0
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
632
Okunma
Dört ayak üstüne düşmüştü, gülerdi nedense bu aşk masam
Bir ara ne çok üşümüştü, bir lokma ne yerdi ki tek tasam
Bir ayağı hayalimdi laf söz dinlemez, diğeri uzandığımız vakurlu çınardan
Biri sadakat timsaliydi eğilmez, sonuncusu düş sandığımız ümit dolu pınardan
Her akşam duraktan kazasız belasız inilmez, doğruydu bak örtüsü maviydi
Hatırlarsın sokaktan nazarsız geçilmez deli doluydu komşular, biri hamileydi
Şunun bunun ne çoktu geçim derdi kanepelerin görüntüsü sarıydı
Belki özleyen bir tek Eskişehir’di, öyle böyle kutucuk bir saraydı
Kadehimizde şiir bulunmaz, o şarkıyı sayende ezberledik , alışmamıştık özlem bilmiyorduk henüz
Kahvemize şeker konulmaz falı merak ederdik yeni tanışmıştık korkuyorduk o güz
Şimdi bakıyorum da gözlerini kaçırmış yahut çalınmış kayıp , dururdu tam orta yerde
Mum yakıyorum geceleri saçılmış yıldızlara alınıp, vururdu hep o bir çift , garip türkülerde
Hasretle sallıyorum köşelerini bardak kırılıyor,dalıyor; uçuyor nafile ufka doğru bir duman altı
Rüzgar anlıyorum endişelerini burun kıvırıyor,çatıyor,suçluyor; eylüllerden kafile içinde bu fani atlı
Bu mey yalan han hamam , okşadığın saçları ,erkenden saat kaçları ,hancı da bir gün gider Allaha
Her şey talan dolaştığın hazan, malum çiçekten nisan taçları; inan sancı her gün, kurudu bu vaha
Dr.süreyya burak önder
5.0
100% (1)