, arka uçla yamaç arasý olsa olsa on beþ yirmi metredir. Oradan havada akýyor içeri çünkü. Yoksa bu yezitlerin dumaný içeri neden girmedi?? Gelin burayý kazalým. Elimizde malzeme var. Oradan çýkýþ bulursak burnumuz kanamadan kaçar gideriz.
Bu fikir, büyük tartýþmalara yol açtý. Her kafadan bir söz çýktý ama nihayetinde söz konusu yere gidip incelemeye de karar verdiler. Karanlýk dehlizlerde ilerledikçe kayalarýn rengi ve havanýn kokusu deðiþiyordu. Elbeyi’nin anlattýðý yere geldiklerinde haklý olduðunu gördüler. Burada maðara duvarý da yumuþak bir örtüyle kaplýydý. Eðer kaya duvarýna rastlamýþ olsalardý iþleri çok zor olacaktý.
Köylüler bu yeni ve büyük umutla iþe koyuldular. Hiç durmaksýzýn, ellerin parmaklarýn su toplamasýna kanamasýna aldýrmadan kazmaya devam ettiler. Kadýnlar, bu ölümüne çalýþma esnasýnda en az erkekleri kadar çabalýyor; ellerindeki malzemeyle olacak en güzel yemekleri hazýrlýyor, elleri patlayan , kanayanlara merhem sürüp sarýyorlardý. Koçgiri kadýný, erkeðinin ne arkasýnda ne de önündeydi. Tam anlamýyla yanýnda, bu çilekeþ dünyada yan yanaydýlar. Kapýdaki nöbetçiler, kazý çalýþmasýný gizlemek amacýyla laz alaylarýna daha fazla mermi sýkýyor; dikkatlerini daðýtýyorlardý. Özellikle Alican ve Dursun, pusudakilere sözle sataþýyor onlara, rahat düþünecek fýrsatý vermiyorlardý. Hele ara sýra daðlarda yankýlanan sesleriyle söyledikleri Koçgiri türküleri maðaranýn aðzýndan yayýlýyor; köyün yýkýk duvarlarýnda dolaþýyor, pusudaki laz alaylarýnýn kulaklarýnda patlýyor ve araziye daðýlýyordu. Kazý çalýþmasý oldukça ilerlemiþ; ancak yiyecekleri de o ölçüde tükenmiþti. Maðaraya girdikleri günden bu yana tam olarak kýrk üç gün geçmiþti. Kazýlan geçidin en sonunda Ýlo, elindeki kazmayý vurduðunda, yukarýdan kuru çakýl döküldü. Bu günlerce çalýþmanýn sonucu baþardýklarýný gösteriyordu. Gecenin yarýsýnda Ýlo, biraz daha çabalayýnca temiz havaya ulaþýp bir karýþ boþluktan gökteki yýldýzlarý gördü.
Artýk özgürdüler... Ancak çýkýþý da planlý ve düzenli yapmalýydýlar. Aksi takdirde bir facia yaþanabilirdi.
Ertesi gün, herkes büyük bir coþku içerisinde hazýrlýðýný yaptý. Dýþarýdakilerin kafasýný karýþtýrmak için aracý gönderip pazarlýk yapmak istediklerini söylediler. Bu duruma þaþýran laz alayý askerleri tekrar teslim olmalarýný, aksi takdirde burada sonuna kadar bekleyeceklerini söylediler. Ýnde saklananlar adýna konuþan Laçinoðullarýndan Temir oðlu Hüseyin , düþünmek ve konuþmak için bir gün mühlet istedi. Laz alayýndakiler buna “hay hay” dediler. ’’Vakit sizin bol keseden harcayýn’’ Beklemek onlarýn da iþine geliyordu. Her gün kesilen bir koyunu iþtahla yemek bu topraklarda az bulunan bir nimetti.
Plana göre tam gece yarýsý geçidin aðzý iyice geniþletilecek. Herkes koyu renk elbise giyerek Halilan ve Bahtiyar köyü mýntýkasýna doðru kaçýlacaktý. Zaten o köyün erkekleri de dýþarýda beklediklerinden bölgeden uzaklaþmak daha rahat olacaktý.
Alican, Dursun, Ap Kaso, Ap Ýbo, Ap Hasan ve Ýlo çete savaþýna zaten alýþkýn olduklarýndan maðarada birkaç gün daha kalacak ve birliðin buradan ayrýlmasýna engel olmaya çalýþacaklardý. Büyük kaçýþýn akabinde bu grup, çýkýþ deliðini kapatýp kendilerinin kaçma anýna dek her þeyi gizli tutacaklardý. Avuçlarýnýn içi gibi tanýdýklarý bu topraklarda; saklanacak en ufak deliði bile biliyorlardý.
Geceye doðru maðaradaki kalabalýk bir birine sarýlýp helalleþmeye baþladý. Her yaþlý bir gence emanet edilmiþti. Kimse yarý yolda býrakýlmayacaktý. Yürüyemeyecek denli hasta olanlar güçlü erkeklerce sýrayla taþýnacaklardý. Seyyit Cafer Dede, bu gece sanki gençleþmiþ, etrafýna talimatlar yaðdýrýyordu. Maðarada kalacak gruptaki erkeklerin eþleri, sessizce aðlýyor ve kimsenin duyamayacaðý bir tonda kocalarýna Kürtçenin en derin sözlerinde veda ediyorlardý. Kayýnpederlerinin yanýnda aðlayýp, yüksek sesle konuþamazlardý. Bu büyük bir saygýsýzlýk sayýlýyordu. Ýnde fedai olarak kalanlar, çocuklarýný son kez öpüp baðýrlarýna bastýlar. Ýleride mutlaka tekrar buluþacaklardý.
