2
Yorum
8
Beğeni
0,0
Puan
1139
Okunma
Sen gökyüzünün emrinde bir bulut
Ben yaralı serçe
sığındığım dağın eteklerinde
vuruyorsun sert yağmur tanelerini
yüzümün en işlek yerlerine
Sen yasakların en tatlı meyvesi
ben sana müştak deli
türlü bahanelerle
kirletiyorsun pamuksu düşlerimi
çiğneyip geçiyor, aşağılık küfürler düşürüyorsun
içimin derinlerine
Sen kalabalık şehirlerin aranılan varisi
ben yalnızlık limanına attım demiri
kâinât `ın yaratılışına tanıklık etmiş gibi
bilgelik taslıyorsun
kemiklerimi sızlatan söz yığınlarını itiyorsun
yüreğimin en dibine
Sen yüksek dağları eriten güneş
ben alçak denizlerin sakladığı yosun bitkisi
tepeden gözetliyorsun savrulan her dalgayı
hangi kayaya çarpsam yanlışlıkla
şimşeklerini çakıp göklerin
cinnet geçiren marazlı gibi, soğuk fırtınalarla saldırıyorsun
ruhumun kıyılarına
Sen kabuk tutmaya yemin içen deri
ben kanamaları göze alan deli!
bitimsiz acılar salgılıyorsun yaralarıma
Söylesene nesin sen
bedenimde kalmaya münhâsır virüsmü
gücümü tüketmeye meyilli acı mı
nesin sen?
saçıma düşen akların elebaşı?
yetmedi mi?
sarıp-sarmaladığım yüreğinin yumağına beni örüşün
zaman kısa, zaman aceleci unutma!
bu günün tekrarı bir daha gösterilmeyecek
öyle ise
niçin bunca âzâb
Mavisi bol hayâller kurardım oysa ki
seni başrolüne tayin eder
kimseye hesap vermezdim
ama şunu da unutma!
kadınlığımın g noktasına dokunduğun an
kendini tatmin için kullandırtmam!
duygularımın bir adedini
Newâ