Ey güzel bilmediğin bildiğinin kaçıdır Leylaya bilmem çerağ ne diye lazım olsun. Bildiğin bir zerrecik hatta onun içidir Leylaya bilmem çerağ ne diye lazım olsun..
Her gönülde bir kuyu suda var madende var Güneş banada doğar elbet sanada doğar Hiç kimse yarı yolda kalmaz önüne bakar Leylaya bilmem çerağ ne diye lazım olsun! ..
Aşkı yediremezsen saçlarının teline Elbette düzen vermez türküler o diline Sözler boşa yol alır düşman gider Gül’üne Leylaya bilmem çerağ ne diye lazım olsun...
Kanadın olsa bile nereye uçacaksın Üçte iki dünya su nereye kaçacaksın Hem neyin var cebinde hani ne biçeceksin Leylaya bilmem çerağ ne diye lazım olsun! ..
Teselli aradığın taşlara baka baka Bilmeyen taş diyecek kâlbinden kopanlara! Kopanlar yerde kalır sen söyle uçanlara Canana bilmem çerağ ne diye lazım olsun!
Sen zulüm halkasına karışmışsın gel bırak! Artık ne yaparsan yap yolun en son bir durak Avcunda adın saklı baharların hep kurak Leylaya bilmem çerağ ne diye lazım olsun! ..
Düşen bir toz tanesi hıçkırığa ne gerek? Her derde deva olan hamuruna kat çörek Ahını çok sevmessen habersiz kurar tuzak! Aşığa bilmem çerağ ne diye lazım olsun!
Sevinçler yapış yapış derimizin üstünde Havasız kalmış garip yüreğimiz içerde Çağırsan yalvarsanda duyan olmaz herhalde Mecnuna bilmem çerağ ne diye lazım olsun! ...
Gözler ki ufku yorar aradığı bir şey var Derin dehlizlerinde kendine tuzak kurar Bilmez; bildiği anda güvercinleri uçar! Leylaya bilmem çerağ ne diye lazım olsun! ..
Yirmi yaşında Fatih İstanbulu fethetti Yine o yaşda Hasan sura bayrağı dikti Ali(r.a) Haydar-ı Kerrar Hak Kılıcını çekti Aslan’a bilmem çerağ ne diye lazım olsun! ..
Yusuf(a.s) u bir kuyuya attı onbir kardeşi Mısıra giden kervan bir SULTAN aldı gitti Yusuf(a.s) u gören gözler parmaklarını kesti Güzel’e bilmem çerağ ne diye lazım olsun! ..
Güzel sözler bitmeden nefesine iyi bak! Adımlar küçüksede sen aldığın yola bak! Benim sözüm eğriyse ölç,tart peşimi bırak! Leyla’ya bilmem çerağ ne diye lazım olsun! ...
2011 vahap ulukaya..Leylaya Bilmem Çerağ Ne Diye Lazım Olsun..
Paylaş:
4 Beğeni
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Ey güzel bildiğin, bilmediğin kaçıdır! Mecnun'u bilmem çerağ ne diye lazım Leyla yanar yedi/kandilli çerağ gibi
Bir âşk yazgısına âşikâr sûreti âyânım Tâkâti yitirmiş bir yüreğin şikayetle/nişi dir Vurgun yüklü cismimden âşikâr tüm yılgınlığım. Ve Kaf dağından keder devşiren aşk yorgunu. Ruhun âteş hat u hâlün bahûr-ı misk ü ‘anber Dil derdini gamınla dil-afkar, bîmâr halini yine, Bîmâr olan bilir, âşk gamıyla sırrını revânımın
Gönül bir nehri kuyu, madendir âşk-a huyu Efsunlu bakışların güneşi, dindir avâz-ı nihânımı Dayanılası, meşrebi hüzzam, menba-ı ziya melâl, Bir mısranın mahremiyetinde geceleyen Leyla'yım Ebedi sürecek belli, bendeki, arus-i felek hâl Sayhası gökleri tutan kalp neden kahra giriftâr? Mecnun'u bilmem çerağ ne diye lazım ! ..
Kalb-i harab, kalb-i mecruh, mürg-i bâl-şikestem Eylesin lâ’lini derman dil-i bîmâra meded Yazdı bahâr âyet-i hüsnün firâk- ârız-ı gül bu eder can bülbülün sayru 'Şeb-i hicran yanar cânım döker kan çeşm-i giryânım Asîb-i rüzgârı gülistan-ı dehr Can acısını haste-i derd-i firâk olan Dildâde-i nigâr-ı sitemkâr olan bilir Sîne-i âşıkda sırr-ı lal-i cânân gizlemiş Kân-ı ebdân içre ol kim cevher-i cân gizlemiş Mecnun'u bilmem çerağ ne diye lazım! ..
''Bildin mi''dedi Leyla ''Bildin mi nedir gül yarası?'' ''Biliyorum !'' demeye utanır gibi sustu Lâl Aydınlık avucuyla dokunup Leyla'ya Tomurcuğa durmuş dalları kıran Acı poyrazdır o !..