Ýnsanlar bu akýl almaz, kýrkdört günlük ömürlerini geçirdikleri maðaranýn duvarlarýna son kez dokunup geçide doðru yýðýlmaya baþladýlar. Köyün gençlerinden Þahbaz, ilk olaraktan geçitten çýkýp gökyüzüne baktý. Ýçeride sanki bir ömür kalmýþlardý. Kendisine verilen görev uyarýnca birkaç yüz metrelik alaný dikkatle dolaþtý ve güvenli olduðuna kanaat getirince tekrar dehlize dönüp iþaretini verdi.
Yüzlerce insan, tek koldan çýkmaya baþladýlar. Çok sessizdiler. Gökte ay yoktu çünkü bunu hesaplamýþlardý. Uyutulmuþ çocuklarý uyandýrmamaya büyük özen gösterilerek yamaç aþaðý hýzla inmeðe baþladýlar. Koçgiri karanlýðýnýn dehþet ayazý bu gece výz geliyordu. Son kiþi maðaradan çýktýðýnda, ilk çýkan köyden uzaklaþmýþtý. Belirli aralýklarla ve birbirilerini kaybetmeden hýzlý adýmlarla yürüyorlardý. Hasköy, Ýni, Golla Hemo köylerinin Pervazinlileri Þuðulüleri, Laçinleri, Dýmýllileri bu katran karasý gecede; zalimin avucundan bir su gibi kayýp Koçgirinin daðlarýna doðru yol aldýlar.
Maðarada kalan fedailer, kadýn çocuk ve yaþlýlarýn sað salim kaçmalarýnýn ardýndan büyük bir rahatlamayla laz alayý ile adeta alay ederek bir haftaya yakýn oyalamýþ; birliðin köyde kalmalarýný saðlamýþtý.Kendi yaþlýlarý, kadýnlarý, çocuklarý uðruna fedakarca ölümü göze alan bu yiðit kiþiler; gene bir sisli gece yarýsý usulca çýkýþtan sýzarak; Koçgirinin artýk yeþillenmiþ bayýrýnda kartal gibi süzülerek; bilinmez bir yere doðru uzaklaþtýlar.
Sis, içinde hemen yok olmuþlardý.... Rüzgar, bu gece kayalarýn arasýndan geçip meþeliklere vururken daha önce hiç duyulmamýþ bambaþka bir sesle uðulduyordu. Maðaradan son çýkan fedailerin, dýþarýda pusuda bekleyenleri oyalamak için aðýza yakýn yerde yaktýklarý ateþin yalýmlarý, birden bire karabasan gibi esen rüzgarla savrulmaya baþladý.
Aðaçlarýn, sularýn, kayalarýn, çalýlarýn, vadilerin, çayýrlarýn, bin bir tonda gölgeler verdiði bu gecede; Ýni maðarasýna konuklar inmeye baþlamýþtý belki de. Onlar gelmiþ miydi, yoksa sadece rüzgar ve gölgelerin oyunu muydu, bunu hiç kimse hiçbir zaman bilemeyecekti. Maðaranýn çýkýþýndan geçen rüzgar burada insan sesine benzer bir sesle inlemeye baþladý.
Yanan ateþ, duvarlara kusursuz karmaþýklýkta gölgeler sunarken Ýsthar , Mithra, Enkidu, Enlil, Ahriman, Hürmüz, Ahuramazda, Zerdüþt, Nemrut, Dehhak, Demirci Kawa, Mehdi Resul ve adýný bilmediðimiz niceleriyle birlikte eski zamanlarýn korkunç karanlýklarýndan bu maðaranýn dehþetli yalnýzlýðýna bir an olsun misafir olmaya gelmiþlerdi belki...
Yüzlerce kiþiyle ateþ baþýnda semaha duran kalabalýðýn yerine, bu gece maðarayý ýssýz görünce, þaþkýnlýkla bu gölgeler diyarýnda en dip dehlizlerde gezinmeye baþladýlar. Kýrk dört gün, bu inde barýnýp; ölüme karþý direnen insanlara ait en ufak bir iz bulamadýlar. Geride yanmýþ ocak külleri, ve taþýnamayacak denli aðýr eþyalar kalmýþtý. Tarihin diplerinden kopup gelen bu misafirler, çok iyi biliyorlardý ki, sadece hayallerle besleniyorlardý. Ýnsanoðlunun umutsuzluk içerisinde kaldýðý uçurum diplerinde, birer düþ; birer karabasan gibi ortaya çýkýyorlardý.
Kaderlerini ellerinde tutan bu topluluk, maðaradan çýkýþta hiçbir þeye yalvarmamýþ yakarmamýþtý. Bu yüzden maðaranýn þu anki gizemli misafirleri; ileride efsaneye dönüþecek bu kaçýþýn, farkýna varamamýþlardý. Ölümün bir adým dibinde dahi, kendilerine yalvarmayan bu insanlarýn, bir zamanlar sýðýnak olarak kullandýðý maðarayý, canlýlarýn kanýný donduracak denli korkunç bir rüzgarýn eþliðinde, gölgeler diyarýna doðru; yeni insancýklar bulmak üzere terk ediyorlardý. Burada kalanlar, insancýklarýn arasýndan kaçýp; insan olmuþlardý.
Misafirler, Koçgirinin karanlýk soðuk ve kabuslarla örtülü gölgelerini terk ederek, isimsiz bir zamanda isimsiz bir diyara doðru yol aldýlar ‘’ 11-12 Mart 1921: Ýmraniye Kürt cephesi komutaný Ezimet Bey’de öldürülür. Aliþer Efendi’nin Ezimet Bey (Boybey) için þu dizeleri yazmýþtýr.
Boy Bey’inden geldi haber
Tarih Üçyüz otuz yedi
Koçgiri’de oldu sefer
Aþirette oldu neler
Dýlo, Dýlo yaman yaman

