- 969 Okunma
- 8 Yorum
- 5 Beğeni
ADSIZ
Gelişmiş toplumların en belirgin özelliğidir toplumu oluşturan fertlerin her ne düşüncede olurlarsa olsunlar birbirlerine saygı duyması.
Toplumun en küçük birimi ailedir diye söylendi bize ta 76 yılında başladığım ilkokul 1.sınıftan 5.sınıfa kadar.
Yani bir kitle, zümre, kabile, mahalle, şehir, ülke
Herbiri bir topluluk.
Ve topluluğun gelişmişliği, bireylerinin birbirine saygısı nispetindedir.
Sürekli çatışmaların, çekişmelerin, kavgaların,al bilyelerini git kendi mahallende oyna ların içinde kendinize yer bulmaya çalışırsınız çoğu zaman.
Topluluklar paylaşımdır
Alış veriştir
Fikirdir
Duygudur
Topluluklar kişiliktir
Farklı düşüncelerde binlerce insanın biraraya geldiği bir topluluk.
İnsanların; duygularını, fikirlerini, geçmişlerini, geleceklerini, amaçlarını, hayallerini, kırgınlıklarını, öfkelerini, mutluluklarını ve hatta zayıflıklarını
Sorgulanmadan paylaşabilecekleri bir yer arar insanlar
Ve şöyle der usta tepeden hepimize bakarak gür sesi ile;
Sorgulamayın
Dinleyin
Değer verin
Anlayın
Beceremiyorsanız da çabalayın.
Şimdi bunları yazarken düşünüyorum da; “indir ellerini” isimli yazımı paylaşmıştım bu sitede.
Küçük bir çocuğun babası tarafından dövülmesini anlatan bir yazı.kurguda ben olayı karşı apartmandan izleyen kişi idim.herkes benim olayı izleyen kişi olduğumu düşündü.o küçük çocuk bendim aslında.40 küsür sene önce yaşadığım bir olay aklımdan çıkmamış ve bu sitede yazı olarak paylaşmıştım.bunu ailem dahi bilmez.Ve ben bu olayı bu sitede sorgu olmayacağına, yargılama olmayacağına emin olarak paylaştım.
İşte bu site böyle olması gereken bir site.
Toplumda dengeleri sağlamaya çalışmakla, barutu ateşlemek arasındaki çizgi çok incedir sayın edebiyat defteri.
Sizin çok ama çok dikkatli davranmak gibi bir sorumluluğunuz var
Kılcal damarları onaran bir cerrah kadar dikkatli
Çünkü
Herkes öfkeli
Herkes kırgın
Herkes kırılgan
Herkesin sevgiye ihtiyacı var
Herkesin saygıya
Üniversiteyi öğrenci yurdunda kalarak okudum.
İlk senem çok enteresandı.
Odamızda 3 ranzada 6 kişi.
Komünist, dinci, sosyal demokrat, milliyetçi, ılımlı sol, ılımlı sağ
6 kişi.
Her gece ateşli tartışmalarla saatler ilerledikçe daha çok bilgi sahibi olanlar son ikiye kalır ve en nihayetinde o da bir sonuca bağlanmadan tartışma sona erirdi.
Ardından yorgun düşen zihinler, çaya kahveye kolaya sigaraya ihtiyaç duyar ve bahçeye çıkar ve en sevdiğim bölüm olan sınıfın güzel kızları faslına geçerdik.
Dinci arkadaşım en tartıştığım oda arkadaşım olmasına rağmen çok fakir olduğundan ailesinin gönderdiği parayla ayın sonunu getiremediği için aldığım yemeği onunla paylaşırdım.
Fikirlerimiz zıt olsa da arkadaştık
İkimizin amacı da ülkenin daha iyi olması idi.
Bunu düşmanlıkla değil kardeşlikle yapıyorduk
Çünkü;
Aynı havayı teneffüs ettik..
Dört duvarımız aynı idi.
Acılarımız ortak
Kayıplarımız ortak
Sevinçlerimiz ortak
Biriyle görüşeceksek yer belirler ve yüzyüze görüşürdük
Telefon yoktu
İnternet yoktu
Önce seslerimizi çaldılar bizden
Sonra buluşmalarımızı
Ve en nihayetinde kopardılar hepimizi birbirimizden
Saygı kimin kime yazdığı belli olmayan kandil mesajlarına kaldı
Hepimiz birbirimize saygı duyduğumuzda güzelleşti bu topraklar
Hepimiz birbirimize saygı duyduğumuzda güzelleşecek bu topraklar
Kibir zehirdir
Kibir yılan
Kibir çıyan
Unutmayalım
Sevginin gücü sihirlidir
YORUMLAR
Öncelikle elinize sağlık. Olandan olması gerekene zarif bir hat çizmiş yazınız. Fakat zehirle başlamış sihirle bitmiş. Yani farkında olmadan yine aynı noktaya geri dönmüşsünüz. O kadar çok tecrit edilmişiz ki güzel olandan, ona çok yaklaştığımız zaman bile büyülü bir atmosfer inancı sevgimizi alıyor elimizden. Tümüyle kardeş, Bütünüyle, birbirimizin tümleyenleri olduğumuzu bireyken unutuyoruz. Sevgi evet sevdiklerimiz değil, sevmek de eksiğiz biz. En sevimsiz olanı da Yaradanın hatırına sevmesi gereken bizlerin, Sevgilisini bile Yüzü, boyu, kaşı, endamı yada başka bir hasleti ile seviyoruz. Oysa İnsan ilişkisi Anne çocuk ilişkisi tadında olmak zorunda. Sihirsiz büyüsüz Kusurları olduğunu bile bile Bebeğin açlığa tahammülü, annenin bebeğinden dışkıyı bir an önce uzaklaştırma telaşı gibi. Küsmeden, kimsenin yanlışını varlığının önüne koymadan sevmeyi öğrenmeliyiz. Ve öğrene biliriz zira ölmeyen için geç yoktur.Ölmeyene geç kalmakta.
