- 2350 Okunma
- 37 Yorum
- 0 Beğeni
GÖREVE GİTTİ
Ordu evi müdürlüğüne vekâlet ediyorum. Orduevi müdürü albayım generallik kursuna gitti. Adli yetkileri hariç, tüm yetkiler bende. Gecem gündüzüme karışmış. Mesaim yirmi dört saat. Komutan, gelen giden misafirler, her gün artan iş hacmi bunaltıyor beni.
Statüde ordu evleri kurmay başkanlığına bağlıdır. Eşiyle her gün gelir. Yemeğini yer beğense de beğenmese de tenkit eder gider. Yemeğin en bolu balığın en büyüğü tatlının kaymaklısı hep onadır. Adam sanki gurme. Laf olsun diye konuşuyor. Tenkit ettiği yemeğin tabağı bomboş. Yıkamaya gerek yok ama yinede memnun değil. Hanımı facia, sanki hanedan, hani derler ya:
“Ektiğim biçtiğim nohut şehre geldin de leblebimi oldun? Veya yumurtadan çıktın kabuğunu mu beğenmiyorsun” Misali.
Nefes nefese gelen postam:
“Komutanım iki yaşlı çift sizinle görüşmek istiyor.”
“Gelsinler oğlum”
Odaya nur yüzlü bir kadın yanında altıgen kasketi elinde bir amca girdi. Ayağa kalkıp tokalaştım.
“Hoş geldiniz anne, hoş geldin amca, buyur şöyle oturun”
İki side tedirgindi. Çekinerek gösterdiğim koltuklara oturdular. Postaya bizlere çay getirmesini söyledim.
“ Sağ ol evlat yolumuz uzundu. Ama ulaştık ya”
Kars’tan gelmişlerdi. İki vasıta değiştirmiş. Yaklaşık otuz saatlik yol kat etmişlerdi. Yorgunlukları her hallerinden belliydi.
Kurmay başkanımızın anne ve babasıydı. Yanlarında kalkıp yan odaya geçtim. Komutanımızı aradım.
“Komutanım anne ve babanız geldiler şu an odamdalar.”
“Tacettin, burada olduğumu söyledin mi?”
“Evet, komutanım evinize bırakalım mı? yoksa siz gelecek misiniz?
“Neden burada olduğumu söyledin ki? Neden gelmişler? Allah, Allah”
Elimdeki telefon ahizesini olanca gücümle sıktım. Kan beynime sıçradı. Şaşırdım.
“Nereden bilecektim ki komutanım. Sizi sorunca, evet burada dedim. Bana önceden bir şey demediniz ki.”
“Tamam, kimseye bir şey söyleme? Onlara bir oda tahsis et istirahat etsinler. Ben geleceğim.”
“Başüstüne”
İçimden bir şeyler kopmuştu. Yüzüm kızarmış. Avurtlarımı sıkıp duruyordum. Kat görevlisini çağırtıp teyzeyle amcayı odalarına götürdüm. Baş başa bırakıp odama döndüm.
Aradan üç gün geçti. Hep onlarla ilgilendim. Komutanımız hiç gelmedi. Bulunduğu konumdan rahatsız olan misafirlerim bir sabah odama geldiler. Valizleri hazır belli ki veda edeceklerdi.
“Bize müsaade oğul, her şey için sağ olasın. Oğlumun işleri çok bizde artık gidelim. Çok rahat bir yer ama inan memlekette çok işlerimiz var. Bize gidiş bileti tedarik edersen çok memnun oluruz. Ben bütün masraflarımı ödedim. Senide hiç unutmayacağız sayende çok rahat ettik hakkını helal et.”
İçim daralmış boğazıma bir şeyler düğümlenmişti. Yutkunamadım kesik, kesik:
“Güle, güle amca kalsaydınız komutanımız gelir. Hiç görmeden gidilir mi?
Tüm ısrarlarım boşunaydı. Cebinden iki küçük kutu çıkardı. Bunu oğlum gelince ona ver. Derken üzüntünün doruğundaydı.
Otogarda yolcu ettim. Ellerini öpüp uğurlarken bana sıkıca sarılıp yüzümden öptü. Gözlerinden akan yaşlara mani olamıyor, her saniye bana sıkıca sarılıyordu. Nur yüzlü anam ağlamaktan gözleri kızarmıştı.