İçini çekti Leyla: ''Yağmur gövdemi sarartır Ve amansızdır rüzgar dallarıma karşı Hoyrat bir el tutar toprağımdan koparır ''Bildin mi ?''dedi Leyla ''Bildin mi canımı sızlatan nedir?''
Sahrada yolunu kaybeden kervan gibi yoruldu Mecnun ''Güzlenme ne olur'' diye telaşla dokundu gülün kalbine Öptü sararan alnından Solduklarını anlat dedi Sustuklarını….
Evvel zaman, bir gülşen de Mücella çehremize güneş doğardı Gamsızdık hercâi akşamlarda Kâdehimizde yağmur cömert Yaşamak kokardık kökten dala
''Sonra ne oldu ki?'' demeye korkarak sustu Mecnun
Bir seher vakti eblehân kapımızı çaldı rüzgar Bağdaş kurdu gülşen de Sabaha kadar vuslatın koynunda meşk etti mey Yanık sadasıyla büktü boynumuzu cenk etti ney Döküldü yorgun yapraklarımız Sustuk Sebeb ey…
''Bildin mi ''dedi Leyla ''Bildin mi?'' ''Andıkça yanmaktır gül yarası'' ''Bildim...'' demeye utanır gibi soldu Lâl Âşina yarasına eğilip baktı Gördü sırrın aynasından Bir neyzen vardı gülün kalbinde Yaralar açan…
''Aşk...!'' dedi Leyla ''Sus…!''dedi Mecnun
Ve böyle bir yorumla geldim şiire değerli üstadım. Sonsuz saygılarımla........................
Gizem İlker tarafından 4/25/2014 10:13:36 AM zamanında düzenlenmiştir.
bugünü sanki soluksuz ettim akşam dünkü ihtiyar halimden çok uzağım bu şehrin dayanılmaz stresine bozuk plak cızırtısına,dayandım yani. trafikte ki herkesde bir Gizem vardı ışıl ışıldı gözler,yanaklar pembe pembe bir merhamet bir yardımseverlik sorma Allah’ım bu Millete böyle ne oldu? çek dedim! delikanlı fotoğraf çekecekmiş resmin inceliğini çaktırmadım;çekti. Ruha dokunacak bir zıtlık zaten yoktu rüyadan uyanmış rüyaya akıyordu. sanki hayat yeni başlamış gibi. gönül okyanusunum çalkalanıyordu. aheste aheste çıktım yokuşu ne kolay kalabalık bir caddeden geçtim takıla takıla herkes bana afedersiniz dedi. ben gizem gizem dedim sakladım seni.
Güzel sözlerin aklıma geldi,gülümsedim. Sonra güneşi gören papatya gibi açıldım tutuştu bahar beyaz kanatlarımda uçuştu rengarenk kelebekler etrafımda sanki bir yüksek yerdeydim de önümde sonsuz uçsuz bucaksız mevsimler sıralanmış her renkten bir nefes düşüyordu aşkla O örtüsü pak ruhunun ırmaklarına. çağla ,nufuzuna geçmiş tozlar yıkanır ölmüş sanılan dünyanın mutluluğu uyanır. hayatın kıyısına vuran köpüklü sular kaç ruhun amansız hastalığına şifa kaç gönül çarşısına ipekli mendil kaç eyvan sofrasına musiki oldu. herkes bana sen şairsin dedi ben gizem gizem dedim sakladım seni.
bir bezmi- alem ki bu kaplamış afakımı unuttum pıhtılaşmış kanımın kederini o saadete biranda varmak arzulasam da kanadımda ki hilal incinir uçmuyorum. olsun karanlık yollar, olsun çileden duvar kasveti gün karası geçer hep bunlar geçer. leyla çarkında döner mecnunu bitmez hayat gönülki gönül eler sen ağzından bal damlat. gel bağa üzüm yeme dön aşka sevdim deme olur mu karlı bahçe güneş her an üstünde düşse saçına bir toz çiçekler boyun büker yetim çocuklar dolar yüzüne gölge gölge hey gidi dağlar hey hey kadından da olur bey şapka çıkarır mendil mendilde yanar kandil bizim bitmez suyumuz bizde ki sular sebil. hanımız var hatırda kalan üç günlük uyku katibimiz üsküdar kız kulesinde yankı. şehrin alev katından bir kat daha manalı asude intizarım yok ceylana,kuğuya uman aydınlığında şaşmaz süzülüşlerim kehribar oymasıyım nabzımda ılık hava düştüm kuyu karanlık zindana döndü dünya sen o hüzünlü sabah gel bana bulut bulut eri biraz ruhunun damlalarını damıt benimde soğumuş elim açılsın katmer katmer soğut taşlarda sesim yükselsin semalara çözül gel bahar yeli birde bu kuyuyu gör eteğine asılmış bir damlacık yağmurla ağarmış saçlarımda yıldız yıldız parla dur. ister otur benimle istersen buhar ol çık o bir tebessümüne gözlerim dolar taşar dolu gibi dökülür incileri kalbimin artık bana zindanlar gün güneşle aydınlık. sana olan güvenim sonsuz satırlar gibi en soylu rüzgarlarla savrulsun diliyorum. herkes bana sen güzelsin dedi ben Gizem Gizem dedim.sakladım seni..
