0
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
853
Okunma
git gide çoğalıyor konuşmalarımız
bir fidanın dal budak göğe sarıldığı
ilk sözün esrarengiz doğurganlığını
taşlara savurup geri getiren ebet
küçük tılsım anar kalbiyle konuşanları
iki ayrılık arasında gece ve gündüz
biri yalvarır kendine
biri sonu gelmez uçsuz bucaksız yıldız
derken daha da derine
yalnızlığın kuyusunda imkansız
taşların sımsıkı bir birine sarıldığı
toprakla göğün dudak dalgınlığında
sıcacık öpüşmeler duyardık
ölüm ne kadar zor olsa da yaşayanlara
o uzun yolculuğun geri dönmeyen vakti
ayrışmış bedenlerin ruha sebatı
ak noktadan kara deliğe sonsuz
ve eli kalmayanların bir birine dokunmak istediği
rüya ve velvelesi
açar kapılarını sevgiye
sonu gelmez hisler dolardı rengarenk içimize.