7
Yorum
13
Beğeni
5,0
Puan
1898
Okunma
Soğuktu rüyamdaki tren rayları, tanrının çöplüğünde dişlerini arayan çöp kadınlar
antik mezar taşlarına çizdiler yüzlerini , avuçlarında iki gömü
sürgün edilsin diye mevsimler oradaydım zehirli Nektarın içildiği gündü Eylül
Bir sonrası, güzden geriye küften kemikler ve bir kaç serçe solfeji
İyot ve eter doldurdum nefesimi karıncaların buğday zamanı üç kez hatmettim firakı
ve derken yaz da bitti anladım ki polenler de ölürmüş hem de ağlarken papürüsler
Ayda hüzün biriktiren Su, bir damla yağmaz bir daha sesine yağmur
Nietzsche Amca, söyle Voltaire’ye henüz ölmedim lakin gözlerim
kayıp bir kentin kapısında Lav
Ateşi ikarus çalmadı, hem ben buluttum o zaman oldukça kurak
ve ihtimal kalbimin simyasını çıkaran gobi yerlileri değildi
o zaman herkesin bir gölgesi bir maskesi yoktu
beynimin krokisi çizilmemişti henüz
o zamanlar kadınlar bile seve bilirdi elmayı
Söylemiştim sonrası yok hısım
kemiklerimize manüpüle edilen kanla
ezberlenmez Aşk
Tabutunu bana taşıttıran kara gözlü hüzün
kalbini kaybedenlere mekan seçilir karanlık sabahlar
eskimez hiç bir yaranın makus tarihi
hep yeniden yazılır suyun alfabesine
anımsadığınız yerde kıra bilirsiniz hayatı...
CC_
5.0
100% (15)