şiiri siz geçmişsiniz ben hala kekelemekteyim..alakasız incitici sözüm varsada inanın aklımdan gelip geçenleri yazdım şiir kalıbında aslında bunu pek becerebildiğim meçhul. sırf size bir teşekkür olması hasebiyle,sağlıcakla kalınız.
Ne yazsam sizin kelimelerinize denk,terazide bir güneş koyamam. ve yoğun çalışma ortamında yazacağım kelimeler güneşin önünde kar gibi erir..gece 22 den sonra bakacağım..şimdiden çook teşekkürler. şu var ki eski dilde yeni dilde gönlünüz eşsiz bir demde kaynıyorda kaynıyor. Allah nazardan korusun sizi.
bugünü sanki soluksuz ettim akşam dünkü ihtiyar halimden çok uzağım bu şehrin dayanılmaz stresine bozuk plak cızırtısına,dayandım yani. trafikte ki herkesde bir Gizem vardı ışıl ışıldı gözler,yanaklar pembe pembe bir merhamet bir yardımseverlik sorma Allah’ım bu Millete böyle ne oldu? çek dedim! delikanlı fotoğraf çekecekmiş resmin inceliğini çaktırmadım;çekti. Ruha dokunacak bir zıtlık zaten yoktu rüyadan uyanmış rüyaya akıyordu. sanki hayat yeni başlamış gibi. gönül okyanusunum çalkalanıyordu. aheste aheste çıktım yokuşu ne kolay kalabalık bir caddeden geçtim takıla takıla herkes bana afedersiniz dedi. ben gizem gizem dedim sakladım seni.
Güzel sözlerin aklıma geldi,gülümsedim. Sonra güneşi gören papatya gibi açıldım tutuştu bahar beyaz kanatlarımda uçuştu rengarenk kelebekler etrafımda sanki bir yüksek yerdeydim de önümde sonsuz uçsuz bucaksız mevsimler sıralanmış her renkten bir nefes düşüyordu aşkla O örtüsü pak ruhunun ırmaklarına. çağla ,nufuzuna geçmiş tozlar yıkanır ölmüş sanılan dünyanın mutluluğu uyanır. hayatın kıyısına vuran köpüklü sular kaç ruhun amansız hastalığına şifa kaç gönül çarşısına ipekli mendil kaç eyvan sofrasına musiki oldu. herkes bana sen şairsin dedi ben gizem gizem dedim sakladım seni.
bir bezmi- alem ki bu kaplamış afakımı unuttum pıhtılaşmış kanımın kederini o saadete biranda varmak arzulasam da kanadımda ki hilal incinir uçmuyorum. olsun karanlık yollar, olsun çileden duvar kasveti gün karası geçer hep bunlar geçer. leyla çarkında döner mecnunu bitmez hayat gönülki gönül eler sen ağzından bal damlat. gel bağa üzüm yeme dön aşka sevdim deme olur mu karlı bahçe güneş her an üstünde düşse saçına bir toz çiçekler boyun büker yetim çocuklar dolar yüzüne gölge gölge hey gidi dağlar hey hey kadından da olur bey şapka çıkarır mendil mendilde yanar kandil bizim bitmez suyumuz bizde ki sular sebil. hanımız var hatırda kalan üç günlük uyku katibimiz üsküdar kız kulesinde yankı. şehrin alev katından bir kat daha manalı asude intizarım yok ceylana,kuğuya uman aydınlığında şaşmaz süzülüşlerim kehribar oymasıyım nabzımda ılık hava düştüm kuyu karanlık zindana döndü dünya sen o hüzünlü sabah gel bana bulut bulut eri biraz ruhunun damlalarını damıt benimde soğumuş elim açılsın katmer katmer soğut taşlarda sesim yükselsin semalara çözül gel bahar yeli birde bu kuyuyu gör eteğine asılmış bir damlacık yağmurla ağarmış saçlarımda yıldız yıldız parla dur. ister otur benimle istersen buhar ol çık o bir tebessümüne gözlerim dolar taşar dolu gibi dökülür incileri kalbimin artık bana zindanlar gün güneşle aydınlık. sana olan güvenim sonsuz satırlar gibi en soylu rüzgarlarla savrulsun diliyorum. herkes bana sen güzelsin dedi ben Gizem Gizem dedim.sakladım seni..
şiiri siz geçmişsiniz ben hala kekelemekteyim..alakasız incitici sözüm varsada inanın aklımdan gelip geçenleri yazdım şiir kalıbında aslında bunu pek becerebildiğim meçhul. sırf size bir teşekkür olması hasebiyle,sağlıcakla kalınız.
Ne yazsam sizin kelimelerinize denk,terazide bir güneş koyamam. ve yoğun çalışma ortamında yazacağım kelimeler güneşin önünde kar gibi erir..gece 22 den sonra bakacağım..şimdiden çook teşekkürler. şu var ki eski dilde yeni dilde gönlünüz eşsiz bir demde kaynıyorda kaynıyor. Allah nazardan korusun sizi.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.