9
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
2775
Okunma
Kolaj Durum Öyküsü denemesi.
7+7
tek beyit
çapraz kafiye
2 beyit
sarmal kafiye
a-b-a-b-c-c 6 lık bölüm
aruz beyit
ve durum öyküsü kolajı
İçimdeki isyankâr çocuk bağırdı birden; kalk gidelim kuaföre!
Nereden çıkmıştı şimdi bu? Reddetsem ağlar mıydı acaba? Kırmak da istemiyordum. Gülümsemeye çalışarak sordum.
- Ne gerek var ki?
- Yıllardır bunaldım içinde hapsolmaktan, ya gün yüzü göster arada, ya da dök yerlere yok olayım rüzgârla sürüklenip.
- Ben hapis değil miyim çevre denilen duvarla?
- Senin elin ayağın var. Yık, parçala, yuvarla!
Kolay mı sanılıyor asırlık duvar yıkmak
Ya da bir oyuk açıp hemen oradan çıkmak?
- Gidelim peki, mutlu ol sen yeter ki.
Gökyüzünün teri dökülüyordu bağdaş kurup oturan taşların başına. Her damla bir parça tozu kiri akıtıyordu aralıktan toprağa. Yağmurun ağırlığından mı bilinmez başını eğmişti yapraklar. Kim bilir belki de Yaradan’ın büyüklüğü karşısında acziyetlerini dile getirmek istiyorlardır. Yere bakarak toprağa karışacağı anları bekliyorlardır.
Söylesene ne dersin içimde saklı çocuk
Yürüsek bu yağmurda akar mı kirlerimiz?
Biraz dolar mı acep bir yanda duran boşluk?
Sevgisini sunar mı kayıp şiirlerimiz?
Hüzün konmuştu ses tellerine kuşların. Cıvıltıları şen şakrak değildi. Islak tüylerini rüzgâr okşuyordu. Kaç cümle kurabilirlerdi ki ötselerdi doyasıya. Zaten yağmur silecekti seslerini. Yağmur damlalarına benziyorlardı. Bir anda yere düşecek gibi. Namlunun ucundayken tetik çekilecek gibi. Ürkek, uçmaya hazır, ölümden korkar gibi…
Bilir misin ey çocuk, korkak mı sandın kuşlar,
Aşar diye korkmaz mı önündeki yokuşlar?
Yokuşlar ki topraktan ya da güçlü taşlardan
Nasıl güçlü deriz ki korkuyorsa kuşlardan?
Kaldırımın kenarında bir tomurcuk açtı gözlerini, yudumlayınca bereketi. Gülümsedi gri bulutlara. “Rengin önemli değil, sakın üzülme, ben renklendiririm çiçeklerimle dünyayı” der gibiydi. Başını yavaşça eğdi yere, şükretti yaşadığına.
Şükürler olsun Rabbim verdiğin nimetine
Rengim ve kokum ile dünyanın güzeliyim
Maşukunu bekleyen aşığın emeliyim
Kim bilir kaç düğünün tek giriş biletine.
İçimdeki çocukla, çiçeklerle, kuşlarla, toprak ile taşlarla bakışıp konuşurken, geldik bir kuaförün önüne. İstemesem de çocuğun zoruyla açtım kapısını. Oturdum bir koltuğa. Çelik makas şakladı, döküldü yere teller. Sanırım mutlu olmuştu içimdeki haylaz. En azından bir değişiklik görüyordu bakarken aynaya.
Dalgalarını sildim saçlarımın bir anda
İçimdeki çocuğun gözünün sahilinden…
Ayak izleri kaldı tellerimin her yanda
Ben de kurtulmuş oldum bu asinin dilinden.
Birkaç tel değil mi ki ne olur etsem feda
Üzdüğüme değer mi edemem ona veda.
Dışarıya çıktığımda yağmur dinmiş, toprak rayihasını sunuyordu âleme. Açılan pencereden bir tamburun nağmeleri süzülüyordu, şarkısıyla el ele, kucak kucağa.
Haykırsa cism-i çocuk hicrinle el mi sızlar?
Saçlar akarsa baştan yerlerde tel mi sızlar?
Mef-û-lü….. fâ- i-lâ-tün- Mef-û-lü….. fâ- i-lâ-tün
5.0
100% (13)