9
Yorum
15
Beğeni
5,0
Puan
1769
Okunma

AŞK GÖKYÜZÜNE DÜŞTÜ
Göz kapaklarımın ucunda bir damla yaş
sarı çiçekler kırlarda papatyalar
gümüş tozu renginde narin başları
bir yelin önüne kapılmış
Mayıs yağmuru yemiş toprak
cümbüşe benzer kara sinekler
şaşkın sınırsız ve ve cılız
bu kara sürülerden
elini siper edip kovaladılar
Patika bir yolda ayaklara takılan polenler
tarlaların arasında oynaşan böcekler
çilek toplayan kadınlar elma şekeri tadında
ağızlarını atıyorlardı çilekleri
şalvarlarını sürüp tozunu yıkamadan
Uçsuz bucaksız bir mavi yutuyordu güneşi
altın tozlarına bulanmış gökyüzü
yıldırım çabukluğunda yuvarlanarak gidiyordu
durmaksızın
bir çocuk bağırıyordu an başlarından
Bir bakış yeterdi işte hüzünlenmek için
tepenin kenarında özlem dolu dağ lalesi
çıngırak gibi aksi seda karşı ki boş evden
yuvarlanıp geliyordu çocuğun sesi
Ve.. ben çocukluğumdaki gibi şaşkın
boş gözlerle bakıyorum
uçsuz bucaksız kuytu bir ovada
dağları siper etmiş tunçtan bir abide
yeşil yine yeşil havlu ucunda bir tentene
Düşünürken bunları penceremin önündeki
saksılara bakıyorum çiçekleri seviyorum
esiyor çocuk yanaklı hafif bir esin
Ah! sabah düşen yelin ucunda
bir demet aşk örneği gülümsüyor
Kuşların kanatlarında mutluluk uçuyor
uçup uçup kaçıyor göğün kanatları altına
mavi çatılı bir ev sarıyor merhametli
sevgisini kutsuyor yerin göğün altında ne varsa
Bulutlu tepelerden ne güzel görünüyor
gururlu bir aşk gibi mağrur
dayanıyor omzuma zamanın maviliği
içimde kent kent sevdalar ne tatlı
Ve.. ne güzel
Omuz omuza vermiş iki oğlan kardeş
dikilmiş zamanın karşısında
muhabbetin dibinde unutmuşlar kendilerini
ne tatlı ne güzel onlar benim çocuklarım
onlar benim canım canparelerim...
Nurten Ak Aygen
17.05.2015
5.0
100% (13)