sami hocam, seni kırağı çalmaz inşallah. geçmiş olsun öncelikle...

son yazılanları okuyunca aklıma ...

ben güz kaldırmadım öküz, at, eşek ile. de az çok büyüklerimizin anlatıkları kadar bilirim karasabanları...

benim kaldırdığım güzler makineli tarım yılları...

"patos" derler bilirsindir. traktörün arkasında bir kasnak ile makine arasında bir kayış takılır. ve traktör çalıştırılır rölantide, kasnak döndükçe makine uğuldamaya başlar, el gazını yükseltikçe kasnağın dönme hızı artar, sonra sabitlersin gazı bir noktada, sonra patosun içine traktör kasasından veya harmana topladığın saptan atmaya başlarsın makineye...

tozunu yel alır, buğdayı çuvallarda toplanır, saman da 5-10 metre ileride yığılır gider veya direk samanlığın yakınıa kurulu harman saman taşıma telaşesi olmaz...


buğdaylara iman dedim, helal lokma dedim, hayır hasenat, farz vacip sünnet dedim. melekler doldurdu çuvallara, çuvallar depoya...

sonra bir nefis peydah oldu, daha ahirete göçmeden çuvalları kemirmeye başladı fare gibi, gemi delindi...

samana dünya malı, para pul, evladi iyal, her türlü makam mansıp, kadın tutkusu, bohemlik, kıylükal hırs dedim.. melekler onu da taşıdı samanlığa...

sonra damdan sesler yükselmeye başladı, at katır, öküz, tosun, inek düve, bızağı bağırıyor, karnımız aç, karnımız aç demeye...saman da onların yiyeceği...

fareler, dünya tutkumuz büyütmüş, çuvala, gemiye büyük delikler açmış....

damdaki hayvanlarda doymak bilmez, yer içer, yer içer gübre çıkarır..

hikmeti kendinden dünyevi için bu muhabbetin bereketi de tozdan farksızdı sanırsam rüzgarlar aldı götürdü...

geriye ne kalacağı belli değil mi?

havalar hayli kurak, önümüzdeki sene harman ya kurulur, ya kurulmaz...bari çuvallarda kaldıysa buğday onlara sahip çıkayım...

***********************

senin niyetine de bir kitaplık falına bakayım....

gözüm yusuf hayaloğlu''nun şiir kitabında takılı kaldı...

bir de kitap falı açayım....

:) hocam kalbin temizmiş....

şiir konusu tam da isabet buyurduğun gibi geldi bana...

O VAHŞİ AT

bizi güllerin iklimi tüketti...
toprağı yaran filize,
tarlayı saran suya vurulduk.
sevdamızın vahşi atı,
alıp başını gitti.
bir yaz yağmuru gibi
yağdık ve unutulduk..

sığ yanlarımız da oldu ara sıra,
bazı küçük yalanlarımız..
el yordamıyla dalarken hayata,
bir parça telaş,
bir parça ümittik..
hiç yetişemedik o vahşi ata..

o vahşi atla beraber,
ah, şu içimizdekiler,
sanki sökülürcesine
gitti gider,
gitti gider..

bize bir tek günün çelişkisi yetti..
kuşkuyu soran bir göze,
dudağı yoran bir söze kırıldık.
sevdamızın vahşi atı,
tutuştu yelesinden.
kaldığı yerden başlanır mı;
ateş bağışlanır mı artık?

biz hiç ayrılmayız, derken,
azar-zar, bir ucundan,
aşktı o yitirdiğimiz,
insan sevgilim, aşktı..
ben sana kıydım,
sen bana gücendin..
ve durduramadık o vahşi atı..

o vahşi atın ardından,
ah, şu aramızdakiler,
hiç yaşanmamışcasına
uçtu gider,
uçtu gider..

Yusuf Hayaloğlu...anka yayınları-gözleri intihar mavi-sayfa 106-107.

selam olsun. rabbim razı olsun sizden..

...Sami hocam Allah razı olsun...ayrıca geçmiş olsun...öyle Mart kedilerini seyredersen olacağı bu...neyseki biraz iyileşmiş olmanızdan mutlu oldum

...topal karıncaya nereye gidiyorsun demişler de "HACCA" demiş...yahu sen karınca ve topal halinle nasıl gideceksin demişler...o da o yolda ölmenin şerefi bana yeter demiş...sen ara-yer bulma gayretine devam et...

...saygılar

...bu samimi dileğinize aynen katılır...saygılar sunarım

"...son olarak yazınızın çok önemli bir kısmını İRAN konusuna ayırmışsınız. İran korkusundan bahsetmişsiniz. Peki siz “yahudi korkusundan kurtulun. kendinize güvenin” derken madem bende size diyorum ki şu İran korkusundan kurtulun. İran şiada olsa Müslüman. Ya sizin arka çıktığınız İsrail Müşrik. Esas siz kendinize gelin. "NURANİ.

iran konusuna mı ayırmışım yazımı. ya hu neresi... galiba başka bir yerde bu konular üzerine siz başkalarıyla yazışırken iran konusu aklınızda kalmış, burada da değinmişsiniz gayri ihtiyari.


işin açığı sizinle bu konularda konuşmak, havanda su dövmekten farksız mıdır nedir anlamadım ki...

fakat inat ettim, siz ne kadar bir konu bitmeden bir başka konuya, bir kuyu örtülmeden bir başka kuyu kazmaya çalışsanız da sizi yasaklamayacağım diğer ağalar gibi...

insanları özgür bırak sonuçta insandır, aklını kullanır doğruyu bulur...

nefsimiz akıllarımızı perdelemediyse, yönetmiyorsa bir doğruda buluşuruz nasılsa...

