6
Yorum
10
Beğeni
0,0
Puan
1451
Okunma

alsam kalbimin
şu ruhsuz hissiz yanını
koysam giyotinin ağzına
ve tek bir çığlıkla kaybolsa
merhametime çöreklenen kan pıhtısı
bu nasıl bir keşmekeş
ne ara ve nasıl böyle oldum ben
düşene gülemiyorum da
nasıl başardığını düşünmekten
ne zaman ağlayan birini görsem
katıla katıla gülmek geliyor içimden
keşke elimde olsa
ve dur diyebilsem bu insafsız gidişatıma
hani
anlatmayı denesem
ve desem ki
ben ağlayamıyorum artık
kızamıyorum gidene
üzülemiyorum ölene
taşlamazlar mı beni
yakmazlar mı
bu şeytan,büyücü diye
oysa vakti zamanında
ben de boğulmuşum gözyaşlarına
doğuş denen sonla tanıştığımda
ölümüne mücadele etmişim
kopmamak için annemden
kan ve revan içinde
yaşamışım ayrılığı
kırk gün kırk gece avazlarla
tutmuşum yasımı
sonra öğrenmişim gülmeyi
hatta sevinçlerim olmuş
heveslerimin peşinden koşmuşum
düşe kalka
sevdiklerim varmış
hediyeler almışım onlara
notlar iliştirmişim kenarlarına
dudak büzüp küstüğüm de olmuş birilerine
ve bağışlamışım sonra bana uzanan elleri görünce
eni konu insanmışım yani
doğum günlerim olurmuş
aklımın defterinden okurken dileklerimi
kocaman bir nefesle üflermişim mumlara
şiirler yazarmışım sevdiğim adama
kafiyesiz belki biraz saçma
ela gözlerinin haresi değermiş bakir hislerime
o zamanlar pembemiş yanaklarımın rengi
utanınca terlermiş avuçlarımın içi
sonra bir gece uyurken ben
düşümde yarını görürken
bir gölge ilişmiş yanıma usulca
ve daha önce ruhuma üflediğini
bu defa geri almaya gelmiş benden
içim dışım gri bir sabaha uyanmışım
artık sevmez olmuşum kuş cıvıltılarını
ve nefret etmişim çocuk seslerinden
söküp almışım hemen
asılı olduğu yerden tül perdeyi
yerine germişim çivit mavisi karanlığı
o günden sonra tutulmamış ay ve güneş
öpüşmemişler sevişmemişler
ve o an deli isyanım başlamış
içimdeki devinimsiz teslimiyete
ama nafile
bir tekme ile devirmişim kum saatini
zaman anlamsız bir noktada durmuş
manadan uzak bir silsile ile
kaybetmişim insan yanımı
sonra
sonrası yok işte...