“Hakkını helal et oğul, çok emeğin oldu. Bizlerle çok ilgilendin, sağ olasın var olasın”
Hiçbir şey diyemiyordum. Veda ya kalkan elim sanki tonlarca ağırlıktaydı. Otobüs gözden kaybolana kadar bekledim.
Odalarını temizleyen görevli:
“Komutanım bu ağzı açık zarfı masanın üzerinde buldum.”
Zarf kapanmamış. Belli ki bizlerinde okumasını istiyordu. Kapıyı kapatıp okumaya başladım.
OĞUL
Bizden utanmana gerek yok. Bizler seni doğuran büyüteniz. Bilsem ki benim ömrüm seninkinden uzun rabbim benimkini sana nasip etsin. Buçuklar bana yüzyıllar sana.
Oğul kokunu özlemişim. Boyunu, bosunu, göresim gelmiş. Bana ana dediğin baba dediğin dillerini özlemişim. Bizi ayakta tutan varlığındır oğul.
Göremedik ama bir kız bir oğlun varmış. Allah bağışlasın. Sana memleketten sevdiğin kuşburnu ve karamuk karışımını birde sevdiğin keteler getirdim. Onları yiyesin can.
Dünya gözüyle bir daha görelim dedik. Ama devlet işlerin çokmuş. Önemli olanda budur. Köyünü, ananı, babanı unuttun ama devletini asla unutma oğul.
Sana hiç kabahatimiz olmadı. Cahillik yazgımızmış. Köylüydük ama başımız dik alnımız ak gezdik. Ne istediysen elimizden geldiğince yapmaya çalıştık. Her yerde resmin koynumuzda herkese gösterip gururlandık.
İstediğin kızla evlendin bir şey dedik mi?
Çocukların olmuş. Bir gün gördük mü?
Senden para pul mu istedik. Boş ver gevezelik ediyorum. Bağışla. Ben hakkımı helal ettim. Sende edesin. Ayağına taş değmesin göğsünde ak tüyler bitsin. Dallı budaklı olasın. Rabbim bize yaşattıklarını sana yaşatmasın.
Yer, yer üzerine gözyaşlarının dökülerek iz bıraktığı yazıyı okuyunca içim eridi. Kinim dağlar gibi, nefretim anlatılmaz. Bana verdiği kutuları açınca iki tane beşibiryerde altın vardı. Buruşuk kâğıda yazılmış notta:
“Görmek nasip olmadı. Canım torunlarıma”
Yazısı içimi kavurdu. Komutanıma emanetlerini verip, gittiklerini söyleyince pekte umursamadı.
Aradan geçen yıllarda komutanımız terfi etmiş. Büyük makamlara gelmişti. Emekli olup İzmir’e yerleştim.
Bir gün televizyon haberlerinde Ergenekon davasında tutuklandığını duyunca hiç şaşırmadım. Yıllar önce beni şaşırtmış, bu gün bile cevabını bir türlü bulamadığım suallerle baş başa bırakmıştı.
Bazen boş zamanlarımda huzur evlerini ziyaret ederim. İzmir İnciraltı huzurevinde bakımlı yaşlı bir teyzeyle sohbet ederken masasının üstünde büyütülmüş iki resim duruyordu. Oğulları olduklarını söyleyen gözü yaşlı teyzem iki sininde konumlarının çok önemli mevkilerde olduğunu zengin olduklarını fakat İstanbul huzur evlerine değil de İzmir’e getirdiklerini söyledi.
“Anne senin bizim olduğumuz şehirde olman bizlere zarar verir. Biz seni buraya yerleştirelim. Ziyaretine gelir gideriz. Dediklerinde midem bulanmış. Her şeyi varmış gibi görünen teyzenin hiçbir şeyinin olmadığını görmüştüm.
Ana baba olduktan sonra göreceksiniz ki, kendi mutluluğunuzdan çok, çocuğunuzun mutluluğu ile mutlu olabilirsiniz. ( BALZAC)
YORUMLAR
Değil elleri ayaklarına kurban olduğum çarıklı amcam, babam, anam sizin yüreğinize denk gelecek hiçbir dünya nimeti yok. Babaannem yanımzıda nasıl seviyorum onu. Alışmamış sevmeye sevilmeye utanıyor. Severim diyor içimden. Onu öperken hem dur diyor hemde gözlerinin içi gülüyor. Bir bebek kadar masum, bu güzelliği yaşayamayanlara yazık. Size her seferinde hayranlık duyuyorum can babam diyorum. Büyüklerin yeri evimizin baş köşesi. Etme bulma Dünyası evet; ama bulsa da yine seven yürek sızlar, zulm değil doğruyu Allah buldursun bu acımasız yüreklere. Bu lezzeti huzuru onlarda tatsın. Zalime hep acımışımdır. Çünkü birgün ilahi adalet onlar için tecelli edecek. Zerre kadar kimsenin hakkı kimsede kalmayacak.
