32
Yorum
67
Beğeni
0,0
Puan
2103
Okunma

Ne varsa sesinden uzak
bir dağ yamacına uzanmıştır şimdi
teni zemheri, tini yalım
ve birden kırılır kanadı sayrı kuşların...
Bilir misin nasıl giyilir ölüm
şöyle tepeden tırnağa kırmızı
apansız dökülür gider
terine yapışan soluksuz nehir
yaralı bir kısrak kesilirsin
koştukça büyür boğazındaki kıymık
üzerine devrilir koca şehir...
Gözlerinde, geciken kırkikindi
sular hapsolduğun sınır boylarını
saçlarından akıtırken gece, hüznünü
kim devralır bilinmez bıraktığın nöbeti
her yerde bir başına
her şeye geç kalmış
zinhâr yasaklı bir mahkûmsundur artık...
Tadı damağımda bir yaz akşamının
kavı dökülür pul pul;
inatçı, kavi...
yine de kanla yazılmaz adın
çekilmişken tüm damarların
ve tenin soğurken an be an
alnını yekpâre bir acının duvarlarına çarpa çarpa
parça parça olursun...
Yani diyorum ki sevgilim;
infiâl ve intihâr
ne çok yakışır değil mi
orman gözlerime...
Haydi!
çek al içimden nefesini
o güzel ellerinle...
Özlem TARHAN
haziran yıkılırken...
Değerli seçki kuruluna ve varlığını esirgemeyen tüm dostlara şiir adına teşekkürlerimle...