5
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
2509
Okunma

bu bölüm Ortaokul Anıları/Hasan’ın devamıdır
kış geşdi, günner uzamaya başladı
senin Gökoğlan;
top mahanasıyınan file
bizim dakıma, dakılmaya başladı
ebesi de arada bi köye gediyo
gene bi Cumartesi Senget bazarından
Göğebe köye ğetmiş
bu gene top sahasında
geçen hafta da oynadık,
üsdelik o rakıp dakımda
zırtıl bişiy olunca
gale sahasına kimseyi geçitmeyo
çelme dakayın deye
bir-iki yeltendim amma
narasın, çalım filene atılmayo,
“top geçer adam geşmez”
telefon dire(ği)e gibi,
gazzığın teki mubarek
senin Gökoğlan sanısın gökduvar
az daha kendim sürçülüp gedeyazdıydım
bereket versin bu hafta aynı dakımdayız
o ğün gene Hasan’ın gumar(h)anedeyiz
bu atmışaltıyı file bilmeyo
maça beyiynen;koz dokuzluyu almaya gakıyo
ya da yere ilk onnu felan atıyo..
gozunan aldığımıza gayıl olmayo..
herkeşe tek tek soruyo.. beklediği cevabı alamayınca
“demin alır dediniz hinci almaz deyonuz”
gül gül bayılıyıyoz
matrak bişiy gülmekten yerlere yatıyoz
Hasan abi de “-ulen Gökoğlan
sen yahay bi gumarcı olusun emme
ben görmen” deyo
o da essah sanıyo,
görsen bi, gasılıyo
sanısın komedi ğelmiş
en çok da bu “-siz bana hile yapıyonuz
ben bey atıyon,
hepiniz de almaz deyonuz
benim beyi dokuzluynan alıyonuz”
falan deye küsdü, oyundan çıkdı,
çay parasına itiraz
belki gurur meselesi,
belki de ebesi olmadığından
gakıp gedemedi de
gorkuyo belki bilen mi var
amma ser veri(r), dır vermez
cıdavıdır bunun böylesi
senin ki getdi pencereye gamıtdı
gafayı da eğdi öğüne
herkesin dadı kaşcağdı
emme bereket versin
sesli gazocağındakı dığanda fokurdayan
aş yayıldı yukaekmek üsdüne
alagabıklı çay soğanı dörde bölündü
duz demişsin zati baş köşede
iteleye-kakalaya
bunu da sofraya oturtduk
Hasan abi;
“-bak dayıoğlu
anam avradım olsun
valla billa
şartlar şartossun
yalan-malan yok
üşden-dokuza şart olsun bu böyledir
yau
get
kime isdersen getir soralım”
kiyada yazdık, ilk gelene sorulcak
“maça beyini koz dokuzlusunu alır mı” deye
tamam mı..
neyise de
biraz önceki gergin durum unuduldu
yüzü açıldı da
hep barabar yumulduk aşa
harala-gürele
Hasan ağabeynin menü hep aynı
gene bulguraşı, çay sovanı
girişdik hep-barabar
emme bu gayet efendi,
kibar, sosyete
emme besmeleyi de ağzından düşürmeyo
valla nerdeyse her dıkımda
Hasan abi etdi edemedi
“-yeter day(ı)oğlu yau
biz de müslümanız, elhamdülillah da
bu gadarı da fazla …”
deyince kesdi
emme eminim Göğoğlan bu!