Hayırlı sabahlar.
erdal güvenli
güzel tespit
teşekkürler
7-8 ay bir komünistle aynı evde kaldım, onun odasından ahmet kaya yükselirdi, benim odamdan ilahiler.. kime ben bağırırım sesini kıs diye kimi o.. en ateşli tartışmalarımızdan sonra kimi zaman büyük salaonda kara kuçak güreşirdik.. sonra kan ter içinde kalır yarınki planı yapardık..
ben kız arkadaşımla kavga edip ayrıldığım da o bir şekilde tekrar barıştırırdı.. aynı şekilde bende..
en güzel yıllardı.. geriye gelmiyor lanet olası zaman..
bende olmazdı onun cebinden yerdik, onda olmazdı benim cebimden..
farklı bölümlerdeydik..
aynı şehirliydik aynı kültürümüz olsa da düşüncelerimiz tamamen zıttı. lakin ikimizin de huzuru iki kişi gelince kaçardı.. bir onun düşüncesindendi o eve gelince benim tadım tuzum kaçardı, benim bir yakın arkadaşım vardı o gelince de onun tadı tuzu kaçardı..
bunu çok sorguladık ama cevap bulamadık bir türlü.. sonradan o iki kişiyi daha az eve davet ettik.
bu toplumun en büyük eksiği adalet.. kavga edilse de devletin adaleti sağlam olursa, her şey düzelir..
kimi zaman o kendi arkadaşlarıyla toplanırlar okul içinde yürüyüş yaparlardı,
komünistti işte.. che guevaracı.. yürüyüşten sonra buluşur eve giderdik..
o camileri fikrini zikrini kabullenmezdi ben komünizmin fikrini zikrini..
lakin en güzel ev yaşantım onunla geçti ünide..
zıt kutuplar birbirine çeker derler ya. eğer kavga etmez bir araya gelip ortak doğruyu ve anlayışı bulurlarsa o zıtlıktan muhabbetten ve yararlı bir iş, faydalı bir doğru çıkar diyorum..
güzel bir yazıydı hocam..
kaleminize sağlık..
erdal güvenli
Çok uzun yıllar her dünya görüşünden arkadaşım oldu. Giyim kuşamından ibadet anlayışına kadar...
Herkes birbirini farklılıklarıyla kabul etmişti. Çünkü hiç kimse bunları üstünlük için kullanmıyor, herkes kendi inancını / dünyaya bakış açısını yaşıyordu.
Bu dingin ve barışık toplum, birilerini çok rahatsız etti ki ardı ardına böl / yönet politikasında kullanabilecekleri farklılıkları ayırımcılığa çevirdiler. Ne yazık ki bu sefer başarılı oldular.
Toplum kamplaştı. Ama en kötüsü ne oldu biliyor musunuz? Güven duygusunu kaybedenler en yakınlarından / çizgisine inandıkları kişilerden bile kuşku duymaya başladılar. Sevgi ve saygı işte o zaman bitti... Zemin altımızdan kayıyor!...
O eşik atlandı bir kere... Kuşaklar değişmeden bu toplumun huzura kavuşması çok zor görünüyor.
Toplumsan huzur adına çağrınızı hele de son cümlenizin gücünü çok önemsiyorum.
Kaleminizin gücü daim olsun.
Saygılarımla.
erdal güvenli
Sahsi dusuncem umutlu oldugumu soyleyebilirim
Umudu kaybedersek neyimiz kalir
Cok tesekkur ederim
Saygilarimla
Ramazan'da, ateist arkadaşlarımız da dahil, yemekhanede kimse kaşığını eline almazdı ezan okunmadan önce. Başı örtülü diye sınıftan atılan arkadaşımızın arkasından sınıfı boşalttığımız günler oldu... Aynı masada oturur, kıran kırana tartışır, sonra cebimizdeki kısıtlı parayla tartıştığımız arkadaşımıza çay ısmarlardık...
Şimdi hepimiz, patlamaya hazır bomba gibiyiz. Şu gerginliğin içinde, çok iyi geldi yazınız. Çok anlamlı ve dikkate alınmaya fazlasıyla değecek hatırlatmalardı.
Teşekkürler güzel paylaşım için Erdal Bey...
erdal güvenli
Kucuk bir ihtimal de olsa umut diyorum
Tesekkurler nazik dusunceleriniz icin
Her zaman ki gibi değişik bir konu. Sana has üslup.
Bir dost meclisinde ya da iki ikiye sohbet ederken, kelimeleri
cümleleri seçmek zorunda hissetmez insanlar.
Aklına geldiği gibi konuşur. Sonra uçar gider kelimeler cümleler...
Yazarlık öyle değildir işte.
Yazdıkların senden çıkar. O artık okuyucunundur.
Eğer yazarlığa soyunduysan kelime cambazı olmak zorundasındır.
"Aynı oda da kalıyoruz"u herkes der.
Eğer sen yazarsan; " dört duvarımız aynıydı" demen gerekir.
Senin gibi...
Öperim gözlerinden Gartalım.
erdal güvenli
Kocaman sariliyorum sana