3
Yorum
23
Beğeni
0,0
Puan
1602
Okunma

gördüklerin bir ütopyaysa
..?
şaraplene yuvarlanmış yalnızlığın
onca ölüsü içinde, tek ağır yaralısı olmak hüsrandır
kapanmış kapı önlerinde
gölgemle sırdaş olduğum
vahim kaybetmelerde öğrendim
" düştüğünde, paslı da olsa bir umudun olmalı "
zamansızdır herşey
aşk
acı
ölüm
kaybetmek..
olmasa da kendine ait mevsimlerin
şubattan temmuza, kar suları taşımayı bilmek gerek
oysa eylüller kanadı hep, nisanlar ağladı zulada ki hasrette
öyle ya
iklimler değişkendi
en az, insanlar kadar..!
kitaplar arasında saklanmış zavallı kelebekler için
gecenin astarını yırtıp bir mezarlık yapmalıydım aslında
kuşların vurulduğu zamana dair
bütün bayramları yarıya indirmeliydim
ve dudaklarıma giyerdim sonra
ulak bir rüzgarın sesindeki Fatiha Suresi’ni..
"geçiyordu hayale dair ne varsa
bitiyordu ömre dair ne varsa"
çingeneler bekledim
sokağın toplanmaya hazır kırık kalpler çöplüğünde
duvarların canlı gibi bakan eğri, büğrü harfleriyle
yap, boz oynayarak
hiçbir lisana ait olmayan bir düş kurdum
alışkanlığı olmayan doğaçlama bir aşka uzanarak
hep uğurlanmış yüzüme doğru düştü sallanan eller
gitmeler inciten bir sessizlik bırakırdı geriye
geride kalanın umuduna intihar teşviki olurdu
"çoğu vazgeçilmezdi
en çok onlardan vazgeçildi"..
göğün balkonunda yıldızlar olmasıydı
içimdeki çocuğun ışıklı şiirler yazması;
otobüsler geçiyordu mısraların arasından
bir kasabanın asfalta uzak öyküsünü taşıyordu
toz, topraktı harflerin herbir yanı
ve darmadağın serbestti anlatımdaki dram
çocuk işte
içimdeki haliyle yansımalar yapıyordu ben gerçeğiyle
ki
annemin dilindeki çekmeceye saklanmış ninniler
onu hiçbir zaman büyütemedi, büyütmedi belkide..
"kaçırılmış bir uykunun ardından gezgin olmaktır
gri dumanlara karışan, radyodaki arabesk hüzne"
kimbilir kimler yurtsuz kaldığı sığınağındaydı
ben Van gogh’un cıgara içen iskelet kafasıydım
kaburgamın altında
papatya tarlasında bir kadın
Babil efsanesine karışık kayıp aklımda
tramvay dolusu İstanbul eskileri olabilirdi
trajikomik imgeler içinde bayat bir soru gibi
cevabını bulamamış dolanıyorumdur simyacı boşlukta
yinede
naftalinli yalnızlıklarım olduğunu biliyorum gardrobumda..
ve oyun başlar
bana, sana, ona, bize dair
bazıları için üç perde
bazıları için perdesiz zaman
en çokta korkular belirler yaşamın bölücülüğünü
ben kendimde bölündüğüm duygularımla yoruldum
birileri bir yerde bütün haliyle öldürmüştür kendini
biter şiir
geriye kesik, kesik öksürüğüyle yaşam kalır
kıymeti bilinmemiş o ütopik kırıklarıyla
..
görmediklerin bir ütopyaysa..?