10
Yorum
19
Beğeni
5,0
Puan
1353
Okunma
yıldızlardan salıncak kurup düşlere
viyolenselimin tellerine takılan
altın kartalları çığırtıyorum
okyanusların ıslak soluğuna
sürmeleri tütsülenen sancılarda
yüreğimi alıp avuçlarıma
viyolamın solfejlerini dağlayan kıymıklarını savuruyorum
beyaz baykuşlara
sende al beni sevdiğim
al kör kuytularından gecenin
ayın buz mavisi göğsünden damlayan yangınların çiyinde yüz yüze titreyişlere bırak
gönlümün karanlığın tozunu ışıyan kumsallarında
kıyılan bedenini
do diyez minör fırtınaların
doruklara haykıran resitallerine sal!
’’bana sevdiğim bana ay ışığını anlat!’’
bir düş perisi esiyor
omuzlarından dökülen saçlarına şavkın
koynunu okşuyor sonsuzluğun
ak ellerinde güvercinler
akıyor Viyana Sokaklarının
yosun bağlayan safir ırmaklarına şarkıları vuruşların
griden dönmüş kirpikleri aralanıyor
bestesinde sızlattığım arınışlarıma
masallardan gelen tırnakları yeni çıkmış o ak periciğin
keman incelten belinde
haylaz kızın
kırılıyor cıvıltılarımızın
Orta Avrupa’dan kıvılcımlanan ölümsüzlüğü
sırılsıklam kanatları saflaşıyor şuraya sinen silkenişlerin
senliğimi sevdiğim senliğimi ah
renginin dönüşümlerini bürünen çırpınışlara bağışla
‘’bana susuzluğundan sağılan kuşların sessizliğini anlat ‘’
çığlıklarımdan akan deniz dibi dehlizlerinin
mercan adacıklarında ki kızıllıklarınca yan
körfezlerin yağmura doymayan açlığıyla iç çiseciklerimi
ateş dök serseri hallerime
diri diri yak
yeter ki sev !Sevdalara mum üfleyen deliliklerimden
gölgesinde kalsam da
çırılçıplak sevişmelerden soyunan papatya köpüklenişlerinin
ince çoraplı sarışının
locada terleyen transparanında atıyor gerdanlığı aşkın
saçılıyor inci tanecikleri
yaldızlı kuyruğuna mehtabın
piyanoda kısrak kavuşmaları emen adamın
kopuyor parmaklarından
lobelyalar
uçuşup sırtına gelinliğinin kınından
sonsuzluğa çıkarıyor duvağını
kavruluyor sinelerde menevişlerinin
tende atom parçalayan
benek benek sıtmaları
dem aldıkça zulasından
açık denizlerin ıslığında bilenen
kıyılarından devriliyor nöbetlerime
on dördünde notaların kiraz ısıran
kırmızı dudakları kanıyor
mısraların tan görmeyen tepeciklerinden
uçurum ürpertilerinin kucağına susuyor
tutuşuyor yıldızlar salınımlarının tüylenen
tayfında
iç dansı Galaksinin...
Alpler başka çağlıyor şuh eteklerinde
doruklara tırmanışların
seyreliyor ardına kadar dokunuşlar…
Viyana Nehrin’de sürüklenen suret
süt tomurcukları çimdik çimdik
yakamozların asılan degajesinde pür düet vakit
salkımlarını tatmalı bu sevdanın
eriminden kanasıya ah nasıl da içmeli!
güneyin utangaç mukozasında taze üzerlik
kalbinin mızraplanan epifitlerinden damlıyor
olgunlaşmamış yemişlerine geçişleri
kayıp ruhlu çılgının
balkonsuz yere kadar camlarda
ağlıyor sardunyalar
bir kirli hanım ahesteleniyor edalı nazlı
henüz allı uçlarına
mor fistan giydiriyor
apansızca sığınıyor aklımın uçuklayan
sol diyezlerine
doluyor kulağı nehrin
Hillier’in pembe kadehinden süzüyor gök
serseri keseciklerime sarhoşluğunu
küçük tuğlacıklardan
ikinci durağın
üçgen çatısında çehresi aşınmış iç çekişten...
yükseliyor Tuna’da yeşil başlı
valslerin elmacıkları çikolatalı kızı
on altı yaşında ham meyvenin
yumuşacık dizlerine düşüyor
yolunmuş tüyleri Benthowen’ın
yalnızlığın
konfetisi yağıyor kontrbasa
oysa ki
sarı çilleri tek suçlusuydu
bu senfoninin!
diniyor akustiği Goldener Saal’in
Wiener Staatsoper de yırtılıyor danteli
bir esmer aşuftenin
çekiliyor kucağından şehrin
sessizce ay
şafak doğuruyor
gongların lacivert sesi
çekiyor suyunu ah
boşluklarına değin üzerimize
düş perisinin masmavi sonatı
Ay Işığının b/akışlarından boşalıyor...
Güzlek sayı 8 ,9 ,10,11
5.0
100% (13)