2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2090
Okunma
varlıgım, ellerinle tuttugun kalemin gibiydi
yokluguma hazırlarken kendini
belki de stok yapıyordun bitmesi olası ihtiyaclarını
cesaretin gibi..
marketten alman gerekenlerin listesinin basına koyuyordun
kasımda aşkın abartıldıgı melankoli filmlerini...
zaman dururdu derken,
akıp giderken avuclarımızdan
ve bir daha simdi olmayacak derken
ne kadar erken-di varlıgıma alısman icin...
simdiki zamanların geniş zamanlara cevrilemedigini ögrendiğin de artık
ikimiz icin de güzel günler-di...
aşklardan yorgun, gri renkli bir makina takviyesiyle
süslü kırmızı kurdelalı serum şişeleriyle
umut enjekte ederken damarlarıma
tıkanan her boşlugum iç çekiş olarak geri dönuyordu bana..
söyledigim her söz
kırılan bir tahta kalem sesi...
yolun sonunda soluksuz bir takım hayallerin pencesinde
ne hayalin pençesinde olmak umut vaat ediyordu
nede yolun sonunda olmak o pençenin izlerini derinleştiriyor...
ne seni görünce artık cigerlerim yanıyor
ne senden ayrılınca
baska bir sehre acılmıyor gözlerim..
insan aynen dyurmuyor işte
her oyunun zorlugu gibi
ayrılık iki tarafıda keskin bıcak...
ne seni bırakıp gidebiliyorum artık
ne senin burda oalcagını bilip sana gelebiliyor..
bırak dokunabileyim sana...
kacırma gozlerini baska mazeretlerin ardına..
yorgunum
anlatamadıgım kadar soylediklerimin karsılıgını arıyorum
bu sehrin borsalarında hislerimin deger yitirmesine önlem alıyor hukumetim
bir sure sonra sokaga cıkmamam icin engeller konulacak
ve ben baska bir suctan hüküm giycem...
baska bir kadının kollarında gözümü acmak suçundan,
ruhumun üzerine kalemler kırılacak
canını yakmıyorsa intihar değildir o...
asansörün dügmesine basıp kat değiştirmek gibi...
yokluguna alışıyorsan sevda değildir o...
eskimiş bir ceketi cıkarıp asmak gibi
tahta kapılı dolabın içine...
simdi eskiye döner mi;?
dönsekte ne kadar sen olucaksın
senden sonra ne kadar ben kaldı...
belki de bir daha asla bu kadar geniş zamana yazılmayacak hiç bir aşk.
bırak dokunabileyim sana...
sana söz veriyorum
bu yazılan son satır olacak...