Para, gübre gibi etrafa yayılmazsa işe yaramaz. baco
Doğan Güneş
Doğan Güneş

Tarifsiz Bir Baş Dönmesiyle Geçtim Kentinden Islığımda Akdeniz Şarkılarıyla/Çiy Düştü Üzerime Üşüdüm

Yorum

Tarifsiz Bir Baş Dönmesiyle Geçtim Kentinden Islığımda Akdeniz Şarkılarıyla/Çiy Düştü Üzerime Üşüdüm

( 18 kişi )

6

Yorum

22

Beğeni

5,0

Puan

3389

Okunma

Tarifsiz Bir Baş Dönmesiyle Geçtim Kentinden Islığımda Akdeniz Şarkılarıyla/Çiy Düştü Üzerime Üşüdüm

Tarifsiz Bir Baş Dönmesiyle Geçtim Kentinden Islığımda Akdeniz Şarkılarıyla/Çiy Düştü Üzerime Üşüdüm

Ateş ’te Aşk ’ta ölüm gibi...
Kimse kimsenin yerine yanmıyor..
Ve kimsenin yangını kimsenin yangınına uymuyor.
Nazan Bekiroğlu..

Merhaba içimin gülen yüzü..
Merhaba! Kuşkusuz Kasım’da da sana sevdalanmak izdihamdır..
Maviden elbise giymiş kentinden Merhaba..
Bu gece sefaları,renkli renkli ebruliler sen bu dünyada varsın diye bu kadar delişmen..
Nihayet içinde yalnızca sen olan bir filmin son sahnesindeyiz..
Erikler çiçek açmadan hemen öncesinde Su’ya yazılmış film,Merhaba diyecek dünyaya ..
Tedirginliğimi,öyküsünü senden alan oyuna bırakıyorum..
Mistik bir ezginin kollarında haylaz bir çocuktu kadraja düşen..
Çekmek için bu kadar çok sen,bu kadar güçlü ve gerçek nedenlerim varken
ancak verebilirdim bir fabrika dolusu maviyi..

Yola çıkmadan önce..

Birazdan tüm şehir bir derin nefes alır
bölünmüş sokaklarda portakalşekeri kokusu
yarısı çocukluğumdan
birazdan
zambak
nergiz
şemsiyesiz yağmur
ve
üç tarafım deniz
taşar sevincim
birazdan perde açılır
bütün ihtişamıyla dökülür Cumartesi
birazdan
elma dersem çık portakal dersem gel
sesiminiçiyle karşılarım sesiminiçini


Sırmane renkli kentine gecenin en tenha saatinde geldim ve
ben ilk defa gecenin koynuna dayadım sırtımı bu kentte.
Savunmasız serçe gibi tedirgin,şaşkın,uçarıydım..
İnce çubukların üzerine kalın bezle gerilmiş iskemleye oturup
etrafımda durmadan değişen renk aralarına ismini sayıkladım..
Beni böyle sarı bir Kasım günü,bilinmez öyküler değil de,
bir anlamın parçası getirmiş olsaydı şayet buraya..
Ah! kim bilir hangi çiçeğin tomurcuğu açardı kalbimizde..
Uyu şimdi sen..Düşler gör..Büyük bir sevgiyle ve tutkuyla birbirine sarılmış
sarmaşık ağaçları gibi direnirim ısırgan kış gecesine..
Seni bekleyeceğim..Hiç gelmeyecek seni..
Gece ve gündüz,dört mevsim..Bir şiirde,duvarlara,ceplerime
sığmayan mektuplarda sonsuz bekleyeceğim..
Kimsenin üstlenmediği bir yalnızlığı tek başıma sahiplenip..
Gelmesen de,öyle güzelsin ya,öyle güleç,
öyle masum,sen o neysen o güzellikte kal diye severim seni..
Beklediğim sen mi,ben mi..Ne çıkar,bir sözün bin yıla denk bende..
Burdayım işte..Başucumda inceden bir gitar sesi..
Melodisi bir trenin vagonları gibi sıra sıra olmuş sana koşuyor..
Giden ritimler birer ikişer dönerken bir serinlik nefesinden
getirip bırakıyor ya avuçlarıma..Hissediyorum,öyle sıcak..Öyle erguvan kokulu..
Parmaklarımı tellere her dokunuşum da nabzımda hissediyorum soluğunu..
Bütün notalarım sana çıkıyor..Kimsenin müziği duyduğu yok..
Sanırsın melodiyi yalnızca sen ve ben duyabilelim diye bir koridor açılmış..
Repertuarım sabaha dek sendin..


