Kaderde ne ise odur etme merak, Uyma kendi nefsine, Hakkın emrine bırak, Altundan ağacın olsa, zümrütten yaprak, Akibet gözünü doyurur bir avuç toprak.
Bul erbabını danış akıl, dinlemek ferasettir, Zaman ahir oldu, zuhur eden alamettir, Heva-i nefsine uyma; sabrın sonu selamettir, Ne aldandın be hey şaşkın bu can sana emanettir.
Mal ve mülkle mağrur olma, deme var mı ben gibi Bir muhalif rüzgâr eser, savurur harman gibi, Dünya malı elde iken düşmanların dost olur, Elde bir şey kalmayınca dost bile düşman olur.
İbret gözüyle bakın dünya misafirhanedir, Bir mukim insan bulunmaz ne tuhaf bir hanedir, Bir kefendir en sonu zengin-fakir sermayesi, Malına gururlanan gafil değil ya nedir?இܓ
இܓ yudum ömür bahçesinin gülü solmadan இܓ | İzlesene.com Video ► 4:36► 4:36 www.izlesene.com/.../yudum-omur-bahcesinin-gulu-so... 4 Haz 2011 yudum ömür bahçesinin gülü solmadan. Facebook’ta Paylaş. ylmz6034 Kanalı ylmz6034. Google +’da ...
♥........இܓ......♥.....
•ƸӜƷ• (((◠‿◠))) ..>’)(’<...இܓ
SaNaL DüNYaDa.. HaYaL SeVDa..
SanaL aşkLar baştacı yaLan dünyada, Esiyor şimaL rüzgarı.. güListan bağında, Ferhat iLe Şirin Kerem iLe AsLı masaLLarda Aradığımız AşkLar tutsak, kaf dağının ardında,
GerçekLer susar karanLığın koynunda, KadehLer Şerefe kaLkar.. günah yoLunda, Duyar kuLak, bakar göz.. meşk yapıLır sazda, K,adın beLinay erva sanaL dünyada, hayaL sevda.இܓ
Veddua*இܓ
இܓHarcanıp Gidiyor Ömür Dediğin..இܓ - Dünya Yörükler Birliği இܓ... ►► tr-tr./video/video.php?v... Yörük Kültürünü Gelecek Nesillere Aktarmak İçin Siz Gönül Dostlarımızı Sayfamıza Bekliyoruz. ...
Paylaş:
3 Beğeni
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Bir dizide mahkeme salonlarının duvarlarında yazan “Adalet mülkün temelidir” sözünün altında Atatürk’ün imzası görünmeyince kıyametler kopmuş. Kınayanlar mı istersiniz, twitter’da cikleyenler mi, “Eyvah! Ulu Önder’in bir sözü daha silindi” feryadını basanlar mı! Bir gazetemiz de üşenmeyip bunu manşetine taşımış.
Ne diyelim: Bu kadar cahillik ancak 2013 Türkiye’sinde olur.
Cahillik, çünkü bu sözün Atatürk’le hiçbir alakası yok. Kaldı ki Atatürk’ün de sahiplendiği yok. Nitekim kendisinden yaklaşık 1.300 (bin üç yüz) yıl önce söylenmiştir ve birazdan ispatlayacağımız gibi kesin olarak Hz. Ömer’e aittir. Üstelik de yanlış bir çeviri...
Sözün Arapça aslı “El-‘adlü esâsü’l-mülk”tür Türkçede ‘mülk’ kelimesi “Mahkeme kadıya mülk değil” deyiminde olduğu gibi genellikle taşınmaz (gayrimenkul) anlamında kullanılır. Oysa Arapçada devlet, düzen, ülke, egemenlik, iktidar, saltanat anlamlarına da gelir.
Dolayısıyla “Adalet mülkün temelidir” sözüyle kastedilen şey şudur: “Devletin veya düzenin esası adalettir.”
‘Esas’ kelimesi için seçilmiş olan ‘temel’ de yanlış bir karşılıktır. Bir devletin adalet temelinde kurulmuş olması önemli ama adalet sadece devlet binasının temel kısmında bulunmaz ki! Sözün sahibi olan Hz. Ömer’in anlayışına göre adalet bir devletin temelinde olduğu gibi çatısında da, yani her zerresinde vücut bulmalıdır. Temelinde adalet olup da çatısında zulüm yaşanırsa o binada adaletin varlığından söz edilebilir mi?
Şimdi bakalım “Adalet mülkün temelidir” sözü Hz. Ömer tarafından nasıl ve hangi bağlamda söylenmiş?
Sadece İslam tarihinde değil, dünya tarihinde de Hz. Ömer çapında âdaletiyle temayüz etmiş bir devlet başkanı bulmak kolay değildir. O, insanlık tarihinin adalet tahtının tacidarlarından biridir. Hayatından pek çok örnek verilebilir ama şu çarpıcı sözü yeterlidir adalet anlayışının hangi noktalara ulaştığını göstermek için:
“Devlet malını yetim malı konumuna koydum. İhtiyacı olmayan yetim malına tenezzül etmesin. Muhtaç olansa meşru surette, ihtiyaç ve emeğine uygun olarak yararlansın.”
Hicretin 20. yılında devletin geliri artmış, Hz. Ömer de Mekke’nin ileri gelenlerini maaşa bağlamıştı. Ölçüsü, Peygamber Efendimiz’e (sas) yakınlıktı. Kim O’na yakınsa daha yüksek maaşa bağlanacaktı. Oğlu itiraz etti. “Peygamber’in kölesi Zeyd’in oğlu Üsame 4 bin, bense senin oğlunum, 3 bin dirhem alıyorum. Adalet mi bu?” Hz. Ömer mutlak ölçüsünün Efendimiz olduğunu beyan eden şu şoke edici cevabı verdi:
“Ona daha fazla verdim, Çünkü Allah Resulü onu senden, onun babasını da senin babandan daha çok seviyordu.”
Gördüğünüz gibi insanın duygu ve düşünce sınırlarını zorlayan bu erişilmez adalet anlayışını bütün hayatına yaymış olan Hz. Ömer’in ağzına yakışırdı “Adalet mülkün temelidir” sözü.
“EL-ADLÜ ESASÜ’L-MÜLK”
637 yılındayız. Hz. Ömer’in İran hükümdarı Yezdicerd’in üzerine gönderdiği Sa’d b. Ebi Vakkas komutasındaki kuvvetler Medayin’e, sonra da Nehrevan’a girmişler, Sasanilerin paha biçilmez hazinelerini ganimet olarak Hz. Ömer’e göndermişlerdi. “Kisra’nın baharı” denilen muhteşem bir halı, mücevherli kılıçlar, kemerler, süslü elbiseler üst üste yığılmıştı. Bir de Kisra’nın altın bilezikleri vardı dizi dizi.
