5
Yorum
13
Beğeni
0,0
Puan
1597
Okunma

ağlamaların arasından
döke saça ne varsa görebildiğim
işte onların acısında özledim seni
..
inatçı ve huysuz bir adamın
kartpostalı acıyor şehrin duvarlarında
ne tuhaf ne amansız bir rastlantı demeden
büyük bir hasretten boşalıyor tuzlu suların yetim hali
anlasana be sevgili
yüreğimi alıp da gitsem
hangi toprağın gizlisinde saklayabilirim seni
ağır hasta cümlelerin
tükenmeden kurşunlar serptiği bir hayatta
hangi ağaç gölgesinde arınır artık sensizlik
peygamber aşkına
suskun bir yoksulluğun tok olması adına
yavaşça kıyametler düşkünü dağından
aşağı iniyorum say
her patikanın bombalanmış toprağı alıyor beni
ince bir yalnızlık acıyor kavruk düşlerimde
ve orada uyanan yağmurlar birden tanıyor bizi
susarak baktığım yıldızlar çömeliyor karanlık ağacına
ahşap duygulardan dökülen yapraklar sarıyor aklımın geçmişini
kıvranarak boş bir hayalde dokunuyorum sana
çocukluğumun
çok uzak bir büyümesinde kavrıyorum yokluğunu
ateşten duman alıyor sessizliğimi
ve ben yitirilmiş ne varsa aşk adına
duymazdan gelerek susmaya devam ediyorum
çığlıkların sularında
burdaydım
yüzyılın çıkmaz bir yılından sesleniyordum sana
içime dolan kuşların kanatları değiyordu şarkılara
sen arkan dönük yıldızları asıyordun denizin balkonuna
ve suretini doldurarak gözlerime
koştuğum sokaklar ağlıyordu ihtimallerin utangaç vaktinde
ben seni özlerken
hiç bilmediğim yanılgıların ateşlerinden dökülüyordum ırmaklara
ardından
bağıra bildiğim kadar seviyordum seni
şehrin dört duvar sokaklarından çıkarak merdivenden gökyüzüne
geride bırakıyor sanıyordum sensizliği
kağıttan umutların arasına sıkışıyor sanıyordum hayaller
soluma düşen akvaryumda çoğalır diye düşünüyordum aşk
ve sandığım gerçeklerde yüzü koyun düşüyordum susmalara
ikide bir özlediğim
soğuk mevsimin buğusunda kaldı ellerim
artık hissedebildiğim kadar kaybettim
geride bir avuç deniz feneri
bir akıllık düş kaldı
masumiyete bir ömürlük zamanda
..
ütopya topla aniden büyümüş hayal için..