11
Yorum
21
Beğeni
5,0
Puan
1245
Okunma

Hazindi kalemim ağlıyordu
Sıkı sıkıya kenetlenmişti ellerim
Dişlerim basımlı
Birbirine küfrediyordu
Bir serçenin kanatlarında kucağıma
Ay ışığında ayrılık dökülüyordu
Yıldızların gözyaşıyla
Sana son mektubumu yazıyordum
Ayrılıktı senden uzaklaşmanın adı
Ben öyle biliyordum
Yıl en hain en dönek zamandı
Hatta en karaydı
Uğursuzdu on iki sayı
Ellerim kenetli yürüyordum
Gözbebeklerinde en uçurum yol
Bacaklarıma en ağır en yapışkan çamur dolanmış
Kucağımda Sevda’mı zor bela tutuyordum
Sen en kırmızı elma en taze çilek kokusu
En olgun kirazdın
Kapı aralığında öylece duruyordun
Çaresizliğin gözü kör olsun
Ben seni koklamadan
Yanaklarına dokunmadan
Mecburi gidiyordum
İşte o an ayrılığın en keskin ağrısı dolanmıştı boynuma
Parmaklar çaresiz tutsaktı
Kavuşmazdı yakama
Nefessizdim ölesiye ölüyordum
Ben sana sen bana baka baka
Sonra bir tren geldi işçiler indi vagonlarda
Soylu bir rüzgar esiyordu kırışık anılarımda
Ne belalı günlerdi
Bir itin ellerinde soğuyordu namlu alnımda
Ben kan revan içinde ruhum avuçlarımda
Çıplak ensemden tutuyor hain bir el atıyor beni kör bir karanlığa ..
Sonra ağlıyorum ellerimi yanaklarına götürmek istiyorum
Buz tutmuş kanlı bir duvarın suratına dokunuyorum
Dizlerime tutunup en gizli yerim de sakladığım resmini arıyorum
Bulamıyorum çıplaklığımı sana sarıp yatıyorum
Uyandığımda tarihin derisini yüzenlerin sorgulamasındaydım
Yalanların çengelinde gözlerim bağlı ellerimde asılıydım
Oysa ben güneş çiçeğinin gülüşlerinde sana olan Sevda’mı saklamıştım
Ey güzel ülkem
Sana kanatları özgür bir kuşun acelesiyle gelecektim.......
Can Fırat
5.0
100% (17)