içinden gene
besmele çekiyodu
gene bulguraşı, soğan
gök peynir de ekelemişiyiz üsdüne
Hasan abi gene vaaz etdi
“-genşler;
aşın yağında gavırdığımız dolaz
yağın ağırlığını alıyo tamam
gök peynirin küfü de penisilin yerine geçer
emme şu soğan var ya;
işde dananın guyruğu onda gopuyo
niye! derseniz
soğan; ikdiba işdahı açar,
guvat veri, tok dutar,
hazmı golaylaşdırı, amaaa;
bu mubareğin çocukları böyütdüğünü
fücutu koruduğunu, hücreleri yenilediğini
metebolizmayı düzennediğini
bildiğinizi hiş zannetmen
eveli; Yörük beyinin biri
deve yükünde bi baş soğan olsa bilir
kervanı terkederimiş
soğandan nefret ederimiş ki
o kadar olur
günün birinde adam hasdalanmış
ayakda duramayo,
başını duvarlara vuruyo
sapırdanıyo,
deli-deli bağırıyo
eletmişler bunu dokdura
dokdur hemen bunun rötgenine bakıyo
beyninin en depesinde ahtapot gibi bi garannıg
beyninin her bi lobuna el atıp,
kök salıp, sarmış-sarmalamış
dönüyo yörüğe
“-ömrü hayatında hiş
soğan yemedin mi sen!” deyoru
işdeciki bu soğan böyle mübarek bişiy”
sonura ekledi
“-bakın genşler,
günün birinde böğün hayal dahi edemeyeceğiniz
envayı çeşit yemekler yeyceniz emme
bu dadı hiş bi zaman bulamaycanız
ne öğünüzden gapan olacak,
ne gün boyu top oynayıp acıkacanız
ne de bu genşlik geri gelecek
ne de Gök gardaşıma utaşabileceniz
bi ğün dersiniz ki
“ulen Gökoğlan
biz sennen bulguraşı soğan yemiş adamız o(ğ)luumm”
işde huraya yazıyorun
“ben, Gökoğlan ve çete
ekmek üsdünde bulgur aşı ve de
çay soğanı tariiihh …?
böğün ay kaş len”
kaş gişi varısa o gadak farklı görüş varıdı
“-onun uçun dadını çıkarın .mına ğoyan”
“-aah” dedim,
………. yüzüme bakışdılar
“-hinci bu çay soğanının yanda
bi de geçen haftakı badılcan turşusu”
herkeş, hepbirlik
“olsa da yesek”
..
Gökoğlan da geri galmadı
herkeş Göğoğlana bakdı
“yerdik”
..?
“-emme valla bizim evde yok”
“-kimsenin evinde yok o(ğ)lum
emme var ediyoz evelallah!
efratım uçun her yol mübah”
Hasan Abi
“-bu hafta sıra kimde” dedi
sonra sıradan saymaya başladı,
“Leylek üzüm getirdi”
“M(u)ammer odun,”
“Sefer bekmez”
“Köroğlan gayfadan iskambil vesayir”
oyun levazımatı ve
bilumum takım-taklavat işlerini halletdi
ki zati o onun asli görevi,
Cavit okeyin eksikleri tamamlandı mı
“-abey bi kara beşli
bi gırmızı dokuzlu galdı
onnarı da.. yarın hallederin işallah
mahçıp olman
verilen görevi bi hakkın tamam eyler
güvenine ilayık olurum reizim
Alla(hı)n inayetiynen”
“-peki goçum,
köy genşliğinin kültür gelişiminde
bu hızmatların unudulmaycak
ve de görev annayışın
her türlü takdirin üzerindedir
….
“-evet reizim, sağoll”
“-oğlum ben gelcek sene yoğun icabında
amma size bir düzen gurup da
bi teşgilat tesis edelim de
öyle gedelim heş değil
ikmalde filen geldim mi
oynarız anasına satayın
Cavit!
dayo(ğlu)!
bu arkadaşları sen goruyup,
gollayacan yokluğumda
ne de olsa abeylik sana düşüyo
gerçi illa demek ilazım deği(l) emme
sen gene de gula(ğı)na küpe et”
“-emredersin reizim”
M(uh)arrem adı belli; oduncubaşı,
süpürkecibaşı,
hemide ocakcıbaşı
özel kalem,
zat işleri
ve de şef garson
hepimize zert bakıp
aynı zamanda açılmış avışlarını yakınlaştırıp-uzaklaştırarak, gürledi
geçen hafta turşuyu kim getirdiydi ulan!”
hemen atıldım
“-ben” o devam etti
“öyleye bu hafta sıra sende Gökoğlan”
“-tamam abey de,
dedim ya! valla bizim evde turşu yook”
..
“o gadak para da yok ben de”
!!