Değerli Komutanım, yazına bu defa vaktinde ulaşamadım ama okumaktan asla vaz geçemediğim kalemlerdensin. Ne güzel anlatmışsın, ana-babanın mutluluğunun, evladın mutluluğunda gizli olduğunu. Çok etkileyici, insanın içini acıtan bir yazıydı.
İnanır mısın, zaman zaman ben de düşünüyorum, yaşlanınca kimin yanına sığarım? Elden ayaktan düşer miyim? Diye çok düşündüğüm oluyor. Ben, anneme “Öf” bile demedim ama bakalım bizim evlatlarımız bize ne yapacak. Allah’tan dileğim, kimseyi elden ayaktan düşürüp, köşelere yatırıp, kapılara baktırmasın…
Senden bir ricam var, bizde bir anlayış vardır; askerlerin sert olduğu, biraz da gaddar olduğu kanısını taşırız. Bu hikâyede bahsi geçen komutan belki anlayışa uyuyor ama siz bu anlayışın tam dışındasınız. Çok içten ve samimisiniz. İnsancıl yanınız, ağır basıyor.
Bu hikâyeleri yalnızca biz okumayalım. Artık bunların derlenip toparlanması, bir kitapçıkta toplanması gerekiyor. Bir yerden başla komutanım. Kolay gele.
Seni tanımış olmak büyük bir şans diyorum ve kendimi şanslı kişilerden sayıyorum.
Emine UYSAL (EMİNE45)
Yaşam ne kadar da acımasız, yeme, içme evlat yetiştir, varınla yoğunla tahsil yaptır, adam et ve sonunda hiçbir şey yapmamış gibi tanımasınlar seni. Aslında anne baba hakkı hiç ödenemez, fedakarlık onların görevleri de olsa "yapmak zorundasın ya da yapmasaydın" deyiverirler. Vicdanları olmayandan her şey beklenir, vicdan varsa yedi kat el olsa da bir yardımım dokunur mu diye insanlara hep el uzatırlar. Etme bulma dünyası, hayırsız evlatlar da evlat yetiştiriyor, sanıyorlar mı ki ettiklerini çekmeyecekler, ziyadesiyle çekecekler ama ne var ki çekenlerde acılarıyla bu dünyadan göçüp gidecekler.
Duyarlı yüreğinizi gönülden kutluyorum Tacettin hocam, ne kadar güzel dile getirmişsiniz yaşadıklarınızı, keşke böyle acı olaylar olmasa evlatlarla anne babaları arasında, ne yazık ki oluyor ve edenlerde buluyor sizin şahit olduğunuz gibi. Cennet annelerin ayağı altında, bunu iyi anlamak gerek, aksi halde hem bu dünya da hem de ahirette faturası yüklü olur.
Sağlık ve huzurla kalınız mutluluk içinde bir ömür...
Selam saygılarımla
* * *
Tacettin nedir senden çektiklerim. İngiltere deyiz kızım ve damadım da misafiriz.Ağlamaktan boğazım düğüm düğüm oldu. Onlar bizi nasıl el üstünde tuttuklarını anlatamam. bunlar nasıl evlatlar dır ki Anan babayı hakir görürler.Yazın için bir şey yazmayacağım. güzel ve akıcı. Ama balzac tan bir sözle bitirmişsin ki Yazının tam anlam ve ifadesi oradaydı. sevgiler selamlar.
Not: bende seni özledim.sevgimdesin
Merhabalar Tacettin Bey. Bazı işlerim yüzünden siteye bir süredir giremiyorum. Güzel ve anlamlı yazınızı gecikmeli de olsa okuma şansı buldum. Siz usta bir kalem olduğunuz gibi aynı zamanda örnek ve saygı duyduğum bir kişisiniz. Tebriklerimi bırakıyorum hayattan bir kare olan güzel yazınız için. Selamlarımla.
Sevgili Tacettin Yıldırım...
Siizn yazılarınızda diğerlerinde olmayan birşey var...
Tecrübenin hüznün ve yaşamın içinden sizin cımbızla çekip çıkardığınız çok değerli sesler...