Çağrışımlarından uzak zamanlar..

Ne zaman yola koyulsam hep bir umut,hep bir dalgınlık
Gece olacak birazdan..Sis dağılacak..Tüm dalgınlığıma rağmen
sesimdeki değişikliği tanıyacağım..Rüzgar kimi zaman sert,kimi
zaman hafif hafif esecek,gecenin göğü rehber olacak yine bana..
Yıldızlar,en parlak ışığından fener alayı oluşturacak üzerime..
Bana eşlik eden minik kalabalık da tanıklık edecek bu yüzleşmeye..
En azından bir şey kesinlik kazanmış durumda..
Burdayım,Su,az ötemde..Bilmesede,göremesek de birbirimizi,
bir anlığına dahi olsa sis bulutları dağılacak üzerimizden..
Gönül koyduğum bir kente figüran iç çekmelerim yaprağın
ipeğe kanmış inceliği gibi acı veriyor..
Sözcüklerin ard arda durmaksızın böyle akması sessizliğe
karşı bir çığlık gibi..Müziğin zamanın akışına göre ritmini
değiştirmesi hiçbir şey ifade etmiyor sanki..Sessizliği
müzikten çok sözcükler bastırıyor..
Sözcüklerin ve derin sessizliğin kesintisiz bir akıntısı bu;

Ve küçük bir şifreli sözcüğünden sonraki dünkü halim..

Tüm bunların farkındayken,gemi batarken Titanik’in orkestrası gibi yani..
Sonra birden bir film kopup geldi,sanki repliğinden bir şeyler
anlatır gibiydi..Bir sorudan ibaretti herşey..
İçimden,sesizce yanıtladım..’Değiliz’ diyebildim,hemde hiç’Değiliz’..
Yarım yamalakken eksik değiliz diyemedim..
Eksiklerimizden mutlu olabileceğim tek şey ise ’geriye çekilme’durumunu
en derinimde hissetmeye başladığım an da yüzeye çıkman oluyor..
Birbirimizi daha fazla habersiz bırakmaktan vageçmek şart..
Bulduğumuz her küçücük şey için ağır bedeller ödemişiz..
Daha ağır bedellere kendimi hazır etsem de buna şimdilik dayanması çok zor..
’’Ben aslında her şeyi sonradan öğrendim,Herkes herkesi sonradan öğrenirmiş,
bunu da sonradan öğrendim’’..Turgut Uyar..
Anlamalısın beni,henüz bazı şeylere hazır değilim..

9-23 Kasım.2013

Parmaklarım durmadan seni yazıyor
avluda bırakılmış mavi çocukluğum gibi
ısrar ediyorum yaşamaya
bulutlar açıklarda gökyüzüne geceyi yaslarken
düşün karışıyor düşüme
ruhum vurulan bir kuş gibi masum
neresinden bakmayı unutuyorum hayatın
ipini kaçırmış uçurtmalar çarpıyor pencereme
gözlerimi pencere camlarında ıslanırken buluyorum
uzanıp bakıyorum içime
ve sen hala
dalda şiir
yaprakta aşk
elimi uzatsam dokunacağım kadar tenimin yarısı
hangi düşten uyansam sen
ve kaçırdığım herhangi bir film gibi
tekrarını bekliyorum
peki ya sen
senin gecelerin nasıl
kimin düşleri daha cömert


Şiiri ölmüş bir şaire dökülüyorum bu gece
tut ve bırakma beni
kıyısında kelebeklerin uçuştuğu
denizin şarkısını söyleyelim
tut elimden
çocuk gözlerine götür beni
senden habersiz cebimde resmin kıpır kıpır
yüzünde ilk okul kaçağı bir gülümseme
dilimin ucunda kocaman bir umut
sen hep mavide kal!



-Akşamüstü kordon boyu düşünce denizi
gözlerimin içine yağmur yağıyordu
umutsuzluklar paranteze alınmıştı-

Paylaş:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Şiiri Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (18)

5.0

100% (18)

Tarifsiz bir baş dönmesiyle geçtim kentinden ıslığımda akdeniz şarkılarıyla/çiy düştü üzerime üşüdüm Şiirine Yorum Yap
Okuduğunuz Tarifsiz bir baş dönmesiyle geçtim kentinden ıslığımda akdeniz şarkılarıyla/çiy düştü üzerime üşüdüm şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Tarifsiz Bir Baş Dönmesiyle Geçtim Kentinden Islığımda Akdeniz Şarkılarıyla/Çiy Düştü Üzerime Üşüdüm şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
lacivertiğnedenlik
lacivertiğnedenlik, @lacivertignedenlik
5.12.2013 23:51:31
5 puan verdi
gözlerimin içine yağmur yağıyor, yağmur gözlerim
ben yağmur yağmur hepten ben

...
deniz-ce
deniz-ce, @deniz-ce
29.11.2013 21:19:58
Ne denir ki böyle bir güzelliğe
Şahane
Muhteşem
Harika
...