Halife Ömer, Süraka b. Malik’in kollarına taktırdı bilezikleri. Kisra’nın elbiselerini giydirdi. Sonra “çıkart” dedi ona. Şöyle dedi: “Allah’ım, benden daha fazla sevdiğin Resulüne ve Ebubekir’e vermediğin süslü eşyaları bana verdin. Bunları vermenden sana sığınırım.” Zengin olmanın bir düşüklük gibi görüldüğü bu aydınlık tablonun ardından Hz. Ömer’e bu defa Kisra’nın kılıcını getirdiler. Şöyle dediği duyuldu:
“Şüphesiz Kisra kendisine verilen dünyalıkla ahiretinden oldu. Dünya ile meşgul oldu. Kendisi veya damadı için mal topladı ama şahsı için ahirette yararlı olacak bir şey yapmadı.”
İşte “Adalet mülkün temelidir” sözünü bu bağlamda söylemişti Halife Ömer. Bunu İbn Kesir “El-Bidâye ve’n-Nihâye” adlı eserinde (cilt 7, s. 68) şu şekilde dile getirir:
“Adalet mülkün temelidir (esasıdır) ve baki kalmasının ve devam etmesinin sırrıdır… Beyhâkî ve İmam Şafi şunu dediler: Ömer b. Hattab, Kisra’nın bileziklerini Süraka b. Malik’e verdikten sonra şöyle dedi: “Kisra b. Hürmüz’ün bileziklerini kollarından çıkarıp Beni Müdlic kabilesinden Arab olan Süraka b. Malik’in kollarına takan Allah’a hamd olsun.”
Daha sonra Hz. Ömer, Müslümanlara bir hutbe verdi. Onlara Kisra’nın mülkünün (devletinin) zulüm ve eziyetlerle yok olduğunu, halbuki mülkün (devletin) temelinin ve ayakta kalıp devam etmesinin sırrının adalet olduğunu beyan edip açıkladı. Daha sonra bütün ganimetleri paylaştırdı. Ve bu ahlakla Müslümanlar İran şehirlerini (ülkesini) fethettiler. Kisra’nın mallarına mirasçı oldular. Güneş İslam illerinde batmaz oldu.”
Bundan 640 yıl önce, Atatürk’ün ölümünden de 565 yıl önce vefat eden bir tarihçinin kitabında aynen böyle yazıyor. Yani “Adalet mülkün esasıdır” sözü, Hz. Ömer’indir ve bir devletin zulümle ayakta kalamayacağı, ‘ilelebet payidar olması’nın sırrının adalet esası üzerine kurulması olduğu fikrinin patenti ona aittir.
Başkalarınca söylenmiş sözleri Atatürk’e mal etme gayretkeşliğinin başka örneklerini de biliyoruz.
Mesela Romalı şair Juvenalis’in neredeyse 2 bin yıllık “Orandium est ut sit mons sana in corpore sano” (Sağlam bir bedende sağlıklı bir kafa vermesi için Tanrı’ya dua etmelisin) sözü Atatürk’e mal edilerek “Sağlam kafa sağlıklı vücutta bulunur” şekline sokulmuştur.
Keza “Köylü milletin efendisidir” sözü de Kanuni’ye aittir ve aslı “Reaya milletin efendisidir” şeklindedir. Reaya, sadece köylü demek değildir. Üreten ve vergi veren anlamındadır ve Kanuni bir devletin devletten geçinenler sayesinde değil, üretici kitle sayesinde ayakta durduğunu anlatmak istemiştir.
Sözün özü: Mahkemeleri bırakın, diğer yerlerdeki sözler de asıl sahiplerine iade edilmelidir diyoruz. Zaten adalet bir şeyi ait olduğu yere koymak demek değil midir? O zaman tarihte de adalet istiyoruz. Hem de Hz. Ömer adaleti… இܓஇܓஇܓ
இܓSevgi Baht Olmuş இܓ- Müziksiz İlahi இܓ- YouTube islam ve sevgi ilahileri ile ilgili video► 3:21► 3:21 www.youtube.com/watch?v=0k_1Ws4I7x8 10 Tem 2013 - İslam ve Toplum tarafından yüklendi İlahi dinlerken vs. ... Sevgi Baht Olmuş - Müziksiz İlahi. İslam ve Toplum ... [Reddül muhtar, S.ebediyye, d ...
இܓஇܓஇܓஇܓஇܓ & இܓ
TOKALAŞMAK
Mahrem olan bayanlarla, yabancı bir kızla / kadınlarla tokalaşmak; karşı cinslerin tokalaşması caiz midir? Kullanıcı: Sorularlaislamiyet.com | Tarih: Sa, 30/11/2010 - 01:00
Değerli kardeşimiz; Bir erkeğin kendisine nikâhı düşebilen yabancı bir kadınla; bir kadının da baba, kardeş ve amcaları gibi mahremleri sayılan erkeklerin dışında, diğer erkeklerle tokalaşması caiz görülmemektedir. Bu hususta Resul-i Ekrem Efendimizin (a.s.m.) nasıl hareket ettiği bizim için şaşmaz bir ölçü durumundadır. Efendimiz (asv), kendisine bîat için gelen sahabî hanımlara şöyle buyurmuşlardır:
“Ben kadınlarla tokalaşmam. Benim yüz kadına söylediğim söz bir kadına söylediğim söz gibidir.”1
Hz. Âişe Validemiz (r.anha) ise Resulullah'da (a.s.m.) gördüğünü şöyle nakletmektedir:
“Resulullahın (a.s.m.) mübarek eli hiçbir yabancı kadının eline kesinlikle değmedi.”2
Hadislerdeki ölçü bu şekilde belirtilmektedir. Bundan dolayı gerek iş hayatında, gerekse ailevî münasebetlerde ve bazı merasimlerde, erkeğin kendisine yabancı bir kadınla veya bir kadının yabancı bir erkekle tokalaşması hususunda bir ruhsat bulunmamaktadır. Ayrıca bu bir zaruret de değildir.
Yani, “Bu zaruri bir haldir” diye, insan gönül rahatlığı içinde bu yasağı işleme yolunu zorlayamaz. “Zaruret”, ancak insanın “muztar” halde kaldığı, haram olan o şeyi yapmadığı zaman canına, malına ve namusuna bir zarar gelebilecekse ve bu durum da kuvvetli bir ihtimalle tahmin ediliyorsa, ancak o zaman yapılır.
Yoksa her akla gelen sıkıntılı bir hal, her karşılaşılan âcil ve ânî bir durumda “Bu zarurettir” diyerek haram olan bir şeyi yapmak ve tatbik etmek gerekir ki, bu, suistimali netice verir. O zaman her önüne gelen kendi ölçülerine göre bir “zaruret” bahanesi ileri sürer, böylece bütün mahzurlu şeyler mübahlaşıverir.
Halbuki mesele böyle değildir. Zaruret, ancak meşru çerçeve içinde kalmanın imkânsız olduğu hallerde söz konusu olabilir. Bir Müslüman, sosyal münasebetlerine zarar vermeden meşru daire içinde kalabilir, yaşayabilir. Öyle ise, “zaruret, mecburiyet” prensibini hatıra getirerek erkeklerin nâmahrem olan kadınlarla, kadınların da yabancı erkeklerle tokalaşmasının, bugün artık zaruret gerekçesiyle tatbik edilmesinin haklı bir dayanağını bulmak, pek o kadar kolay değildir.
