4
Yorum
12
Beğeni
0,0
Puan
1649
Okunma
yaşım bin bilmem kaç
milattan önce Mısır’da Adem’dim
göğsümde Havvamı besledim yıllarca
o günde öyleydi
şimdide.
hala aynı nazla dönüyor dünya
elementlere sıkışmış siktiğimin çarkı
bir nükleer deneme belki yeter ölüme
dünya da yeni bir savaşa hazırlanıyor zaten
bunca hengamenin arasında
sen
saklı bahçem
bir rozet gibi duruyorsun göğsümde
apoletlerim gülüyor seni daktiloya çekişimde.
ölümde dirimi teskin ediyor.
yaşamı ciddiye alıyorum.
inan bana sevgilim
inan ellerime
çocukken işçiydi
bir süre saçlarını okşadı
şimdi başımı kaşıyor bilinçsiz, istem dışı
bana ne diyorsun ya
bak burçlar eskiden aşk diyordu
şimdi para.
ben eskiden de sen diyordum
şimdi de sen
yarın da sen
hergün sen
arkam, önüm, sağım, solum sen
ve
senli bir novella oluyor herşey
kahramanı ben olayım diyorum
çelimsiz açız...
sana bir risale için
harflerin başına silah dayıyorum
inan gelmezsen bütün kitaplar ölebilir.
bir zamanlar afrikalıydım
düşlerimi yok pahasına bir zenciye sattım
devlet günah yazmasın
mesai saatlerinde seni düşündüm
ihmali iştir mevzutta.
çokta büyük bir mevzu değil aslında
çelimsiz bir atla
karınca kentlerinde gezerken
aşkın kesiştiği bir noktadan
dik bir doğruyla toplumun gündemine çığ gibi düştüm.
o gündendir
hala kırgınım gökkuşağına
ve samimi olmayan bütün renklere.
çadırımı yaktıklarında
kayı boyunda askerdim
alparslan gibi açtım gözlerimi
kılıcım bileklerimi kesti
o yüzden ellerim korkak yetişti bugüne
o yüzdendir yoklayamadım ellerimle seni
yani bağışla beni sevgilim
sana gelmenin saatini sorarken
zaman kekemeydi
ne ben onu anladım ne o beni
n.pynst