9
Yorum
24
Beğeni
0,0
Puan
2530
Okunma

içimin yangınını göstermemek için
arkasına sığındığım kelimeleriin yüzünün
kızarıklığına sakladım sevdamı.
beyaz bir masumluğu çıkartalı beri
onlarda soğudular bu sevda denen denge oyunundan
gönlümdeki tahterevallinin ağır basan tarafı hep sendin
ağır dilin
s/ağır yaraların vardı rüzgarın sen tarafını yüzüme savurduğu
ezildikçe ezildim altta/n k/aldıkça.
olumsuzlukların sarhoş ettiği dudaklarım
’sen’ kadehlerine gömüldükçe
yalpaladılar adını sayıklarken
bir boş masa vardı ben tarafında
bir dolu tabaktı sana düşen
ve meze niyetine yediğim acılar
sana baktıkça dilimi yaktı.
mutluluğun hiç sabahlamadığı
boş yataklardı hatıramda
başını koyduğun yastık
soğuk geceler gibi
hep bir yanımı kesti
üstünde kalan saçının teline astım düşlerimi.
’bitti’ dediğin o sahil kenarı
denizin kudurmuş köpüklerini kumlara gömdüğü gibi
tekrarı olmayan bir maziyi de gömdü ayaklar altına
gelen bastı
giden bastı habersiz
bir yürüdüğümüz kaldırımlar ağladı göstermeden.
tavla oynadığımız kafenin önünden geçiyorum her gün
buruk bir gülümseyişle bana bakıyor
her zaman oturduğumuz masada
başka bir çift şansını deniyor
’hep yek ’ diyor kadın
adam dü şeş/le cevap veriyor gülerek.
yenildiğinde kaşlarının nasıl düştüğü gelir us/uma
zor gelirdi kadına yenilmek
hep bir üstünlük savaşıydı kazanmaya çalıştığın
umursamaz görüntünün altında yatan hırsı
saklardın yalan gülüşlerine
ve sarılırdın bana hayata sarılır gibi sıkıca.
seni kaybedeli beri
hayata yenik başladım sayende sevgili
kör karanlık geceleri sen diye kucaklarken
kazanmanın sarhoşluğu ile
kimleri kucaklıyorsun güneşin sabahladığı o sahilde
bilmek istemiyorum
sadece
sadece özlemin çığlıkları yankılanırken
martıların bozuk kaba lehçesinde
bir balık gibi düşüyorum sensizliğin derin sularına
gözlerim açık..
’sen’ desem
ağzım yokluğunla dolacak
boğulacağım.
Emin ol ki bu son reveransım kader önünde.
Ayvazım DENİZ