15
Yorum
29
Beğeni
0,0
Puan
2587
Okunma

suskun mevsimler armonisi
anladım
son gemiye binerek gideceksin acı bir vedayla
altın da kalacağım yalnızlığın duası okunacak
güverte martı çığlıklarını kapayacak duran zamana
serilerek içimin bozgun yemiş yerine ayrılık
terk kelimesinden vuracak geride kalan adamı
son taliye de gidiyorsun
ezik kaldırımların kırık yerlerine göme göme beni
acıklı şarkılar mı kurmalıyım şimdi geceye
körkütük alkoller mi saracak yokluğunun sessizliğini
çıplak ayaklarınla gıcırdı bıraktığın ahşap lal kalacak
son iyimser düşlerimizin kadını
intihar mı edecek aklımın göçüğün de
dağınık bıraktığın yatağın kışın da
titremeler nöbeti atarak üzerime gidiyorsun
şimdi koca kentin vurgunların da
eğik bükük sarsıntılarını koyacağım yerine
oturduğun yerin sağırlığın da trenler geçecek
duymadan sesleri vagonlara yığacağım özlemini
küflenmiş kitapların kirli yalnızlığın
ve vakitli vakitsiz usuma dağınıklığın kanayacak yanaklarıma
ağır kimsesizlik korkularıyla
meczup hayaller ağırlayacağım
sonra
sonra ölüp yeniden dirilecek zaman
ardından nefret edecek kendimden ruhumun tüm saygısı
boş peronlar kayacak dudağımın arası boşluğundan
son bir uykusuzluk provasıyla göz bebeklerim
geceyi yakacak kan ter kayboluşum da
gidiyorsun
bir umut bile bırakmadan aşka
el yordamıyla izdihamlar saçıyorsun bu adama
geride ne varsa kimliğine dair
yüreğimin sicilinden siliyorsun
korkuyorum bak
cüsseli yanımın yitik çocukluğu gidişin
kokunu bile alıp üstüne
kimsesiz bırakıyorsun tenimi
gidiyorsun
ayrılığın çığlığı kopabilir artık kentin rüzgarında
yıkıntılar içinde kalan harabe düşlerim
son bir cümleyle devrilmeli ardından bıraktıklarına
veda uysal bir suskunluk hali
gözlerimin sadakatinden duy sesimi
gitme...!