Geldim gittim okudum
Son kararim
Filmi boşver
Kitap yaz;)


Film demişken
Merakla bekliyorum


Tebrikler
Teşekkürler güzelliğe. ..
Etkili Yorum
Gule
Gule, @gule
27.11.2013 20:13:02
Noel yaklaşıyor...birbirine hem paralel hem de mesafeli duran bu sokakların, sıkıştırıldığı yere göre çarpık görüntüsünü çabucak ele veren bu tedirgin olmuş evlerin, hatta oksejenini topraktan alan ve kökleri birgün kopacak diye yüreği ağzında dolaşan bu ağaçların; noel yaklaşınca bütün sıkıntılarını bir kenara bırakıp,önüne gelene-geçene gülümseyerek, birbiriyle yarışırcasına bu gösterişli ve şatafatlı gövde gösterilerine ister istemez tanık oluyorsun bu şehirde...ve yine elinde olmadan merkezinde buluyorsun kendini...camların özellikle kış aylarının kendine çeken sır dolu sihirinin etkisine kapılıp, bir şekilde o ışıkların yanıp sönen ritimli kalp atışlarıyla burun buruna kalıp; gecenin ilerleyen bir saatinde herkes in'inde uyurken, gizli gizli mahalle ortasında buluşarak sadık bekçisiymiş gibi sahip çıkmak istiyorsun...parmağını buğulu cama dokundurmakla atıyorsun ilk adımını...ortalığı kolaçan ettikten sonra, aklının en ücra köşesine tıktığın; hani kimsenin bulupta çıkaramayacağı o gizli sığınağın kapısını aralayıp, hiç kimse tarafından çözülmesini istemediğin şifreli harflerin, baş harfleriyle oynayarak, dudağını üfleyip açmak istiyorsun o sisli ve büyülü tapınağını...

kapıdan dışarı adımını atar atmaz karşılıyor seni, dört dörtlük provasıyla sistemli çalışan gösteri...bana öyle geliyor ki; şu kaldırımlar bile insanların günden güne artan kalabalığını taşımaktan yorgun düşmüş...sen hani bunu biliyorsun ya, üstüne basmaya bile kıyamıyorsun...orta yerinden çatlayacak diye bazen de korkuyorsun üstünden atlamaya...kim bilir kaç ayağı vardır gözden ırakta olmak isteyen bu soğuk mahalle kenarlarının...kim bilir kaç kişinin öfkeden kuduran ve ordan oraya yetişmeye çalışan telaşlı adımlarını peşine sürükleyerek ahını duymazdan geldi hepsinin...hangi taraflı ve tutucu, hangi kederli düşünceleri varsa ve hangi kavga ve gürültüleri geriye kaldıysa artık, hiçbir şikâyette bulunmadan toplayıp durdu bütün gün enkazlarını arkalarından...sonra da bir yolculuğa çıkıyormuşçasına bavulunu hazırlayıp ne bulduysa doldurdu içine...yeterince hüzün...yeterince gözyaşı...bir orduya yetecek kadar acı ve hatta bir cephaneyi dolduracak düşüyle beraber koyuldu yola...periyodik sancılarını içine gömüp duymazdan geldi çoğu ağrılarını... o içi içine sığmayan, dolup taşan kırmızı rujlu taşlar yok mu hep aynı çoğul şahıslarla karşılayıp, arkamızdan bir kova suyunu dökerek uğurladı sonra uzak bir mesafeye misafir gibi bizi...