“-yau gardaşım milletin evinde
üzüm, bekmez, odun, durşu
isgambil-konken kakılıp duru mu!
amma efradı aç bırakmamak uçu
tedarik görülmesi de ilazım
hemi de Heybeli Aşa’nın kileri
ne güne duruyoru
“-valla ben isdeyemen,
hemi de ebeme deyviri
zatin iki güne bi “gonşuuu” deyelek
ebemin yanna çıkıp geliyo”
“-isdemeyecen goçum”
………
“-alacan”
“-nasıl abey”
“-ba ya”
“-……….. valla abey ben çalaman”
“-oğlum çalmayacan,
etiyacın gadar alacan
gorkme bu çalmak olmaz!”
“-abey günah”
“-etiyaş gadar almak
çalmak mıdır genşler”
hep birlik de
“hayır abeyy” dedik
“-ben çalman abi.. abi ben hinciye ğadar
hiş kimsenin bişiyini çalmadım da, çalaman da”
“-olum sen peygamber dölü müsün?
peki koçum yalan da günah,
amma sen hiç yalan söylemedin mi”
“-…..ıııeu o başga”
“-bak gördün mü
ehtiyaş olunca
akan sular duruyo değil mi”
….
“-doğru abey”
??
“-Allahın kulları burada soğuktan donarkan
Allahın yarattığı odun orada çürüyoru
sorarın sana bunun neresi günah,
ha sen kışın gelsen de görev sıranı
bahçalardan odun getirelek savsaydın
mesele yoğudu
badılcan turşusu getirmek
bu tingozalardan birine kalacaktı değil mi”
hemen atıldım
“-evet Hasan Abey!”
“-hem sen de geçen hafta
burda badılcan turşusu yemedin mi”
Gökoğlan sakin, soluk, durgun ve
acıklı, titirek bir sesle
“-yediiim” dedi
“-eee…”
“-iyiydi değil mi”
“-ee.. evet”
“-hinci sıçıp da yeycek halimiz var mı”
“-yoğ abey”
ben gene atıldım
“-peki goçum şimdi de ben getirsem
yermin
hıı aslanım” dedim
senin ki duraladı,
ekledim
“-geçen hafta yedin ya”
“-veriseniz yerin”
tabi akıllı çocuk “yemen” dese
geçen hafta gılıcı
zülfükar gibi
depesinin üsdünde dikilip duru
Hasan abey taşı gediğine godu
“-ha!, tamam goçum
pilavdan dönenin gaşşığı gırılır
akıllı adama can gurban
akıllı ol canımı ye
işde böyle; pozitif olacan
bakın genşler bu adam var ya
böyüğ adam olu(r) valla
belki ben görün-görmen
“hasan abey dediydi dersiniz”
gördün mü bak
senin isdikbalin parlak len çocuk
hadi uzatma! gak
bu da bir nevi amme hızmatı
vijdan hukuku
görev bilinci ve de duruş meseledidir
demek ki bütün bunların ışığında
böğün sıra sende
gorkma ev saabı yok
birez önşe üsd gapıdan çıkdı ğetdi
iki sahatdan evel gelmez,
emme gene de sen fazla tıngırdama
gapının tam annacındakı güp
göreyin seni…
çok değil, annaşılmasın,
iki, bilemedin üş dene badılcan
bi-kaş da büber turşusu
gap gel yeter
efrat haftadan haftaya
sayanda bi bayram etsin
bu da bir nevi vatan hizmetidir
alış! hadi!
hemi bak ilerde bana çok dova edecen
seni köylülükten gurtardığım uçu
bu senin tarihinde bi milattır
yörrü asdanımm”
arkadaş önde gönülsüz gönülsüz
Hasan abey onu, kilere ğadar
iteleyerek eletdi geldi
peşinde biz..
hemen de yüklüğün altından çıkardı
güçcük gübeci
gök domatizden de
sirkesinden de
mubarek de nassı
ortalık bi anda
badılcan turşusu, sirke,
sarımsak kokusuna büründü valla
olur da, o gadar olur
Gökoğlan’a süprüz yapcaz
amma eli bilmen de
benim içim-içime sığmayo
Gökoğlanı’ı faka basdırdık deye
bobamın bak hu Gökoğlana da utan
senin yarı yaşında yok
Gökceviz gözümün içine baka baka
“benim olan takdir getirecek” deyyo
sen gene ikmale gal da,
seni kesip ona yedirmezsem …”
dedikçe ifrit oluydum..
