2
Yorum
11
Beğeni
5,0
Puan
2573
Okunma
çocuk kundağına birden bire dökülen yıldızlar
kırmızı ihtilal olup kuruluyor gözbebeklerine
çıngıraklı iblis gibi döneliyor
beşiğin başucunda
şebboylar içine gömülen oyuncaklar
vebalı uykulara sarılıyor
--bir çocuk öldüğünde
minarelerin kıyısından
kırlangıç uçar kederleri eksik maviye
ki; rüyalar ürküyor dışarıda köpek uluyunca
her seferinde gözlerini ufku bağlıyor
yüzünü kalkan biliyor korkuya
sonra; top sesleri deliyor
bu dünyanın olmayan gözlerini
ay yürek mülkünde şavkıyor
beşiğini beliyor ölüm
yitik ıslığı ardınca
o ağıt senin bu ağıt benim
çocukluğun çenesini bağlıyorlar
--kanat vurmuştu gökyüzüne
bir hayli uzaklaşmıştı isli lambalar öyküsünden
gök kat kat açılmış
bekleyen ve beklenen vardı artık
--yani nûrûn nûra doğru yürümesi
yetim için uykuda başlayan hicret
aşktı nebisine
isanın çarmıha, yusufun kuyuya yürümesi gibi
bu yüzden firavunun fırtınası zemzemdir çocuğa
israfilin sûr’u karanlık çöl değildir
doğrulan ve doğan elleri açılır duaya
ecele aşina tıfn-ı nazeni açar
kopsa mezopotamyada vâveylâ
Ali’ce yönelir kâlu belâya .
5.0
100% (10)