Çünkü, böyle bir zaruret yoktur. İnsan yapmadığı zaman ne canına, ne malına, ne de namusuna bir eksiklik ve zarar gelmez. Çevrenin garip karşılayacağı ihtimalinin, kişinin yabancı kadınla tokalaşmadığı an medenî münasebetlerde bir eksiklik olacağı telâkkilerinin, dikkatleri üzerine çekerek “gerici, yobaz” olarak karşılanmanın haklı sebeplerini bulmak mümkün olmasa gerektir.
Bunlarla birlikte Batıdan gelen bu yanlış âdet ve “görgü kuralı” yaygın bir şekilde yerleşmiş durumda. Bunun için nasıl hareket etmeli? Hem inancımıza bir halel getirmeyip mesuliyetli bir duruma düşmeden; hem de bunun dinen bir mahzur teşkil ettiğini tam olarak bilmeyen muhatabımızı kırmadan, incitmeden nasıl davranmalıyız?
Bir kere siz bu hali bir haram olarak biliyor ve inanıyorsanız, -ki öyledir- o zaman bu mahzurlu duruma düşmemek için bir gayret sarf edecek, onu işlemeye meydan vermeyecek, yerine göre hareket etmeye çalışacaksınız.
Başka bir husus; bir fırsatını bularak muhataba bu durumun dinen haram olduğunu söylersiniz. Zaten onun sizi anlayışla karşılaması, fikir ve inancınıza saygılı olması medenî olmanın bir gereğidir. Siz bu hususta tavrınızı belli ederseniz, ileriki karşılaşmalarda meselenin hallolduğunu veya belli bir mecraya girmiş olduğunu göreceksiniz.
Bununla beraber, şayet kişi kendisini mecbur hissediyorsa, tokalaşmayı bir günah olarak bilir de yaparsa, mesuliyetini peşin olarak kabul etmiş olduğundan yine haram işlemiş sayılır. Fakat “Bunda bir mahzur yoktur” diye düşünürse, haramı helâl olarak görmüş olacağından ağır bir vebal altına girmiş demektir.
Bu arada şunu da hatırlatalım: Kadın şehevânî histen kesilmiş yaşta ihtiyar olursa, onunla musafaha yapmada, elini öpmede bir mahzur yoktur. Çünkü, arada hissî bir mahzur kalmamış bulunmaktadır. Ancak erkek kaç yaşında olursa olsun, isterse seksen-doksan yaşında bulunsun, haramlık devam etmektedir.
Kadınlarla tokalaşmaktan dolayı Hanefi mezhebine göre abdest bozulmaz.இܓ
Bu olay toplumsal adetlerin, Allah’ın toplum için koyduğu şeriatı çiğnediği durumlardan biridir. İnsanların batıl adet ve gelenekleri Allah’ın hükmü üzerine çıkmış. Öyle ki; birine şeriatın konuyla ilgili görüşünü söylesen delilleri getirip açıklasan seni gericilikle suçlar. Kompleksli olmakla, akrabalık ilişkilerini koparmakla, iyi niyetler hakkında şüpheci olmakla vs. suçlar. Amcanın kızıyla, dayının ve teyzenin kızıyla, kardeşin hanımıyla, amcanın ve dayının hanımıyla tokalaşmak toplumumuzda doğal hale gelmiş! Oysa olayın tehlikesine şer’i açıdan baksalar bunu yapmazlar. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)şöyle buyuruyor: இܓ“Sizden birinizin kafasına demirden bir iğne sokulması, onun için kendisine helal olmayan bir kadına dokunmasından daha hayırlıdır.” இܓ
Tabarani Mucemu’l-Kebir 20/212, Albânî Sahihu’l-Cami 4921 Namahrem bir kadınla tokalaşmak şüphesiz elin zinasındandır. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor: இܓ“Gözler zina eder, eller zina eder, ayaklar zina eder, cinsiyet uzvu zina eder.” இܓ Ahmed Müsned 1/412, Albânî Sahihu’l-Cami 4126 Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den daha temiz kalpli birisi var mıdır!? Buna rağmen Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: இܓ“Şüphesiz ben, kadınlarla musafaha etmem/tokalaşmam.” இܓ
Ahmed Müsned 6/357, Albânî Sahihu’l-Cami 2509 Başka bir hadiste Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: இܓ“Ben, kesinlikle kadınların eline dokunmam.” இܓ
Tabarani Mucemu’l-Kebir 24/342, Albânî Sahihu’l-Cami 7054 Aişe (Radiyallahu Anha) şöyle dedi: இܓ“Hayır, Allah’a yemin olsun ki Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in eli mahremi olmayan kadın eline hiç değmedi. Kadınlarla sadece sözlü olarak beyatleşirdi.” இܓ
Müslim 3/1489 Saliha eşlerini, erkek kardeşiyle tokalaşmamaları durumunda boşamakla tehdit eden insanlar Allah’dan korksunlar!.. Şunu da bilmek gerekir ki eldiven giymek gibi araya engel koymak ya da elbisenin altından tokalaşmak bir şeyi değiştirmez. İki şekilde de musafaha/tokalaşma haramdır. இܓஇܓஇܓ
*Muhammed Salih el-Müneccid*
இܓALLAH HU ALLAH இܓ Videoları | İzlesene.com
hu ALLAH ilahisi ile ilgili video► 5:11► 5:11 www.izlesene.com/liste/allah-hu-allah 05:54. Allah Hu Allah (Hasretim ilahi Grubu). Allah Hu Allah (Hasretim ilahi Grubu). 2.229 izlenme 2 ...
SanaL aşkLar baştacı yaLan dünyada, Esiyor şimaL rüzgarı.. güListan bağında, Ferhat iLe Şirin Kerem iLe AsLı masaLLarda Aradığımız AşkLar tutsak, kaf dağının ardında,
GerçekLer susar karanLığın koynunda, KadehLer Şerefe kaLkar.. günah yoLunda, Duyar kuLak, bakar göz.. meşk yapıLır sazda, K,adın beLinay erva sanaL dünyada, hayaL sevda.இܓ
Şiirlerini ve bu sayfa süslemelerini seviyorum Usta kalemi selamlıyorum ____________________________________Yüreğine sağlık
YAZSAM OLMUYOR YAZMASAM OLMUYOR BE GARDAŞIM..BEN KISA VE ÖZ DEĞİNMEK İSTİYORUM.. ACEMİ DOKTOR CANDAN,,SAHTE ULEMA,CAHİL HOCA,,DİNDEN EDER DERLER YA HANİ İŞTE VALLAHİ BÖYLE..KIÇI KIYTIRIKLARIN HER SÖZÜNE BAKMA SEN..İÇİNDEKİ SEVGİLER EKSİLTME..
