7
Yorum
12
Beğeni
5,0
Puan
1509
Okunma

Ayazmana
Senget dediniz de;
zamanın valisi Senged’i zeyarete ğelmiş
bilirsiniz; Sengetliler de bireş milliyetçidirler
memleket lafı geşmeye ğörsün
Senget’de kuşun südü bulunur
anka guşu öter,
tubâ ağacı etişir
ta öyle müsdesna bi yer
ilim-irfan denilmeye görsün
Senged ulamaya garkolur
yatır, tekke, türbe
ermiş, veli, dede
ne arasan bulunur
laf sırası gelinceee
Üseyin Ağa da, arzetmiş durumu
"-efendim bizim yokarda bi suyumuz var”
başlamış annatmaya; şöyle soylu, böyle boylu
gaya(e) Ayazmanaya yol yapdırmag za(h)ar
ya da Senged’e getirmeg suyu
vali bey de haralda gurnazın teki olmalı
vermiş eline desdiyi
"-doldur gel bakalım hunu
nasılmış bakalım bu su
baya marag ettim ben de Ayazmanayı
doldur getir de içelim bi"
deyoru
Senget’li dırmana dursun yokuş-yokara
bi Yassörenli ergen deşiriyomuş
geleni tanıyınca
"-Üsiyin a hayrola" diye sormuş
Senget’li hayıflanmış
"-sorma arkıdeş”
“-bi müşgül varsa ben de geleyin”
..
“-har soluğa galmışsın
hele enkire bi gon ”
Üseyin ağa birez dinelmiş
soluk-soluğa durumu arzetmiş
“-sorma arkıdeş,
…
Senget de bi bok yedim
…
Ayazmanaya
…
a(ğ)zımı
yumaya gediyon"
demiş
Gulan
“-Yassıören’de de Delibunar varımış
gayanın altından bel gibi su harlarımış
Yassörenlilerin bağı-ba(h)çası ordan sulanırımış
bi ğarı-ğoca saba(h)leyin bağa gedeceklerimiş
garısı "herif bö(y)le olmayo" demiş
adam ters ters bakmış
garı dıngıldamaya devam etmiş
"-bu erkeg eşşe(ği) satalım
bi gancık eşşeg alalım
bahara o gulan da gunnar
sen anasına binersin, ben de sıpasına
varı-geliriz Delibunar’a"
demeye galmamış adam enivimiş eşşegden
ordan bi tokuç geçirivimiş eline
vermiş endirmiş sırtına
yermin-yememin
"-in avradını .iktimin garısı
sıpanın belini gırdın" deye”
“-ee arkadaş adam haksız mı
sen daha erkeg eşşe satdın mı
ba(ğ)layagodun ahıra gancığı
üsdüne üs(t)lük bi de gunnatdırıvı
yetmedi bi de dut sıpasına bin
ol(a)ca(ğ) bu
sırtına tokucu yersin
anandan evvel ahıra girme
güpe girmeden turşu olma
dereyi görmeden paça sıvama
önşe bi düşün,
düşün-daşın
boktur işin
hiç eşşek alını mı gışın
üsdelik parası peşin
hani ne derler
görmemişin o(ğ)lu olmuş
dalını budağını yolmuş
Tahsin
Senget dedinde;
bi mendis ağabeymiz varıdı da
o annadıvıdıydı
bunnar Afıyon da okuyokana
o zamannar vekilimiş Tahsin Tola
operloya bi ünnetdiriyoku
“-dışarıda okuyan ne ğadar talebe varısa
şabıcak
belediye sinemasına ğelsin
vekil bayramlaşacak”
bunar akışıp varıyollar
ne ğadar dışda okuyan talebe varısa
üçyüz küsür gişi
sinama zınga zınk dolu
Tahsin Bey kürsüye çıkıyoru
“-len o(ğ)lum ne olacak bu memleketin hali len”
herkeş birbirinin yüzüne bakıyoru
ne varımış ki memleketin halinde
..
“-siz hepiciğiniz emme Afıyondakı
emme Angaradakı emme İsdambol dakı
Senget yurtlarında galmayonuz mu
bunnar hep bir ağızdan
“-eveet (galıyoz)” deyollar
emme kendi bobanız
emme başgasının bobası
sırtına alıp da ekmeğiniz
bi Sengetli getirmeyo mu
bunnar gene “-evet (getiriyo sağolsunlar)”
deye ba(ğ)ıyollar
ülen deyoru “ondan sonura da gediyonuz
yediğiniz -top ekmeği- unuduyonuz
başka yerden evleniyonuz
Sengedin gızları evde galıyoru do(ğ)ru mu
“-dooru-eveet(galıyoru)” deyollar
“-bunarın arasında halı dokuyup da size harşlık yollayan
sizin ablanız, gızgardaşlarınız yok muu”
herkeş birbirinin yüzüne bakıyoru mal gibi
“evde galmış gız gardaşınız yok mu?”
hep bier ağzıdan
“-vaarr” deyollar
“-o zaman herkeş ayağa gaksın” deyoru
elbirlik aya(ğa) gakıyollar hepiciği
“-hinci ben ne dersem
tekrallayacanız”
“-ben bi Senget evladı olalak!”
