0
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
749
Okunma
yalnızdım çöl gibi durgun,
yorgun bir kaplandım karanlıklara sinmiş
cehennem sıcaklarına düşmeden önce.
mecnunluk değildi elbet benim derdim
ya da yavrusunu kapmak ceylanın
ekmek parasıydı böyle
beni gurbete çeken
mecnun eden
belimi büken…
yanıyordum diri diri
dışarıda üşüyen ellerim
erim erim eriyordu altında yerin.
yerin iki yüzü vardır bilirsiniz
biri üzeridir; üşütür ellerini
öbürü iki yüz metre altıdır; yakar bedenini.
şimdi yerin altında simsiyah tozlar
ağzıma, burnuma, ciğerlerime dolarken
elim ayağım, saçım gözüm
cayır cayır yanıyordu.
o anda ne Keremi kınadım
ne de Kerem gibi Aslı’ma yandım
maden benim yatağımın öteki başında
sevdamın vazgeçilmez bir eşiydi
kömür gözlerimden akan
terime karışmış grizu ateşiydi
sevdamı yakanlar utansın
sevdamı yakanlar bana ağlamasın
ferhat dağları deldi
külüngüyle nakış nakış işledi dağlara aşkını
yükseldi sevdası göklere
sonra düştü külüngü başına
elma Dağı mezar oldu Ferhat’a
karıştı terine ölüm
ferhatlık değildi elbet benim derdim
ben yerin iki yüz metre altında
kara saplı kazmamla
kara tozların arasında
can vermekteyim
dışarıda üşüyen elim
yerin altında yanan başım
eriyen gözüm
ve bayrağa sarılmış kömür bedenim
musalla taşında cemaati bekliyordu.
Mehmet Ali ELÇİN
5.0
100% (2)