şu olaylar bir durulsun, şu seçimler bir geçsin bakalım...

ortalık fırtına sonrasına bir ersin.

nuh'un gemisi yeniden karaya otursun.

o zaman kimin yanlış tarafta olduğu da ortaya çıkar...

siz kendinizden eminsiniz, ben de eminim...

rabbim, nefislerimizi ıslah etsin.

bir başka şiirde görüşmek üzere ....

THE END.

“bir de şu yahudi korkusundan kurtulun. kendinize güvenin... Ekrem AKBUNAR”

…ağam şu yukarıdaki ifade sizin ifadeniz. İşte Cemaat ne yazık ki bu ifadelerle kendini ele veriyor. Artık iç yüzünü daha doğrusu arka planı artık göre biliyoruz.

...Yahudi korkusundan kurtulun derken hiç mi vicdanın sızlamıyor. Filistinli çocuklar hiç mi göz önünüze gelmiyor? Peki Kuran’ın “Onları bulduğunuz yerde öldürün. Sizi yurtlarınızdan çıkardıkları gibi siz de onları çıkarın. Fitne çıkarmak adam öldürmekten daha kötüdür……” (Bakara,191) ...bu ayetinin hiç mi kıymeti yok.

...son olarak yazınızın çok önemli bir kısmını İRAN konusuna ayırmışsınız. İran korkusundan bahsetmişsiniz. Peki siz “yahudi korkusundan kurtulun. kendinize güvenin” derken madem bende size diyorum ki şu İran korkusundan kurtulun. İran şiada olsa Müslüman. Ya sizin arka çıktığınız İsrail Müşrik. Esas siz kendinize gelin.

bu arada ağam, hocafendinin eş dost akrabalarının mal varlıkları hangi düzeyde. eğer hoca efendi dünyaya tamah ediyorsa yakınlarını da kayırmış olmalı. bu konuda ben müsterihim. siz hoca efendinin yakınlarını kayırdığına dair bir bigiye sahipseniz, paylaşın benimle, araştırayım...

ağam, diyorsunuz ki zamanında daldan dala atladım en son ak parti dalına kondum.. yani şu dönemde yine islami bir elbiseyle
mesela ak parti içinden ağır toplardan birinin başını çektiği bir grup ayrılsa mesela ak parti karşısına, beyaz parti kurulsa oraya gider misiniz?

sizin erdoğan'ı desteklemenizin sebebi, "ulul emir" olmasından değil mi?
sizin erdoğanda gördüğü benim göremediğim hangi sıfat veya özelliktir "ulul emir" olduğunun kanıtı, bana söyler misiniz Allah aşkına.

güvendik, tutunduk şte bu dedik... kendi ve ailesi için kırmadığı pot kalmadı...
elimizde kaldı erdoğan. dal nerden baksanız çatır çatır çatırdıyor. kendini kurtarma derdinde...

arınç dedi ki başbakanı dershane üzerinden tehdit ettiler...

Allah aşkına isim versin. kimdir, nedir, cemaate mensubiyeti ne derecededir. ben de bakayım verdiği ismi araştırayım? kararımı vereyim.

yargı imamı dediniz, isim yok, adres yok...kimdir o yargı imamı?

söyleyin Allah aşkına, araştırayım, necidir, kimdir, ne zamandır cemaatin çaylarına, sohbetlerine geliyor, nasıl girmiş...

cemaat fenerbahçe'yi ele geçiriyor diye bir efsane yaydılar ortaya. sonradan telefon konuşması çıktı, başbakanın kendisi aziz yıldırımı yıkmaya çabaladığı var konuşmalarda. bu menem bir iştir.

ihalelerde, resmen talimat veriyor. istediği firma daha mı müslümani daha mı milliyetçi bilmiyorum?

açıklayacağız, açıklayacağım diyor, şu gün, bugün, fakat meydanlarda konuştukları sadece tribünleri coşturmaya çalışan bir amigodan farksız...

hedef saptırıyor, düşman olarak bir parelel dedi, aşağı git yukarı git camia, kaset çıktı camia, tır durduruldu camia, yargı darbesi camia...

bir defa kasetleri, dinlemeleri (ki dinlemelerin yasal ya da yasal olmaması mevzumuz değil. yasal değil diye üstünü örterek kendini kurtarmaya çalışan hedef saptıran başbakanın kendisi) konuşulan konuların içerikleri, arsa, ihale, alevi yargıç, fenerbahçe aklımda kalan bunlar.

kasetleri cematin çıkardığına ilişkin bir deliliniz var mı? yoksa dedikodu mu?