işte bak çoktan akşam olmuş...ışıkların biri yanıp biri sönüyor...farz-ı misal...bazen yukarıdan kuş bakışı seyrediyorum bu sicili bozuk hayatı ...ve bazen ayaklarımın yerden kesilişini bu yüzden seviyorum...çünkü bu şekilde bana daha huzurlu geliyor her şey...ve bu yüzden uçak yolculuklarını hep sevdim...bir cam kenarında yer ayırtıp başımı yaslayarak, henüz göğün zirvesine ulaşmamışken, bulutların güvenli kanatlarında kendimi sanıp kaç kez bıraktım...güzergâh boyu sıralamayı hiç bozmadan, küçücük yanıp sönen o ışıklardan gözümü hiç alamadım...çünkü onları da yanıp sönen yıldızlara hep benzettim...işte orda o an hepimiz vardık...herkes içinden bir dilek tutuyordu...her an parlaklığını kaybedebilirdi bir yıldız...her an fire verip, kayabilirdi bir yıldız içimizden...sonra da uğurladıklarımıza bir söz kesip, bir de isim verdik...çünkü ismiyle daha da ölümsüzleşir geleceğe dair umut vaad eden ve aydınlığnı hiçbir zaman yitirmeyen düşler...

işte bu şekilde birbirine yaklaşıyor iki düş..belki de birbirine ters düşen iki uzak şehrin, hiçbir zaman biraraya gelemeyecek hatlarından yola çıkıp, sanki her gün aynı duraktan, aynı taşıtlarla aynı mesafelere yolculuğa çıkıyormuşçasına şiirin orta merkezine destursuz düşüyor...bir bakıyorsun ki sana çok uzakta görünen o dış hatlar, bir anda iç hatlara dönüşmüş...hangi durakta ineceğinin veya bineceğinin çok önemi yok aslında...sen o an belki de o ikili koltukta oturmuş ve bir sonraki duraktan, hani o hiç tanımadığın, yüzünü daha önce hiç görmediğin yabancı uyruklu birinin, bineceği ihtimalini geçiriyorsundur aklından...o yüzden yanındaki o seyyar koltuk hep boş duruyor...hani o portatif görünümlü, katlanabilir koltuğu elinde olsa söküp götüreceksin gittiğin her yere beraber...tek kişilik yolculuklardan hep sana çift kimlikli seyahatler kalıyor böylece...

işte bazen bir şiiri okursun ama o şiirle kimbilir kaç hatla kaç şehri dolaşmış olur ayakların...o an hangi dili konuştuğunun önemi yok aslında...hangi tanrı'ya inandığının veya hangi dinlere taptığının...

işte bazen bu şekilde yaklaşıyor birbirine iki insan...bütün zaafları ve günahları da dahil...

...

yok arkadaş bu böyle olmayacak!...yaz yaz bitmiyor...şehrin göbeğinden girdim, merkezinden çıktım...sınıra yaklaşmışız...hangi coğrafya kabul eder bizi artık ?..

Ps: Küçük İskender'in bir sözü var: "ne elma dediğimde çıktın, ne armut dediğimde saklandın"...

ben elmadan da vazgeçtim, armuttan da...bir ağaç var mı bir ağaç sen onu söyle...yaşına, kurusuna bakmayacaksın...yaslanacaksın gölgesine, gireceksin kovuğuna...başına elma mı düşer, armut mu artık...kısmetin neyse razı olacaksın:))...

susmak gelmiyor hiç içimden...hani gözlerimi saate hiç kaydırmadan konuşsam uzun uzun, hani unutsam bir pencerenin önünde üşüyen iskeletimi veya bir camın buğusunda parmaklarımla şekillendirmeye çalıştığım buzdan harflerimi, hani göğe bakarken bir yıldız kaysa, hani o an şehrin bütün kanamalı ışıkları da sönse kim bilir kaç düş ayaklanırdı içimde yeniden...


teşekkürler can...

sevgiyle her daim...

Yaralım tarafından 11/27/2013 9:10:24 PM zamanında düzenlenmiştir.
Sevay
Sevay, @sevay
23.11.2013 18:06:16
5 puan verdi
kalem yazmaktan,gönül söylemekten,insan umutla beklemekten hiç yorulmaz mı şair? Biz sizin kalemizden ,sizin dizelerinizden,sizin yüreğinizden cumartesileri seviyoruz artık....içten içe,düşden düşe,gözyaşıyla yıkıyoruz duygularımızı sayenizde....

kutluyorum,harika bir kalemmm,sevgiyle,mutlu kalın...
prosayko
prosayko, @prosayko
23.11.2013 13:28:37
5 puan verdi
birazdan bütün şehir birlikte nefes alacak ama ben şiiri henüz bitirdim ki.. bi süre nefes almayı düşünmüyorum. .. eyvallah. ..
Ayrık Otu
Ayrık Otu, @ayrikotu
23.11.2013 00:30:09
5 puan verdi
bazen
hiç bir kelime altından kalkamıyor
öyle bazen..
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL