10
Yorum
15
Beğeni
4,9
Puan
1952
Okunma


gecekonduların ondörtlüden oyuklu duvarlarında
iki başlı devin resmiydi çocukluğu
uçları babasının kambur yüreğine düğümlü
badem ağacının salıncağıydı
sırtına vurulan dağın ağırlığından habersiz
kurtlu meyvenin sevincini serçelerle paylaşırdı
ah o güllü minderi
kılıksız kıyafetine ne de güzel yakışırdı
ne zaman ki komşu teyzenin titrek dudaklarında
bir bebek ağlardı beşiğine sıkılmış sus
baban gelecek pazardan bilmem ne zaman
başımın belası ölmenin sırası mı?
mırıltı
öğle kuşağında duyulmuş
çekirdek kovanından soyulmuş
deşik kaldırımların yamacında
bacası kırık evlerden
bacası kırık evlerden
dur
çoğu zaman
bulgurunu bekleyen dibeğin civarını süsleyen
boynu bükük çiçekler gibi kadınlar ağlardı
sor
günün herhangi bir dününden çıkıp
siren sesleri ortalığı donatana kadar
kırık kiremitlerden kale direği
yine de zeminini her şartta bulurdu
oyna
dolaylı tümleçten kaçan ağabeyleri
bahçe çitlerini kısa boylarına rağmen
bazen yavaş bazen hızla
çisele doygun bulutların gölgesinde
aklını kevgirinden geçiremeyince
büyüdü o büyüdü
kömürcü ayşe’nin torunu bu
yaşa
ya şimdi
delgeç hedefin tam da ortasında
bu ne yaman soruydu paşa
..
..
5.0
95% (18)
4.0
5% (1)