ya hu telekom'u özelleştiren ben miyim. ben haberleşme okudum stajımı bir kaç ay da olsa telekomda yaptım.. telekomdaki kablolara iki kablo eklersin istediğin sabit hattı dinleyebilirsin. gitsinler başbakanın evinin sabit hattı, başbakanlığj sabit hatları vs.. hangi kablo ile telekoma uzanıyorsa onun başlarına bir bekçi de yetmez, nerede bir ara bağlantı varsa gitsinler oraların başına bekçi koysunlar. bu bir devlet başkanı için zor bir şey mi?

bunun cemaatin yaptığına dair deliliniz var mı? yoksa bir şehir efsanemi anlattıklarınız. ayağı takılan cemaat diyor ya bunda bir gariplik yok mu? pisliği ortaya dökülen cemaat döktü diyor, o zaman cemaat kir sökücü, kir dökücü gibi bir şey...

gelelim, cep telefonlarına, kriptolu telefonlara....

türkcel, avea, vodofone... cemaatin tapulu malı mı?

gelelim mit'e... doğudaki kan durduruldu...helal olsun nasıl durdurdularsa...

amma seçimden sonra 1-2 yıl içinde yaptıkları anlaşma neyse apoyla veya bdp yle ülkeyi bölerse mahçup olur sunuz? inşaallah mahcup olunacak bir anlaşma değildir yaptıkları...

seçimlerden sonra eyalet sistemine bile razıyım, ki gidişat da onu gösteriyor, çünkü bakanlar belediye başkanlıklarına aday olmaya başladı bir çok yerde.. lakin daha kötüsüdür benim korkum.

bir de şu yahudi korkusundan kurtulun. kendinize güvenin...

bu milleti aşağı yukarı bir asırdır siyonizmle korkutuyorlar...

fakat ne hikmetse siyonizmin karşısına bir ekip çıkarıp durduramadık israil'i...

neden, kılcallarımıza kadar işlediler mi?

ya hu gemi dediler, gemicik dediler. sordular israil'le evlatlarınız ticaret yapıyor mu diye, cevap yok...

kanıt yok...

desin ki başbakan...

benim oğullarım şu yolla gemi aldı, şuralarda, şu koşullarla ticaret yaptı. ve beni ve evlatlarımı suçladığınız gibi israille veya israil bağlantılı herhangi bir kurum, kuruluşi şirketle hiç bir şekilde ticaret yapmadılar,
veya benden habersiz yapmışlar, haberi aldığım gün tutum kulakların çektim bir defa benden tokadı yediler, bir daha yaparlarsa evlatlıktan redderim...

neden kendi hakkındaki veya yakınları hakkındaki suçlamalara delikanlı gibi deliliyle, ispatıyla cevap vermiyor, veremiyor...NEDEN YA HU.

siyasi düşünenlerin kırk yıldır dilindedir hoca.

dediler vatikanla görüştü,

baktim ki erdoğanda görüşmüş...

dediler israil ajanı,

gördüm ki siyonizmi dünyadan silecek büyük bir hizmet hareketinin öncüsü...

dediler
alim müsveddesi....kitaplarına baktım... bilmediklerimi öğrendim, dediklerinin kuraniliğine, islamiliğine baktım yalanı yok...görüşleri hep sağlam çıktı.


ya hu diyorsunuz ki tepe noktada olanlar, üst akıl, hoca efendinin de üstünde bir çevre var....

ALLAH AŞKINA İSİM VERİN...KANITLAYIN...

DAHA GEÇENLERDE BİR ARKADAŞIMIN KIZKARDEŞİNE SENEGAL ÖĞRETMEN OLARAK GİDERMİSİN DEMİŞLER....

BACIM DÜNDEN RAZI, AİLESİNE BENİM HİZMETİME ENGEL OLMAYIN NE OLUR ABİ, ABLA, ANA, BABA DİYORMUŞ...

ARKADAŞ DA BANA SORDU...

YA HU boşverin gitmesin kız başına ne işi var oralarda, gurbette, bilmediği diyarlar... dedim.

ona söyleyin beni vekil tayin etsin, onun yerine beni göndersinler...

lakin ben bu güzel insanlarla geç tanıştım. hem de çok geç...

hem bende o kadar samimiyet, ihlas var mı emin değilim...

AĞAM,

siz sürdürdükçe ben sürdürürüm...

bana kanıt göstermediğiniz sürece tüm yazdıklarınız havada kalır..

başbakan omigoloğu bıraksıni hakaret ederek, haşhaşi, sülük, parelel diyerek inlerine gireceğiz diyerek korkutmasın milleti....

korkanlar döküldü, istikbalini düşünenler zaten elini ayağını kesti camiadan...

lakin 2 kişi dökülüyorsa şükürler olsun 5 kişi geliyor, 5 kişi gidiyor, 8-10 geliyor...

gazete almayın diyor, dershanelerine çocuklarınınız göndermeyin diyor lakin...

müspet, muhafazakar insanların çocuklarınız göndereceği teslim edeceği başka bir yer bulamıyorlar...

çünkü camiadan başka seçenekleri yok....

ve siz el birlik bu seçeneğinden saçını başını dağıtmaya yemin etmişcesine, mesnetsiz, delilsiz, iftira, hakaretle saldıran bir başbakanı bana savunuyorsunuz...benim tanıdığım, desteklediğim, güvendiğim başbakan bu değil, sanki bir şey dokundu başbakana birden değişti...

ne dokundu tam belli değilse de, her dokunuşda başbakanın bir yanlışını, müslümanlığa yakışmayan bir eylemini çıkarıyor meydana..

beni ikna edin, size inanayım, çünkü ben sizi ikna edemem....

hayırlısı diyelim ağam...
ben bu konuda vicdanen rahatım...
rabbim herşeyi görmekte bilmekte..

“ak parti öncelikle insanımızı insan olarak değerlendirerek bir kucaklama siyaseti üzerine, ülkemiz mevzuatını ab kriterlerine yakşaltırma girişimleriyle dine değer veren aynı zamanda ilme ve akla da bir o kadar değer vererek toplumu kucakladı. yani din-iman yanında insanın özgür iradesine de yer verdi. 2005 yılında ankara'da bir ab faslı açıldı diye neredeyse bayram yerine çevrildi meydanlar, atatürk havalimanıydı. havai fişekler. böylelikle değişik toplum kesimlerinin desteğini aldı.çünkü toplum asırlardı avrupai kültürün etkisinde kalmıştı. türk toplumu araplaşmayı hiç istemedi ve arap kültürüne karşı hep mesafeli durdu….Ekrem AKBUNAR”

…ağam Avrupai kültür bu milletin anasını ağlatmıştır. Hatırlarsanız bir Osmanlı padişahı bu hususta (kukla oynatma) Fransuva’ya uyarıcı mektup yazmıştır. Şahsi görüşüm elbette erdemli hiçbir davranışları da yok değildir. Ama bence Avrupa hep ikiyüzlü politika uygulamıştır. İşte Gezi olaylarında bizi şiddet kullandı diye ayağa kalkan batı daha dün Almanya’nın bir şehri karıştığında kendi polisinin uyguladığı şiddeti ne kendisi ne de AB birliği üyeleri görmezden geldi. Bizim onların kültürüne hiç ihtiyacımız yoktur. O sizin savınız. Biz ve bizim düşünce de olanlar açık söyleyeyim “DEREYİ GEÇENE KADAR AYIYA DAYI” demektir. Yani içteki Askeri Vesayetten kurtulmanın çaba ve çaresi olarak gördüğümüzdendir. Ve sizin cemaati de bunca yıldır savunmam yani Hocaya atfedilen İsrail yanlısı, ABD ajanı vs suçlamaları hep “dereyi geçene kadar ayıya dayı” demek olduğuna inandığım için göğüslemiştim. Ama heyhat iki Mümin bildiğim taraftan biri olan Cemaatin bu denli kirli oyunlarını görünce artık bunun böyle olmadığını (elbette bu durumda olanlar tepe noktada olanlar. Çoğu hala tertemizdir) Cemaatin artık kirli yüzünün açığa çıktığını gördüm ve desteğimi çektim.

“ak parti bir gömlek çıkardı, ki üzerinden gömleğini çıkardığı milli görüş tarafından hala kınanıyor, yanlışları söyleniyor. lakin milli görüşün elinde ne basın ne de maddi güç var ki sesini duyuramıyor. ve diğer partiler de ve daha doğrusu muhalefette kalan partiler ak partiyi bir türlü hazmedemedi….Ekrem AKBUNAR”

…iyi ama ağam “Erbakan hatalıdır. Erbakan gitmelidir. İstifa etmelidir” diyen Hocanız değil mi?...yani sizin zaten hocaya da bir tokatınız vardı 28 Şubatta şimdi Milli görüşü referans olmanız ne derece doğru

““lakin sizin yaşınızdaki insanları az çok bildiğim için, eskinin refleksleriyle hareket etmemeniz içindi bu girizgah.
yani sizin gözünüzde hangi partiyi savunuyorsunuz, o partinin başı asla yanlış yapmaz, ve sadece ona yanlış yapılır. ….Ekrem AKBUNAR”

…asla böyle biri değilim. Yanılıyorsunuz. Ben CHP’li bir geçmişe sahibim. Mükemmel sayıla bilecek 25’li yaşlara geldiğimde CHP’nin ne mal olduğunu gördüm ve hemen Rahmetli Özal’ı destekledim. Akabinde ANAP çökünce Milli Görüşü yani RP’yi destekledim. 28 şubatın darbe yapmasıyla artık bu vesayetten kurtulmanın yolunun, hani sizin REFERANSINIZ olan Batı, Türkiye Liberalleri ve de Kasetçi Cemaattin desteğini almaktan geçtiğini anladık ve Ak Parti’de karar kıldık. Görüldüğü gibi biz sizin gibi şartlanmış değiliz.

“sizler ekseri bu tutum üzerine erdoğanı kayıtsız- şartsız destekliyorsunuz. sizin gözünüzde erdoğan devlet oldu, ve türk toplumu gözünde de devlet kutsaldı. particilik her zaman devletleşmeye dönüştü. ve devletin kestiği racon kutsal bir racondu.
bu raconu da hizmet hareketi bozmaya, racona racon keserek karşılık vermeye çalışılıyor.. ….Ekrem AKBUNAR”

…bakınız 17 Aralık itibariyle ısrarla Yargı darbesini sahiplenmediniz. TIR meselesini sahiplenmediniz ama “ Cemaat, racona racon keserek karşılık vermeye çalışılıyor” itirafında bulunuyorsunuz.



