11
Yorum
41
Beğeni
5,0
Puan
2357
Okunma

resimler solduğunda düşerse gülüşlerin
yüzüm yüzünde
eksik kalacak dudağımda gülümsemem
nefesimde acıyan sensin
susuşum sensizliğimize
her akşam sana türküler yakarak
kara çaldım acımın alnına
ihanet ederken içimdeki kine
sırtından vurdum hasretimin
birliğini
seslendim
ağladım nefesimi unuturken penceremde
agız dolusu kustum sanki seni
ağlamaya utandım da kin dedim gözyaşlarıma
ruhum sızarken toprağın karnına
yüzüne
yüreğime
mevsimlerin üstümden geçip gittiği
pespaye bir gülüşüm şimdi
şurada pencerem kanatlarım yanık
gülüşlerimde bir kış
bahar solgun yüzünü dayamışken pencereme
beklemiyorum gidenin gittiği mevsimde gelmesini
sormayın ellerimin çatlaklarını
sular hep dar geçitlerden mi geçer
anlamam
kuşlar gelmek için mi gider
anlamam
şiir kuyusundaki imge ölülerine dua edenlerini
ellerim üşümeye yeminliyken
ellerim korkak
sürerken dudaklarıma cehennemi
inler yokluğuna üşümelerim
ağlıyordum
aşkı kana bulayan her şeye inat
söz verirdin
sormuyorum
güneşin koynundan ç/alıp ateşi
sadece tenime bıraktığın
ateş
dalga
rüzgar
ve maviyi taşırken şiirlerime
rüzgar senin göç ettiğini fısıldar
şiirleri düşür satırlara derdin
düşürme kalemini ardım sıra derdin
söz verdiğim gibi yazmıyorum artık
sen bu yazdıklarıma bakma
kalemimle dertleşiyorum sadece
çiçekleri küstürüp ba/harın dizlerinde
aşkın ayak izleri yüzümüzde
uyuttun ya içimi
hayaller
seksek oynar ömrümün duvarlarında
mezar taşlarının karaltısında
ararken sensizliğimi
göğsünün penceresine vursaydın
sen vazgeçilmiş evlerin basamaklarında
duraklayan ayakların ağır
adın boş bir satırın başlığı
ne olursa olsun
kuşlarını yolla bana
dökülsün yanın yanıma
renkleri silip ellerimden
seni bırakıp gökkuşağının saçlarına
sadece hatırlamak için
şafak vakitlerine çizdiğim çizgiler
kayboldukça duvarların soğukluğunda
eksik vakitlerim yorgun
koridorlar voltası eksik
ürker sessizliğinde korkularım
şair satır aralarına gömmeseydi seni
şiirler kusacaktım adına kalemin siyahlığında
o zaman bir kez daha
o zaman belki hatırlardın
irkilirken gece bir yağmur damlasının gürültüsünde
dilim çatlar
sukun eder bulutlar
ne zaman gelin etsem bakışlarımı
ya sen düşürürsün ya tellere takılıp kalır
yüzümüze vuran kapılara
vakit gitme vaktidir dedin
kendinden
her şeyden
sokakları atıp ardına
dudaklarıma yaralı sözcükler bırakmasaydın eğer
kal diyecektim
susturup zamanını
sonra son bir tutunuş ellerine
tüm satırlar sallanırken depreminin eşiğinde
uzun bir susturucunun arkasına gizlenmeyecekti yalvaran yüreğim
önce buruk bir gülümseme
bırakmamalıydım seni yolların serseri ruhuna
adın döküldü, şiir sökülürken
bir infilaktır satırlarım
yer yüzünden semaya
ve gittin özlemeyi özlediğim şehirlere
gitme demek bile nafileyken
bırak aklını yüreğimin
al duvaklı yanına
içimde hapsedip bırakmaya korktuğum
nefesim derdim sana
geçip giden saatler
zaman
sus diyordun sus
ve konuşmuyordum
geç kalmış mutluluklara
sahilinden çekip
söz verdim ya sana
susuyorum duasız dualarım
sürgün ellerim ve sana hasretim
ağlama diyordun sus ağlama
geçecek derdin geçecek
değişecek
Sayın Remzi Kurnaz beye sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum şiirime dil olduğu için Saygılarımla
5.0
100% (32)