18
Yorum
27
Beğeni
0,0
Puan
2497
Okunma

Ankara
adın kara
kalbin bayrağımızın rengi
bakışların gökyüzü mavisi
Atatürk gibi
günlerin beyaz ola
ayazın az
güneşin
bol ola
yine çocukluğumu yaşayayım
sinema afişli sokaklarında
o dar, insan yüreği geniş
sardunya, karanfil, leylak
gül kokulu
kapı önlerinde
koşup oynayayım
dedemi karşılayayım evin önünde
o içi dolu sepetiyle görünsün
sokağın üst başından
gelsin çıkrıkçılar yokuşundaki dükkânından çıkarak
önce akrabası Arif amcayla selâmlaşsın
sonra sıradaki diğer arkadaşlarıyla
dönsün köşeyi kâğıt oynadığı kahvehaneden
yürüdükçe ağırlaşsın elindeki dolu sepet
içinde olmadığına sevinsin
cezaevinin yanından geçerken
içeridekileri düşünsün
kimler suçundan
kimler suçsuzluğundan yatıyor
Hacettepe’de
dar sokaklı evlerin eşiğinde
durup bakayım yine
kimler yaşıyor burada diye
İzmir’linin şen kahkahası duyulsun
tek katlı evinin açık penceresinden
sokağa neşe yayılsın
karışarak hurda arabasının sesine
dutlar dökülsün
bahçeli küçük evlerin önüne
yemek pişirsin halam
iki göz odalı evinde
mırıldanarak kendi kendine
yağı mı az tuzu mu fazla
yukarıdan Belma teyzenin sesi duyulsun
çocuklar gelsin
burada çalışsın diye
yatalım bir odada
kaç kişi bir arada
güç alarak diğerinden
birbirini büyütsün sesler
yıkılırken yapıma hazır yerlerde
Ankara Ankara güzel Ankara
görmek istesin seni yine
her bahtı kara
taşın taş
kayan kaya
dayan başım dayan
Aksaray’a
nerede çocukluğum
nerde çocukluğumun
Atatürk orman çiftliği!
yanında piknik yaptığımız
hangi domuzlar öldü
hangileri yaşıyor!..
21.04. ’015 / Nazik Gülünay