Geçmiş zaman anlatımlıydı aşkının eli
ne sen bilebildin ne de ben
gölgesinden çıkan bir cüce idin deli mi deli
tüm zeytin ağaçlarında kaldı selamın gıyaben

belki bir polen rüzğarı yeşertti dalında bizi
ne garip hiç kalmadı aşkımızın yamaçlarda izi
yola düşerken ,hiç almadım heybeni
yük sevemedim
ne sırtta ne elde
ne dilde,ne belde

kan kızılı bir gelinciğim dalımda
ne yel koparabildi,ne zalim ustalar
öylesine narinken boynum zalimde
işlemedi kılıcı dik bakışlarım yakınca

pirincin dikiminde şifasını ararken
hassas eller
güneşin batımında çileli ağırır gönler
uzaktan bakarken bilge gözler
hatasını vurur mu
hançer_i kalbe

tahteravan/a bindim sanana
güler ayranı olmayan dişi
yok başka yapacak işi
hayallerde gezerken er kişi

tuzuna banarken terinin
sırma saçta
kırılırken
yavşağın canı
ay/a salıncak kurmuş sallanır edasının

bilince hükmünde
şapka düştüğünde
ne görünür ki..!
derken....
çekilen tüm kanında

acır da acır canı görünen kelin de

eli bırak kendine yaptığı oyununda
boy boy afişlenirken ,
yazık
o hala!
duvarın ardındaki kasvetinde

bir dev doğurur
çıktığında,
güneşe..

üzüntüler basarken
bilinen hikayelerin
resmi geçidinde
göz görmek istemiyor,
us düşün8me)mek ateşinde

görünen köy yolunun
ucu varsa da
ıslak elem/e
yokuş yukarı çıkışların inişleri de var

her iniş bir fahişenin koyun aralığında soluklanma

unutmak istediği gerçeğine tuz,biber

akşamın vurdu mu bakır zamanı

zile..

tırmanış başlar

dört duvar arası kahırlara

öylesine bir kandırmaca ki hayat ile raksı

dans-ı kendisi
melodi kendisi

bayat bir hayata serpilen yıldız ışıltılarının sarhoşluğunda

geçici ışıldamalar

akan kanda

baş yastığa değdiği anda

.......

dört fare çeker

balkabağından arabayı

cam kırıkları yayılır odaya

kırılmış..!

ayakkabıdan kalan

sindirella nın kollarında

sabaha düşler toplar

yeni güne ekecek

ellerinde filizler......


.............................................................EMA