4
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
2249
Okunma

İstanbullu Çetin
soluk mavi bir gökyüzünde, boy hizasında
ötekinin sınırlarına saygılı ağaçlar
esas duruşta bekleyen bulutlar,
birbirinin arkasında kalmış
birbirinden koyu renkli sıradağlar,
onikisi aynı anda yapılmış
beş numaralı kapı-pencere boyama fırçasıyla
ne insan, ne de el-ayak izi bulunmayan tablolar
ressamın acelesi varmış belli ki
karıştırılmadan, çiğ olarak kullanılmış renkli
ve ayrıntılardan yoksundu,
cansız, hareketsiz, donuk, fotoğraf gibi resimlerdi
illa koyu, derin ve seviyesi farklı bir göldü
göldeki yansıma ile yansıyanın alakası yoktu
bildiklerimizden çok farklıydılar
ve gövdesi dümdüz söz de ağaçlar
eşek kuyruğuna benzer yeşil bir püsküldü
(doğup büyüdüğü yerlerde öyledir belki)
adam adı üstünde İstanbullu,
nerden bilsin bizim çalıları, eriği, bademi, armudu,
çorakta yetiştiği belli
güya; siyahla gölgelendirilmiş kahverengi
tablonun kenarlarına yerleştirilmiş,
bilmediğimiz cinsten bir-kaç ağaçlı
su kenarında ya yapraklar çimen yeşili
çimleri yaparken fırçada kalan boyayı sürüvermiş
ya da yaprak rengini öyle biliyor olmalı,
olmadı sarı-kırmızı bir gurup vakti
siyah bir ağaç gövdesi, dalları yaprakları
ama tamamında basamaklı göl, akmayan dere
illa köpüklü,
nedense illa korkulukları vazgeçmiş köprülü
sözde manzaralardı
“-insanı alıp götürüyor bir yerlere”
demeye şahit lazımdı
otellerin, lokantaların, kahvehanelerin
mutfak, ocak, lavabo bölmeleri
hatta bazı evlerde salonların geniş duvarları
mantar gibi,
birbirinin aynı bu tablolarla kaplanmıştı
bir öğleden sonra yan yana sıralanmış
yirmi kadar konrolit plakaya
önce gökyüzü, ardından yeşilliği ve
sonra uyduruk bir ırmak ve sözde ağaçlarla
alt sağ köşesinde
önceleri “İstanbullu Çetin” diye bir mahlası
sonraları “Ressam Çetin” yerini alırdı
İstanbullu Ressam Çetin, hızlı, ucuz,
yağlıboya resimler yapardı
Yalvaç’ta hatta komşu ilçelerde
kaplamaya başladı bölmeleri, duvarları
ebatlarını ölçerek sipariş alır
ertesi pazar yerine takardı
“-onyedi buçuk lira” demişse susardı
fiyatı asla kırmazdı..
5.0
100% (5)