Ki o sesler bazen ağlatıyor, bazen gülümsetiyor bazen de ders çıkarttırıyor...
Siz hep yazın emi...
Saygımla...
:((..yine gözyaşlarına boğulduğum bir hatıranız..aahhh geldiğimiz yerleri bir unutmasak keşke..koyun yaydığımız, elin bahçesinden mısır çaldığımız yamalı pantolonlarla okula gittiğimiz günleri keşke unutmasak..işte o zaman insan ı kamil olma yoluna girmişiz demektir..insan olabilmek ne zor bi şeymiş beee..bizlerle paylaştığınız bu hatıra hatalarımızı bir kez daha müşahade etme fırsatı verdi bizlere..teşekkürler sayın komutanım..saygılarımla..sağlıcakla kalınız...
Okudum ama çok üzülemedim komutan.
Çünkü o çocukları yetiştiren ( biçimlendiren ) anne, babalarda da mutlaka hatalar vardır diye düşünüyorum. İşe sadece cahillikle bakmamak gerekir.
Anne, baba sevgisini çocuk yaşta beyinlere sokmak için, anne baba sevgisini en azından oynamak gerekir.
Bu yüzden ne yapmışlarsa sahnede onu izlemişlerdir diye düşünüyorum komutanım. Tek fark; ortam değişikliğidir hepsi o kadar.
Çok güzel bir yazıydı, umarım örnek alınır. Paylaşım için sağ olun.
TEŞEKKÜR EDER, Tebrik ederim.
Adam oğluna;
-Oğlum sen adam olamazsın dermiş.Oğlu okumuş,bir ilin valisi olmuş.
Bir ara aklına gelip babasını makamına getirtmiş.
-Sen bana adam olamazsın deyip durudun.Bak vali oldum vali demiş.
-Ben sana vali olamazsın demedim,adam olamazsın demiştim.Aynı sözümdeyim.
Babanı ayağına kadar çağırıp makamını gösteriyorsun demiş ve odayı terketmiş.
Harika yazınız bana bu olayı anımsattı.
Sen bir harikasın dostum.
Sağlıcakla kalınız...
Oy anam, oy oy oy oy oyyyy,titredim,saçımı yoldum,öfkelendim,ne düşüneceğimi bilemedim,ben annemin evine her gün sabah sekizde gidiyorum,sobasını yakıyorum.kahvaltısını hazırlıyorum,bu gün otuz dokuz derece ateşim olduğu için gidemedim.Telefon ettim" ben sobayı yaktım kızım"Dedi.Gidemediğime üzülürken bir de yazıyı okudum.Annem seni çok seviyorum.Saygılar...yazınız güzelden öte....
Boğazım düğüm düğüm, yaşlar kendiliğinden iniyor.
Off değerli komutanım, bu nasıl vicdan.
Rabbim bizleri böyle eylemesin.Bizlere, verilen eğitim, güzel ahlâk ve terbiyeyi kabul eden hayırlı evlatlar verdiği için binlerce şükür!
Maalesef yetiştiren ana babasından utanan, çıktığı yuvayı hor gören insanlar da çok toplumda.
Onlar hiç yaşlanmayacak, hiç ana babalarının yaşına gelmeyecek!
Sizin göreviniz icabı, anlatacak çok ibretli anılarınız vardır.
Kitap haline getirseniz, ibret vesikası olur.
Paylaştığınız için teşekkürler, selam ve saygılar.
merhaba komutanım bu hikaye hüngür hüngür ağlamama neden oldu hikyeyi okudum.ama ben hala etkisindeyim.
şugünlerde üzerined bu konuyu dile getiren bir şiir yazıyordum içim yandı bunuda okuyunca
duyarlı yüreğini selamladım. müsade edersen o çalışmamdan bir kıtasını buraya eklim saygı ve selamlarımla
Yüzüne bakan olmaz, geçmeyen bir pul gibi
Atarlar bir köşeye, kullanılmaz çul gibi
Issız kalır yüreğin, kervan geçmez yol gibi
Avuçlarda bir eyvah, bir eyvah ki ne eyvah!
offf offf off ki offf tacettin ağabeyim yüreğimden vurdun bu yazınla beni gece gece ağlattın inan.Mevkin ne olursa olsun seni büyüten seni bakan annene babana saygı sevgi duymalısın ondan asla utanmamalısın.Ben de böyle bir olay huzurevinde yaşadım ve eve döndüğümde üzüntümden ateşlenmiştim. usta kalemin varolsun sevgilerimle
Değerli Abim.