“ekseri eskiler, yangına benzin taşıyan bir yapınız var. ve bunu da hep "ben haklıyım" başkası haklı olamaz düşüncesiyle yapıyorsunuz.
ve bu yüzden insanı ve gençleri çileden çıkarıyorsunuz.
sakın bu sözleri şahsi düşünmeyin. genel izlenimlerimdir bunlar.
insan kendini eleştirebildiği kadar ilerleyebilir insani hudutlarda...
şimdi yapmamız gereken eğri oturup tarafgirlik yapmadan ve çok geriye gitmeden de deshane olayından başlayarak olayları özü itibari ile tahlil etmek. ben bunu sizinle yapabileceğimi sanmıyorum lakin son bir şans herkesin hakkıdır. ….Ekrem AKBUNAR”

…siz zaten kararınızı vermiş siniz. Ben gayet makul düşünen ve HAKK’IN KILICI olmaktan başkaca bir amacım ve emelim yoktur.

…cemaatin bu kirli oyunda bışı çekmesini hazmedemiyorum. İçim yanıyor. Niye Hz. Ali r.a-Hz. Osman r.a ile başlayıpHz. Hüseyin’in başının koparılmasıyla devam eden durumdan ibret alınmıyor? Bunu anlamış değilim. Aynı soruyu sizin bize yöneltmenize gerek yok. Çünkü kasetleri el altından servis eden, Yargı Darbesi yapan, MİT Tır’larını dünyaya jurnalleyen tarafın kim olduğu yani kibriti ateşleyenin kim olduğu ortada.

…siz diyeceksiniz ki Dersaneleri kapatmaya kalkmakla Ak Parti hükümeti ilk kibriti çaktı diyorsanız ki öyle düşünüyorsunuz, haklı gibi görünmeniz gayet normal ama ŞERİATE aykırı bir durum olmadıkça ULUL EMRE İTAAT gerekirdi. Ki zaten Cunta döneminde bu okulları DEVLETE teslim ede biliriz diyen hoca şimdi “PİRE İÇİN YORGAN” yakıyor.

…yakışıyorsa, içinize sini yorsa devam edin.

olayın aslı şu ağam...
bir şeyi savunurken, nefsimizi ve tarafgirliğimizi karıştırıyoruz.

ben dediğim gibi hoca efendinin o ahitleşmesi, beddua ise de bedduasına sonuna kadar katılıyorum.

her kim dine, adalete, dürüstlüğe uymayan hal ve davranışlara girdiyse o duaya veya bedduaya sonuna kadar amin diyorum.

bu ister cemaat tabanlı olsun, ister parti tabanlı.

çünkü ikisin de üzerinde din elbisesi ve ikisinin de üzerinde muhafazakar yaşam etiketi var.

ver ikisi de Mevlana'nın dediği gibi mealen "yeni şeyler söylemek cancağazım" diye çıktılar meydana...


ak parti öncelikle insanımızı insan olarak değerlendirerek bir kucaklama siyaseti üzerine, ülkemiz mevzuatını ab kriterlerine yakşaltırma girişimleriyle dine değer veren aynı zamanda ilme ve akla da bir o kadar değer vererek toplumu kucakladı. yani din-iman yanında insanın özgür iradesine de yer verdi. 2005 yılında ankara'da bir ab faslı açıldı diye neredeyse bayram yerine çevrildi meydanlar, atatürk havalimanıydı. havai fişekler. böylelikle değişik toplum kesimlerinin desteğini aldı.çünkü toplum asırlardı avrupai kültürün etkisinde kalmıştı. türk toplumu araplaşmayı hiç istemedi ve arap kültürüne karşı hep mesafeli durdu.

ak parti bir gömlek çıkardı, ki üzerinden gömleğini çıkardığı milli görüş tarafından hala kınanıyor, yanlışları söyleniyor. lakin milli görüşün elinde ne basın ne de maddi güç var ki sesini duyuramıyor. ve diğer partiler de ve daha doğrusu muhalefette kalan partiler ak partiyi bir türlü hazmedemedi, çekemedi.

hizmet hareketi ise diğer tarikat ve cemaatlerin olmadığı kadar ilmin üzerine düştü ve muhafazakar tabandan gerçekten donanımlı insanlar yetiştirdi. ve bunları çok güzel organize ederek dünyaya açıldı. ve bunu yapanlar da bu işte hakkın rızasını aradılar ve ardlarına bakmadan gittiler. devletin uzanamadığı ülkelere, coğrafyalara uzandılar.

hizmet hareketini de ekseri daha eski ve köklü tarikatler ve cematler eleştirdi. önce yurtlarına sonra okullarına karşı içten içe bir çekememezlik, hasetlik ettiler. bu kesimlerin her biri de dini referans aldıkları için artık ayrıntılarla birbirlerinin kuyusunu kazmaya başladılar.

her ikisi de hem dini hem siyasi, hem bürokratik ve hem millet hem devlet içinde köklü yapılanmalara karşı birbirlerine verdikleri destekle galip çıktılar.