Işık Mehmetali | Mehmetali IŞIK 22 Ekim 2013 Salı 19:39:50
Dostum yukarıda yorumları okurken Batu 41 in yorumunu okudum hakikaten usta kaleme katılıyorum, her şeyi hallettik bitirdik Maşallah her yer güllük gülistanlık... şimdi acaba kadınla erkek tokalaşır mı tokalaşmaz mı veya sen görmediğin ve hayaline yazdığın torunun yaştaki kızlar için şiirde onları taciz ediyorrmuşsun ya bu ne kadar mesnetsiz ne kadar yoz bir düşünce, böyle bir şeyi yazmanın altında başka şeyler aramak gerek üstad. Aslında herkes yüreğindekini kusuyor..... Yüreği temiz olanın bu tür yorum yazması mümkün değil sen kafanı takma ve devam yazmaya usta... Kutluyorum
***
Mehmet Ali bey çok teşekkür ediyor şiirlerim ve sayfa süslemelrim size… Ben kendim de siz değerli temiz yürekli dinini en güzel şekilde yaşayan ALLAH’ın koyduğu kurallara riayet edip inkar yoluna gitmeyen PeygamberEfendimizin (S.A.V) sünnetlerine saygı gösterip uygulamaya çalışan siz değerli yüreği temiz insanların dillerinden dökülen güzel düşünceli yorumlara çok teşekkür ederim… malumunuz benim yüreğimin temiz olmaması sizler tarafından tescillendikten sonra… Ayşe teyzenin acesi bile kar etmedi…bu kirlilikten yön değiştiremiyorum… bunda da ısrar ediyorum… sonum cehennemlik mi ne … bu konuda siz den bir fetva duysam hani belki kirli yüreğimi temizleme şansım olur du … Hazır bu kirli yüreğe sahipken tespitlerinizde sizi yanıltmamak adına… çok değerli Türkiye Cumhuriyeti sanatçılarının söylediği şarkıları ve skeçleri armağan ediyorum... amme hizmeti yapıyorlar.. severek dinliyoruz, izliyoruz…ve tabikide duyarsız kalamıyoruz,, alkışlıyoruz, ritim tutuyoruz…hem ülkemizde hem dünyamızda o kadar ölümler, savaşlar ,felaketler ,Türkiye Cumhuriyeti askeriyesinde tecavüze uğrayıp , küçük bir çocuğa tecavüz edip kafasını parçalayan şeytanın kıtır kıtır kestikleri meyhaneleri ,pavyonları,sokakları okulları doldururken …bunlara çözüm bulunamazken ve ……………………………………………………&&&&
biraz moral olması açısından bu filmleri şarkıları,tiyatroları bizlerde izliyoruz ,dinliyoruz,seyrediyoruz… seve seve nereye kadar demiyoruz,, hep seviyoruz…
sizin ter temiz sohbetlerinize pek iştirak edemiyoruz …nolur affedin… gonca gülünüzde gurbete gitmiş.. ne kadder üzüldüm bilemezsiniz…hani vatanın dan milletinden ayrı olanları düşününce sizin bu hasretliğiniz şahsen beni derinden daha çok etkiledi…ALLAH kavuştursun…açılmış, saçılmış gonca gülünüze …sizler temiz yüreklerinizle tertemiz, pamuk şeker tadında şiirler yazın…alkışlayanlarınız bol olsun… süper babanızında şeytanı bol olsun…!!! Bu kirli yüreklilikle o süper uncle hayvan oğlu hayvanı kıtır kıtır kesmeden yorumuma son veriyorum…saygı ve sevgi dilekleri dökülmedi kirli yüreğimden… sizlere iyi tokalaşmalar… kızlı- babalı …
**********************************************
Oğuzhan Koç - Eser Yenenler Uzun Hava - ÇGHB Yılbaşı ... ► 5:35► 5:35 www.youtube.com/watch?v=-ts_cofgaGc o 15 Mar 2013 - BuRak RedwOrm tarafından yüklendi Oğuzhan Koç - Eser Yenenler Uzun Hava - ÇGHB Yılbaşı Özel 2012 - ... Sign in with your Google Account ...
**********************************************
Ankaralı Ayşe ( Tiki Tak Tak ) - YouTube ► 4:38► 4:38 www.youtube.com/watch?v=sB-Uh4ZTFQI o 18 Mar 2010 - ariza6893 tarafından yüklendi Ankaralı Ayşe'nin Güzel Yorumu Kıpır Kıpır Şarkısı Ve Harika Klibi İLe Tiki Tak Tak Sizlerle :)
************************************************ Çıt Çıt (Hatice) - YouTube ► 4:23► 4:23 www.youtube.com/watch?v=uM9WeF5ln5k o 8 Oca 2012 - Kemal Bozkurt tarafından yüklendi http://www.facebook.com/pages/Onurlu-%C3%87ocuk-Y%C3%BCre%C4%9Fim/187677634620276.
**********************************************
Sibel Pamuk - Harmandan Gel - YouTube ► 4:07► 4:07 www.youtube.com/watch?v=7AIgcuoKdrk o 2 Oca 2008 - kumyatakli tarafından yüklendi Sibel Pamuk - Harmandan Gel, Tokat ´a ait olan bir türkü.
***********************************************
Hulya Polat - Kocari - YouTube ► 3:11► 3:11 www.youtube.com/watch?v=gMPkKcDSw40 o 1 Eki 2013 - taxibekleme tarafından yüklendi This video is unavailable. You need Adobe Flash Player to watch this video. Download it from Adobe. Find out ...
*********************************
Sevcan Orhan - Sen De Gel - YouTube ► 3:36► 3:36 www.youtube.com/watch?v=rwumLc7y3L4 o 22 Haz 2013 - taxibekleme tarafından yüklendi You need Adobe Flash Player to watch this video. Download it from Adobe. Find out why. Close. Sevcan ...
******************************************
Kurtuluş Son Durak - Goncagül'ün Şarkısı ... - Facebook ►► https://tr-tr.facebook.com/video/video.php?v... Ahmet Işıtan, Azad Agacanyan, Vagarsak Arslan ve 77 diğer kişi bunu beğendi. 374 paylaşım. Yasin Akgün ...
YAZSAM OLMUYOR YAZMASAM OLMUYOR BE GARDAŞIM..BEN KISA VE ÖZ DEĞİNMEK İSTİYORUM.. ACEMİ DOKTOR CANDAN,,SAHTE ULEMA,CAHİL HOCA,,DİNDEN EDER DERLER YA HANİ İŞTE VALLAHİ BÖYLE..KIÇI KIYTIRIKLARIN HER SÖZÜNE BAKMA SEN..İÇİNDEKİ SEVGİLER EKSİLTME..