Bizim daðlar berf-u duman
Cephane yok hal yaman
Azamet bey bilir efendi
Cihanda bulunmaz dengi
Kýzýldað’dan yürüyerek
Arslan gibi etti cengi
Dýlo, Dýlo yaman yaman

Bizim daðlar berf-u duman
Cephane yok hal yaman
Yaslanmýþtý Kýzýl Dað’a
Meryemde erdi merdana
Ordusu döndü Tercan’a
Aðlamasýn Haným ana
Dýlo, Dýlo yaman yaman
Bizim daðlar berf-u duman
Cephane yok hal yaman
Giniyan Aþireti aðasý Murat Paþa’nýn ihanetiyle baþlayan gerileme, giderek yenilgiye doðru yol alýrken. Çarpýþmalar bütün hýzýyla devam ediyordu. Sivas’taki ordu ve sýkýyönetim komutanlýðý þu açýklamayý yayýnlar: “Koçgiri liderlerinden Azamet ve biraderleri Bahri ve Sabit beylerle Filik Ali ve Hemo, Zara’nýn Çevirme Han’ýndan Aziz, Taki ve Haydar Bey müteallikatýndan Pehlivan, Hüseyin ve Aþur’la beraber 159 kiþi ve ayrýca 113 kiþi ölü ( toplam 272 kiþi) olarak ve 113 kiþi de yararlý olarak ele geçirilmiþtir. Ayný zamanda 2000 tüfekle 218 bargir ve 207 asker kaçaðý yakalanmýþtýr,”.Nurettin Paþa, Merkez ordu Kumandaný, Sivas Koçgiri halk hareketinin yenilgisiyle Koçgiri isyaný bastýrýldýktan sonra üç aylýðýna Sivas Valiliði yapan Ebubekir Hazým (Tepeyran) Bey’in Nureddin Paþa’nýn faaliyetlerine iliþkin olarak TBMM’ye sunduðu raporda þunlar yazýlýydý: “Ümraniye bucaðý ve Zara ilçesinin merkezine baðlý (...) 132 köy, savaþan düþman istihkâmlarý gibi yakýlmýþ, yýkýlmýþ ve yüzlerce nüfus öldürülmüþtür. Ayrýca bütün mal, eþya, zahire ve hayvanlarý yaðma olunmuþtur. Binlerce nüfus da daðlarda, kýrlarda, açlýktan ve yoksulluktan ölüme býrakýlmýþtýr...” (Vali Bey, yýllar sonra kaleme aldýðý anýlarýnda “Yazmadýklarým, yazamadýklarým, yazmak azabýna tahammül ettiklerimden az deðildir” diyecekti.) Sakallý Nurettin Paþa Sivas Valisinin emirlerine Aldýrýþ etmeden Katliamlarýni barbarca sürdürüyor ve Emirleri direkt Ankaradan M. Kemalden alýyordu. Sivas Madýmak katliamýndada Sivas Valisinin ifadesinde diyorduki Askerler benim emirlerimiþ yerine getirselerdi bu Vahþet olmayacaktý. Çünkü tam70 yýl önceki Askerlerde Sivas Valisini dinlememiþlerdi. Sivas Madýmak Vahþetindede Askerler ve Emniyet kuvetleri emirleri direkt Ankaradan Baþbakan Tansu Çillerden ve Cumhur Baþkaný Demirelden alýyorlardý. Burda Tarihin tekerürü vardýr. Uyanýn ey Koçgirililer , uyan ey Ýnsanlýk. Tekrarlarý Rojavadadýr Suriyede ve Orta doðudaki Kadim Halklar Katlediliyor. Þengali Ezidilerin Katliamý gözlerimizin önünde oldu..
Af ve sonrasý
Hükümet isyanýn bastýrýlmasýný yeterli görüyordu ama Nureddin Paþa bölgeye yönelik sert tedbirlerin devam etmesinden yanaydý. Özellikle Dersimli Kýzýlbaþ Kürt aþiretlerin ‘bir daha ayaða kalkamayacak þekilde daðýtýlmasýnda ve Anadolu’nun deðiþik yerlerine serpiþtirilmesinde’ ýsrarlýydý. (Bu Plan 17 sene sonra Dersim Jenosidi ile gerçekleþtirildi) Ancak Meclis bu teklifi reddetti ve mesele küllenmeye býrakýldý. 17 Haziran 1921’de Aliþan ve Haydar beylerin etrafý sarýldý ve Ankara duruma hâkim oldu. Nuri Dersimi ve Aliþer Bey kaçmayý baþarmýþtý. 300 civarýnda isyancý ölüm dahil çeþitli cezalara çarptýrýldýysa da Ebubekir Hazým Bey’in telkinleriyle affedildi.
Yenilgiden sonra. Sefil Gazi isimli bir halk ozaný þu dizeleri dile getirmiþti:
Koçgiri
Pavlükalar yandý gel sen de dayan
Vallahi beyime çok oldu ziyan
Dersim beyleri olmadý ayan
Kýrýldý kýrk yerden beli Koçgiri’nin

Konaðýn kapýsý kýbleye bakar
Ab-ý revan olmuþ çeþmesi akar
Lalesi, sümbülü, nergizi kokar
Soldu Goncalarý gülü Koçgiri’nin

Mevziler kazýldý toplar atýldý
Hayvanlar geldi dellallarda satýldý
Asker kalkýp geldi beyim tutuklandý
Söylemeye aciz dili Koçgiri’nin

Aliþan bey derler iþittim adýný
Gelenler geçenler veriyor methini
Kardaþý kardaþtan ayýrmak için
Gayet sarpa sardý hali Koçgiri’nin

Çifte çifte Pavlükalar dönerdi
Þiþeler kurulup bade sunardý
Her konaða beþyüz atlý inerdi
Kesildi kervaný yolu Koçgiri’nin

Görünüyor Aliþan’ýn söðüdü
Aliþer oturmuþ verir öðüdü
Acep ne oldu Koçgiri’nin yiðidi
Kýrýldý kolu kanadý Koçgiri’nin

Kimisi vurulmuþ kimisi yatýyor
Yüz senelik emlekindan çýkýyor
Arazisini el’ler ekip biçiyor
Yýkýldý bentleri suyu Koçgiri’nin

Sefil Gazi’yim eydür bu da böyle olur
Evvel ahir herkes ettiðini bulur
Elbet mevlam bize bir fýrsat verir
Eser yeli ýlgýt ýlgýt Koçgiri’nin.