Ellerine, yüreğine sağlık...Tüm arkadaşlar gibi ben se senin bu sitede daha fazla yazı yazmanı bekliyorum. Bize bunlar inan bana benim ve meslektaşlarımın ders diye anlattığımız pek çok ıbvır zıvırdan çok daha önemli. SEn bunları yaz ki ben de yeni yetişen nesle aktarayım. Bir tanesinin bile gönül telini titretebilirsek ne mutlu bize.
Yıllar önce ziyaretine gittiğim Paşa Hanım'ı Öz be öz teyzemin Bir binbaşının hanımına beni tanıtırken yeğenim değil de '' Bir yakınım '' diye tanıtması geldi aklıma.
Ellerin, kalemin, yüreğin dert görmesin değerli abim.
Selam ve saygılarımla.
ya değerli abim,inanırmısın tüylerim diken diken oldu.....yüce mevlamız anaya ve babaya of demeyeceksin onalrın rızasını almadan cennet yüzü göremeyecekler.....ve onlardan yüz çevrenler hem bu dünyada hemde ahirette bunun hesabını ağır verecektir......ve veriyorda........çok güzel bir anı benim için........çok ders çıkarılacak bir anı........ana ve babamızın kıymetlerini bilmemmiz gerekiyor.............komutanım ağabeyim......kalemine sağlık
Seni tanımasam bir kurgu diyeceğim..Aslında yazıyı yarıda bırakacaktım..İnanın ki..okumadan finalin bu olacağınım anladım..Çok sarsıldım....
Dostum ben hep huzur evlerini savunan biriyim..gidşat o yöne doğru..artık evladın yanına sığıl mıyor....Utanmalarına gerek yok ama ne yapabilirsin ki....
Sonumuz hayrola..Çokça kutladım..ibretlik bir durum....selamlar
Tacettin abi yaptın yapacağını yine... Gecenin bu saatinde, bizim unutmadığımız fakat bulundukları yeri sindirememiş, o yerlere layık olmayanların ettikleri ayıpları okuduğumda, yüreğime keskin bir hançer saplantı sanki... Bence bu yazını herkes okumalı ve dersler çıkarmalı ki huzurevleri boş kalmalı. Çok çok güzeldi yine. Bir yazıyorsun ki tam yazıyorsun. Tebrik ediyorum can abim. Saygım sonsuz.
Benim dedem Çanakkale gazisi.Onun sesini, anılarını duyabildiğim için gururluyum.Sizi tanıdığım için de aynı gururu yaşadığımı söylesem bana inanır mısınız.Yüreklerimizi dağlayan yaralara merhem olacak ilaç sizin gibi büyüklerimizin elinde.Teşekkürler.saygılar hürmetler...
eğer bir gün anama yada bir büyüğüme off diyeceksem
Allah o gün benim canımı alsın, beni o günahla bırakmasın
benim dualarımda hep bu vardır ağabey
gözyaşları ile okudum yazını
sık yaz biraz, senin yazılarında alıyoruz insanlık dersini
kutlarım yürekten
her dem saygı ve hürmetlerimle
ablam yine ağlattın beni ahhh ablam ahh anasının babasının kıymeetini bilmeyeni ne yapmalı bilmemki ne desem az gelir ina bana insan sıfatını bile çok görürüm böylelerine nelerle yetiştiriyoruz bizler onları ne emeği saymıyorum emek nedirki canımı verdiğimiz yavrularımıza emeği saymak canımı hiçe sayarken onların ugruna çocuk olduktan sonra senin yaşantın bitiyor o ağlar ağlayıp o gülerse gülen bireyler oluyoruz yani hayat onların çocuklarımızın üzerine kuruluyor dünya onların etrafında dönüyor ve bu evlat anayı babayı tanımayacak olmaz olsun böyle evlat ne olursa olsun adamın biri ogluna sen adam olmasın dermi adam vali olmuş babasını getirmiş ayağına bak baba sen bana adam olamassın dedim baka ben valı oldum demiş babası gülmüş ben sana vali olamassın demedimki vali olmuşsun ama yinede adam olamassın der babanı ayağına getirtiyorsun işte böyle ablam mevlam allahtan korkan kuldan utanan evlatlar versin çok şükür öyle evlatlarım var binlerce şüküryüreğin var olsun ablam özlemişim yazını ağladım ama olsun.)