Işık Mehmetali | Mehmetali IŞIK 22 Ekim 2013 Salı 19:39:50
Dostum yukarıda yorumları okurken Batu 41 in yorumunu okudum hakikaten usta kaleme katılıyorum, her şeyi hallettik bitirdik Maşallah her yer güllük gülistanlık... şimdi acaba kadınla erkek tokalaşır mı tokalaşmaz mı veya sen görmediğin ve hayaline yazdığın torunun yaştaki kızlar için şiirde onları taciz ediyorrmuşsun ya bu ne kadar mesnetsiz ne kadar yoz bir düşünce, böyle bir şeyi yazmanın altında başka şeyler aramak gerek üstad. Aslında herkes yüreğindekini kusuyor..... Yüreği temiz olanın bu tür yorum yazması mümkün değil sen kafanı takma ve devam yazmaya usta... Kutluyorum
***
Mehmet Ali bey çok teşekkür ediyor şiirlerim ve sayfa süslemelrim size… Ben kendim de siz değerli temiz yürekli dinini en güzel şekilde yaşayan ALLAH’ın koyduğu kurallara riayet edip inkar yoluna gitmeyen PeygamberEfendimizin (S.A.V) sünnetlerine saygı gösterip uygulamaya çalışan siz değerli yüreği temiz insanların dillerinden dökülen güzel düşünceli yorumlara çok teşekkür ederim… malumunuz benim yüreğimin temiz olmaması sizler tarafından tescillendikten sonra… Ayşe teyzenin acesi bile kar etmedi…bu kirlilikten yön değiştiremiyorum… bunda da ısrar ediyorum… sonum cehennemlik mi ne … bu konuda siz den bir fetva duysam hani belki kirli yüreğimi temizleme şansım olur du … Hazır bu kirli yüreğe sahipken tespitlerinizde sizi yanıltmamak adına… çok değerli Türkiye Cumhuriyeti sanatçılarının söylediği şarkıları ve skeçleri armağan ediyorum... amme hizmeti yapıyorlar.. severek dinliyoruz, izliyoruz…ve tabikide duyarsız kalamıyoruz,, alkışlıyoruz, ritim tutuyoruz…hem ülkemizde hem dünyamızda o kadar ölümler, savaşlar ,felaketler ,Türkiye Cumhuriyeti askeriyesinde tecavüze uğrayıp , küçük bir çocuğa tecavüz edip kafasını parçalayan şeytanın kıtır kıtır kestikleri meyhaneleri ,pavyonları,sokakları okulları doldururken …bunlara çözüm bulunamazken ve ……………………………………………………&&&&
biraz moral olması açısından bu filmleri şarkıları,tiyatroları bizlerde izliyoruz ,dinliyoruz,seyrediyoruz… seve seve nereye kadar demiyoruz,, hep seviyoruz…
sizin ter temiz sohbetlerinize pek iştirak edemiyoruz …nolur affedin… gonca gülünüzde gurbete gitmiş.. ne kadder üzüldüm bilemezsiniz…hani vatanın dan milletinden ayrı olanları düşününce sizin bu hasretliğiniz şahsen beni derinden daha çok etkiledi…ALLAH kavuştursun…açılmış, saçılmış gonca gülünüze …sizler temiz yüreklerinizle tertemiz, pamuk şeker tadında şiirler yazın…alkışlayanlarınız bol olsun… süper babanızında şeytanı bol olsun…!!! Bu kirli yüreklilikle o süper uncle hayvan oğlu hayvanı kıtır kıtır kesmeden yorumuma son veriyorum…saygı ve sevgi dilekleri dökülmedi kirli yüreğimden… sizlere iyi tokalaşmalar… kızlı- babalı …
**********************************************
Oğuzhan Koç - Eser Yenenler Uzun Hava - ÇGHB Yılbaşı ... ► 5:35► 5:35 www.youtube.com/watch?v=-ts_cofgaGc o 15 Mar 2013 - BuRak RedwOrm tarafından yüklendi Oğuzhan Koç - Eser Yenenler Uzun Hava - ÇGHB Yılbaşı Özel 2012 - ... Sign in with your Google Account ...
**********************************************
Ankaralı Ayşe ( Tiki Tak Tak ) - YouTube ► 4:38► 4:38 www.youtube.com/watch?v=sB-Uh4ZTFQI o 18 Mar 2010 - ariza6893 tarafından yüklendi Ankaralı Ayşe'nin Güzel Yorumu Kıpır Kıpır Şarkısı Ve Harika Klibi İLe Tiki Tak Tak Sizlerle :)
************************************************ Çıt Çıt (Hatice) - YouTube ► 4:23► 4:23 www.youtube.com/watch?v=uM9WeF5ln5k o 8 Oca 2012 - Kemal Bozkurt tarafından yüklendi http://www.facebook.com/pages/Onurlu-%C3%87ocuk-Y%C3%BCre%C4%9Fim/187677634620276.
**********************************************
Sibel Pamuk - Harmandan Gel - YouTube ► 4:07► 4:07 www.youtube.com/watch?v=7AIgcuoKdrk o 2 Oca 2008 - kumyatakli tarafından yüklendi Sibel Pamuk - Harmandan Gel, Tokat ´a ait olan bir türkü.
***********************************************
Hulya Polat - Kocari - YouTube ► 3:11► 3:11 www.youtube.com/watch?v=gMPkKcDSw40 o 1 Eki 2013 - taxibekleme tarafından yüklendi This video is unavailable. You need Adobe Flash Player to watch this video. Download it from Adobe. Find out ...
*********************************
Sevcan Orhan - Sen De Gel - YouTube ► 3:36► 3:36 www.youtube.com/watch?v=rwumLc7y3L4 o 22 Haz 2013 - taxibekleme tarafından yüklendi You need Adobe Flash Player to watch this video. Download it from Adobe. Find out why. Close. Sevcan ...
******************************************
Kurtuluş Son Durak - Goncagül'ün Şarkısı ... - Facebook ►► https://tr-tr.facebook.com/video/video.php?v... Ahmet Işıtan, Azad Agacanyan, Vagarsak Arslan ve 77 diğer kişi bunu beğendi. 374 paylaşım. Yasin Akgün ...
sizlerinde engin bilgilerinden yararlanmak isterim... yok kalb temizliği, yok sabi kızlara duyulan özlem , akabinde yatakta çekilen fotoğraflar , mutlu evlilik pozları ,açılmış saçılmış gonca güller , hiç yalan söylememiş babalar ,happy mail dağıtımları vs.vs.... safsatalar olmasın lütfen... madem özgür bir ülkeyiz konuşalım sorunlarımızı, kendi çöplüklerinde ötmesin horozlar( süper uncle mesajından ).......................bu şiirler neden yazılıyor, 4 +4+ lük şiir yazınca cennetten köşk mü garanti... bana hatalarımı söylesin hatasız kullar ki ben de özür dileme erdemliliğini gösterebileyim küfretmeden...kusursuz şairler kusurlu şiirler yazabiliyor mu asıl mesela bu ...öfke geldi ,akıl gitti...zaman ziyan oldu... yani öyle... ;))
இܓ Bir ayrılık yankısı var nefesinde… Kelimeler buz tutarak düşüyor dudaklarından. Ellerin elleri mi öksüzlüğe bırakıyor, Gözlerin rotasını değiştiriyor,uzaklaşıyor gözlerimden இܓ
இܓdertli dolap இܓgüzel ilahi இܓ| İzlesene.com Video ► 3:33► 3:33 www.izlesene.com/video/dertli-dolap...ilahi/251755... o 27 Ağu 2010 dertli dolap güzel ilahi. ... Abdurrahman Önül - Gül Yüzlü Peygamberim İlahileri. 236.093 izlenme • annem ...