Koçgiri Ýsyaný’ndan bir süre sonra, 1932 yýlýnda yayýmlanan, Erzincan Tarihi isimli kitabýnda: “Koçgiri Ýsyaný faillerinin, Ýngiliz nüfuzu altýnda çalýþan Kürt Teali Cemiyeti ve Yunan ordusu gibi vatan düþmaný olduklarýna þüphe edilmez. Bu aþireti isyana sevk ve imale eden reislerinde, eðer zerre kadar devlet ve vatan muhabetti olsaydý bu kadar mühim kýtalarýmýzý, vaziyetin en buhranlý bir zamanýnda iþgal etmek þöyle dursun, hükümete karþý kullandýklarý silahlarý, ordumuzun saflarý arasýnda- düþmana çevirirler, vatana hiyanet deðil hizmet ederlerdi” sözleriyle açýklayan kiþi, eski Erzincan Valisi Ali Kemali idi. Böylece, Seyid Rýza ve Aliþer Efendi’nin birlikteliðinin 16 yýl daha süreceði günler baþlýyordu. Koçgiri Ýsyaný’ndan sonra Aliþer Efendi’nin bestelediði yarý Türkçe ve Kürtçe okunan ve Dersim bölgesinde destanlaþan
þiirde þöyle deniyordu:

Koçgiri baþladý harba
Sesi gitti þarka garba
Bir ordu asker geldi
Dayanamadýlar bu darba

Dilo yeman, yeman yeman
Çiyan girte berf ü duman
Mera býþin þahi merdan
Ew dermane hemu derdan

Ovacýðýn aþireti
Zapt eyledi memleketi
Geriden imdat gelmedi
Hozat çekmedi gayreti

Dilo yeman, yeman yeman
Çiyan girte berf ü duman
Mera býþin þahi merdan
Ew dermane hemu derdan

Kürdistan’ýn ordularý
Kahrettiler barbarlarý
Vatan için öleceðiz
Ýstemeyiz Moðollarý

Dilo yeman, yeman yeman
Çiyan girte berf ü duman
Mera býþin þahi merdan
Ew dermane hemu derdan

Yemin edenler elmaya
Zülfikar ü Murtaza’ya
Geriden teller çektiler
Biz uymayýz eþkiyaya

Dilo yeman, yeman yeman
Çiyan girte berf ü duman
Mera býþin þahi merdan
Ew dermane hemu derdan