karşı tarafların müslümanları ekseri eleştirdikleri "yobaz" kelimesinin bu dönemde içi boşaldı. "laikliğin" "dini düşünce ve yaşantının" düşmanı, ve "dini düşünce ve yaşantının" "laikliğin" düşmanı olduğu fikrini değiştirdiler. her ikisi de hem fikirsel, hem iradi hem de fiili olarak insana ve millete hizmet politikasıyla fikri hür, vicdanı hür düşünceli insanları kendileri çekti.. bir nebze bu çekişle de dine yönlendirdiler toplumu.

ergenekon davalarında, el ele verdiler, derin bağlantılı solcu yapılanmayı milletin ve devletin içinden söktüler.

ergenekon davaları türkiyenin her anlamda kalıplarını kırmasına vesile oldu. bunlar olurken de askeri vesayet geriledi, tsk'nın en üst kademesi yüzyıllık kalıplarının etkisiyle istifa etti. sonra siyasetin ve hükümetin işine karışmayan, sadece kendi işine yoğunlaşan bir askeriye gördük. inşaallah askerimiz bir daha ne ihtilale kalkışır, ne de siyasete karışır.

bu dönemde insanımızı yaralayan ise, genelkurmay başkanının terör örgütünün başı diye yansıtılması oldu ki bu her kesimin kalbini yaraladı. millet olarak orduya her zaman "yâr", "peygamber ocağı" diye baktığımız için, muhafazakar kesim nasıl ordumuz bu hale gelmiş diye dizini döverken, muhafazakar olmayan kesim ise batılı olarak elimizde bir ordumuz vardı onu da kaybettik diye dizini dövdü.


lafı fazla uzattığımın farkındayım. lakin sizin yaşınızdaki insanları az çok bildiğim için, eskinin refleksleriyle hareket etmemeniz içindi bu girizgah.

yani sizin gözünüzde hangi partiyi savunuyorsunuz, o partinin başı asla yanlış yapmaz, ve sadece ona yanlış yapılır.

bunun zaman şeridini çok partili sisteme geçtiğimiz 40-50li yıllara kadar götürebiliriz...

inönülü-menderesli-ihtilalli- demirel-inönü-ecevit-erbakanlı- türkeşli özallı yıllarda bu tutumu türk toplumu hiç değiştirmedi.

ve sizler ekseri bu tutum üzerine erdoğanı kayıtsız- şartsız destekliyorsunuz. sizin gözünüzde erdoğan devlet oldu, ve türk toplumu gözünde de devlet kutsaldı. particilik her zaman devletleşmeye dönüştü. ve devletin kestiği racon kutsal bir racondu.

bu raconu da hizmet hareketi bozmaya, racona racon keserek karşılık vermeye çalışılıyor..

bu karşılaşmada ise ortaya dökülenler gerçekten mide bulandırıyor.
namertlik boyu posu, soyu sopu aştı gidiyor.

kısacası kayış koptu.

şunu öncelikle belirtmeliyim yine ak partinin toplum üzerinde en büyük etkisi bölünmüş yollar, toki ve sağlık sektöründeki atağı oldu. bunları büyük projelerler de destekleyince de (marmaray-hızlı tren- nükleer santral- miili ordu projeleri- uydu çalışmaları) ve halk teknolojinin imkanlarının da etkisiyle son 30-40 yılda bir refah gördü. sular musluktan aktı, elektrik çok büyük kolaylıklar getirdi, ha keza televizyon bir başka dünya sundu insanımıza.

artık halk bu rahatı bırakmak istemiyor ekseri. ve o yüzden mhp ve chp'nin tüm muhalefetine rağmen malum referandumda cemaat gönüllüleri ak partiden daha çok çalışarak bir devrin perdesini kapattı.

ve belki de eğer anayasa çalışmaları güdük kalmasaydı şimdi yaşadıklarımız yaşanmayacaktı.

peki bu yaşananlar kötü mü oldu..

asla kat'a kötü olmadı...

şu an ülkemiz, toplumumuz gerçekten pisliklerini, bağırsaklarını temizliyor. bu temizlenme ergenekon temiznlenmesi gibi de değil. öze işlemiş kirlerin temizlenmesi.

bu temizlenme de kurunun yanında yaşlar da elbette yanacak...ve gönlü yananlar, şerefiyle, onuruyla oynananlar deli gibi hareket edecek. ağızlarından çıkanları kulakları duymayacak ve bu yukarıdan aşağya doğru da insanımıza bulaşacak. ki bu bulaşmanın zaman çizelgesi ise seçimler öncesine de geldiği için çok hızlı oldu... insanımızın ve hatta kendi nefislerimizin de içine düştüğü durum budur.

çünkü ortada hem manevi hem de maddi çıkarlar var. mühür ak partide olduğu için ve ak parti devlet erkini kullandığı için bu SAVAŞI kazanması muhtemel. lakin yaralı aslan'ın inine girildiği içinde seçimlerde yine kendi rekorlarını kırarsa işte o zaman ak partinin ceberrut devlet yönetimlerinden bir farkı kalmayacak.