இܓGüvercin Tır’ın Dorsesine yuva yaptı இܓ ŞANLIURFA’nın Viranşehir İlçesi'nde, nakliyecilik yapan Şaban Türkoğlu, evin önüne park ettiği TIR'ının dorsesine bir güvercinin yuva yapması nedeniyle 18 gündür kontak kapattığını söyledi. Şehirlerarası nakliye işi yapan Şaban Türkoğlu, 18 gün önce iş dönüşü TIR'ını Şırnak Mahallesi'ndeki evinin önüne park etti. Birkaç gün park halinde kalan TIR'ın dorsesine bu sürede bir güvercin yuva yaparak, yumurta bıraktı. Tekrar işe çıkmak için aracının başına gelen Türkoğlu, güvercini ve yuvasını görünce şaşırdı. Yuvayı bozmaya kıyamayan Şaban Türkoğlu, TIR'ı hareket ettirmeyerek işe çıkmadı.
Hayatında ilk kez böyle bir şeyle karşılaştığını belirten Şaban Türkoğlu, kendisini yük taşımacılığı için arayan kişilere ise "TIR'a kuş yuva yaptı, yuva bozulmasın diye bir süreliğine çalışmıyorum" dediğini söyledi. Türkoğlu, yavrular yumurtadan çıkıp uçana kadar da işe çıkmayacağını kaydetti. இܓ இܓ இܓ
இܓ Bir deprem sarsıntısı var sözlerinde… Kelimeler çatırdayarak dökülüyor dilinden Ayakların ayrılığa dolanmış,hep geriye atıyor… Adım adım çiğniyor,eziyorsun canımı derinden இܓ
sizlerinde engin bilgilerinden yararlanmak isterim... yok kalb temizliği, yok sabi kızlara duyulan özlem , akabinde yatakta çekilen fotoğraflar , mutlu evlilik pozları ,açılmış saçılmış gonca güller , hiç yalan söylememiş babalar ,happy mail dağıtımları vs.vs.... safsatalar olmasın lütfen... madem özgür bir ülkeyiz konuşalım sorunlarımızı, kendi çöplüklerinde ötmesin horozlar( süper uncle mesajından ).......................bu şiirler neden yazılıyor, 4 +4+ lük şiir yazınca cennetten köşk mü garanti... bana hatalarımı söylesin hatasız kullar ki ben de özür dileme erdemliliğini gösterebileyim küfretmeden...kusursuz şairler kusurlu şiirler yazabiliyor mu asıl mesela bu ...öfke geldi ,akıl gitti...zaman ziyan oldu... yani öyle... ;))
இܓ Bir ayrılık yankısı var nefesinde… Kelimeler buz tutarak düşüyor dudaklarından. Ellerin elleri mi öksüzlüğe bırakıyor, Gözlerin rotasını değiştiriyor,uzaklaşıyor gözlerimden இܓ
இܓdertli dolap இܓgüzel ilahi இܓ| İzlesene.com Video ► 3:33► 3:33 www.izlesene.com/video/dertli-dolap...ilahi/251755... o 27 Ağu 2010 dertli dolap güzel ilahi. ... Abdurrahman Önül - Gül Yüzlü Peygamberim İlahileri. 236.093 izlenme • annem ...
இܓGüvercin Tır’ın Dorsesine yuva yaptı இܓ ŞANLIURFA’nın Viranşehir İlçesi'nde, nakliyecilik yapan Şaban Türkoğlu, evin önüne park ettiği TIR'ının dorsesine bir güvercinin yuva yapması nedeniyle 18 gündür kontak kapattığını söyledi. Şehirlerarası nakliye işi yapan Şaban Türkoğlu, 18 gün önce iş dönüşü TIR'ını Şırnak Mahallesi'ndeki evinin önüne park etti. Birkaç gün park halinde kalan TIR'ın dorsesine bu sürede bir güvercin yuva yaparak, yumurta bıraktı. Tekrar işe çıkmak için aracının başına gelen Türkoğlu, güvercini ve yuvasını görünce şaşırdı. Yuvayı bozmaya kıyamayan Şaban Türkoğlu, TIR'ı hareket ettirmeyerek işe çıkmadı.
Hayatında ilk kez böyle bir şeyle karşılaştığını belirten Şaban Türkoğlu, kendisini yük taşımacılığı için arayan kişilere ise "TIR'a kuş yuva yaptı, yuva bozulmasın diye bir süreliğine çalışmıyorum" dediğini söyledi. Türkoğlu, yavrular yumurtadan çıkıp uçana kadar da işe çıkmayacağını kaydetti. இܓ இܓ இܓ
இܓ Bir deprem sarsıntısı var sözlerinde… Kelimeler çatırdayarak dökülüyor dilinden Ayakların ayrılığa dolanmış,hep geriye atıyor… Adım adım çiğniyor,eziyorsun canımı derinden இܓ
Pişmanlık çok kötü bir olgudur insanı asit gibi yakar sonra dağılmış atom bıakır, insanlar vereceği kararlarda iyi düşünmeli,snrasını hesaplamalı gerekeni yapmalıdır,ölmek hakiki gerçektir önemli olan ne için öldğün
14 yaşındaydı teşkilata üye olduğunda. İlk ve son cinayetini işlediğinde 17. Yaşadığı bölgeyi terk etmesi istenen ve bu talimatı zamanında yerine getirmeyen bir gençti kurbanı. Teşkilatın bu iş için sağladığı tabancayı aldı, bir gece vakti kurbanın yaşadığı evin önüne geldi, emin adımlarla pencereye yaklaştı ve üç el ateş etti. Her şey planlandığı gibi gitmişti. Bir küçük ayrıntı hariç. Kurbanın küçük kardeşi evin önünde tek başına top oynuyordu ve O’nu görmüş, gözlerinin içine bakmıştı. Bir an ne yapacağını bilemedi. Onlarca yıl sonra anlattıklarına bakılırsa, kurbanın kardeşi olduğunu bilseydi, onu da öldürecekti. Ama öldürmedi. Muzaffer bir komutan edasıyla, geldiği gibi emin adımlarla arabada kendisini bekleyen arkadaşlarının yanına döndü. Artık değer verdiği insanlar tarafından alkışlanmayı, göğsünü gere gere dolaşmayı hak etmişti. Onlarca yıl sonra, “biri olmayı istemiştim” diye açıkladı motivasyonunu; “biri olmayı ve bardan içeriye girdiğimde değer verdiğim insanlar tarafından alkışlanmayı. Alkışlandım da. Ve çok güzeldi”. Oliver Hirchbiegel’in yaşanmış bir öyküden uyarladığı “Five Minutes of Heaven” isimli filmden, filmin iki baş karakteri olan katille kurbanın kardeşinin hikâyesinden söz ediyorum yukarıdaki paragrafta. Kaderi Kıbrıs’ınkine çok benzeyen Kuzey İrlanda’nın, Katoliklerle Protestanların çatışmalarının tarihinden bir kesit. Katille kurbandan hangisinin Protestan, hangisinin Katolik olduğu filmde belli ama bunun bu bahiste hiçbir önemi yok. Çocuk yaşta işlediği cinayetin cezasını çekmiş katil. 