Bu þiiri yazan Aliþer ayný zamanda müziðini de besteleyerek sazýyla ezgileþtirmiþti. Bugün dahi Dersim ve Koçgiri yöresinde dilden dile söyleniyor. Aliþer’in bu þiirinde Dersim ve Ovacýk aþiretlerine bir sitemi var. Ayaklanma öncesi verilen söz ve saðlanan birliðin yerine getirilmemesine vurgu yapýyor. Aþiretlerin ihanetine raðmen Kürt baðýmsýzlýðý, vatanýna inanç ve baðlýlýðýný dile getiriyor. . Aliþan ve Haydar Bey’ler aileleriyle birlikte Ýstanbul’a geçici sürgüne gönderilirler. Sekiz yýl kaldýklarý Ýstanbul’da sýkýntýlý günler yaþanýr, büyük þehir yaþamýna alýþamazlar. Hükümet, Koçgiri’ye gitme yasaðýný 1931’de kaldýrdý. Ýsyanýn liderlerinden Aliþan Bey ve Haydar Bey, affýn ardýndan bir süre Erzincan’da kaldýktan sonra Koçgiri’ye dönme izni almýþlardý. Ancak 1923’ten sonra Ýstanbul’da ikamete zorunlu tutuldular. 1931’de affedilerek Ýmranlý’ya döndüler. Bu rada Ankara Hükümeti boþdurmuyor ve 1933’te Zara Kaymakamý Þükrü Beyin vasýtasý ile Aliþer Bey’in karýsý Zarife’nin kardeþi Gaxur aracýlýðýyla düzenlediði bombalý suikastta Aliþan Bey parçalanarak ölürken Haydar Bey yaralý kurtulur.
Devlet Kürt önderlerini birer birer ortadan kaldýrmayý planlarken Kürtlerin içindeki ihanetçi bulup örgütlüyerek Dersimdede Rayber ve Zeynel’i seçer. Dersim Harekâtý’nýn þiddetlendiði günlerde,Dr. Nuri Dersimi Halep’e giderken, Seyit Rýza’nýn önerisiyle Sovyetler Birliði’ne sýðýnmaya karar veren Aliþer Bey ve Zarife Haným Tujik Daðý’nda bir maðaraya gizlenmiþti. Seyit Rýza’nýn devletle iþbirliði yapan adamlarýndan Zeynel ve dört arkadaþý 9 Temmuz 1937’de Kirveleri olan Çifti ziyaret ettiler. Muhabbete baþladýlar derken, Sohbet giderek koyulaþmaya baþlayýnca, arkada bekleyenlerden biri, Aliþer Efendi’nin üzerine kurþunlarý boþaltýr. Yanýndan silahýný eksik etmeyen, Rayber’den kuþkulanan ve ona güvenmeyen Zarife de ona silahýný doðrultup ateþ eder. Rayber ve Zeynel mutfaktan çýkan Zarife’yi hedef alýrlar. Bir dakikanýn içerisinde küçücük maðarada Üç ölü vardýr. Maðaradaki kýsa çatýþmada Aliþer, Zarife ve bir de çete üyesi Vanklý Efendi ölür. Rayber, cebinden çýkardýðý býçakla her iki Kürt önderinin kafasýný keserek bir çuvala koyar. Maðarada Aliþer Efendi’ye ait bulabildiði para, altýn, döküman, ne varsa hepsini alýp ‘haqib’e koyar. Çete hýzla uzaklaþarak, Elazýð’a doðru yola düþer. Silah seslerini duyan Seid Rýza’ya baðlý grup adýmlarýný hýzlandýrarak maðaraya gelir. Maðaraya girdiklerinde baþý kesilmiþ cesetlerden baþka hiç bir þeyi göremezler. Rayber ve çetesinin peþine düþerler. Daha bir saat önce, durgun ve masmavi olan gökyüzü, þimdi kan ve barut kokusuna bezenmiþti. Rayber ve çetesini yakalama fýrsatý giderek kaybolunca, Seyid Rýza’nýn grubu geri döner. Grubun bir kýsmý maðaraya dönerken, diðerleri Seyid Rýza’nýn üssüne dönerek kara haberi bildirirler. Seyid Rýza ‘kara’ haberi aldýðýnda yýkýlýr. 75 yaþýndaki Dersim savaþçýsýnýn hayatýnda aldýðý en korkunç, yýkýcý haberdi. Yakýnlarýna, duygularýný þöyle dile getiriyordu, “Aliþer kardeþim hunharca öldürüldü, artýk bu dünyada yaþanmaz.” Gerçekten de Seyid Rýza için hayatýnýn son günleri baþlayacaktý! 1873’de dünyaya gelen Aliþer Efendi, 9 Temmuz 1937’de kalleþçe kirveleri tarafýndan öldürülüyordu. Seyid Rýza’dan 11 yaþ küçüktü, yani 64 yaþýndaydý. Aliþer’in, Kürt tarihinde açtýðý baþka bir çýðýr da evliliðiydi. Eþi Zarife, eline silah alan ve kocasýyla savaþa katýlan ilk Kürt kadýnýydý. Evliliklerine bölgede herkes imreniyordu, örnek alýnýyordu. Alevi inancýna ve dinsel geleneklere göre, o güne kadar kadýnlar erkeklerle ayný sofraya oturmazlardý. Zarife bu geleneði yýkan tek kadýndý. Seyid Rýza gibi, Pirlik Ocaðýndan gelen, yaþlý ve herkesin saygý gösterdiði biriyle ayný sofraya oturma geleneði yaratýrkende bazý ezberleride bozmuþtu. Zarife ve Aliþer üç þeye aþýktýlar Eþine Yoluna ( Kýzýlbaþ lýk ) yurduna ( Kürdistana ). Coðrafyamýzýn ilk kadýn militaný , Öncü örgütleyeni aktif savaþaný Sosyal, Siyasal Ýnançsal ve Askeri vasýflarýnýn en yüksek olan Koçgiri kadýný Aliþer efendinin Hewalý idi.
Bu Gün Rojawada , Kobanê de ki PJK li kadýn savaþçýlarýn getirdiði kazandýðý Zafer Onlarýn Yurtlarýnda özledikleri Yüzlerce Zarife ve Aliþerlerin olmasý. Mücadelelerinin Doðruluðunun en güzel ispatýdýr. Ýkisinede Aþk Bu Demde Zarife ile Aliþerin Þahslarýnda Tüm Devrim ve Kýzýlbaþlýk yolunda Þehit olanlarýn anýlarýný önünde Saygý ile Eðiliyoruz.
