19
Yorum
33
Beğeni
5,0
Puan
2137
Okunma

Galip gelen fırtınalar paye verdi:
İklimsiz hırkama sığındığım diğer yanım
Ve kırık kanadım ile ahkâm kesmeye kalktım da ne oldu
Neye yaradı kıramadığım zincirlerim…
Bir rötuştu altı üstü:
Kaş göz bir de kara kalem.
Sona ramak kala değmedi inan ki;
Reva gördüğün ve tekelinde kısık bir kahkahanın
Devingen ruhu şu muhalif kaderin.
Sondu ya da başı filmin:
Her bir karede kavuşamayan âşıklar,
Demli yalnızlıklar bir de öngörüsü ahvalin.
Hükümranlığında sefil dirayetsizlik mademki
Ahkâm kesilen üç beş tümce,
Kırık da olsa şu dağınık benliğim.
Kılı kırk yardım da ne oldu, söyle
Ve durma asla hele ki etmesen de tenezzül.
Sarmalı gök kubbenin,
Hani hengâme bellediğim sarnıcında nükseden
Anlık bir düş kıyımı
Gölgelere kıyıp da ellerimle öldürdüğüm
Sessizliğimin mecalsiz rengi:
Bir kıtada saklı yalnızlık,
Haznesi yitik.
Üretken üzüncü yüklenmiş,
Ağır aksak bir yadsımazlıkla indirdiğim kepenkleri
Gönül yakamın.
Hutbelere sığınan kırık ve devrik tümceler,
An’ı yok sayan o hicap yüklü bekleyişe gömdüğüm,
Kıvrak ve yayvan seğirtisi öbek öbek
Tadı, revnak bir gölge:
Kıstırılmış nüktedan seyri belki de uzanan gök kubbeye,
Yalıtılmış mizacın nirengi noktası tüm kaygan zemini
Yürünür kılan kayıp bir yörüngede saklı bilinmezliğim.
Hayatın cilvesi, demek kadar yeknesak o tedirgin kayıtsızlığımın
Ucube yenilgisi.
Muğlâk bir resimde gizli;
Hani renklerin solduğu ve yüreğin havalandığı.
Saklı yarım kalmışlık sağanak bildiğim mecranın
En derinine yığıp da sakındığım,
Bazen saklandığım.
Kırık niyazımın son deminde, savruk bir şarkı tadında,
Gündönümü belki de; tüm mecalsizliğimi,
Tek kalemde bertaraf eden.
Yengisi, sezgisi hele ki o bitimsiz hasreti de saydım mı,
Sor ne haldeyim…
Gömütü hicran,
Nazı niyazı, dolu bir kalbin nakşı,
Biraz savruk hatta alabildiğine kalender
Bir terennüme sızmışken şu garip benlik
Biraz da ikrar mı ne,
Soluduğum tümceyi en derine tıkıştıran:
Hicap yüklü kapanmaz o yara,
Islığında saklı belki de adsız yarınların tınısı.
Gölgede nakşeden beyhude bir kelam benimki:
Teferruattan ibaret onca imge,
Tutkunun adı ise aşk,
Varsın devinsin yürek.
Tanımsızım hele ki için için kanayan o sızım
Kadar derviş bir gönül mademki meşk eden,
Varsın kaybolayım kalabalıkların nezdinde.
Tükenen haddinden fazla,
Biraz türeten günden güne acıyı,
Elem denen kim bilir hangi makamsa,
Söz, söylemem adını bir daha.
Anlık teamüllerin iz sürdüğü,
Devinimi soluk yüreklerin köz yetileri:
Mademki riayet edilesi tahakkümlerin gölgesini
Sığınak belledim,
Sanır mısın lehçesi tedirgin o muğlâk düşlerin.
Hicranı bellemiş ne çok safsata
Ve devrik gönlün niyazı kadar ertesiz bir yarında
Ne varsa yarım kalan.
Sazı, sözü hele ki neşe yüklü miracı
Hutbelere sığdırdığın yüreğin heyula sessizliği:
İzlek bildiğim rahvan gökyüzüne
Ellerimle dizdiğim her bir yıldızda saklı
O savruk namesi kadar yürek burkan
Bir nebze de olsa gölgelenen güneşin
Sıcağı kadar yüreğe nakşeden.
Hürmet bildim bileli sevgiyi
Ve gömdüğümden beri dünleri:
Hanidir soluk ve kırık bir gök kubbeyi hicret bilmişim.
Sanır mısın ki tevafuk değildir gönlün reçetesi:
An’a sarılı gün, dünden ayrık bir gölge
Yarına meyleden bir garibin sığınak bellediği
O gizemli yürek sesi;
Satırlara hibe ettiğim pervasızlığı
Aşk bildiğim gömütün,
Bir an bile ayrı kalamadığım.
Kayıp bir şehrin kabadayısıydı kor yalnızlık
Ve mecalsiz bir beldenin sınır dışı edilmiş
Son kurbanı:
Gönlü geniş, ömrü engin bir yok oluş kadar
Sıradan bir serzeniş belki de:
Hükümranlığında kaderin
Devingen ruhun mağdur tınısında saklı o hezeyan:
Gönle pelesenk olmuş bir tüketimin ahenksiz tınısı,
Hele ki türemiş acıların buruk tadında gizli
Bir öfke kadar öldürücü belki de.
Ne de olsa son nota şarkının niyazı sığmaz iken
Yere göğe.
5.0
100% (27)