12 yıl hapiste yatıp çıkmış. Ama olayın üzerinden onlarca yıl geçmesine karşın, gitmemiş o top oynayan küçücük çocuğun görüntüsü gözlerinin önünden. Gülse suçlu hissetmiş kendini, içse suçlu, unutsa suçlu … Ne terapi seansları, ne de başka bir şey kurtarabilmiş onu suçluluk duygusundan. Ve nihayetinde Dostoyevski’nin Raskolnikov’u gibi cinayet mahalline taşımış onu ayakları. Filmin tadını kaçırmak istemiyorum asla. Film bulunmalı ve ilk kez çocuk yaşlarda korkunç bir olay vesilesiyle göz göze gelen iki insanın, onlarca yıl sonra geçmişle ve birbiriyle yüzleşmesinin ibretlik öyküsü dikkatle izlenmeli. Geçen haftaki yazıda sözünü ettiğim, onbinlerce insanı öldüren atom bombasını Nagasaki’ye attıktan yıllarca sonra bile “asla pişman değilim” diyen, her sabah ABD bayrağını göndere çekip, her akşam, müthiş bir görev bilinciyle onu indiren, “ülkesine onuruyla hizmet etmiş biri olarak hatırlanmak” isteyen Charles Donald Albury’ninkiyle ne kadar da farklı bu filmdeki katilin hikâyesi! Biri, onbinlerce insanı öldürmüş olmasına karşın gururlu ve mağrur; onlarca yıl geçse de olayın üzerinden, asla pişmanlık duymuyor. Öteki, bir tek kişiyi öldürmüş sadece. Hem de çocuk yaşta işlemiş bu suçu. Kendisini affetmek için Charles Donald Albury’nin bulabileceğinden çok daha fazla sebep bulması mümkün. Ama beceremiyor. Gözünün önünden bir dakika bile gitmiyor kurbanın kardeşinin gözleri. Aslında bence, yeterince derin düşünebilenler birçok benzerlik bulabilirler bu iki (anti) kahramanın hikâyelerinde. İşledikleri cinayetler belirlemiş ikisinin de hayatını. Bir an bile kurtulamamışlar o meşum olayın gölgesinden. Ama iki adamın geçmişle başa çıkmak için geliştirdikleri mekanizmalar birbirinden çok farklı! Biri yüceltmeyi seçmiş işlediği cinayeti. Yaptığından pişmanlık duyduğu anda yere düşüp patlayan bir nar gibi saçılıp dağılacağını anlamış bilinç altında. Ve savunma mekanizmasını sokmuş devreye. O bayrağı her çektiğinde göndere, bir kat şal daha örttüğünü düşünmüş cinayetin üzerine. Oysa diğeri, daha iyi bir insan oluşundan mı, o küçücük çocuğun korku dolu gözlerini görmüş olmasından mı bilinmez, bir türlü örtüp bastıramamış geçmişi. Bu ada üzerinde nefes alıp veren ne çok insan var bu iki (anti) kahramana benzeyen! Ya bayrakları göndere çekmekle, geçmişin üzerine tüller örtmekle meşguller, ya da yüreklerini sarıp sarmalayan korku ve endişeyle mücadele etmekle. Her durumda hastadır bu insanlar; tek başlarına başa çıkmaları mümkün olmayan bir illetten muzdariptirler. Ve onlar sağaltılmadan, hiç de kolay değildir bu adada barış içinde bir arada yaşamak. İşte geçen haftaki yazıda sözünü ettiğimiz “ubuntu”dur bu derdin bugüne kadar bulunmuş en etkili çarelerinden biri. “İntikama değil birbirini anlamaya, misillemeye değil tamir etmeye, yeni kurbanlar yaratmaya değil ubuntuya ihtiyaç vardır”. Geçmiş bir an önce açığa çıkarılmalı, hakikat insanların gözlerinin önüne serilmeli, suçlular suçluluklarını kabul edip af dilemeli, mağdurlar, barış dolu bir gelecek için büyüklük göstermeli, bu dileği kabul etmelidirler. Hiç kimse, hakikatin üzerinin milliyetçi hamasetle örtüldüğü bir ortamda mağdurların failleri affetmesini de, faillerin gerçek anlamda iyileşmesini de beklememelidir. Bizimkine benzer felaketleri yaşamış toplumların tarihi bunun asla mümkün olmayacağını her türlü şüpheden ari bir biçimde göstermektedir. Hakikate ve uzlaşmaya -barışmaya- (truth and reconciliation) acilen gereksinim vardır. Hirchbiegel’in “Five Minutes of Heaven”ını izleyenlerin göreceği gibi, tüm hakikat, en ince ayrıntısına kadar ortaya çıktıktan sonra, mağdurun faile dönüp, “artık her şey bitti” dediği ana kadar mümkün olmayacaktır geçmişin bugün üzerindeki işgalinden kurtulmak. İşte o an yaşandığında, fail de, mağdur da gerçekten geride bırakacaktır geçmişi. Bu ülkede, bir an önce o anın yaşanmasına ihtiyaç vardır.இܓஇܓஇܓ
*Yazar Tufan Erhürman* Köşe Yazıları
(Yenidüzen Kültür-Sanat, 20.6.2009
இܓஇܓஇܓஇܓஇܓ & இܓ
...Dört rakamlı bir sayının ,birinci rakamı ikincinin üçte biriyse,üçüncü rakam da ilk iki rakamın toplamıysa ve son rakam da ikinci rakamın üç ile çarpımıysa, bu sayı kaçtır?