KOÇGÝRÝ AÞÝRETLERÝ.:
Ýban ,Mistan, Laçikan, Pervuzan, Sefan/Sefikan Balikan/Balan, Reþikan/Reþiyan ,Kalkanci ,Saran ,Cefikan Gerniyan , Izolan, Pevruziyan, ve digerler.
(( Koçgiri (Ýzol/Kurmanci) , Zeriki (Xiran/Kurmanci) Resul (Kurmanci), Kurmeþan (Kurmanci), Milan (Kurmanci) Þadi (Kurmanci) ,Axucen (Kurmanci) ,Parçikan (Kurmanci) Reþiyan (Kurmanci), Canbeg (Kurmanci), Kelhor Kurmanci) Riçik (Kurmanci) Babamansur (Kurmanci) Sinemilan Kurmanci) Atmanikan (Kurmanci) Gini (Zazaki) Çareki (Zazaki-Kurmanci) Dimili (Kurmanci-Zazaki) ))
KOÇGÝRÝDE KUTSAL GÜNLER.:
Koçgiri Alevilerinin,
Hak-Muhammed-Ali’den sonra çaðýrdýðý ve yakardýðý; zorda kaldýðýnda medet umduðu kutsal þahsiyet Hýzýr’dýr. Ýnanca göre, çaðrýldýðý anda ve yerde hazýr olabilen, insanoðlunun imdadýna yetiþebilen ölümsüz bir güç veya üstün melektir Hýzýr. Koçgirilerin Hýzýr’a yakarýþý þu þekildedir:
“ YA XIZIRÊ SÊR KÊLEK Û GEMÎYAN.
YA EVLÎYAYÊ EZMANÊ ÇÎYAN.
YA BAWÊ BE XAWDÎ BE KÊSAN.
YA MELEKÊ DÝ SER ERDÊ Û EZMAN.
YA SÝWARÊ HESPÊ REWAN.
YA ZÎYARETÊ SERÊ GAZAN.
YA HÎVA ZERÎ, YA MELEKÊ DÝ SERÊ SÝBÊ.
PEÞTA BEGEÞÝNE FEKÝR FUKARAN, ÞUNDA JÝ JIMERA.
HÛN DERMANÊ HEM Û DERDAN.
YA SÝWARÊ PEÞÎYA WELATÂN.
YA HÊQ, YA ELÎ , YA XIZIR, YA XIZIRÊ KAL
HEQ KEBUL BI KE
Türçeye çevirisi (Ya Yelkenlilerin Gemilerin üstündeki Xýzýr. Ya Daðlarýn Göklerin evliyasý .ya yerin ve göðün meleði.Kimsesizlerin sahibsizlerin sahibi. Ya hýzlý atýn suvarisi. Ya tepelerin üstündeki Ziyaret. Ya sarý ay, Ya sabahýn melekleri. Önce fakir fukaraya yetiþ , daha sonra bize. Siz sýnýz tüm dertlere derman . Ya ülkelerin önünde giden yol gösteren suvari. Ya Hak, ya Ali, Ya Hýzýr ya Ermiþ Hýzýr ).” Derler hersabah kapýnýn eþiðini niyaz ederek bu gulbangý okurlar. Hýzýr Koçgiride ve Dersimde inançsal olarak daima 1. Sýrada olmuþtur ve Olmaya devamedecektir. Koçgiriler, yýlda bir kez, ocak ayýnda üç günlük Hýzýr orucu tutarlar. Aþiret mensubu yazar Dursun Evren, kitabýnda, bu konuyu þöyle aktarýyor: “Hýzýr orucu, neredeyse Muharrem orucundan daha öncelikli ve önemli sayýlýr. Esasýnda yedi gün olan Hýzýr orucunun son üç günü þubat ayýnýn ikinci haftasýnýn salý, çarþamba ve perþembe günleri tutulur. Yedi gün tutanlar beþ hafta önceden baþlayýp sadece perþembe günleri tutarlar. Böylece dört hafta içinde toplam dört günlük orucun hemen ardýndan üç gün üst üste tutulmak suretiyle yedi gün tamamlanýr. Xýzýr için son Perþembe ve Cuma günleri herkes gücüne göre hamuriþi lokmalar yapýp daðýtýr veya kurban kesip daðýtýrlar. Bazý köylerde Pirleri gelmiþse cem yapýlýr. Cem herzaman büyük köylerde yapýla gelmiþtir. Fakat Koçgirilerin talepleri üzerine 2 veya 3 Pir Reyber gelip kücük Köy ve Mezralardada Hýzýr Cemleri Evi büyük olan Talibin evinde Cem erkaný yürütülürdü. Koçgiri de Kýþýn 3 aylarý Ýbadet aylarýdýr bu 21 Aralýkta baþlayýp 30 Ocakta biten Çýle veya Kale gaðan ayý. Yada Kýþýn zorkoþullarýnda yaþlýlarýn 40 gün Oruç tutmalarý fazla insanlarlan görüþmemeleri bu sýrada Bektaþ Ýlhan Amcamýn dediði gibi içimizdeki canavarý öldürme günleri dir. 31 Ocakta baþlayan Ýkinci 40 günlük Ayda Xýzýr ayýdýr buda bilindiði gibi 13 ile 15 Þubattaki oruçla devam edip 20 Martta sona erer . Bu Ayda Baba annem Huri Ana Her Perþembe oruc tutardý ihtiyacý olan Komþulara Fakir ailelere Lokma çýkarýrdý. Bu Lokmalar Bazen bir Teneke Un, bazen Torak Çökelekde olurdu. Bu Lokmalar Pir Geldiðinde Muþid Pir Huri Anaya Sorardý Kime yetiþemediniz Kimlerin daha ihtiyaçlarý var diye sorar ve Pirde Topladýðý hakullahýn bir kýsmýný ihtiyacý olan evlere Hanelere kendisi götürüp verirdi ve Gülbangýný okur O fakir ailedende ogün sofraya negelmiþse onunla yetinir ve sene içerisinde Köydeki görevliye Reybere sorar sordurur ve gerekirse yardým edilmesini organýze ederdi. 