5
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
1571
Okunma

Asude gemileri kalkıyor ömrümden ;
Yavaş yavaş beyhude bir zamanın ötesinde yaşlanıyorum.
Ve türküleştiyorum gökyüzünde ziyan olmuş yalvarışlarımı !.
Bilmediğim kaç damla kanser var ise göğsünde
Yüreğimin acılarına sürüyorum.
Yüzyıllık kelebeklerinin çaresiz sancısı,
Anlı öpülecek yanlızlığımı kutluyor pera.
Saygı ile selamlanmayı bekliyor perde aralığında
Saygısız vedaların.
Evvela söylenmeli ki ;
Ömrümü alıp kaçıran çocukluğumda,
Çetin bir suskunluk görmedim kirpiklerin kadar.
Öyle ki;
Kefiliyim bu yazdıklarımın.
Okuduğun her kelime,
Sesinin toprağına gömdüğün adımı ifşa edicek kalp atışlarında.
Gökyüzünün askısına bulutlar takılıyorken;
Şehrime yetim yağmurlar yağıyor;
Maviliği hükümdar olmuş şehveti saçlarında bırakarak.
Saçlarının kokusu ,imkansızlığımın nirvanası
Ulaşamadığım bir davadır hasret koridorlarında.
Hırçınca bir özlemi filizlendiriyor yüreğimde.
Efkar saatlerimin makul ve maşuk dakikalarındayım
Sana dokunamadığım bu vakitlerde
Uzaklaşıyor saçlarının kalabalığından,
Köpek gibi bağıran umudum.
Hor görülen sensizliğim
Çığlık çığlığa toplum dışına itildiğini görüyorum pera.
Sahip çıkamadığım öksüz sevdamın
Mürekkep yalatan gözyaşlarından tut ki;
Dudaklarımdan püsküren isminin her harfini bile
İğdelerle beziyorum.
Yürek ağrılarımızın özünden çaldığım ebleh duygularımın,
Az kullanılmış güzel kokularını azlediyorum
Beş şiir etmez penceremin perdesini aralayıp ,
Gözyaşlarınla kıyaslanacak kadar büyük bir insan olamadan;
Saygı ile selamlıyorum saygısız vedalarını.
Günahlarını bana bırak
Ben o kötü adamın ölmediği şiirim.
Bir kere bile ikiletmeden şiirimi yorulmayı kabul eden Ahmet Hocam’a sonsuz teşekkürlerimle.
5.0
100% (7)