Pişmanlık çok kötü bir olgudur insanı asit gibi yakar sonra dağılmış atom bıakır, insanlar vereceği kararlarda iyi düşünmeli,snrasını hesaplamalı gerekeni yapmalıdır,ölmek hakiki gerçektir önemli olan ne için öldğün
14 yaşındaydı teşkilata üye olduğunda. İlk ve son cinayetini işlediğinde 17. Yaşadığı bölgeyi terk etmesi istenen ve bu talimatı zamanında yerine getirmeyen bir gençti kurbanı. Teşkilatın bu iş için sağladığı tabancayı aldı, bir gece vakti kurbanın yaşadığı evin önüne geldi, emin adımlarla pencereye yaklaştı ve üç el ateş etti. Her şey planlandığı gibi gitmişti. Bir küçük ayrıntı hariç. Kurbanın küçük kardeşi evin önünde tek başına top oynuyordu ve O’nu görmüş, gözlerinin içine bakmıştı. Bir an ne yapacağını bilemedi. Onlarca yıl sonra anlattıklarına bakılırsa, kurbanın kardeşi olduğunu bilseydi, onu da öldürecekti. Ama öldürmedi. Muzaffer bir komutan edasıyla, geldiği gibi emin adımlarla arabada kendisini bekleyen arkadaşlarının yanına döndü. Artık değer verdiği insanlar tarafından alkışlanmayı, göğsünü gere gere dolaşmayı hak etmişti. Onlarca yıl sonra, “biri olmayı istemiştim” diye açıkladı motivasyonunu; “biri olmayı ve bardan içeriye girdiğimde değer verdiğim insanlar tarafından alkışlanmayı. Alkışlandım da. Ve çok güzeldi”. Oliver Hirchbiegel’in yaşanmış bir öyküden uyarladığı “Five Minutes of Heaven” isimli filmden, filmin iki baş karakteri olan katille kurbanın kardeşinin hikâyesinden söz ediyorum yukarıdaki paragrafta. Kaderi Kıbrıs’ınkine çok benzeyen Kuzey İrlanda’nın, Katoliklerle Protestanların çatışmalarının tarihinden bir kesit. Katille kurbandan hangisinin Protestan, hangisinin Katolik olduğu filmde belli ama bunun bu bahiste hiçbir önemi yok. Çocuk yaşta işlediği cinayetin cezasını çekmiş katil. 12 yıl hapiste yatıp çıkmış. Ama olayın üzerinden onlarca yıl geçmesine karşın, gitmemiş o top oynayan küçücük çocuğun görüntüsü gözlerinin önünden. Gülse suçlu hissetmiş kendini, içse suçlu, unutsa suçlu … Ne terapi seansları, ne de başka bir şey kurtarabilmiş onu suçluluk duygusundan. Ve nihayetinde Dostoyevski’nin Raskolnikov’u gibi cinayet mahalline taşımış onu ayakları. Filmin tadını kaçırmak istemiyorum asla. Film bulunmalı ve ilk kez çocuk yaşlarda korkunç bir olay vesilesiyle göz göze gelen iki insanın, onlarca yıl sonra geçmişle ve birbiriyle yüzleşmesinin ibretlik öyküsü dikkatle izlenmeli. Geçen haftaki yazıda sözünü ettiğim, onbinlerce insanı öldüren atom bombasını Nagasaki’ye attıktan yıllarca sonra bile “asla pişman değilim” diyen, her sabah ABD bayrağını göndere çekip, her akşam, müthiş bir görev bilinciyle onu indiren, “ülkesine onuruyla hizmet etmiş biri olarak hatırlanmak” isteyen Charles Donald Albury’ninkiyle ne kadar da farklı bu filmdeki katilin hikâyesi! Biri, onbinlerce insanı öldürmüş olmasına karşın gururlu ve mağrur; onlarca yıl geçse de olayın üzerinden, asla pişmanlık duymuyor. Öteki, bir tek kişiyi öldürmüş sadece. Hem de çocuk yaşta işlemiş bu suçu. Kendisini affetmek için Charles Donald Albury’nin bulabileceğinden çok daha fazla sebep bulması mümkün. Ama beceremiyor. Gözünün önünden bir dakika bile gitmiyor kurbanın kardeşinin gözleri. Aslında bence, yeterince derin düşünebilenler birçok benzerlik bulabilirler bu iki (anti) kahramanın hikâyelerinde. İşledikleri cinayetler belirlemiş ikisinin de hayatını. Bir an bile kurtulamamışlar o meşum olayın gölgesinden. Ama iki adamın geçmişle başa çıkmak için geliştirdikleri mekanizmalar birbirinden çok farklı! Biri yüceltmeyi seçmiş işlediği cinayeti. Yaptığından pişmanlık duyduğu anda yere düşüp patlayan bir nar gibi saçılıp dağılacağını anlamış bilinç altında. Ve savunma mekanizmasını sokmuş devreye. O bayrağı her çektiğinde göndere, bir kat şal daha örttüğünü düşünmüş cinayetin üzerine. Oysa diğeri, daha iyi bir insan oluşundan mı, o küçücük çocuğun korku dolu gözlerini görmüş olmasından mı bilinmez, bir türlü örtüp bastıramamış geçmişi. Bu ada üzerinde nefes alıp veren ne çok insan var bu iki (anti) kahramana benzeyen! Ya bayrakları göndere çekmekle, geçmişin üzerine tüller örtmekle meşguller, ya da yüreklerini sarıp sarmalayan korku ve endişeyle mücadele etmekle. Her durumda hastadır bu insanlar; tek başlarına başa çıkmaları mümkün olmayan bir illetten muzdariptirler. Ve onlar sağaltılmadan, hiç de kolay değildir bu adada barış içinde bir arada yaşamak. İşte geçen haftaki yazıda sözünü ettiğimiz “ubuntu”dur bu derdin bugüne kadar bulunmuş en etkili çarelerinden biri. “İntikama değil birbirini anlamaya, misillemeye değil tamir etmeye, yeni kurbanlar yaratmaya değil ubuntuya ihtiyaç vardır”. Geçmiş bir an önce açığa çıkarılmalı, hakikat insanların gözlerinin önüne serilmeli, suçlular suçluluklarını kabul edip af dilemeli, mağdurlar, barış dolu bir gelecek için büyüklük göstermeli, bu dileği kabul etmelidirler. Hiç kimse, hakikatin üzerinin milliyetçi hamasetle örtüldüğü bir ortamda mağdurların failleri affetmesini de, faillerin gerçek anlamda iyileşmesini de beklememelidir. Bizimkine benzer felaketleri yaşamış toplumların tarihi bunun asla mümkün olmayacağını her türlü şüpheden ari bir biçimde göstermektedir. Hakikate ve uzlaşmaya -barışmaya- (truth and reconciliation) acilen gereksinim vardır. Hirchbiegel’in “Five Minutes of Heaven”ını izleyenlerin göreceği gibi, tüm hakikat, en ince ayrıntısına kadar ortaya çıktıktan sonra, mağdurun faile dönüp, “artık her şey bitti” dediği ana kadar mümkün olmayacaktır geçmişin bugün üzerindeki işgalinden kurtulmak. İşte o an yaşandığında, fail de, mağdur da gerçekten geride bırakacaktır geçmişi. Bu ülkede, bir an önce o anın yaşanmasına ihtiyaç vardır.இܓஇܓஇܓ
*Yazar Tufan Erhürman* Köşe Yazıları
(Yenidüzen Kültür-Sanat, 20.6.2009
இܓஇܓஇܓஇܓஇܓ & இܓ
...Dört rakamlı bir sayının ,birinci rakamı ikincinin üçte biriyse,üçüncü rakam da ilk iki rakamın toplamıysa ve son rakam da ikinci rakamın üç ile çarpımıysa, bu sayı kaçtır?
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.