21 Marta baþlayýp 6 Mayýsta Hýdýr Elleze kadar süren Nevruz ayýda son 40 günle ibadetler sona erer ve herkes Çiftine Çubuðuna bakar . Xýzýr orucunun bitimindeki Perþembe Gecesi Un veya Kavut elenir evin temiz bir köþesine ve yanýna çerað yakýlarak konulur ve bir umut ile Xýzýrýn gelmesi beklenir. Xýzýr bereket, bolluk, huzur getirmesi umuduyla beklenir. Hýzýr’ýn kime uðrayacaðý önemli bir beklentidir Koçgiri’de. Hýzýr’ýn uðramasý, o ev için bolluk bereket demektir. Bekâr kýz ve erkekler orucun son günü asla su içmezler; rüyalarýnda hangi eve su taþýrlarsa o evdeki gençle evlenileceðine inanýlýr.” Erkelerde Hangi Kýzýn elinde Su içerlerse onunla hayatlarýnýn eþi olacaðýna inanýlýr. Bu þekillerde bazýlarýnýn muratlarý olmuþtur. Veli Þahin, Anlatiyor Kangal, Mescit köyü yakýnlarýnda Gavur harabe denilen yerde “Kambur Hýzýr” diye ermiþ bir kiþiden söz etti. Kamburuyla maðaramsý kayaya sýrtýný dayayýnca, kaya kamburun þeklini alývermiþ. Bu ulu þahsiyetten medet umup dilek dileyenlerde muratlarýna ererlermiþ ve dertlerine derman bulanlarda olmuþ. Koçgiri Coðrafýyasý ile Dersimin Her daðý , her kaynaðý bir ziyaretgahtýr amma bu ziyaretgahlarýn mutlaka Hýzýrla bir baðlantýsý iliþkisi ve hikayesi masalsý bir serüveni vardýr. Kepez daðý var Kerem baharýn nisan ayý gibi orda geçerken Kaniya Çexýl Hopýka Kerem ,Çakýllý çeþmede Keremin Gözesinde bir Alaçik yapýp konaklýyor. Orda Tipiye tutulduðunu söylüyorlar ne yapacaðýný þaþýran Kerem Kepaze oldum Ya Xýzýr kurtar beni deyip Xýzýrý Caðýrýyor Xýzýr Kereme yetiþip kurtarýyor. Ninge Hespe Xýzýr Hýzýrýn attýnýn Nal izi Boðazörenin önünde Ýmranlý geliþinde Kaya üzerindeki bu iz Keremi Kurtarmaya gelen Hýzýrýn Atýnýn Nal izi olduðuna inanýlýr ve Orasý Ziyarettir. Ýþte o günden bu yaný O Daðýn adý Kepezdir. Tabii bu anlatýklarým sadece bir kýsmýdýr. Daha Zara ve digger Koçgiri yörelerindeki Xýzýr serüvenleri var.
Haziran sonu veyaTemmuzun ilk haftasýnda Cogi Baba Ziyaret edilir. Son senelerde Cogibaba Festivali düzenleniyor. Çok güzel amma Politik Arena olmamalý Inançsal olarak Ziyaret edilirse bence Özüne daha uygun olur diye düþünmekteyim. “Cogi Baba ermiþ bir uludur, herkese muradýný vermiþ ve sýtký bütünü ile Ýtikatla yüz sürülse dergahýna Muratlarýn verilmesine devam edeceðinede Gönül bütünlüðü ile ,nanmaktayým. Cogi Baba hikâyesinin kahramaný ise Yünören köyü dolayýnda adýna her yýl þenlik düzenlenen, Hýzýr’dan sonra en fazla yüceltilen zat. Ona iliþkin bilinen rivayet þöyledir: Cogi Baba Kürd Aþireti 1390 lý yýlarýnda, 1400 çadýrlýk insanýyla Timur akýnlarýnýn önünden kaçarak Muþ üzerinden Diyarbakýr, Elazýð, Dersim yörelerinde konar-göçer bir hayat yaþarlarken. Banaz üzerinden gelirken Bizim Cogi Baba 1550 ile 1580 liyýllarda Pir Sultan Abdal ile tanýþýr ve birbirlerine Ýkrar verirler. Muhabetleri ile Mürütlerine hoþ Muhabeler yaþatýrlar. Pir Sultaný idamýndan sonra yeniden yollara düþer. Küçük torunu Zeydi, Ýmranlý’ya baðlý bugünkü köye, Koçgiri aþiretinin yanýna gelerek, “Etimi, kemiðimi size sattým” demek suretiyle yurt ister. Koçgiriler, onun aslýný neslini sorarlar. Þöyle yanýtlar: “Biz Horasan’dan göç eylemiþ Kýzýlbaþ Cogi Kürt oymaðýndanýz. Atam, dedem, babam Cogi diye bilinir.” Koçgiriler, kendisini baðrýna basarlar: “Madem atan deden Cogi’dir. Senin adýn da Cogi olsun. Þuradaki gözenin baþý senin olsun. Bundan böyle sen de bir Koçgiri’lisin artýk.”
Cogi Baba muhtaçlara koþan, mazlumun yanýnda olan bir zat imiþ. Dar zamanlarýnda, köylülerin umut ýþýðý olmuþ, 1614 yýlýnda hayata gözlerini yumarken, vasiyet babýndan birkaç söz söylemiþ: “Bedenimle aranýzdan gidiyorum. Fakat ruhumu ve umudumu avuçlarýnýza býrakýyorum. Beni pýnarýn baþýna gömün ki, oradan akan sular hep direngenliðin, direniþin ve umudun si mgesi olsun.”
Vasiyeti üzerine türbesi gözenin baþýndadýr. Þimdi o türbede Koçgiri aþiretleri ve diðer komþu aþiretler köylerinden her yýl onu ziyarete gelip adak adayan, dilek dileyen on binlerce insana rastlamak mümkün. Ordaki Kutsal Kayaya Dilek dileyerek sal taþý yapýþtýranlar saltaþý yapýþýrsa dilekleri kabul olur itikatýndadýr koçgirililer. Ayrýca Ziyarete gelenler Çocuklarýný Cogibaba Çeþmesine 3 sefer batýrýp Ya Hak, Ya Muhammed , Ya Eli, Ya Xýzýr derlerki Çocuklarý saðlýklý büyüsünler , Ýnsanlýða ve kendilerine hayýrlý evlatlar olmasýný dilerler. Geçen yýlki þenlik afiþlerinde yazýlan Kürtçe dilek ve yakarýþ, hem Cogi Baba’ya saygýnýn hem de onun Hýzýr’dan sonra neredeyse ikinci derecede ulu kiþi görüldüðünün bir ifadesidir: “Ey Yurda giden yolun öncü süvarisi/ Kelek ve gemilerde dolaþan Ey Hýzýr/ Ey kimsesizlerin ve sahipsizlerin sahip çýkaný/ Ey yerin ve göðün meleði/ Ey sabah seherinin meleði/ Ey sarý ay/ Ey Cogi Baba!” Koçgiri’de baþka þenlik, kutlama ve anmalar da söz konusu. 