çünkü türk toplumunun genlerinde demokrasi geni çok az. yüzyıllardır süre gelen bir hakanlık-hatunluk, beylik-paşalık, sultanlık-şahlık geni demokrasiye izin vermiyor. bizim toplumumuz derinlerinde güçler ayrılığı değil güçler birlikteliğinden yana. tüm bu olayların nedeni de budur. solcu, sağcı, liberal,ülkücü, türkçü, kürtçü, milli görüşcü, tarikat- cemaat farketmez.


ekseri eskiler, yangına benzin taşıyan bir yapınız var. ve bunu da hep "ben haklıyım" başkası haklı olamaz düşüncesiyle yapıyorsunuz.

ve bu yüzden insanı ve gençleri çileden çıkarıyorsunuz.

sakın bu sözleri şahsi düşünmeyin. genel izlenimlerimdir bunlar.

insan kendini eleştirebildiği kadar ilerleyebilir insani hudutlarda...

şimdi yapmamız gereken eğri oturup tarafgirlik yapmadan ve çok geriye gitmeden de deshane olayından başlayarak olayları özü itibari ile tahlil etmek. ben bunu sizinle yapabileceğimi sanmıyorum lakin son bir şans herkesin hakkıdır.

…kıymetli Sami hocam arayer bulucu üslubunuzdan dolayı size çok teşekkür ederim

…daha birkaç ay önce ŞİİRLERİN ZİYASI, Hoca Efendi (Fethullah)’ye ve Ak Partiye hakaret etmesi münasebetiyle kendisiyle kıyasıya bir Hiciv yarışına girmiştik ve o günler Dünyevi kardeşimiz de sizin gibi arayer bulmaya ve yatıştırmaya çalışmıştı

…bizim ne denli Cemaati sevdiğimizi ve ölümüne savunduğumuzu çok iyi bilenlerden birisi hiç kuşkusuz Dünyevi’dir

…ne derece doğru bilemiyorum son günlerdeki Cemaatin Ak Parti hükümetine karşı zalimane saldırılarına maruz kalmasını PROTESTO etmek için ŞEVKAT TEPE dizisindeki KORDON CELİL cemaatle arasındaki anlaşmayı NOTERDEN izah name çekerek istifa etti

“sizin nazarınızda yargıya güven kaldı mı?

ilker başbuğ için yapılmayanlar, verilmeyen destek yukarıda zikrettiğim insanlar için verildi. dünyanın polisi sürüldü, dünyanın savcısı yer değiştirildi, delil varsa bile bundan sonra olduğuna veya olmadığına kim inanır...DÜNYEVİ”

…sizin bu savınıza ya da bu havadan sudan savunma yapmanıza çok üzüldüm. Hani Nasrettin hoca komşusundan bir kazan almıştı ve kazanı teslimde bir de bakır tencere vermişti…bu durumda kazanın sahibi hocam bu bakır tencerede neyin nesi diyince, Hoca cevaben; komşu senin kazan doğurdu der. Ve adam sevinçle kazan ile beraber bakırı da kabul eder.

…malüm sonraki aldığında kazanı teslim etmez ve adam hocaya kazanı istemeye gelir. Hoca bu kez kazan öldü der. Adam hoca adamı delirtme hiç kazan ölür mü? Der. Hoca da abe komşu “DOĞURDUĞUNA İNANIYORSUNDA ÖLDÜĞÜNE NİYE İNANMIYORSUN” der…

…biz de diyoruz ki alnı secdeli diye en üst mevkilere getirdiğimiz Hakim, Savcı ve Polislerimizin (o zaman doğurdu diye seviniyordunuz) kendilerini bu mevkilere getiren İRADEYE karşı darbe yapmaya kalkışınca bu kez o makamlardan alınıp (ölünce niye feveran ediyorsunuz) daha geri makamlara atanmalarını niye kabullenemiyorsun.

“cemaat-camia her konuda o kadar çok suçlandı ki, suçlanmadıkları bir konu kalmadı sanırsam...

hiç delil yok, kimse bir delil gösteremedi....DÜNYEVİ”

…o senin iddian…adam baldızını öpmüş. Baldızı “BAYRAM DEĞİL, SEYRAN DEĞİL ENİŞTE BENİ NİYE ÖPTÜN” demiş…a be kardeş suçları olmasa durduk yere bulundukları görevden el çektirilir mi?

…sahi şu Zekeriya ÖZ fatura sunacaktı ne oldu?...kendisi elin bilmem neyiyle kırıklığa giderken bir başkasının yakasına “yolsuzluk yaptın” diye yapışması sence uygun mu?

teşekkürler sami hocam.

kıssanızdan ibret alacak durum ve koşullar meydanda gözükmüyor.

ve bu çekişmede anlattığınıza benzemiyor. veya ben benzetemiyorum.

çünkü ne diyanet, ne herhangi bir tarikat ve cemaatte "ALİM" dediğiniz biri yok görünürlerde.

olanlar da nasılsa bir şekli, bir yöntemi bulunup devre dışı bırakılıyor. bırakılmaya çalışılıyor.