“Hasan abeye ne çanak dutdum amma!
yahay valla”
hemencik ışığı söndürdük
kıranlara çekildik,
saklandık
ses-soluk yok
………………..
derken
hanaydan ayak sesleri gelmeye başladı
neçe sonura kapı yavaşcık açıldı
yusyuvarlak, topaç gibi biri
gelip tam orta yerde durdu
biz soluklarımızı dutduk
ben ışığı açarına-açmaz
hep bir ağızdan
“-süüprüz!” deyelek baardık
ve aynı anda bi ağlama
arkadaş,
gayatla ganadı gırık bi vaziyette
sağ kolunu çemremiş tutuyo
ancak;
sol eli dahil sağ kolu
olduğu gibi batmış
ve geldiği yerden, durduğu yere
rotasını belli eden gırmızı bi çızgı
gıpgırmızı
koldan,
parmaklarına siğmeye devam eden,
parmaklarından da yere süzülen
yer yer ponturuna da bulaşmış
ev sa(hi)bı Heybeli Aşa’nın bekmezi
arkadaş
baya badılcan aramış belli
valla insan üzülüyo
benim başıma da
gelmiş olabilirdi amma,
oldu bi kere, neydelim hinci
arkadaşın ağlamasını görceniz
gülmekten atıldık getdik
Hasan abi
tecirbeli adam tabi
“-valla len ev sabısı görüse ayıp olu(r)”
hemen goşduk hanaydakı
Gökoğlan rotasını sabınına çapıdına sildik
can havliynen , elbirlik
o gamıtdığı yerden gakmayo
iki gözü iki çeşme hâlâ ağlayo
Hasan abi
“-şaka yapdık yau dayıoğlu
esbiriden de annamayon yau
gübün dolu olduğunu valla bilmeyodum”
file dedi,
seninki bizden önşe orta okulu bitirecek
gosgocaman adam
hüngür hüngür ağlayo
“demek ki biz baya deligannı olmuşuz” dedim içimden
Amma tühafıma getdi
o ağlama içimizi acıttı
hepimizin canı sıkıldı,
Hasan Abi
“-gel otur şuraya
valla döğerin” dedi
“-ı – ıh!”
ardı sıra
aklımız sıra
elimizden geldiğince
hepimiz ayrı ayrı teselli etdik
Gökoğlan sofraya oturup ekmek-aş
sovan turşu yemedi tabi..
hemen ordan ekmeğin arasına dürüp
yarım çomaç verdim
omuz silkdi
“-al olum”
almadı, yemedi
valla bize de yedirtmedi
boğazımıza cizdi
Hasan abi bu sefte
“-tabi canım adam haklı
bekmezin üsdüne turşu yenir mi” dedi
sil baştan gülüşmeye başladık
tabi o gene gamıtdığı yerde
gözleri öğünde
“nuh deyo, peygamber demeyo”
elimizden ne geli
biz biraz sonra koro halinde
şarkılar söylemeye başladık..