“ben bi Senget evladı olalaak”
“-bi mezburiyet hasıl olmadıkçana!”
“bi mezburiyet hasıl olmadıkçanaaa”
tekrallayollar, hep bi ağızdan
“-gelip Senketden evlenecen!”
“gelip Senketden evleneceeeen”
deye yemin verdiriyo bunnara
sonura bakıyolları kı
hakkatdan Sengedin gızları
böyle böyle evde galmışlar
sağda solda müdür olannar file de
Sengedin gızlarına fırsant veriyollar
onnarın gızlarından da okuyan,
öretmen, hemşire çıkan
oldukça var,
olcak ya gari gün gelmiş,
yemin etmiş o genşler
unutmamışlar etdikleri yemini
ekmeğini eline alan gelmiş
Sengetden evlenmiş
bu memet abi de tabi,
o yüzden
memliketinden evlendiydi
hinci bizim köyden de
mamir çıkıp
gedip şerden evlenenner var
yok mu
………
gelip de köyden bi gız gurtarsalar
emme ben kime ne deyen hinci
yemin etdircek Tahsin Tola
yok ku”
“-emme etdin bizim gızlar da
şeere varıp duruyollar ya”
“ulen hey arkadaş
dışı seni yakar, demiş içi beni..
“dışından baktım yemyeşil türbe
içine girdiydim estağfir töbe” demiş
şeer yerinde ona gız veren ossaydı
gala gala senin köyüne mi galdıydı
“isanın neresi acıyosa
canı ordadır
dişi arıyan adama
gabızlığı annadamassın
Topal Melit de
Mamaşın neye gabaralı fotin keydiğini marağ etmez
“tavıkgötü”nü gale almaz”,
“-bi senel böyle
Sışdı Sülemen “anasının lafını dinnemeyo
gardaşını döğüyo” deye
haralda gorkutmağ uçu tüfek dutmuş Melide
tetiğe basıyo
şeytan doldurmuş tüfe(ği)
çocuğun baca(ğı)nı kesmişler dee
bi laylom ayak dakıvımışlar
o da onu keyemeyince
kimidi biri ağaşdan ayak düzüvümüş..
onunan geldi geşdi”
“-emme doğru, emme yannış
herkeş gediğinde sağ olsun”
Allah hiş bi gulunu tek yaratmamış
herkes nasibini alsın
herkeş münasibini bulsun”
“-ne deyelim”
“-nasip”
“-nasip varısa da
birezcik de galgımacık var”
“-dooruu, doru valla”
“-amma bi de söz temsili
bi çobanın oğlu gelse de
falan ağanın gızını isdese
gapısındakı yanaşmanın
o(ğ)luna gız verir mi
kendine münasip görü(r) mü,
aslından asaletinden
dem vuru(r)
öyle değil mi”
“okuyunca,
ekme(ği)ni eline alınca
devlete götünü dayayınca
Alamana gedince”
demek ki asalete gerek galmayoru
“dooruu”
“doru”
DİPNOT
Senirkent
Ayazmana: suyu soğuk pınar, (ayazma: (Yun.)kutsal su
zaar / zahır / zahir : işin gerçeği, işin içyüzü, asıl amaç, asıl niyet, realite, esas, asıl, amaç
baya: oldukça fazla, gerçekten, hakikate
ergen: kızılcık
konmak: durup beklemek, dinlenme amaçlı yükü indirmek
harlamak: fışkırırmış
dıngıldamak: söylenip durmak
gancık / kancık: dişi, genelde köpeğin sişisine kancık denir.
Gancık; güvenilmez kişi, ikiyüzlü,
gulan: eşek, merkep
kunlamak: doğurmak
tokuç : tokaç, ağaç çamaşır tokmağı
şabıcak/çabıcak/şabık/çabık: çabuk, alel acele
eski Köy Hizmetleri il müdürlerinden Mehmet Mert
galgımak/kalgımak: çabalamak, itiraz etmek, üst ayağa kalkmak, hareket, zıplamak
5.0
100% (7)