1
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
1044
Okunma
ölürken seslenmek gerekirdi bir sızı’ya
ama
hep sustuk...
derin bir karanlık dehlizdi acı
senin saç diplerin sancılanırdı ben dokunmadığımda
sen dokunmadığında ellerime, parmak uçlarım
ne zaman sensiz bir şiire heves etsem
evet biliyorum, gereksizdi tüm yazlarım
yazılarım
yazdıklarım
susma sen yine de, ölsekte
gitsen de...
bir masal peyda olurdu her sabah gün’eşimde
bir kabusa gebe kalırdı her masal gecelerde
neden gece olurdu da, bir kara s/is çökerdi üstümüze
sana ömrümün şarkısını sancısız suskunluklarla söylemek isterdim
en az senin kadar kaçamak notalarla
gözümde kalan son yaşı
mevsimlerimden kalan son yazı
son sözü, son sazı duyabilseydim eğer
ben sana ölümsüzlüğün olurunu okumak isterdim mesela
bir rüya olurdu dilinde şiir, bilirdim
bir damla yaş büyürdü kirpiğimde
sen olurdu şiir ben ölünce
sen ölürdün, sessizlik olurdu kalemim
ama ölünce, yazamazdım seni ben de
ölenler bir daha dönmez diyorlardı
gidenlerin hepsi dönüyor muydu sanki...
dünya dönmeye devam ediyordu çığlıksız ölsekte
ve susmasam da, dönmüyordun sen
ben bilmiyordum
neden sonra öğreniyordu insan kabullenmeyi
küçük bir çocuk gibi, aklının ermediği gitmeleri
dönecektin sen de ölümsüz bir şiire birgün
gözlerin özne
gözlerin acı
gözlerin şiir olacaktı
ve neye yarayacaktı karanlık bir yaranın tekrar kanatılması
neye yarayacaktı, bir sızının birgün yeniden hatırlanması
giderken bir veda gerekirdi her anı’ya
ama
hep sustuk...