12
Yorum
20
Beğeni
0,0
Puan
1608
Okunma

önce gözlerinle girdin içime
yürüdün hep içlerime , içerilerin içerisine
dile getiremediğim çözümler getirdin ruhuma...
sonra kalbimi zıpkınlar gibi
ifadesi zor anlamlar kattın heyecanlarıma
ne hikayelerde rastlanır cinsten,
ne masal diyarlarında bulunur soydan...
uzun mu uzun, derin mi derin
hoş geldin safa getirdin
baktığım her yere akseden bir hayal oldun
öyle derin bir rüyaya daldırdın ki
her yer alaca karanlık...
esrarlı bir alemin en çetin sırrı siyah gözlerinde
bir kendinden geçiş hali yaşıyorum
sonsuz bir çöl içinde kum misali...
hudutsuz yığında bir kum tanesiyim
eşsiz bir manzara seyreder gibi
zamanı ve mekanı gözlerine sığdırdım
mesafeleri ve istikametleri bir kara noktaya .
ışığını düşürdün yüzüme kamaştı ufkumun dört bir yanı
düşlerden azade alevler serpiştirdin
kendi kendini kül edecek kadar yangınlardayım
meçhuller aleminin karanlıkları içinde
siyah gözlerine musallat basit bir sefilim şimdi
ışınlar yayan öyle bir bakış ki nazarın
göğsümde duyduğum kalp atışları kadar gerçeksin
nabzına dokunduğum şah damarı kadar yakın.
uçurum başında tutunacak bir dal kadar ümidimsin
bir sevda ısısı misali hasret yangınımsın
tenime temas eden kalbimin sıcaklığısın
aynadaki suretin vücut bulur her gece
öte kabul etmez duygulardan ibaret
gözümün önüne hayalin çöker
her defasında aklımı tükeniş noktasına sıçratırsın
üstümde bakışlarının tesiri kalır
değeri düşmeden, tükenmeden etkisi
yalvarmanın hiç bir faydası olmadığı vakitler sonrası
gelip çattığında önünü alamadığım ayrılık saati
gözyaşı dökmek tek teselli olur benim için
gecenin nabzı dayanamaz bu vehimlere
ufuklarda bir kızıllık peydahlanır
yakut, zümrüt renklerle süslü
git artık… ayrılık vakti…
ben silerim aynadaki suretinin tortusunu, küfünü
göründüğün her köşede ki esrarının izlerini
redfer