1
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
1362
Okunma
Beyazın sıcaklığı olsaydı yağan kar tanesinde
Güneşi özler miydik hiç
Sevda kadar yakıcı ayrılık kadar cehennem
Paha biçilemez bir oyuncaksın yüreğimde
Bir avuç nar kızıllığı gece kadar cazibeli
Saydam mavi gözlü çocuklar afacanlığında
Bir avuç çakıl taşı ağırlı kadar çocuksu
Omuzlarımda yılların ağırlığı ezilmekte
Üzüm gözlerden sızan yaşlar kadar yakıcı tuzlu tuzlu
Ve bu gece dökülen ömür yapraklarını süpürdüm
Kırılgan can kırıkları tekrar acıttı yüreğimi haberin var mı
Sessizliğin kulakları sağır eden sesiydi beni sağır eden
Küsme ey yar
Senin sevgi fısıltını ben duyamadım
Dertler miadını doldurdu bende
O yüzden bu gece umuda yelken açtı yüreğim
Yanımda yokluğun ardımda dertlerim ağlamakta
Tıpkı yaprak dökümüne uğrayan yıllarım gibi
Bir sıra inci beyazlığında Boğaziçi
Üşüdü İstanbul kar öperken yüreğini
İstanbul’un yalnızlığı kadar çığırtkan
Yalnızlığın kanatları kadar martı
Mahmudiye Düzkaya
5.0
100% (6)