üniversite profösörleri mi? onlar sadece önlerine profluk-doçentlik veya dr'lik almış sizin bizim gibi insanlar...

ilim ile hareket edemeyen bir islam dünyasında yaşıyoruz.

cuma vaazlarını can kulağıyla dinliyor musunuz, konularını takip ediyor musunuz?

gündem dışı ne varsa vaazlarda...

müslümanların alimi, nefisleri olmuş.

her kesim, kendi nefsine biat etmeye meyilli.

aslında bugün medya, siyaset ikilisiyle yapılmaya çalışan moğolların 11. 12. yy da anadoluya girmelerine ne kadar da benziyor değil mi?

sadece elde kılıç yok, kan dökülmüyor..

o dönem mevlana çıkmıştı, yunus çıkmıştı...

oysa süleyman kimse veya süleyman olmaya azmedenler kimse

keşke karıncalardan ibret alsa...


başbakana ayakkabı kutusu gösteren ister sade vatandaş olsun, ister avukat olsun, ister farklı bir düşünceye sahip biri olsun düşman, ajan, vatan haini, siyonist tohumu aklınıza ne geliyorsa artık o şekillerde algılanıyor.

en son takip etti iseniz sülük'den daha beter bir yaratık olduk.

yarın nasıl bir şey olacağımız, nasıl tanımlanacağımız belli değil.

insanların beni-bizi nasıl tanımladığı da önemli değil aslında.

ben hala aynı noktadayım.

rıza zerrap-bakanlar ve bakan çocuklarının yaptığı halkı pek ilgilendirmiyor, çünkü halk yoluna, suyuna, köprüsüne, hastanedeki kuyrukların azalmasına, maaşına, sgk'sına bakıyor..

yani refahına, keyfine bakıyor.

sizin nazarınızda yargıya güven kaldı mı?

ilker başbuğ için yapılmayanlar, verilmeyen destek yukarıda zikrettiğim insanlar için verildi. dünyanın polisi sürüldü, dünyanın savcısı yer değiştirildi, delil varsa bile bundan sonra olduğuna veya olmadığına kim inanır...

iş başbakan ve oğlu olunca akan sular durdu.


hoca efendinin kiminin beddua, kiminin mualane, özünde kendi ve karşı tarafın durumunu allah'a ısmarlama olan;


“Fakat eğer hakikaten bu olumsuz şeylerin üzerine giden arkadaşlar.. kimse onlar tanımıyorum, binde birini bile tanımıyorum.. bu işin üzerine “Hukukun ve aynı zamanda sistemin, dinin ve aynı zamanda demokrasinin gerektirdiği şeyler bunlardır.” deyip (arınma adına, yıkanma adına, temizlenme adına, kirlerin öbür tarafa kalmasına meydan vermeme adına) bir şey yaparken dinin ruhuna aykırı bir şey yapmışlarsa… bize de nisbet ediyorlar, dolayısıyla ben bizi de onların içinde görerek diyorum.. dinin ruhuna aykırı bir şey yapmışlarsa, yaptıkları şey Kur’an’ın temel disiplinlerine aykırıysa, Sünnet-i Sahiha’ya aykırıysa, İslam’ın hukukuna aykırıysa, modern hukuka aykırıysa, günümüz demokratik telakkilere aykırıysa.. Allah bizi de onları da yerlerin dibine batırsın, evlerine ateş salsın, yuvalarını başlarına yıksın. Ama öyle değilse, hırsızı görmeden hırsızı yakalayanın üzerine gidenler, cinayeti görmeyip de masum insanlara cürüm atmak suretiyle onları karalamaya çalışanlar.. Allah onların evlerine ateşler salsın, yuvalarını yıksın, birliklerini bozsun, duygularını sinelerinde bıraksın, önlerini kessin, bir şey olmaya imkan vermesin."

kelamının haklı olduğuna inanıyorum...

hem camia, hem parti içinde kim yanlış bir iş yapıyorsa rabbim ıslah etsin, ıslah olmayacakları kendi katında sabit ise de, kahretsin... amin.

cemaat-camia her konuda o kadar çok suçlandı ki, suçlanmadıkları bir konu kalmadı sanırsam...

hiç delil yok, kimse bir delil gösteremedi....

ne ulusalcılar ne de şimdinin hükümeti...

ki cemaate paralel dediler sanırsam her ikisi de

galiba en son yapılanlara, artık onuruna yakıştıramayan hakkari emniyet müdürü istifa etti. büyük ihtimal o da paralel olmalı. yoksa ne diye mesleğine ömrünü vermiş bir amir, bir polis, bir yetkili, terörün en çok yaşandığı il kendisine emanet edilen emniyet müdürü istifa etsin değil mi?

benim sizden tarihi olaylar konusunda ara sıra taleplerim oluyor.

günümüzle kıyaslamak adına. kendi vaktim yeterince yok...
internette her şey doğru olamayabiliyor.. osmanlıcam pek iyi değil.

aslında peygamber efendimiz kimseden bir şey istemeyin demiş ama
konu ilim ve bilgi olunca da çinde bile olsa bulup alın demiş.

anadolu da meydana gelen cemaat-tarikat veya dergah çekişmeleri
ile
selçuklu ve osmanlının ilk yüzyıllarının günümüzle kıyaslama konusunda bilgiye ve yardıma ihtiyacım var açıkcası...


dualarda buluşmak hüsnü niyetiyle
selam ve saygılarımı gönderiyorum hocam...