uyanın!
av sabahı kaşlar çatıldı
su verildi bıçağa
bütün mıstafaları malatyanın
önceden uyarıldı
kaçın, kurtulun...
bu bir tabiat ayaklanmasıdır
mıstafa ağır malatyalı
iyisi mi siz bunu yazın bir yere
sinmez hasmından
hem, herkes anlamaz da öyle
herkesin malatyası kendine
...
mıstafaları önce iyice bir saydılar
şöyle birkaç yüzbin kere
çakısını, çakmağını çıkardılar
-he gardaş, eyle ettiler tespihini, cigarasını bir masaya koydular
sordular sonra!
sordular, sordular, sordular...
şöyle
birkaç yüz bin kere
"dün
gece devlete karşı gelmişsin mustafa!"
(devlet ki,
mazlumun üzerine yıkıldıkça bir duvar
evet!
ve duvarlar
sadece sonsuz
geceler üretmeye yarar)
...
mıstafalara iyice bir sordular
şöyle birkaç yüz bin kere
ceketini ve gömleğini çıkardılar
-he babam, eyle ettiler çarığını ve şalvarını bir torbaya koydular
vurdular sonra!
vurdular, vurdular, vurdular
şöyle
birkaç yüz bin kere
"düzene karşı gelinmez mustafa
öğrenemedin mi daha?"
içimizden geçen şu tren
bindokuzyüzseksenbir treni
bütün öküzlerin dikkatine
av sabahı geldi çattı
yine bütün eller tetikte
hasmını arıyor
bıçkın delikanlı tüfekler
gez, göz, kalem
kana susamış
su yatağında yorgun
kan gövdeye dargın
ölüm insanı tavaf ediyor
yedi namlu alevi
yedi kurşun
yedi kere
incecik bedeninin vurulup düştüğü yere
muhasır medeniyet ekilecek
muhasır medeniler yeşersin diye
içimizden geçen şu tren
bindokuzyüzondört treni
bütün öküzlerin dikkatine
duyduk duymadık demeyin!
mıstafayı bir sabah ezanında vurdular
bundan tam otuz beş yıl önce
iyisi mi siz bunu da yazın bir yere