“aman şu kilerin yolları daşdan
güpden bekmez çıkardı Gökoğlan”
“pekmezimin güğümleri kalaylı
gübe batmış, bak golları gırmızı”
“akşam olduuu, pekmezlendin sen yine”
“gök yüzünde yalnız gezen pekmezler”
“pekmez gözlüm sana meylim nedendir”
“bekmez koymuşsun vazoya,
kolların bekmezden boya
başla turşu-aramaya,
pekmez pekmeze karışır”
“anladım bu öğün turşu harammış
üstelik yanın da soğan da varmış”
Gökoğlan koroya katılmadı,
ama en sonunda gülmeye başladı
gülmekden ne aş, ne soğan yedik
ne de turşudan yeyebildik
amma arkadaş bi daha
dersde barnak kaldırmadı
üsdelik haylazlığa başladı,
hemi nası, bizi godu geşdi valla
zolda zıfır bırakdı
mesela;
ben hiç bi öğretmenimin
lakabını pencereden
avazımın çıkdığı gadar
“Bedeloluuuu”
ya da nebileyin ne deye
bağıramamışıyındır
hemi de adamın yüzüne garşı
o bunu becerdi
gızların arasına saklansa da
tesbit edildi, feci bi dayak yedi
bizim köylü disipline bi o getdi
sonra efendime söyleyen
sınıfdakı gızlara açık saçık hikayeler
herkeşin asıldığı gızlara
başgalarının adına mekdup yazmalar
ortalığı garışdırdı
son bir-birbyuçuk ayda
daha neler neler,
gabak çiçeği gibi açıldı valla
uyandı çeteler
bi ğün öğünü kesdileridi
buna dayak atçaklar
Hasan abi döğdürtmedi
bereket versin okullar kapandı da
yırtdı senin Gökoğlan
valla başımız belaya girceğdi
sene sonunda
bizim kadar olmasa da
onun da zayıfı varıdı
bazılarını geşdi ortalamadan
o da bütünlemeye ğaldı
amma o sene sayamızda
delikanlılığa adım attı
hemi de ıldırım fızıynan
bodoslamadan
bizden sonra açıldı amma
bizi fersah fersah geşdi
bileğinin hakkıynan
şahıdı şahbaz oldu ki sorma
bencileyin cumayı gaçırmazdı
beynamaz oldu
helal osun valla
ertesi yıl,
bu tasdiknamesini aldı dooru Yalavaca
gederkene sarıldı-sarıldı ağladı valla
sonura hep barabar güldük, o da..
yeni-yeni ısınmaya başladıydık, kerataya
biz Gökoğlan’a doyamadan
felek gene felekliğini yapdı
efratçak uğurladık, cıdavıyı
bakakaldık ardından
Allaha emanet
gitti vardııı manolyaynan
bizim Gökoğlan
gardaşım hakkını helal et
çok günahını aldık valla
bir araya geldikçe
yıl boyunca
Gökoğlanlı espiriler yapdık
bekmezli türküler güfteledik
güldük
sınıfdakı gızlara
arkadaşın selamını iletdik
olsa da olmasa da
o sayada
ahbaplık gurduk
başka gızlarınan da
ya yazılılar bahane oldu
ya parasızlık
yanına gedemedik
ama çok özledik keratayı, çok özledik
bekmezli şarkılarla böyüdük o sene
o olmasa da Senget de
yaşatdık kendisini, yokluğunda
emme Senget çekilmez oldu valla
bizi birbirimize zamkladı da getdi
bu sene de aramızda olsa
ufkumuz ne açılırdı kim-bili
gader vefa etmedi
Gökoğlanlı ömür yetmedi
günler geçmedi
DİPNOTLAR
(İKİ BÖLİM BİR ARADA)
ehlivukuf: bilirkişi
iliklemek : düğmelemek
önünü iliklemek; saygı göstermek
ilik düğme deliği
dıkınmak: aceleyle atıştırmak, bir şey yemek
tığ gibi : uzun boylu, kilosuz, düzgün vücutlu genç.
haylamak : teşvik etmek, yöneltmek, bir davranışta bulunmasını sağlamak, pohpohlamak
cıdavı: pes etmez, sinsi, içten pazarlıklı, kindar, aksi, inatçı, nalet, yaramaz, afacan, serseri
kamıtmak/gamıtmak: huysuz, hareketsiz bir şelikde oturmak
harala-gürele : telaşla, acele ile, alel-acele, sağa-sola ya da diğer sonuçlara aldırmadan, kapışarak, girişmek,
.. baş soğan: kuru soğan, soğanın hasattan sonraki, kışın ki hali
bürünmek / bürümek: örtünmek, kaplamak, doldurmak,
çemremek: giysini kolunu, paçasını ya da eteğini sığamak, yukarıya çekmek, kaldırmak, kendi içinde bükmek, bükülü kalmasını sağlamak
tecirbe : tecrübe, deneyimli
can havliynen / can havliyle: canı riskteymişçesine, ölüm korkusuyla
5.0
100% (5)