4 ile 6 Ocak’ta “Gaðand” (gaxand) Bayramý kutlanýr. O gün dikiþ dikmek, örgü örmek, su dökmek veya su kaynatmak kesinlikle yasaktýr. Perþembe günü Gaðandýn son Akþamý için. çocuklar evleri dolaþarak bahþiþ veya ikram isterler. Perþembe akþamý ‘kalýk’ ya da ‘deve’ adý verilen eðlence düzenlenir. Bir genç, saç sakal takar ve eline sazý alýr; böylece temsilen Hýzýr rolünü oynar. Ýki genç ise deve gibi olurlar. Bir de yüzü kömürle boyalý Arap tipi canlandýrýlýr. Yardýmcý diðer gençlerle birlikte sazlý, sözlü þekilde evler dolaþýlýr. Gelin rolünü üstlenen genç, aniden içeri dalýp yaþlýlarýn ellerini öper. Hýzýr rolündeki genç bazen evlerde kýsa süreli saz çalar, soru sorar. Hak istenilir. Verilen armaðanlar, ekseriyette un kuru üzüm, þeker , yað gibi çeþitli malzemelerin karýþýmýndan çörek (gömbe/kömbe) yapýlýr. Çöreðin içine “akýl, bereket ve kýsmet” diye iþaretlenmiþ küçük odun parçalarý konulur. Daðýtýlan çörekte iþaretli hangi odun parçasý kime çýkmýþsa, dilenen o þeyden nasibini alacaðýna inanýlýr. Ayrýca buðday haþlanarak hedik yapýlýp daðýtýlýr. Bayram, perþembe gününe denk düþmüþse ve köyde bir Pir varsa cem düzenlenir. Gaðand zamaný oruç tutanlar da olabiliyor. Bu münasebetlede evlerde, köy odalarýnda hikâye ve masallar anlatýlýr. Daha doðrusu anlatýlýrdý. Koçgiri ve Dersim Ýnanç adet ve töreleri hemen hemen aynýdýr. Belki küçük farlýlýklar olsada. Yolumuz hem Dersimde hemde Koçgiride Reya Heq dýr Hak yoludur. Ayrýca Heftemallar (yedi aile, yedi Hane anlamýna geliyor) münasebetiyle gerçekleþiyor. Küçük heftemal 20 , 21 Mart, büyük olaný ise 30 , 31 Mart’ta kutlanýr Bunlarý Türkçe olarak Büyük ve Küçük Cemrelerdir. . “Sela Ezman”ýn (gök kubbenin) yere inerek bolluk ve bereket getireceðine, baharla birlikte tüm canlýlarýn dirileceðine inanýlýr. Bu günlerde Ýnsanlar özelikle Çocuklar Kuþburnunda Çatallý bir dalýn arasýnda geçirilir ki gelecek olan yeni yýlda Saðlýk, Kýsmet ve Bereket li geçsin. Bu münasebetle þeker-tatlý ikram edilir. Yukarýdaki tarihlerden bir gün önce toprak damýn bacasýnýn dibine “devlet, himmet, kýsmet” diye iþaretlenen taþlar dizilir. Ertesi sabah hangi taþýn altýnda böcek veya ot bulunmuþsa, hayýrlý geliþmenin o yönde olacaðý varsayýlýr. Büyük heftemal zamaný daha önce ölüleri olan evler mezar ziyaretine gider, dua okur ve yemek verirler.
Koçgiri’de Erice ( Xýdýr Ellez = veya Abdal Musa ) Bayramý ise her yýl 5 veya 6 Mayýs’ta kutlanýr. Büyük Þehirlerde Xýdýr Ellez asimile edebilsinler diye Bahar Bayramý yada Picknick Bayramý olarak dayatmalarda mevcuttur. Kimse çalýþmaz; herkes en güzel kýyafetini giyer. Kutsal sayýlan su kaynaðý, aðaç ve sýr, Kaya ve keramet sahibi ermiþlerin mezarlarý ziyaret edilir. Kürtçe dua edilir, “hayýr, bereket ve huzur” dilenir. Yenilip içilir, doðada gezintiler yapýlýr ve oyunlar oynanýr. Farklý bir þenlik, 21-25 Haziran tarihleri arasýnda gündönümü (Ro Wegeriya) münasebetiyle yapýlýr. Bu günde daha çok Lokmalar yapýlýr komþulara daðýtýlýr, varsa Pirden Gulbanglar alýnýr veya bilen biri Dua okur. Ayrýca Hasat Kaldýrma Bayramý 21 Eylüldeki Gündönümünde Lokmalar yapýlýr Ziyaretlere gidilip orda daðýtýlýr ve Gulbanglar okunur. Koçgiri ve çevredeki yerleþim alanlarý adeta ziyaret cennetidir. Her ziyaretin ayrý efsanesi, hikâyesi ve önemi vardýr.Tepelerin ucu, Taþ yýðýn, çevresi taþlarla örülmüþ mezar, türbe, aðaç, su, taþ, kaya, göl, dað þeklindeki ziyaretlerdir bunlar. Çoðu ermiþ ve ulu kiþilerin, bir kýsmý da dede ve pirlerin adýný taþýr. Bu ayný zamanda Koçgirilerin yer ve gök cisimlerinden ay, güneþ, yýldýz, ateþ, dað, tepe, dere, aðaç gibi doða varlýklarýna ne kadar saygý duyduðunun bir ifadesidir. Örneðin Balýklý Göl bir suyu, Beydaðý yüce bir tepeyi, Siyare Gaze Kayalýk bir yer, Torba Baba yuvarlak bir taþý, Bakýrtepe ziyareti ise su gözesi ve çam aðacýný kutsamanýn si mgesidir. Bunlarýn hepisi Koçgirinin Ýnancý ve Adetleri çalýþmamda Hýzýrýn yardýmýyala Sizlere sunmaya çalýþacaðým. Ayrýca Koçgiri vurgununda Halký Topal Osmanýn Zulmunda saklayan býr çok Maðara, Dere, Kaya ve Daðlar kutsanmýþ Hýzýrda, Oralarda Xýzýr aþkýna ziyaret edilir.
Kaynaklar: Dr.Nuri Dersimi, Evin Çiçek , Kadim Laçin, Mamo Baran, Erdal Karakaþ ve Etem Xemgin, Mehmet Bayrak. Dursun Evren
9 Mart 2015 Berlin
Ali Koçak

Sosyal Medyada Paylaşın:



(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.